Chuck Ragan “Till Midnight” vesilesi ile…

522
0
Paylaş:
Chuck Ragan’ı tanımayan var mı aramızda hala? Diyelim ki kendisini Hot Water Music’de iken görmediniz, muhteşem Amerikana soslu ilk solosu “Feast Or Famine”i de duymadınız mı yahu? Neyse, insanlık hali… Şimdi hemen en yakın online ortamdan bu albümün hitleri “Symnetry” ve “The Boat”ı dinliyorsunuz ve ondan sonra karar veriyorsunuz yazının kalanını okuyup okumayacağınıza…
 
[youtube id=”X3h3YssrLhc” width=”620″ height=”360″]
 
Beğendiniz mi? O nasıl ses arkadaş değil mi? İşte çikolata sesli türkücümüz, grubu Hot Water Music’in 2004 yılı albümü “The New What Next” hem eleştirmenler hem de dinleyiciler tarafından “fazlasıyla ağır” bulununca inzivaya çekilerek solo kariyerine giden yolu açtı. 2005’de ani bir kararla grubu terk eden Ragan, kendisini bir dağ kulübesine kapatarak aklını “akustikli” alemlere kaptırdı. Hot Water Music, bir sene kadar Ragan’ın dönmesini bekledi. Fakat kovboy ortada gözükmeyince dağıldıklarını ilan etti. 
 
2007’de dünyaya geri döndüğünde koltuğunun altında ilk albümü “Feast Or Famine” vardı. Grubu Hot Water Music’in çok eskilerde kaldığı düşünülen Rumbleseat isimli akustik folk yan projesinden beri aklında biriken ne varsa dökmüştü. Annesi de bir gospel şarkıcısı olan adamımız, folk, Amerikana, country, bluegrass ve punk rock’ın minimalist köklerinden beslenerek, çocukluğundan itibaren öğrendiği ne varsa nihayet tek bir potada eritmeyi başarmış ve üretime geçmişti artık. Yukarıda da bahsi geçen The Boat ve Symnetry başta olmak üzere, albüm başta punk rock camiası olmak üzere alternative rock’ın bağımsız müziğe duyarlı kesimlerinde başarılı bulundu. Punk dinleyen arkadaşlarınızın “akustik ekmeği” diyerek (s)övdüğü, “bir zamanlar punk grubu vokalisti olan adamın solo proje yapması” modası bu albümle patlama yaptı. Akustik albüm yapamayan punk grubu vokalistleri bile hitlerinin akustik versiyonlarından oluşan turnelere çıktı. Alkaline Trio’dan Boysetsfire’a kadar bir çok grup album kapanışlarına akustik bonuslar koymaya başladı. Chuck(y), Yaptığı işe o kadar hakimdi ki sanki doğuştan bir country-folk şarkıcısıydı da punk rock grubu lideri olarak yarattığı diğer karakteri onun hobisiydi. Punk rock alemlerinin kendine has, özgün gruplarından olan Hot Water Music’in sevenleri ise bir süre grubun Ragan’sız kadrosundan oluşan The Draft’ın faaliyetleriyle idare etmek zorunda kaldı.
 
Karanlık tonlara çok rahat inebilen, bol hırıltılı ve kirli sounduyla benzersiz bir sesi var Ragan’ın. Ünlü olmasına engel değildi aslında bu “karanlık”, zira “akustikli”nin gereği olan “duygululuk” sözlerinde tam teşekküllü olarak mevcuttu. Solo kariyer uğruna geride bıraktığı grup arkadaşlarına yazdığı “The Boat” ve gelmiş geçmiş en güzel ayrılık şarkılarından biri olan “Symnetry” bunu kanıtlıyordu zaten. Fakat adamımızın derdi ekmek değildi. Bağımsız firmalardan albüm çıkarmaya, mütevazi turnelerde alt grup olmaya kararlıydı. İnadına albüm sonrası projelerle “kökler” merakının üzerine gitmeye devam etti. Bir bluegrass turnesine eşlik etti, country türkücüsü Austin Ridge ile ortak bir country albümüne imza attı. 2009’da ikinci solo albümü “Gold Country” ile geri döndüğünde ise ortalığı bir kez daha yıkmaya hazırdı. Ragan’ın soloları HWM fanlarını da mutlu ederken, daha köklere yakın; bluegrass, Americana, country soslu ortak albümleri onları “biraz” itiyordu. Adamımız “yahu bu punkçı gençliğe köklerimizi öğretmek gerek ahoy ahoy” dedi ve “Daytrotter Sessions” dediğimiz sokak konserleri serisini icat etti. Bu fikrin temeli aslında Ragan’ın ilk albümünden bile once başlattığı ve Tim Barry, Austin Ridge gibi hem punk hem de country nin önemli temsilcilerini yer yer içeren “Revival Tour” konserleri serisine dayanıyordu. Ragan, bu turneler serisi ile “konser salonlarına sıkışan müziği sokağa, insanların ayağına” götürüyordu. 2011 tarihli üçüncü albüm “Covering Ground”, Ragan’ın, fanlarının albümlerini dinlerken düştüğü ikilemin farkında olduğunu gösteriyordu. Diskografisinin en kolay dinlenebilen eseri sayılan albümde vokaller daha kolay duyulabilecek bir tonlama kazanmışken altyapı daha da köktencileşiyordu. Her şarkı akılda kalıcı olsun diye çalışılmış ikili vokallere sahipti ama altyapıda neredeyse country’nin bile öncesine gidiyordu Ragan. Bu albümdeki back vokal düzenlemeleri de dikkat çekiciydi. Yukarıda bahsettiğimiz sokak konserlerinden kazanılan tecrübeleri şarkı üretimine başarıyla yansıtıyordu Ragan ve bu daha ilk şarkı Nothing Left To Prove’dan itibaren kulağa çarpıyordu. 
 
Ragan aslında her bir albümde basitçe kırsaldan şehire doğru yaklaşıyordu. Adeta yaşadığı topraklara gelen ilk çulsuzlar gibi çiziyordu kariyerini. Amerika kıtasına ayak basan ilk yerleşimcilerden beat kuşağına kadar, vatandaşı olan ozanların hiç bırakmadan taşıdıkları yalnızlık duygusu tüm yazdığı sözlerden fışkırıyordu. Doğanın bireyi kapsadığı ama yutamadığı, sadece kişinin aklına geri yansıttığı bu konsepti (Serbest çağrışım; Cem Yılmaz’ın Anadolu rakçısı taklidi) güncel hayata uyarlıyor; grup arkadaşları ile ilişkilerinden, karısına yazdığı şarkılara kadar her satırda bunu hissettiriyordu. 
 
Bu arada Hot Water Music de yeniden toplanmış tam gaz kariyerine devam ediyordu artık. Yıllar önce terk ettiği arkadaşlarına “The Boat”da verdiği sözü tutmuş, aynı tekneye geri dönmüşlerdi en sonunda. The Gaslight Anthem’in has adamı Fallon’da dahil olmak üzere dört arkadaş çıktıkları turne, HWM ve solo kariyer derken bütün hayatı turnede geçmeye başladı. 2012’de kendisi, Brian Fallon ve bir çok punk rock şarkıcısının yollarda yaşadığı hikayelerden oluşan “The Road Most Traveled” isimli kitabı yayınladı Ragan. Bu kitap turnelerde müzisyenlerin yaşadığı deneyimleri aktaran bir “yola övgü” kitabı olarak ilgi gördü ve beğenildi.
 
Artık her konserden sonra bir radyo dj’inin ya da fanzin yazarının gazına geliyor; mekanın çatısına, deposuna, arabanın üstüne çıkarak akustikliden patlatıyordu birer ikişer. Çaldığı  “session”lar bini bulmuştu. Bunlardan “Cardinal Sessions” olanlarla genç kızların da gönlünde tahtı kuruverdi ve gittikçe kabuğundan sıyrılmaya başladı elemanımız. Frank Turner’le çıktıkları turneden sonra da nihayet karar verildi. Adından sözlerine, soundundan kapağına kadar en “şehirli” albümü için çalışmaya başladı. Satırların yazarının kendi komplo teorisi olmakla beraber, abimiz bu yola zaten Covering Ground döneminde başkoymuştu. Bob Dylan ve Bruce Springsteen’in ekmeğini yiyen yakın arkadaşları The Gaslight Anthem ve The Menzingers gibi gruplar ortalıkta cirit atıyordu. Her taraf, “mini akustik turnede beraber çalalım mı abisi?” diye kendisine binbir şekilde yaklaşan “eli akustik gitarlı fırın ortaklarıyla” dolmuştu. Oysa o, ana babacığından kalan Ayriş-Emerikın köklerinden beslenerek bu iki dev ismin izinden, onları taklit etmeden, daha bir “beyaz sakallı kovboyun yolu” modunda yürüyordu. Hatta bu “tatlı farklılık” yüzünden ona “Springsteen’in Americana versiyonu” lakabını takmıştı Mojo dergisi. 
 
[youtube id=”izo6RsgYGyo” width=”620″ height=”360″]
 
Bu durumda, üç albümdür fonda misafir gibi takılan ritim sekşın ikilisini biraz daha öne sürerek, şarkıları bir rotaya oturtmayı denemekte sakınca görmedi Ragan. Zira, ne yapsan ne etsen bir şekilde Patron’dan referans verilerek tanımlanıyordun. İlk önce “çiftlik girişi fotoğrafı”nı andıran kapakları rafa kaldırdı. Yerine türkü okurken çekilmiş yakışıklı bir poz koyarak albüm kapağından değişikliğin sinyalini çaktı adamımız. “Kemanıma dokundurtmam, o arkada çalacak gıygıy” dedi ama buna karşılık “Springsteenesque” klavye oyunlarına karşı çıkmadı. En sonunda ortaya Springsteen yeni albümüne koysa ortalığı yerle bir edecek kadar iyi üç şarkının ardı ardına açılışı yaptığı “Till Midnight” çıktı. Açılışta yer alan ilk single Something May Catch Fire ve hemen ardından gelen Vagabond ile Non Typical albümün hitleri. Her üçü de Amerikan punk rock tayfasının  “nakaratta ciğeri yanıyorcasına koro vokaller yapma” özelliğinden bolca faydalanan başarılı şarkılar. Özellikle Vagabond’un sözleri o kadar güzel ki, Bon Jovi’nin kıskançlıktan çatladığına eminim şarkıyı dinlediyse eğer. Albümün asıl “damarlı duygulu”ları ise sonlara saklanmış; Gave My Heart Out ve Wake With You mükemmel aşk şarkıları olarak keşfedilmeyi bekliyor orada. Muhtemelen bunlardan birine gelecek klip, aynı zamanda Ragan’a majör firma anlaşmasını da yanında getirecek. 
Sözlerinde ve imajında “yalnız kovboy, dağ, taş” referansı azalmış afilli bir Chuck Ragan, önümüzdeki yıllarda adından daha çok söz ettireceğe benziyor. Sizi şimdilik ilk single ile başbaşa bırakıyor ve herkesi bu adamın müziğini keşfetmeye davet ediyorum
 
[youtube id=”A2B2TvdW7jk” width=”620″ height=”360″]
 
Faydalı linkler: 
Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.