Pallbearer – Sorrow And Extinction (Profound Lore Records, 2012)

Paylaş:
Pallbearer - Sorrow And Extinction
Yazarın notu6.5
6.5
Okuyucu Puanı: (1 Oy)9

Rock müzik söz konusu olduğunda Amerika ile İngiltere arasındaki ilişki bambaşkadır. Aralarında öyle bir “al gülü ver gülü” ilişkisi vardır ki tarifi zordur. Taa The Beatles döneminde başlar olay, bu herifler Amarıkanların blues’unu, rockabilly’sini falan alıp İngilazlaştırırlar, bunların EFENDİ ŞEKLİNDEN etkilenen Amarıkalılar da kendi benzeri grupları ile karşılık verirler. Bu sürekli olarak böyle gider, ama hep “arttırıyorum!”lar ile gider. Misal Amarıkalı Ramones’u, Richard Hell’i, The Stooges’ı falan mı çıkardı? İngilaz gider bunu araklar, Sekis Pistols, The Clash, Buzzcocks, şu bu ile işin içine o meşhur soluk benizli İngilaz kıroluğunu katarak yanıt verir. Amarıkan altında kalır mı bunun, kalmaz. O da gider buna proto-Hardcore grupları ile karşılık verir, Black Flag çıkarır, Bad Brains çıkarır. [youtube id=”ErxAbqsBnFM” width=”620″ height=”360″] Heli Metal müzikten gideceksek, Amarıkan Sir Lord Baltimore’u, Blue Cheer’ı, Bloodrock’ı çıkarır, bir yandan ŞİYTANLI imajlı Coven’ı çıkarır. İngilaz kırosu Black Sabbath bunları kendince harmanlayarak METEL müziği yaratır. İngilazlar NWOBHM denilen türle eski METEL müziğin daha vayşisini yaparlar, bunu gören Amarıkan abazorları “arttırıyorum!” der ve TREŞ metali üretir. [youtube id=”XT0T7TLuySI” width=”620″ height=”360″] Tatlı su okuyucularımız bu KORKUNÇÇULARDAN etkilenip kaçmasınlar diye hemen rotayı onlara çevireyim de biraz gönülleri olsun. Amarıka Velvet Underground çıkarır, Lou Reed’in bestelerini David Bowie yorumlayınca gene DELİ-MANYAKLIK kontenjanından Iggy Pop da damlar. Bunlar durmadan etkileşirler, misal David Bavey androjen imaj yapıyor, glam mevzusunda öncülük ediyor diye Lou Reed de o kurbağa gibi tipine rağmen hafif androjen şekle bürünür. Zannettiniz ki Velvet Underground benzeri grupların ekmeğini Amarıkanlar yiyecek, ama öyle olmuyor işte. The Smiths’ler geliyor, The Stone Roses’lar geliyor, şu bu geliyor. İngiliz My Bloody Valentine mı çıkardı? Hoop Amarıkan Codeine çıkarıyor, Slint çıkarıyor. Böyle arttıra arttıra gidiliyor (gerçi İngiliz Popüler rok müziğinin geldiği en tepe nokta Coldplay olduğuna göre bir yerlerde bir şeyler epey yanlış gitmiş diyebiliriz.) Hah şimdi distortion sesi duyunca korku ve tedirginlikten gözleri dolan (ama ağlayamayan) “ALTARNATİF” dinleyicisinin de gönlünü ettiğimize göre toparlayabiliriz. Şimdi İngiltere bölge bölge soğuk, karanlıklı, bölge bölge de sıcak ve FRİİ SEKİS dolu Avrupa ortamı ile de kapı komşusu olduğundan oradan birebir etkilenme şansına sahip olmuştur. Misal David Bavey’den bahsettik. Artık Rudolf Şenker gibi CİNSİ SAPIK adamları çıkarması ile meşhur olmasından mıdır bilinmez, Bavey de bir dönem kendi gibi ŞEKİLSEL SAPIK arkadaşı Brian Eno ile bir “Berlin Üçlemesi”ne imza atmıştır, böyle soğuk, deneysel müzik üretmiştir. Iggy Pop boş durur mu, o da gidip çiğ et yiyen Alamanların müziği olan Kraut-Rok’a merak salmış, Kraut-Rok icra eden insanlarla haşır neşir olmuştur. (Aslında bu Kraut- Rok olayının ekmeğine ilk elini atan adam Brian Eno’dur ve bu batağa herkesi o sürüklemiştir de bu da ayrı bir yazının konusu) Brian Eno Buradan nereye geleceğim? O anlı şanlı 80’li yıllar, ağırlıklı olarak Heli Metal türünün popüler kanadı için ŞABLON yılları olarak geçmiştir. Yani 80’lerin ilk yarısındaki NWOBHM olayını Twisted Sister, Quiet Riot gibiler kendi Amarıkan kafaları ile değerlendirince ortaya hem sert, hem de “radio hit” parçalar çıkmıştır. Bu müzik 5 yaşındaki çocuğun zihninin bile benimseyebileceği kadar basit, şablonik ancak bir o kadar da sert ve zamanı için sivri bir müzikti. Endüstrinin kalbi Amarıka’da yatınca ne oldu, bu grupların izinden giden ve olayı daha da şablona döken isimler üredi durdu. Hani o anlı şanlı 80ler Metali var ya, sevgili Metelciler, işte onlar hususi olarak kafası basmayanlara özel üretilmiş müziktir. Acı ama maalesef gerçek. Herifin beynine “High N Dry” fazla geliyorsa yapacak bir şey yok, basacaksın “Pyromania”yı. (Gerçi lafı geçmişken söyleyelim hazır, Def Leppard gibi İngiltere’den Amerika’ya kedi gibi sürtüne sürtüne gidenler, bu işi asıl sanata dökenler olmuşlardır gene.) [youtube id=”rJcLscFEdHQ” width=”620″ height=”360″] Ama NWBOHM’den ve Amarıkan Hardcore/Punk’ından gazını alıp gelmiş olan Amarıkan müziği TREŞ Metal, virüs gibi atlayıp zıplayarak okyanus ötesine, İngiltere ve Avrupa’ya da fırlamıştır. İngiltere Sabbat ile bu müziğin hem melodik hem EKİSTREM versiyonunu üretirken, Avrupa da zorlu iklim koşullarını yansıtırcasına Celtic Frost gibi KARANLIKLI bir grup üretmiştir. Ancak bu herifler tabii ki MEDENİYETİN BEŞİĞİNDE yeşerdikleri için yaptıkları müzik, Amerikalı kamyoncu evlatlarına göre daha sanatsal, daha açık fikirli olmuştur kaçınılmaz biçimde. Bu isim üzerinden gidelim madem ki andık. Bu adamlar hem KARANLIKLI ve KORKUNÇÇU bir müzik üretmiş, hem de Heli Metal müziğin geleneksel müzikal elementleri arasında yer almayan soprano vokal, orkestral düzenlemeler, keman, GIRNATA gibi öğeleri kullanmıştır. [youtube id=”gRk9xEETJGE” width=”620″ height=”360″] Tıpkı David Bavey’in Almanlardan etkilenmesi gibi, bu Celtic Frost’un “Into The Pandemonium” albümünde yaptıkları da İngiliz metalcileri etkilemiş, İngiliz Doom Metali türünün ortaya çıkışında katalizör etkisi yapmıştır. Bundan zaten bahsetmiştim önceki vaazlarımda, Doom Metal nasıl çıktı ondan da bahsettim. İsteyen My Dying Bride, Paradise Lost ve tabii ki Saint Vitus kritiklerini okuyabilir. Kısacası Avruba > İngiltere > Amarıka > İngiltere > Avruba > İngiltere > Amarıka… gibilerinden sonsuza dek uzayıp giden bir döngüden bahsediyorum. Peki, Amarıkalı efendi bir Doom Metal grubu olan Pallbearer’ın kritiğinde David Bavey bahsi neden geçti? Neden Lou Reed’i Iggy Pop’u falan andım? Şimdi buna gelelim. Black Sabbath (İngiltara) > Pentagram (Amarıka) > Witchfinder General (İngiltara) > Candlemass (Avruba) > Cathedral (İngiltara) > Sorrow (Amarıka) > Anathema (İngiltara) > Funeral, Thergothon falan (Avruba) > Mourning Beloveth (İngiltara olmasa da İrlanda) > Pallbearer (Amarıka). Aslında kritik burada bitiyor, bundan sonrası gereksiz olacak çünkü yukarıdaki şekil, olayın özü zaten. İngiliz Avrupa’dan alıyor, Amarıkan İngiliz’den, İngiliz tekrar Amarıkan’dan, Avrupalı da İngilaz’dan. Hepsi üzerine kendilerinden bir şeyler ekliyor ve işte müzik böyle gelişip kendini yeniliyor. [youtube id=”nKACdmfdkO4″ width=”620″ height=”360″] Pallbearer ilk demosunu 2010 yılında yayınlamış, 2012 yılında da yazımızın ana bahsi olan (gerçi benim yazıların bir türlü ana bahsi OLAMIYOR, farkındayım) ilk albümlerini yayınlamış bir grup. Türleri Doom Metal. Mevzu bahis olan Doom Metal ise, güncel bir Amerikan Doom Metal’i. Yani Trouble ya da St. Vitus gibi Black Sabbath’ın Klasik Rock köklerine yakın değil, ancak daha sonraki 90’lar dönemi Amarıkan grupları gibi Stoner’a ya da Sludge’a da yakın durmuyor. 2000’ler başı daha ziyade olayı İngiliz Doom gruplarından araklayan Novembers Doom gibi DIRAV gruplar ile geçmişti ancak neyse ki sonradan Amerikalı’lar Moss gibi, Esoteric gibi İngiliz gruplar üzerinden, çok daha öncesinde Avrupalı isimler (Skepticism, Thergothon ve tabii ki Funeral) tarafından yaratılmış olan daha ekistrem Funeral Doom türünü keşfettiler. İşte Pallbearer’ın müziği While Heaven Wept, Warning, Solstice gibi “Heavy Doom” (Türkçe meali: Heavy Metal’e yakın duran ancak yavaş ve ekistra Heavy olan müzik türü, bkz. Candlemass, Solitude Aeturnus) grupları ile Funeral, Thergothon, Moss, Loss ve benzeri Funeral Doom icracıları arasında bir yerlere oturuyor. Aslında müzik While Heaven Wept’in müziği ile aynı yönelime sahip: Uzun, epik ve yavaş parçalar. Diğer yandan Pallbearer While Heaven Wept stili müziğe bahsettiğim insanlık dışı hayvani Funeral Doom gitarlarını ekliyor. Sonuç güzel mi? Kesinlikle. Çiğ bir sound, harika gitar ve bas tonları, NWOBHM’in köklerini anımsatan epik vokaller ve çeşitli psychedelic etkileşimler… Albümün ağır topu tabii ki merkezinde yer alan ‘The Legend’, ki bu parça grubun şans eseri yakaladığı harika bir riff üzerinde 8 dakika boyunca takılmasından ibaret. [youtube id=”2NBUiuRWh3I” width=”620″ height=”360″] Peki albüm Pitchfork da dahil olmak üzere geçtiğimiz sene bir sürü basın organı tarafından belirtildiği kadar iyi mi? Değil. Bu albüm geçen senenin en iyi Doom Metal albümü değil. Amerikanlar son dönemde Avrupalı grupların 10 sene önce yaptığı çeşitli müzikleri yeni yeni keşfediyorlar. Bu sebepten dolayı da bu tip bir grup ortaya çıktığında kutlamalar ile karşılıyorlar. Açıkçası ben bu albümün eleştirisini bile yapmayacaktım (hakkında söylemek istediğim çok bir şey olmadığından – iyi albüm lan işte) ancak bu kritik vesilesi ile es geçilmiş bazı benzeri grupların ismini anma ve reklamlarını yapma şansım olacak. Pallbearer’ın bir nevi atası diyebileceğimiz Amerikalı While Heaven Wept. [youtube id=”zqgvOFVC_iQ” width=”620″ height=”360″] Heavy Doom’u yavaaaaaşlatması ile meşhur Finli Reverend Bizarre. [youtube id=”2n6LJ5iQ_Sk” width=”620″ height=”360″] Bu iki gruptan çok daha eskilerden kalma Finli Funeral Doom ilahları Thergothon. [youtube id=”Cqtwt8OlhEw” width=”620″ height=”360″] Funeral Doom türüne adını veren psikopat Norveçliler. [youtube id=”OeqIrx1YGQU” width=”620″ height=”360″] Bu da bonus olsun, madem Psychedelic de var dedik Pallbearer’da. Kayıp İrlandalı Psychedelic Doom efsanesi Thy Sinister Bloom. [youtube id=”5WTEQ29MpLk” width=”620″ height=”360″]

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.