PINK FLOYD – En İyi 10 Şarkı

8206
1
Paylaş:

Tüm zamanların en çizgi değiştirici gruplarından birisi olan Pink Floyd için bir liste işine girmek demek, o doyumsuz külliyatın üzerinden bir defa daha geçme şansına itti bizleri. Sayısız güzellikteki şarkılar arasından onlu bir listeye indirgenmesi en zor gruplardan biri olsa da iç seslerimize ve müzikal hafıza kayıtlarımıza dayanarak giriştik yine bakalım.

Pink Floyd müziğini sahiplenebilecek ne bir grup üyesi ne de bir dinleyici kitlesi var. Hem grup üyeleri hem de dinleyicilerinin bu müzikal kafayı ortak derecede bu ciddiyetle benimsemiş olması, yüksek umutlarla dolu zihinleri uzun bir dönem boyunca ortak bir paydaya itmiş durumda. Bugün dahi, geçmişe dönüp yaşam değiştirici ideallerle dolu bu müzikal serüveni büyük bir özlemle izliyoruz. Artık ne derece gerçeklemiş olduğunu umursayamasak da, düşünün ki bir nesil müzik dükkanlarına gidip bu albümleri çıktığı gün alıp dinlemeye başlamış. İçinde bulundukları anlara neler katmışlar ve hala daha katmaktalar. Çok önemsiyorum bu anları. Zannediyorum, zaman makinesinin icadını bu gibi anlara gitmek üzerine hayal eden kişiler olarak oldukça yüksek bir sayıdayız.

Müziğin, sanatın hangi kısımlarını tamamladığını aramaya çıkan kişileri her şekilde tatmin edeceğini düşündüğüm Pink Floyd’un ciddi emekle donanmış bu ürünlerini bugün zihin arşivlerimize kazımak istememizden daha doğal ne olabilir ki?

Buyurun bakalım hangilerinde karar kılabilmişiz…

(Volkan Atay)

En iyi Pink Floyd şarkıları

10) Set the Controls for the Heart of the Sun

[youtube id=”ruKTNVGnjSA” width=”620″ height=”360″]

Kerem Onan: Grubun ikinci albümü “A Saucerful Of Secrets”in fan favorilerinden biri bu şarkı, plak firması için single olarak yayınlanması veto edildiğinden midir nedir bilmem, Floyd’cuların bir kısmı için inadına sevilen bir şarkıdır. Ben Live At Pompeii versiyonuyla aşık olmuş olsam da orijinal stüdyo versiyonunun, grubun – Syd Barrett dahil – bilinen beş üyesinin tamamını barındıran tek şarkı olmak gibi bir özelliği de var. Hipnotik bir oryantal organ salınmasıyla başlayan şarkı, işin içine gitarlar ve davul girdikçe bir girdaba dönüşür ve sanki “2001 A Space Oddyssey”in finaline yakışır karambol bir akışa kavuşur. Grubun ilk dönemi ile ikinci dönemi arasındaki köprülerden biridir.

Volkan Atay:  Aramızda bu parçanın şimdiye kadar yapılmış en cool ve tribal parçalardan biri olmadığını düşünen yok diye varsayıyorum. Epik parça nedir, nasıldır diye soranlara izahtır aynı zamanda aslında. Başlangıcından son notasına kadar ‘müzikte doğru kafa nedir’in de ayrı cevabıdır. Her dinlediğimde bu Roger Waters şaheseri parçanın Nick Mason’un ruh dolu davulları ile nasıl bir hal almış olduğunu kulaklarımın orgazm sonrası hisleriyle birleştirip anlamlandırmaya çalışsam da müzik ötesi bir şey olduğunu düşünerek nihayetlendiriyorum. Sadece sözleri değil, kendisi bildiğin bir şiirdir bu şarkının. Kafamda ayinsel klipler çekip her seferinde ruh halimi şekilden şekle sokuyor ve bir nevi transa sokuyor hücrelerimi. Psychedelic müziğin kilometre taşlarından birisi olan parçanın canlı versiyonunu 360 derecelik kuadrofonik ses sistemi ile 2006 yılındaki Roger Waters – İstanbul konserinde de tecrübe etmiş biri olarak artık ‘bucket list’ime bir çentik daha atmış durumdayım. Çok acayip parça, çok…

Coming soon: yakın zamanda bu parça üzerine yapılmış nörolojik bir çalışmanın sonuçlarını da kafa açıcı bir pink floyd yazısı ile okuyor olacaksınız.Takipte kalınız…

9) Time

[youtube id=”JwYX52BP2Sk” width=”620″ height=”360″]

Çağlar Neçelik: Dünya üzerindeki en büyük albüm kanımca The Dark Side Of The Moon’dur. İngiltere’de istatistiksel olarak her 5 evden birinde bu albümün kopyası mevcuttur. Albüm Roger Waters’ın tüm sözlerini yazdığı albümler serisinin ilkidir. Kırılması güç bir rekorla neredeyse 15 sene Amerikan Billboard – Top 200 listelerinde kendine yer bulmuştur bu şaheser. Saat seslerinin oluşturduğu kakofoni ile başlayan Time, daha 20’li yaşlarında olan Roger Waters’ın yaşlanma ve zamanın kontrol edilememesi ile ilgili endişelerini taşır. Bu kadar genç yaşta olan bir müzisyenin böyle bir anlatım gücüne erişmesi gerçekten Roger Waters’ın gerçek bir dahi olduğunun da kanıtıdır. Şarkıyı yıllardır her dinleyişimde hayatın ve yaşamın elimden kayıp gittiği ve sona bir adım daha yaklaştığımı hissederim. Tam da anlatılmak istenildiği gibi! Nick Mason’ın da yaratıcılığını rototomlarla gösterdiği şarkı Gilmour’ın kendine has solosuyla taçlandırılır. ‘Umutsuzluk içinde sessizce dolanıp durmanın’ ‘ingilizlere özgü’ olduğu üstüne basa basa anlatılan şarkıda aslında her milletten bizim gibi ‘umutsuzların’ hayatları ve düşünceleri dile getirilmiştir.

Emre Karacaoğlu: ‘The Dark Side of the Moon’un bütün parçaları albümün bütünlüğü içinde dinlenmeli ve değerlendirilmeli tabii ki; bunu hepimiz biliyoruz. Ama ‘Time’, şarkının başında Mason’a sunduğu davul pasajı, Gilmour ve Wright’ın cazımsı performanslarının muhteşem uyumu, yine aynı ikilinin klas vokalleri, Gilmour’ın Pink Floyd külliyatındaki en iyi birkaç solosundan birisi ve Waters’ın edebi sözleriyle albümün belki de en nitelikli parçası. Seneler boyunca ebeveynlerimiz ve etrafımızdaki yetişkinlerden duyduğumuz, ‘zaman’a dair tavsiye ve derslerin aslında psikedelik bir sos ve biraz da kara mizahla ne kadar etkili olabileceğini kanıtlıyor bu şarkı.

8) Speak to Me / Breathe

[youtube id=”R49d4f5sEs4″ width=”620″ height=”360″]

Emre Karacaoğlu: 

Kalp ritmi: Tuk tuk-tuk tuk-tuk tuk…
‘Ben her zaman deliydim… Deli olduğumu biliyorum…’ (Albümde karşımıza çıkacak olan ‘Brain Damage’ın habercisi.)
Kasa sesleri… (‘Money’nin habercisi.)
Kahkahalar…
Bir saatin tiktakları… (‘Time’ın habercisi.)
Sesler üst üste binerken şiddetleri de anbean yükseliyor…
Clare Torry’nin çığlıkları… (‘The Great Gig in the Sky’ın habercisi.)
Gerilim saniye saniye artıyor… (Bir doğum anı gibi sanki, öyle değil mi?)
Geliyor…
Ve ters çevrilmiş bir zil sesi kaydıyla birlikte gerilim yerini çözülmeye bırakıyor. Ay’ın karanlık tarafına geçtiğimizi müjdeleyen doğum gerçekleşti.
Waters’ın basit ama nükteli mısralarından ilkini duyuyoruz Gilmour’ın sesinden: ‘Nefes al. Havayı içine çek.’
Pink Floyd’un şaheseri, bir müzik albümü olmasından öte, insanlık için bir hediye olan ‘The Dark Side of the Moon’ böyle başlıyor. Hayata dair kavramların (zaman, ev, para, savaş, delilik vs.) tasvir edildiği, merkezinde Syd Barrett’ta gördükleri yabancılaşma ve paranoya duygularının yer aldığı bu çalışma, önceki Pink Floyd albümlerinin doğal bir sonucu, her birinin işaret ettiği, birlikte yakınsayıp birleşerek oluşturacağı beyaz ışık gibi adeta!

7) Wish You Were Here

[youtube id=”kmHWBo46iow” width=”620″ height=”360″]

 Özgür: Pink Floyd’un bana göre en iyi üç albümünden biri olan “Wish You Were Here”i benim için özel yapan şey, albüme adını veren şarkıdır. Elbette “Shine On You Crazy Diamond” gibi, müzikal anlamda eşsiz bir şaheser bu albümün en büyük kozu ama “Wish You Were Here”da Roger Waters’ın eski Pink Floyd elemanı Syd Barrett’a; benimse babama ithaf ettiğim sözleri, albümden ziyade bu şarkının hayatımdaki önemini eşsiz kılıyor. David Gilmour’ın ağzından ve gitarından çıkan “How i wish you were here”den başka, özlemeyi tek cümle ile daha duygulu ifade edebilecek hiçbir şarkı sözü, hiçbir melodi, hiçbir vokal yok bu hayatta. Ayrıca dünyanın, birkaç akorla yazılabilecek en güzel şarkılarından da biri bu.

6) Another Brick in the Wall (Part II)

[youtube id=”HrxX9TBj2zY” width=”620″ height=”360″]

Kerem Onan: Bu şarkı için ne yazılabilir ki? İlk önce müzikte siyaset olur mu sorusunun en güzel cevaplarından biridir, olur annem. Müziğin içinde herşey olur diye bağırır nakarat “We don’t need no…” diye başlarken, sorunun “kökenini” ortaya koyar. Siz bakmayın Serdar Ortaç’dan Korn’a kadar “işitsel zanaatlar”da fazlasıyla pop kültürün ayağına düşmüş gibi görünmesine, yarın öbür gün olur da dünya değişirse, uzaya yayılan en kalabalık korolardan biri tarafından söylenecek ilk on şarkıdan biridir. Şarkının bulunduğu konsept albüm, her bestesiyle, filmiyle, rock müzik kültürünün “tarafına” milyonlarca insan kazandırmış bir şaheserdir.

5) Hey You

[youtube id=”DEDjF2tLbhk” width=”620″ height=”360″]

Çağlan Tekil: Yalnızlığı, kalabalıktan izole bir hayatı anlatan bir şarkının ‘Hey You’ adını taşıması ironik gelebilir. Pink Floyd’un metaforlarla, gizemli anlamlarla kurgulanmış klasik şarkılarının aksine ‘Hey You’ açık anlatımlı bir şarkıdır. “Kalbini aç, yuvama dönüyorum”, “Boyun eğme dövüşmeden” ve “Birlikteyken ayaktayız, bölünürsek yıkılırız” gibi oldukça etkileyici dizelere sahiptir. Şarkının girişindeki yankılanan gitar bize boşluk ve yalnızlık hissini anlatır. Şarkının ortasındaki Gilmour imzalı inanılmaz gitar solo aynı zamanda şarkıyı ikiye böler. Bu solodan önce David Gilmour’ın iddiasız vokal stilini duyarız. “Kalbini aç, yuvama dönüyorum” dediğinde solo girer ve hikayenin kahramanı Pink’in yeniden dışarı çıkma isteğini güçlü bir şekilde anlatır. Bu Pink’in çocukluğuna dönüp hayatındaki yolunda gitmeyen her şeyi düzeltme isteğine bir vurgu olarak da yorumlanabilir. Solodan sonra ise Roger Waters vokale geçer ve giderek artan bir tonla vokal yapar. Bu bölümde şarkı da müzikal olarak en yoğun kısmına girer. İlk bölümde hissetmek ve dokunmak isteyen Pink bu kez yardım istemektedir. “Birlikteyken ayaktayız, bölünürsek düşeriz” cümlesi bizi ayıran duvarın yıkılmasına vurgu yapar. Şarkıdaki son kelime olan “Düşeriz”in (We Fall) yankılanması hem boşluk ve yalnızlık hissini anlatır, hem de Pink’in yalnız kalmak istemediğini simgeler. Roger Waters’ın ustalık dönemi eseri olan ’Hey You’, “The Wall” albümünün birbiriyle bağlantılı şarkılarından farklıdır, albümün neresine koyarsanız durur. Özetle bu şarkı da tema olarak ayrı ve yalnızdır. Çoğumuz gibi… Bu yüzden olsa gerek “Due Date” gibi bir komedi filminde çaldığında sanki önceki sahnede kahkahalarla gülen biz değilmişiz gibi hüzne dalarız.

4) Comfortably Numb

[youtube id=”J8fFVOoqepc” width=”620″ height=”360″]

Özgür: Sadece Pink Floyd listemde değil, dünyanın en güzel şarkılarını listelesem yine ilk sırada bu şarkı yer alırdı. Roger Waters’ın tek başına neredeyse tamamını yazarak tarihe geçtiği albüm olan The Wall’da, David Gilmour yalnızca üç şarkının yazım sürecine dahil oldu ve Comfortably Numb gibi bir başyapıtı besteldi. Bu şarkı ayrıca “The Wall” filminin en etkileyici sahnesinde çalmasıyla da Pink Floyd severlerin akıllarında ayrı bir yer var elbet. David Gilmour’un müzik tarihindeki yerini sağlamlaştıran gitar solosu da bu şarkıda yer alıyor. Birçok Pink Floyd dinleyicisine göre Gilmour en iyi gitar sololarından birini Comfortably Numb’da yazdı. Ki özellikle şarkının -sonlarına doğru giren- ikinci gitar solosu belki de Gilmour’un yazdığı en iyi solo olabilir.

3) High Hopes

[youtube id=”BGBM5vWiBLo” width=”620″ height=”360″]

Burak Gülgüler: 

“Sonsuza dek arzu ve tutkuyla yüklü
Bir açlık daha var doyurulmamış
Yorgun bakışlarımız hala başıboş geziniyor ufukta
Çakılıp kaldığımız halde bu yolun üzerinde defalarca”

Nostaljinin, kırgınlıkların, kızgınlıkların, yalnızlığın, uzakta olan dostların,  hayal kırıklıklarının ve elimizdeki en değerleri hazine olan zamanın şarkısıdır. Şarkının solosu ruhunuzun derinliklerine o kadar işler ki; şu ana kadar verdiğiniz kararları, hedeflerinizi, yaşamınızı tekrar gözden geçirmenizi sağlar.

Tıpkı Kerem Onan’ın dediği gibi “Yaşam ağını örerken gözlerine şarkı birden duruverse bile, gözlerini ayrılık ıslatsa bile, umudu büyüt içinde”…

Volkan Atay: Çan seslerinin habercisi olduğu şey yıllar boyu müzik adına oluşmuş en önemli ve doğru gruplardan biri olan Pink Floyd’un ta kendisidir.’The Division Bell’ albümünün kapanış parçası olan bu David Gilmour şaheseri grubun tüm müzikal yolculuğunun kısa bir açıklamasını da kapsar. Şarkının videosu da şu ana kadar çekilmiş en etkili şeylerden birisidir ayrıca. Şarkının tutunduğu müzikal ruha öyle bir et ve kemik vermiştir ki tüm benliğinizi ele geçirir saniyeler içerisinde. Gözler ayrı, kulaklar ayrı bayram eder. Şarkının içerisindeki yürek parçalayan sololar ile kaç defa paralize olmuş bir şekilde yeşil çimenler hayal ettiğimi hatırlamıyorum bile. Bütün cosmos bu şarkıda hapsolmuş gibi geliyor bana bazen. Her tarafından birbirine açılan kara delikler ile evrendeki her yapı taşına zamanlar ve evrenler ötesi hizmet verdiğini düşünüyorum. Öyle de bir sonsuzluk hissi aşılıyor işte. Yoksa siz bir şeylerin son bulduğuna mı inananlardansınız? Hiç sanmıyorum..

2) Shine on You Crazy Diamond (Parts I-IX)

[youtube id=”BOj6fL8EOXA” width=”620″ height=”360″]

Çağlan Tekil: Syd Barrett, Pink Floyd’un kurucusu, isim babası, bestecisi, söz yazarı ve ana şarkıcısı olarak Pink Floyd tarihinin en ikonik karakteri hiç kuşkusuz. Henüz piyasada yeni yeni tanınırken uyuşturucu problemleri yüzünden kurduğu gruptan uzaklaştırılması, grup elemanları için hep vicdan azabıyla hatırlanır. Hayran oldukları, gerek besteci, gerekse şarkı söz yazarı olarak çok şey öğrendikleri ustalarına yazdıkları şarkılardan sadece biridir ‘Shine on You Crazy Diamond’. En etkilisidir aynı zamanda. Roger Waters tıpkı “Dark Side of the Moon” gibi “Wish You Were Here” albümünün de bir konsepti konu almasını planlamış, bütünlük yaratması için de ‘Shine on You Crazy Diamond’ı ikiye bölerek albümün başına ve sonuna koymuştur. Toplamı 25 dakikayı aşan, Roger Waters’ın solo vokalisti olduğu parça dokuz bölümden oluşur ve her bölüm ayrı anlam taşır. IX.bölüm üç buçuk dakikaya yakın sürer, Chopin’in ‘Funeral March’ının yavaş versiyonuyla başlar ve derinden Syd Barrett’ın yazdığı ‘See Emily Play’ şarkısının melodisinin duyulduğu fade out’la biter. ‘Shine on You Crazy Diamond’, Pink Floyd’un Syd Barrett’ı yücelttiği, bir nevi ondan af dilediği şarkıdır.

1) Echoes

[youtube id=”WxXgzwhHCuU” width=”620″ height=”360″]

Çağlar Neçelik: Meddle kanımca Pink Floyd’un kendini gerçek anlamda ilk gösterdiği albümdür. 23 dakikalık bu şaheser için de söyleyebileceğim tek şey; yeryüzünde yapılmış tüm şarkılar arasında en sevdiğim olduğudur. Echoes aslında farklı tema melodinin birbirine bağlanmasıyla oluşturulmuştur. Açılıştaki sonar tınlamalar şarkının ne kadar derinlerden aktığının bir göstergesi gibidir, sanki sessizce hedefe kilitlenen bir denizaltı gibi. İlginçtir ki şarkı aktıkça da Rick Wright in sihirli klavye dokunuşlarından çıkan seslerle, okyanustaki dalgaların üzerinde bir albatros gibi uçuyormuş hissiyatı yaşatır insana. Şarkı ilerledikçe gerilim de artar. Sonra bir sükunete bağlanır. Ana ekseriyetle şarkı iki kısma ayrılmıştır. Bu en iyi Live at Pompeii konserinde hissedilir. Bu konser Pompeii şehrinde binlerce yıl önce volkan lavları arasında yıtıp giden insanlar anısına yapılan seyircisiz gösteridir aslında. Konserin görsel kaydında arkeolojik kalıntıların ekrana yansıması ile şarkı ayrı bir mistik hava kazanır. Farklı ses kanallarından verilen Rick Wright ve David Gilmour’un sesleri stereo kayıtta birleşerek şarkının müzikal derinliğine damgasını vurur.

Mert Yıldız: Hayatım boyunca benim için özel olan birçok grubun birçok konserini izledim. Ama oturup da izlediğim konserlerden bir Top 10 listesi yapmaya kalksam, Roger Waters – The Wall konserini hiçbir yere koyamam. Diğer konserlerin tümüne haksızlık olur. Zira oradaki şey konser değildi. “Başka bir şeydi.” Okumakta olduğunuz listedeki parçaların bu parça hariç tamamı, Roger Waters’ın ipleri eline aldığı ve yarattığı konseptleri mükemmel müzikler ile süslediği döneme ait. Modern insanın hayatındaki karmaşayı ve boşluğu anlatan “The Dark Side Of The Moon,” “kayıp” kavramı üzerinden hayat içindeki birçok farklı katmanı deştiği “Wish You Were Here,” insanlığa karşı sahip olduğu pesimist tutumu alaycı bir dille aktardığı başyapıt “Animals,” ikinci cihan harbinde babasını kaybetmesi üzerinden döşemediği mecra bırakmadığı “The Wall” ve bu konsepti daha da açtığı “The Final Cut,” eşsiz bir kreatif zekanın ürünleri. Ancak bunların tamamı, belirli bir “derdi” olan albümler. Oysa Floyd, bu fikirleri güçlü bir müzikal altyapı ile desteklemeseydi, eminim epey havada kalacaklardı. Bu müzikal altyapının da temelleri, Floyd’un “The Dark Side Of The Moon” öncesi döneminde yatar. Yani çoğu insanın tabiriyle, “deneysel” döneminde. Floyd’un Barrett dönemi ile yukarıda bahsettiğim “büyük konseptler” dönemi arası, benim favorimdir. Zira burada üretilen müzikte harikulade, şiirsel ve dünya dışı bir “amaçsızlık” vardır. O dönem üretimlerinin çoğu zaman bilinçli rüya tecrübelerine yazılmış fon müzikleri niteliği taşırlar. Elde ettikleri sesler, melodiler, armoniler, adeta bir dünya dışılık hissi vermek niyetine sahiptir. Liriklerin derdi tasası pek yoktur ancak her bir kelime, büyük bir bilinmezin sırrını barındıran sembollermişçesine kullanılırlar. Nasıl oturup Ligeti ya da Penderecki dinlerken “lan acaba burada ne anlatmak istemiş herif” demiyorsak, Pink Floyd’un o dönemini dinlerken de bu tip dertleri kapı dışarı edip, seslerin içine bırakmamız gerekir kendimizi. Bana göre bu dönemi taçlandıran başyapıt da “Echoes”dur. Parça neyle ilgilidir, muhtemelen grup elemanlarının kendileri de bilmiyordur. Ama bunun bir önemi yok. “Echoes” Maya Deren’in “Meshes Of The Afternoon”unun müzikal dengidir. Sanırım bir şarkıya bundan daha büyük bir övgüyle de gelemem.

Yazarların Kişisel Listeleri

[toggle title=”Burak Gülgüler”] 1) High Hopes
2) Wot’s… Uh the deal
3) Comfortably Numb
4) Another Brick in the wall
5) Wish you were here
6) Have a Cigar
7) Hey you
8) Money
9) Pigs
10) Shine on you crazy diamond
[/toggle] [toggle title=”Çağlan Tekil”] 1) ASTRONOMY DOMINE
2) DOGS
3) SEE EMILY PLAY
4) SHINE ON YOU CRAZY DIAMOND
5) HIGH HOPES
6) ECHOES
7) HEY YOU
8) THE FLETCHER MEMORIAL HOME
9) MAROONED
10) ON THE TURNING AWAY
[/toggle] [toggle title=”Çağlar Neçelik”] 1) Echoes
2) Shine on you crazy diamond
3) Us and them
4) Time
5) A saucerful of secrets
6) One of a few
7) The final cut
8) High hopes
9) Fletcher memorial home
10) Welcome to machine
[/toggle] [toggle title=”Doğu Yücel”] 1) Comfortably Numb
2) Learning to Fly
3) Shine On You Crazy Diamond
4) Echoes
5) Another Brick on the Wall
6) High Hopes
7) Hey You
8) Wish You Were Here
9) Dogs
10) Set the Controls for the Heart of the Sun
[/toggle] [toggle title=”Emre Karacaoğlu”] 1) Th Great Gig in the Sky
2) Echoes
3) Us and Them
4) Time
5) Speak to Me/Breathe
6) Hey You
7) Welcome to the Machine
8) Cymbaline
9) A Pillow of Winds
10) Set the Controls for the Heart of the Sun
[/toggle] [toggle title=”Kerem Onan”] 1) Another brick in the wall
2) Shine on you crazy diamond
3) Wish you were here
4) Breathe
5) Set the controls for the heart of the sun
6) Money
7) Interstellar overdrive
8) Learning to fly
9) Hey you
10) Take it back
[/toggle] [toggle title=”Mert Yıldız”] 1) Echoes
2) A Saucerful Of Secrets
3) See-Saw
4) Us And Them
5) The Gunner’s Dream
6) Nobody Home
7) Have A Cigar
8) The Final Cut
9) Stay
10) Cymbaline
[/toggle] [toggle title=”Özgür”] 1) Comfortably Numb
2) Wish You Were Here
3) Shine on you crazy diamond
4) Breathe (in the air)
5) Welcome To The Machine
6) Time
7) High Hopes
8) Hey You
9) Final Cut
10) Money
[/toggle] [toggle title=”Volkan Atay”] 1) Hey You
2) Set the control for the heart of the sun
3) High Hopes
4) Comfortably Numb
5) Echoes
6) Brain Damage
7) Shine on you crazy diamond
8) Another brick on the wall
9) Breathe
10) Us and Them
[/toggle]
Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.