Rock Müzikte Kariyer Baltalayan KEPAZE Albümler! – Bölüm 3

1933
1
Paylaş:

Geçen yazıda AŞIRI MEDENİ CESARET kurbanı egomanyakların KEPAZELİKLERİNİ okudunuz. Bu bölümdekiler ise biraz daha çeşitli olacak zira gördüğünüz gibi, listede yukarılara çıktıkça, yani KEPAZELİKLER büyüdükçe, sebep çeşitliliklerinde de belirli bir artış görülüyor. Aslında sebepler temelde gene aynı, EHMEK ve AŞIRI MEDENİ CESARET fakat buradaki albümlerin çoğu bunların kombinasyonları. Yani iki sebep birleşmiş ve VOLTRAN gücüne erişmiş gibi bir şey.

Lafı uzatmadan…

7. CHRIS CORNELL – SCREAM

chris-cornell-scream

Soundgarden’ın ikonik solisti Chris Cornell’ın en önemli özelliklerinden biri Sammy Hagar’ından Bruce Dickinson’ına, Robert Plant’inden Glenn Hughes’una kadar birçok üst düzey Rock solistinin favorisi olmasıdır. Diğer bir özelliği, herifin Soundgarden ile devrimci düzeyde yenilikçi ve güçlü işlere imza atmış olmasıdır. Bir diğer özelliği de kızları hasta eden bir fiziğe sahip olmasıdır.

young-Chris-CornellYani kısacası herifte ses var. Müzisyenlik var. Bestekarlık var. E tip de fazla fazla var.

Ama derler ya, yarabbi yetenek vermiş, tip de vermiş, GERİSİNİ KOYVERMİŞ diye. Bu adamın durumu da bundan ibaret.

Seattle piyasasında Geoff Tate ile beraber YİYEMEYECEĞİ YEMEĞİN ALTINA YATMAYA en meraklı adam Chris Cornell’dır muhtemelen. Bir kariyer nasıl mahvedilebilir, ışıl ışıl parlayan bir karizma nasıl yerle bir edilebilir bunun hikayesidir okuyacağınız.

Soundgarden, 80’lerin ikinci yarısının gürültülü, Noise Rock ile Black Sabbath etkilerini birleştiren Seattle piyasasında ortaya çıkmıştır. Özellikle ilk dönem çalışmaları neredeyse Amerikan Doom Metal’i ile aynı kumaştan dokunmuştur.

[youtube id=”Uhke_1WnX-Q” width=”620″ height=”360″]

Bu dönemde daha ziyade gitarist Kim Thayil besteci olarak öne çıkarken plak firması da Chris Cornell’ın yakışıklı tipini albüm kapaklarında öne çıkarmaya çalışır. Her neyse gel zaman git zaman Cornell da Thayil’ın bestecilik tarzını benimser ve ilk iki Soundgarden UZUNÇALARI boyunca besteleri ile gruba yön vermeye başlar.

[youtube id=”saq7sjYonSQ” width=”620″ height=”360″]

Bu albümlerde parçalar zor dinlenir, deneysel ve kulak hırpalar türdendir yani Soundgarden’ın pek de MEYİNSITREM piyasaya girme şansı yoktur gibidir.

Derken Cornell’ın ev arkadaşı, Mother Love Bone solisti Andrew Wood efendi HAROYİNDEN hakkın rahmetine kavuşur. Dımdızlak ortada kalan Mother Love Bone elemanlarına acıyan Cornell, bestelemiş olduğu fakat Soundgarden sound’u için fazla “kolay dinlenilir” bulup bir kenara ayırdığı parçaları bu adamlarla kaydeder. Projenin ismi Temple Of The Dog’dur. Çoğunluğu Cornell parçalarından oluşan bir albüm kaydederler.

[youtube id=”VUb450Alpps” width=”620″ height=”360″]

Seattle piyasası NÖRVANA’nın büyük çıkışıyla MEYİNSITREME fırlayadursun, bizimki Soundgarden’a dönmüştür fakat gruba beraberinde bu Temple Of The Dog’da kazandığı “anlaşılır beste yapma yetisi” ile beraber. Eski Soundgarden ile daha kolay dinlenilir Cornell bestelerinin bir karışımıdır “Badmotorfinger”. ‘Slaves And Bulldozers’ gibi Doom parçaların yanında ‘Mind Riot’ gibi Hafif Rock parçaları zerre sırıtmamaktadır.

[youtube id=”oPxowzz8rtQ” width=”620″ height=”360″]

Soundgarden uzun bir dönem turlar. Çalmadıkları festival, konser ve düğün salonu bırakmaz. İlk başta “Heavy metal’in yeni yüzü” olarak anılan grup “GIRANJ patronları” diye lanse edilir. Bunları niye anlatıyorum lan ben, zaten Soundgarden kritiğinde yazmıştım, alın okuyun burdan:

https://www.paslanmazkalem.com/soundgarden-king-animal-republic-records-2012

Kurt Cobain intihar eder (bana göre öldürülür), plak firmaları “genşlere hangi adamı kakalayıp albümlerini aldırıcaz İLAH diye, yandık ki ne yandık” diye telaş yapar. Doğru zamanda doğru yerde olan grup Soundgarden, doğru zamanda doğru yerde olan adam da Chris Cornell’dır. Chris Cornell da akılda kalıcı fakat sert parçalar yazıyordur ve kendini öldürme riski pek yoktur. Doğru at odur yani.

“Superunknown” albümündeki ‘Black Hole Sun’ ve ‘Fell On Black Days’ gibi yumuşak, dramatik rock parçaları başarılı olunca, Cornell bir sonraki Soundgarden albümüne tamamen o tip parçalar getirir. Öyle ki, zamanında Sammy Hagar gibi gırtlaktan çığlık çığlığa vokal yapan adam artık tamamen gavurların deyimiyle “crooning” (Türkçesi “YALAYANLI”) bir vokal stiline yönelmiştir. Neyse, ortaya çıkan albüm “Down On The Upside” bayık, kuru bir albümdür. Chris Cornell “ben ŞARKICI-BESTECİ biriyim, siz ne anlarsınız” der mırın kırın eden grup üyelerine. Kendi gözünde o bir nevi Neil Young, Bruce Springsteen ya da BOB DAYLEN falan gibi bir şeydir. Grubu bırakır, Soundgarden dağılır.

[youtube id=”XmIqIVxUuKs” width=”620″ height=”360″]

Kariyerinin bundan sonrasında solo çalışmakta kararlıdır. Ancak angutluklar da asıl burada başlar.

İlk solo albümü “Euphoria Morning”, “genç kızların sevgilisi KIRILGAN YİYİŞGEN” modundadır. Soundgarden fanları tarafından es geçilir, kızlar da maalesef pek sallamaz. Bizimki küçüklüğünden beri zaten depresif olduğundan kendini HAŞHAŞA, KOKOYİNE, TATAĞA ve SBARRO’ya verir.

[youtube id=”XaxI41Oqdfw” width=”620″ height=”360″]

İşte tam o dönemde talih kuşu Cornell efendinin başına konar: 90’ların güçlü gruplarından Rage Against The Machine dağılmış, solist haricindeki elemanlar boşa çıkmıştır. Bu herifler Cornell ile bir araya getirilir. Ortada garip bir durum vardır çünkü RATM POLİTİK DURUŞLULU bir grupken, Cornell anlaşılmaz ve kişisel lirikleriyle bilinmektedir. “Neyse bir biçimde ortası bulunur, BİRAZ SENDEN BİRAZ ONLARDAN” diye ikna ederler Cornell’ı. Audioslave kurulur.

İlk Audioslave single’ı ‘Cochise’, Cornell’ın klasik vokal stiline döndüğünü müjdeler. Albümde, tabii üzerinde öküz gibi Cornell imzası taşıyan ‘Like A Stone’ gibi GENŞ KIZ şarkıları da vardır. Ama neticede albüm tutar, grup tutar, herkes devamını ister.

[youtube id=”WC5FdFlUcl0″ width=”620″ height=”360″]

Cornell’ın kendine güveni gelmiştir, baktı ki ‘Like A Stone’ tutmuş, gider ‘Be Yourself’i yazar. Bu şarkı hem hafif ÖZGÜRLÜKÇÜLÜKLÜ, hem de KİŞİSELLİDİR, yani ortasını tutturmuştur.

Ancak perde arkasında grupla Cornell arasındaki uyum pek yerinde değildir. Cornell konserlerde gruba belirli Soundgarden parçalarını çaldırmaktadır, bu okey de, dönemin popüler parçalarını da çaldırma iğrençliğine imza atmaktadır. Mesela:

[youtube id=”ZmVPD1qak2c” width=”620″ height=”360″]

Tom Morella “yaa bu herif MAL, bize çoluğun çocuğun şarkısını çaldırıyor İTORİT, neyse para geliyor milleti GOMİNİST ayağına kekleyip aldığım HALİVUD villamın taksitleri devam ediyor, ses etmemek lazım maazallah ÖDEYEMEZ DURUMA DÜŞERİZ” diye düşünür. Cornell da şımardıkça şımarır. Audioslave 3. albümünü kaydederken bizimki yeni James Bond filmine theme song vermek için kulis yapmaya başlar. Bunu fark eden diğer elemanlar Cornell’ın Audioslave’e girmedeki amacının karizmasını toparlayıp tekrar solo kariyerine devam etmek olduğunu anlarlar. Cornell en nihayetinde gene kendi ekmeğine yönelecektir, bunu çaktıklarında “lan bari RATM’i tekrar toplayalım, en kötü turne yaparız da AJ KALMAYIZ” derler. Keza beklenen olur, Cornell grubu bırakır. (Tabii turneden gelen para Tom Morella’ya yetmeyince 2 farklı solo proje daha yapar, üzerine Maiden konserlerinde bile kendini gösterip reklam yapmaya çalışır ama bu ayrı bir yazının konusu)

Cornell, Audioslave dağılır dağılmaz manidar bir isim verdiği “Carry On” (“Nerede kalmıştık genşler?”) albümünü yayınlar. Bu albümün bazı şarkılarında güya eski sert tarzına dönmüştür ama kimse yemez zira albümün ortasında dana gibi akustik ‘Billie Jean’ yorumu durmaktadır.

[youtube id=”UcthZryx0hk” width=”620″ height=”360″]

Cornell efendi albümün turnesinde eline gitar bile almaz, gitarları 2 elemana çaldırır. Bunlar hep kötü sinyallerdir. Ancak şimdi bahsedeceğimiz KEPAZELİK, Cornell düşmanlarının bile rüyasında göremeyeceği kadar büyüktür.

Şimdi bu müzik ve sinema sektörü ya da AMARIKAN eğlence sektörü diyeyim, Musevi iş adamları birliği ya da MÜSİAD benzeri bir yapıya sahiptir. Yani makul olan DIŞARIDAN BİRİLERİNE para yedirmemek, paranın havuzda dönmesi ve çevredeki paranın da bu havuza yönlendirilmesidir. musiad-logoBu nedenle, nasıl Tarikatçı iş adamları bir bina yaptıracağı zaman işi Tarikatçı inşaat firmalarına veriyorsa, ve o Tarikatçı inşaat firmaları da mekanik tesisat işini yine Tarikatçı mühendislik firmalarına veriyorsa, bu AMARIKAN eğlence sektöründe de benzer bir sistem vardır. Belli prodükterler, aranjörler falan seçerler, bunlara gider “bak kardeşim seni büyütücez, zümrüte yakuta boğucaz, medyada şurda burda hep seni gazlıycaz, bizim her yerde adamımız var, ama sen de bize şu kadar GOMİSYON vereceğsin” derler. Bu CEY Z, Rick Ruben gibi adamlar bu nedenle gazlanır ve zengin edilirler, safi yeteneklerinden değil. “Onların” basın yayın organları, tabii bu herifler bir haltmış gibi bahseder ama hiçbiri de kalkıp Rick Ruben’in sözde prodükterlik yaptığı albümler için doğru düzgün stüdyoya bile uğramadığını yazmaz.

Bir dönem benzer biçimde gazlanan ÇİKOLATA RENKLİ PRODÜKTER Timbaland de benzer bir şahıstır. Justin Timberlake ile çalışır vezir, Duran Duran ile çalışır kepaze eder falan filan. Sıra Cornell’dadır. Müzik endüstrisi büyükleri Cornell’daki “büyüme” hırsının farkındadırlar ve dahası Cornell neredeyse Doom Metal çıkışlı bir herif olmasına rağmen POP YILDIZI olabileceği konusunda devasa bir kendine güvene sahiptir.

timbaland

Gören ses duayeni zanneder ancak bildiğin “DJ ZENCİ” afedersin

“Kardeşim sen hiç uğraşma, gel sana KISA YOLDAN bizim Timbaland ile albüm yapalım, bu CESUR İŞİN altından kalksan kalksan sen kalkarsın, ayrıca medyada da çok pis gazlıycaz, glipler, EPİYRINSLAR, zümrütler yakutlar ne istersen” derler. Bizimki de para merakından ziyade “tabi yahu, ben beceremiycem de kim becericek, ANASINI AĞLATIRIM” diye düşünüp kabul eder.

[youtube id=”7GiyhVHIiWo” width=”620″ height=”360″]

Ortaya çıkan “Scream” albümü her anlamda kepazeliktir. Timbaland ve Cornell arasındaki kimya sıfırdır, hit potansiyeli taşıyan belki özellikle hazırlanmış bir iki parça dışında albüm sönük ötesidir, dahası zamanında “BİZ ALTARNATİFİZ” ayağına ekmek yemiş adamın HOLİVUD SAUNDUYLA gençlerin cep harçlığına göz dikmesi herkesi irrite etmiştir.

[youtube id=”_pcWbnQDMD0″ width=”620″ height=”360″]

Albüm elde patlar, Cornell KEPAZE olur. Kısa bir süre sonra “ya arkadaşlar aslında bunlar iyi parçalar, bu parçaları Timbaland TARUMAR ETTİ” diyerek parçaların FANTASTİKSİZ hallerini sitesine yükler ama artık kimse sallamaz.

Cornell’ın solo kariyeri resmi olarak bitmiştir. Eşi dostu “abi bak yıllardır Soundgarden’ı toplayın diyoruz kabul etmiyosun, artık başka şansın kalmadı abi BİTİRECEKLER SENİ” diyince Cornell saçları uzatır ve Soundgarden’ı toplar. Yeni Soundgarden albümü yaparlar, araya gene tek tük iğrenç solo parçası sızmıştır ama albüm güzeldir.

Kısa zaman sonra Cornell kendi kendine “yaa bende aslında gene tek tük akustik parça birikti, bi solo albüm yapsam mı ki” diye konuşurken eşi dostu bir anda “ABİ LÜTFEN YAPMA!!!” diyerek belirir ve Cornell’u koşup yakalar. Bunu kolundan yaka paça tutup dolaba kilitlerler ne olur ne olmaz diye. Yüzüne de kolonya şişesini boca ederler. Kendinden geçip bayılan Cornell “sittirin gidin lan, bırakın beni…” diye sayıklayınca bunlar “ABİ ADAM FENALAŞIYO TUTUN, ZENCİYLE ALBÜM YAPMAYA GİDECEK!!” diyerek derin dondurucuya atarlar.

Buradan çıkaracağımız ana fikir şudur: “ALIŞMIŞ, KUDURMUŞTAN BETERDİR.”

6. MEGADETH – RISK

megadeth-risk

(Yazıdaki katkılarından dolayı Deniz Tuncer’e teşekkürü borç bilirim – Mert)

Dave Mustaine bilindiği üzere Metallica’nın kurucu kadrosundaki elemanlardan biriydi. Lars, Cliff, Dave ve James isimli 4 TERLİ gençten oluşan bu grup aslında hiç farkında olmadan Thrash Metal denilen ve ADAM ADAMA MÜCADELE’nin esas olduğu bir tarza öncülük ediyorlardı.

[youtube id=”3TQOVBbaWW8″ width=”620″ height=”360″]

Fakat Dave ile grubun arasına kara kedi girmek üzereydi. Gitarı çok afedersiniz ZKER gibi çalması, grubun frontman’i James Hetfield olmasına rağmen dikkatlerin hep Dave’in üzerinde toplanmasına yetiyor da artıyordu bile. James ve Lars, Dave’i gruptan atmak istiyordu. Bunu da haksız bir nedeni haklı bir nedenle destekleyerek yapacaklardı. Zira bu iki İLGİ ARSIZI herif, tüm ilginin Dave’de olmasını çekemiyordu. Bilirsiniz, Lars şarkı aralarında davulun başından kalkar, sahne önüne kadar gider ve sürekli bir BEN DE BURADAYIM, BENİ DE ALKIŞLAYIN tarzında hareketler yapar. Şimdi bir de bunu grubun ilk yıllarındaki ilgi açlığı ile düşünün.

Dave’in YALAROV karakteri, biri Danimarkalı biri de KÖYLÜ olan bu iki adamın kıskançlık oklarının hedefi olur. Fakat bu gruptan atmak için bir sebep olamayacağı için Dave’in ASIL tırt karakterini sebep olarak sunacaklardır; yani onun bir TORBACI oluşunu.

dave-mustaine

Dave Mustaine gerçekten de haroyinden kokoyine, amfetaminden KINTAZİ’ye birçok uyuşturucuyu SULU KURU demeden karıştırıp içmektedir. Diyeceksiniz “O parayı nereden kazanıyordu peki?”, Dave Mustaine bu işlerin aynı zamanda ithalatını, ihracatını, hatta yeri geliyor, İMALATINI yapmaktadır. Bir nevi MUSTAINE PAZARLAMA GIDA TARIM HAYVANCILIK MEKANİK TESİSAT İNŞAAT LTD. ŞTİ. ofisi gibidir o dönem Dave’in evi. İçerisi malla dolu olduğu için birkaç köpek alıp, eve, arabaya falan yaklaşanlara karşı eğitmiştir.

KÖYLÜ olan, Türkiye diliyle anlatmak gerekirse, Anadolunun bir yerindeki EŞEK ZKİLEN bir köyde büyümüş, şehre sonradan gelmiş olan James Hetfield, günün birinde Dave’in bu köpeklerinden birini “DESTİR GİT MENDEBUR HAYVAN” diyerek tekmeler. Zira hayvan eğitildiği şekilde, Hetfield’ın Dave’in arabasına yaklaşmasına izin vermemektedir. Bunu gören Dave yetişir “hoop biradeeeer, sen ne vicdansız bir ayısın, köpek tekmelenir mi ulan” diye çıkışır. Hetfield “lanolm ne var, biz bizim köyde bunun gibi kancık köpekleri ZGİYORDUK dehehe mehehe” deyince duygusallaşan Dave yumruğu patlatır.

James-Hetfield-15

Bu durum Hetfield ve Ulrich için bahane olur. Mustaine yerine yeni gitarist arayana dek seslerini çıkarmazlar, sonra bulduklarında da işleri bittiği için gruptan anında postalarlar. Ruh hastalarıyla dolu bir aileden gelme olan Mustaine o günden sonra TORBACILIK, CİNSİ SAPIKLIK ve YARIM AKILLILIK şeklindeki ünvanlarına DELİ MANYAKLIĞI da ekler çünkü kendine atılan kazığı ömrünün sonuna dek unutmayacaktır.

Metallica, Mustaine ayrıldıktan hemen sonra albüm yayımlar. Herkes Mustaine’in bittiğini düşünmektedir ama o da Megadeth diye bir grup kurar ve bu grupla bir albüm yayımlar. Albümün ismini Metallica’nın “Kill Em All” (ZKİN BELALARINI) şeklindeki albüm ismine bir cevap olsun diye “Killing Is My Business… And Business Is Good” (ZKMEK BİZİM İŞİMİZ… VE BEN ZKTİM Mİ TAM ZKERİM) koyar.

[youtube id=”YqDeBrN-J3w” width=”620″ height=”360″]

Mustaine (yazının geri kalanında MASTEYN olarak geçecek) sürekli Metallica ile atışır durur. Röportajlarda, sahnede, her yerde “o herifler bir halt değiller, benim şarkılarımdan ekmek yiyorlar” der. Metallica’da da başı çeken çirkef Danimarkalı ve Amarıkan Köylüsü sessiz kalmaz, karşı laf sokarlar. İki taraf da basına güzel malzeme verir.

Metallica bu dönemde Iron Maiden gibi “BEYLER İZLEDİĞİMİZ FİLMDEN, OKUDUĞUMUZ KİTAPTAN ŞARKI YAZIYORUZ OKEY Mİ?” diye karar alır ve ‘Creeping Death’, ‘For Whom The Bell Tolls’ gibi şarkılar yazar. Megadeth, daha doğrusu MASTEYN ise “ULAN SOĞUK SAVAŞ DÖTÜMÜZE DAYANDI, SİZ HALA TİLKİDESİNİZ FİRAVUNDASINIZ” dercesine “NÜKLEER SAVAŞ KAPIDA” temalı sözler yazarak DUYARBAZ yönünü ön plana çıkartır.

[youtube id=”GD6gKjtpkFM” width=”620″ height=”360″]

1986 yılında vahim bir trafik kazası sonucu Metallica bassçısı Cliff Burton’ı kaybedince Masteyn’e DUYAR için fırsat doğar ve aslında KARIYA KIZA yazdığı ‘In My Darkest Hour’ için “BU ŞARKIYI CLIFF İÇİN YAZDIM” diye millete KAKALAR. Şarkının klibinde de CUĞARAYI mikrofona üfleyerek derdinin boyutunu gözler önüne serer.

[youtube id=”mW0Ao9r2zkY” width=”620″ height=”360″]

Doksanlı yıllara gelindiğinde Glam (SÜTLÜ) Metal’in düşüşe geçişi ve Thrash (TERLİ) Metal’in yükselişi şüphesiz ki en çok Metallica, Megadeth, Slayer ve konuyla alakasız PANTERA’ya yaramıştır. Özellikle Metallica – Megadeth rekabeti iyiden iyiye kızışınca her iki grup da müziğine birazcık DEODORANT sıkmaya karar vermiştir. Megadeth “Countdown” ile, Metallica ise PKK’nın has adamı KARAYILAN’a selam çaktığı albümüyle prodüksiyonlarının üzerine düşmeye başlamışlar, bunun geri dönüşü olarak da geniş kitlelere ulaşmışlardır.

metelika

Fakat Metallica’nın KARAYILAN albümünün ticari başarısı o zamana kadar az da olsa kafa kafaya giden Metallica ve Megadeth’in arasını daha da açmış, Masteyn iyice ikinci plana itilmiştir. “İNSANLAR BU BÖLÜCÜLERİN ALBÜMÜNÜ NEDEN ALIYOR, YAZIKLAR OLSUN” diye çıldırır. Prodüksiyon yarışını Metallica “Load” ve “Re-Load” ile sürdürürken Megadeth de cilalı soundunu “Cryptic Writings” albümü ile perçinlemektedir. Bu albümlerde dikkat çeken bir başka durum ise grupların artık iyiden iyiye TERLİ metalden sıyrılması ve HAKUSTİK (ILIK) şarkılar yazmaya başlamasıdır.

20. yüzyıl bitmek üzeredir ve yeni MİLENYON kapıya dayanmıştır. Marilyn Manson ve PRODIGY devri domine eden adamlar olmuştur ve artık metalin esamesi okunmamaktadır. Danzig’ten tutun WASP’a kadar bütün YAKAROĞULLARI yeni MİLENYON’a ayak uydurmak için soundlarına FEZA sesleri (TINZEY) eklemekte, üstüne üstlük TEKNO (kıvrak) altyapı koymaktan çekinmemektedirler.

MASTEYN de o dönemde her ne kadar durulmuş ve Metalika ile atışmaları azaltmış da olsa alttan alta kıskançlığı devam etmektedir. “Load” ve “Re-Load” ile eski fanların tepkisine uğrayan Metalika’dan Lars Ulrich günün birinde bir röportajda Masteyn’i kastederek “biz RİSK alıyoruz kardeşim, RİSK almadan ilerleyemezsin, RİSK almadan gelişemezsin, olduğun yerde kalırsın” der.

Lars-Kisses-Kirk-Load-Era

bkz. Metalika RİKS alırken

Bunu duyan Masteyn “ÖYLE BİR ŞEY YAPACAĞIM Kİ METALLICA’NIN 5 ADIM ÖNÜNE GEÇECEĞİM” der. Kendisi kumar oynadığının farkındadır. O yüzden albüme Ulrich’e cevap mahiyetinde “RİKS BUDUR!” dercesine “RİKS” adını koyar. Bir de metalci görüntüsünden kurtulmak için gruptan iki adamın saçlarını “beyler Metallica komple kestirdi saçları, bizden de KIVIRCIK (Marty) ve David kestirsin de arak yaptığımız çakozlanmasın ehere mehere” diyerek kestirtir.

Şimdi sıra mükemmel bir çıkış yapmaya gelmiştir. Dave albümün HİT ŞARKISI olan ‘Crush ’em’a klip çekecektir. Bunun için de gerekli görüşmeleri yapar ve gruba müjdeli haberi verir. “BEYLER 4 AYAĞIMIZIN ÜSTÜNE DÜŞTÜK. GİŞE REKORLARI KIRACAK BİR FİLM GELİYOR VE BİLİN BAKALIM KİM OYNUYOR? EVET YANILMADINIZ: VAN DAYM. VAN DAYM’IN YENİ FİLMİNE ŞARKI YAPACAĞIZ VE KLİPTE DE FİLMDEN OYUNCULAR OYNAYACAK. ALTIN YUMURTLAYAN TOĞUK DİYORUM SİZE…” diyerek grubu gaza getirir. Bahsettiği film ise “Universal Soldiers 2” (UZAYLI ÇİBORGLAR 2) isimli filmdir.

[youtube id=”jkJEvpwDBXY” width=”620″ height=”360″]

Neyse klip yayınlanır, Megadeth fanları şarkının kepazeliği karşısında isyan ederler. Grup üyeleri huzursuzlanır ancak Masteyn rahattır, “güzelim rahat olun, siz boş verin fanları, BİZİM İŞİMİZ ONLARLA DEĞİL, bizim arkamızda koca VAN DAYM VAR DİYORUM SİZE” der. Film gösterime girer, o da ayrıca tırt çıkar. Masteyn yıkılmıştır.

Albüm okyanusun iki yanında da fecaat yorumlar alır. Megadeth çıktığı konserlerde şarkıları mecburen daha bir “stripped-down” biçimde çalar ki fanlar parçalara ısınsın ama bu taktik de yemez. O dönemde gençler arasında popüler olan Duke Nukem’ın da “Duke Nukem Forever” adı altında yeni bir oyunu çıkacaktır, bu oyun tüm ATERİ camiası tarafından dört gözle beklenmektedir. Masteyn hemen oradan bir iş bağlar ve bu oyun için de bir şarkı kaydederler. Bu şarkı “RİKS” şarkılarına göre daha bir tipik Megadeth SAUNDUNDADIR, buradan olayı toparlayacağını düşünür. Ancak sırtını bilgisayar oyununa dayaması da boş çıkar zira oyun ancak 15 sene sonra piyasaya sürülebilir.

[youtube id=”BD3VJGDqphM” width=”620″ height=”360″]

Bundan sonraki kepazeliklere DAĞ dayanmadığı için bunları kısa kısa özetlememiz gerekecek:

  • Masteyn’in KIVIRCIK ile papaz olması ve Kıvırcık’ın grubu 1 sene sonra terk etmesi.
  • Masteyn’in “ASLINDA İYİ ALBÜMDÜ, SIRF ÜZERİNDE MEGADETH LOGOSU VAR DİYE İNSANLAR ELEŞTİRİYOR” diye ısrarla RİKS albümünü savunması.
  • 2 sene sonra alelacele tekrar HELİ METAL sound’da albüm yapması.
  • Bu albümden istediği başarıyı (KENEYİ) alamaması. “KOLUMDA ÖLÜMCÜL BİR SAKATLANMA VAR ARTIK GİTAR ÇALAMAYACAĞIM” deyip Jackson’ın buna bedavaya verdiği gitarları FAHİŞ fiyata e-bay’den okutması.
  • Çok değil iki sene sonra “İYİLEŞTİM BEN YEA” deyip müziğe geri dönmesi.
  • Bu geri dönüş sırasında Dave Ellefson ile para konusunda papaz olmaları ve konunun mahkemeye taşınması.
  • Tüm JACKSON gitarlarını e-bay’de OKUTTUĞU için ESP ile anlaşması ve kendine AŞIRI SKIMSONIC gitarlar yaptırması.

axxion_ltd

  • 2004 yılında “RİKS ASLINDA İYİ ALBÜMDÜ” demek için albümü baştan mixleterek (TINZEY seslerini çıkartıp davulların GÜMGÜM’ünü artırarak) tekrar piyasaya vermesi. Üstelik kapakta eski Megadeth logosunu kullanması.
  • “RİKS” albümünden sonra ne yapsa tutmayınca çareyi dine sığınmakta bularak YOBAZ olması, her yere kendi özel rahibiyle gitmeye başlaması, “zamanında arkasından GARA BÜYÜ yaptığım herkes için yarabbiden af diledim” gibisinden spastik açıklamalar yapması.
  • Metallica belgeselinde Lars ile karşılıklı KARI gibi ağlaması.

[youtube id=”UZCGRe1Fc8g” width=”620″ height=”360″]

5. MORBID ANGEL – ILLUD DIVINUM INSANUS

morbid-angel-ILLUD-DIVINUM-INSANUS

‘80’li yıllarda Florida’da Eddie Van Halen ve BURUJ Lİİ meraklısı bir gencin OKÜLTÜ -EFSUNU keşfetmesi ile kurulur Morbid Angel. Amaç yapılabilecek en psikopat, en KORKUNÇÇU müziği üretmektir. Bu gencin ismi George Emmanuel III’tür ve Yunan göçmenidir ancak mahallede arkadaşları arasında Trey olarak anılır. Trey de nasıl diyeyim, bizdeki MUSTİ, MISTIK, MAMİ, HAKİ, MAHO gibi DIRAVDAN bir isimdir. Daha sonra dinleyicide daha FANTASTİK bir imaj yaratabilmek adına kendine “Azagthoth” soyadını alır. Şimdi Türkler olarak Trey Azagthoth isminin bizdeki muadilini söyleyeyim de durumdaki HANZOLUĞUN ölçüsünü görün: SÜLO AZAGTHOTH.

MAT

Aynı dönemde aynı bölgeden çıkan Death, Obituary gibi gruplara göre Morbid Angel çok daha komplike ve TOKATLAYICI sound’u ile birkaç adım öne geçer. Davula Ekvadorlu şopar virtüöz Pete Sandoval, vokale de Death Metal türünün tek düzgün tipli adamı olan David Vincent gelir, bu adamlarla beraber Trey Azagthoth’un bir yandan FUNG HU yapıp bir yandan TATAK ÇEKERKEN yazdığı psikopat parçalar şahlanır gider.

[youtube id=”0FOFZm5OpnQ” width=”620″ height=”360″]

“Altars Of Madness” ile tarzın en önemli albümünü üreten grup, hemen akabinde Death Metal’e klasik müzik etkileri ve yoğun KLEVYELERİ sokuşturdukları aşırı karanlıklı “Blessed Are The Sick” albümünü üretir.

Bu albümde okült eğilimler hepten artış göstermiştir ve bununla beraber fanlar “yaa fazla yenilikçi olmuşsunuz bu ne MİNAKİİ” diye tepki gösterirler. Oysa Trey Azagthoth’un yaptığı, ATASI olan Edward Vanhalenoğlu gibi, gitardan tatmin olmayınca KLEVYEYE merak salıp KLEVYELİ parçalar yapmasından başka bir şey değildir. Bir de bu albümle beraber grup o kadar ŞİYTANLI bir imaja sahip olmasına karşın genç kızlar arasında da popülerleşir, bunun sebebi solist David Vincent’ın klipte DÖTÜ BAŞI AÇIK kadınlarla aşna fişne yapmasıdır.

[youtube id=”wvfoePd5mnk” width=”620″ height=”360″]

Bu dönemde grup, verdikleri röportajlarda gerçekten de Death Metal türünün geride kalan tüm öküzlerinden farklı olduğunu göstermek için elinden geleni yapar. Solist David Vincent derin konularla ilgili son derece olgun ve oturaklı yanıtlar verirken, Trey Azagthoth ise sahnede kendini doğrayıp kanını içen bir herif olmasına karşın kuliste içki yerine litrelerce süt tüketen bir “nerd” olarak dikkat çeker.

[youtube id=”-napXJ7oqV8″ width=”620″ height=”360″]

[youtube id=”uacudMFvZfA” width=”620″ height=”360″]

Bunun sonucunda gelen “Covenant” albümü, Death Metal tarihinin ticari anlamda en başarılı albümü olarak tarihe geçer. Albümün lirikleri hepten ŞİYTANİ bir hal almış, klipler daha beter GORGUNÇÇU olmuş, müzik de daha beter EKİSTREM olmuştur, amma ve lakin grubun karizması öyle bir seviyeye gelmiştir ki… Ben konuşmayayım, direkt resim konuşsun en iyisi.

morbid angel

İşte bu dönemde artık ne olduysa, David Vincent’a bir şeyler fazla gelmiş olacak ki, grubunda Ekvadorlu ŞOPAR olmasına rağmen faşizan, kafatasçı söylemler, diktatör hayranı bir tutum sergilemeye başlar. Grup diğer yandan efsane grup Laibach’a bazı parçalarının remixlerini yaptırarak ELEKTRONİK TESİSAT işine de el atmıştır.

Bu iki yaklaşımın bir uzantısı olan “Domination” (DEREBEYLİK) albümü grubun fanlarını ikiye böler. Sound’da dijitallik vardır ve David Vincent’ın lirikleri İBLİSLİK’ten EROL TAŞLIĞA kaymıştır. Albümde Trey Azagthoth daha az etki sahibidir bunun da sebebi o dönemde Doom ve Quake gibi ADAMIN GÖZÜNDEN GÖRÜLEN oyunların piyasaya sürülmüş ve Trey abinin bunların bağımlısı haline gelmiş olmasıdır.

[youtube id=”hv_hvxiFnyI” width=”620″ height=”360″]

Albüm öncekilerden kötü tepkiler alır. David Vincent da grubu bırakır. Grup komple Trey Azagthoth’a kalır. Steve Tucker diye bir adam alır gruba bas/vokale, düzgün albümler yapmaya başlar. Ancak gruba gerekli ağırlığı veremediği üretilen seyrek albümlerden, prodüksiyonların garip gurip olmaya başlamasından bellidir. Tabii ki bunun nedenini anlamak için Azagthoth’un iç dünyasına bakmak yeterlidir.

azagt

Yıllardır GORGUNÇÇU, İBLİSÇİ müzik yapmasına rağmen Trey Azagthoth kafayı Quake ile, ATERİ ile bozmuş birisidir. Aşağıdaki videoda görüleceği gibi kendi albümünün tanıtımını yapmak için çıkartıldığı programda bile Quake 3 reklamı yapar. Anime izlemeye vakit harcamaktan beste yapmaya vakti kalmaz. Bu nedenle albümler uzun aralıklarla yayınlanmaya başlar. Sonunda gül gibi vokalist Steve Tucker da grubu bırakır.

[youtube id=”0MImaK0MDac” width=”620″ height=”360″]

O esnada David Vincent cephesinde bambaşka olaylar dönmektedir. Vincent, Genitorturers isimli ÇAKMA WHITE ZOMBIE stili grubun solisti ile evlenmiştir ve karısının yanında çalmak üzere bu gruba girmiştir. Girmiştir girmesine de, David Vincent’ın imajı Morbid Angel fanlarını hüsrana uğratır. Eski, oturaklı David Vincent gitmiş, yerine GALEKTİK TRAVESTİ gelmiştir.

evil3Sonunda beklenen gerçekleşir ve David Vincent Morbid Angel’a döner. Grup turneye çıkar, Vincent’ın bira göbeği üzerine geçirdiği latex tişört haricinde oturaklı ve vahşi performansı ile grup göz doldurur. Herkes yeni albümü merakla beklemeye başlar.

Seneler birbirini kovalar, bir türlü albüm falan gelmez. O arada grubun davulcusu Pete Sandoval yıllarca o çırpı gibi bacakları ile ölümüne çift kros gide gide beli sakatlamıştır, onun tedavi süreci devreye girer. Yerine Tim Yeung isimli genç ve şekilli davulcu alınır, albüm kayıtlarına başlanır.

Herkes albümle ilgili merakla karışık bir endişe içindedir. Albümün en sonunda ismi, kapağı, parça listesi falan açıklanır. “Illud Divinum Insanus” adını taşıyacak albümün kapağı “Covenant”ı hatırlatmaktadır. Bir de albümün ayin kutusu şeklinde özel bir edisyonu olacaktır, ahşap eşya büyüklüğündeki bu kutuda albümün yanında mumudur tütsüsüdür bir sürü araç gereç vardır. Kısacası Morbid Angel fanları havaya girmiş, önden siparişlerini vermişlerdir.

Morbid_Angel_box

İlk yayınlanan parça ‘Nevermore’ tipik Morbid Angel stilindedir.

Ancak albüm yayınlandığında yer yerinden oynar. Zira albümün ancak yarısı Death Metal’dir. Geride kalanı sırayla:

  • Alantronik Anime müziklerinin gitarlı KUNTASTİK versiyonları

[youtube id=”BgJtFJcXHVw” width=”620″ height=”360″]

  • INTERGALEKTİK gitar tonlu KOP KOP şarkıları

[youtube id=”rNibT_9-IJI” width=”620″ height=”360″]

  • Drone gitarlı garip Laibach’ımsı şarkılar

[youtube id=”NpTVODzDbCw” width=”620″ height=”360″]

Şeklindedir.

Şimdi bu haliyle albüm aslında tam Trey Azagthoth’un bütün gün Quake 3’te moderatörlük yapa yapa erittiği beyninden çıkmış eserler gibi durmaktadır, “Too Extreme” gibi, “Destructos vs. The Earth” gibi FANTASTİK şarkı isimleri hep bu zihinden çıkmadır. Albüm bu haliyle “Trey Azagthoth’un hepten sıyırıp Morbid Angel’da garip deneylere girmesi“ olarak yorumlanabilir.

Oysa yukarıda bahsetmediğim 2 parça daha mevcuttur. Bunlardan ilki ‘I Am Morbid’ adlı, yapay seyirci seslerinin kullanıldığı, dünyanın ilk, tek ve olabilecek en berbat ARENA DEATH parçasıdır. Parça o kadar utanç verici, yüz kızartıcıdır ki çoğu fan bu parçayı dinlemeden es geçer.

[youtube id=”oIDJG9lylnI” width=”620″ height=”360″]

İkinci ve daha büyük kepazelik ise Marylin Manson albümlerinden çıkmış gibi duran ‘Radikult’ isimli parçadır. 10 sene evvel demodeleşmiş tarzda bir parçadır bu ve Vincent’ın “Killa Cop Killa Killa Cop” sözleri ile dibin dibini görür.

[youtube id=”uWRe4p8EzKY” width=”620″ height=”360″]

Parçaların her ikisi de David Vincent bestesidir.

Albümdeki Death Metal parçaları çok iyidir ancak geride kalan bu KEPAZELİKLERDEN dolayı Morbid Angel’ın bunca senedir koruduğu o dokunulmaz karizması yerle bir olur. David Vincent röportajlarda “ARKADAŞIM BİZ BLESSED ARE THE SICK’TE DE YENİLİKÇİYDİK O ZAMAN DA TEPKİ GÖSTERENLER OLMUŞTU, BU ALBÜM DE AYNI ŞEKİLDE YENİLİKÇİ NEDEN ANLAMIYOSUNUZ” gibi açıklamalar yapınca “Marylin Manson bile o tip müziği bırakalı yıllar olmadı mı lan?” yanıtını alır ve bir şey diyemez, sus pus olur.

Bunlar yetmezmiş gibi grubun millete sattığı o özel ritüel baskısının %99’unun postada parçalandığı ortaya çıkınca KEPAZELİK bambaşka bir boyuta ulaşır.

Grup çıktığı turnede döt korkusundan bu FANTASTİK parçaların hiçbirini çalamaz, Death Metal olanlara abanır mecbur. Kısa süre sonra da grubun ilk albümlerine abandığı yeni bir turneye çıktığı açıklanır. İlk başlarda tek tük röportaja yanaşan Azagthoth bile “madem senin aklına uyduk savunmayı da sen yap heyvan herif” diye bütün röportajları David Vincent ve Fatma Girik benzeri imajının üzerine atar.

morbid-angel

Yıllardır beklenen bu geri dönüş albümü, “Aşırı Medeni Cesaret” yüzünden KEPAZE olmaya verilebilecek belki de en iyi örnektir. Bu albümün Metal müziğe tek katkısı ise, youtube’daki “Hitler Deliriyor” videolarının bu tarz müziğe ilk kez uyarlanmasını sağlamasıdır:

[youtube id=”i8ZpJ4lvEs8″ width=”620″ height=”360″]

4. CELTIC FROST – COLD LAKE

celtic-frost-cold lake

Eveet, geldik bu listede benim için en çok önem taşıyan albüme. Bu albüm benim için çok önemli çünkü bütün bu gruplar arasında en sevdiğim grup Celtic Frost. Ancak bu albümün kepazeliği o kadar sürreal ki, Celtic Frost dışında başka bir gruptan da çıkamazdı zaten. Sürreal seviyede orijinal ve yenilikçi olan bir grubun KEPAZELİĞİ de bu kadar KUNTASTİK olacak tabii.

Gerilere, grubun ilk zamanlarına gidelim. Saati, çikolatası ve bankalarıyla ünlü İsvinçrede bir saat kaçakçısı kadının babasız oğlu olarak dünyaya gelen Tom Fischer, çocukluğunu annesi yüzünden berbat ortamlarda, zerre ana sevgisi görmeden geçirir. O berbat dünyadan uzaklaşmak için kendini Conan çizgi romanları ile ROK müziğe verir, 10’lu yaşlarında da jiletçi olur. Motorhead, Venom gibi grupları çok sevmektedir, onlar gibi müzik yapmak ister ancak rahat, tuzu kuru insanların ülkesinde kafa dengi kimseyi bulamamaktadır.

Hellhammer

O dönemde imdadına Martin Ain yetişir. Bu herif de koyu Katolik anası yüzünden YEZİD olup çıkmıştır. Beraberce doğru düzgün enstrüman bile çalmayı bilmeden karanlıklı, GORGUNÇLU bir grup kurarlar. Bu grup Hellhammer’dır. Berbat kayıtlı demoları ve basit parçaları ile isimlerini tüm Metal dünyasına duyururlar ve kısa sürede “dünyanın en kötü Metal grubu” ünvanını elde ederler. Bu halbuki haksız bir ünvandır, gelecekte müzik yapacak bir sürü Death ve Black Metal grubu Hellhammer’ı örnek alarak bu işe girişecektir.

[youtube id=”FnWC4OoVQFI” width=”620″ height=”360″]

Kısa süre sonra müzisyenlikleri gelişir, Hellhammer’ın kötüye çıkmış adını kullanmak istemediklerinden Celtic Frost adını alırlar. Bu isimle arka arkaya “Morbid Tales” ve “Emperor’s Return” isimli EP’leri yaparlar. Venom’ın agresif ve çiğ müziğini Thrash’in enerjisi ile karıştırırlar ve Death Metal’in ilk ürünlerini verirler farkında olmadan.

[youtube id=”J1DVq5C6AuI” width=”620″ height=”360″]

Yenilikçiliğe meraklı İngilizler Celtic Frost’a göz koyar. Akabinde bu tip ekstrem müzikte bir ilk olan orkestra ve soprano vokal kullanımını denedikleri aşırı karanlık “To Mega Therion” gelir. Bu albüm Giger imzalı kapağından prodüksiyonuna dek içinden GORGUNÇÇULUK fışkıran bir başyapıttır.

[youtube id=”EXfv2nJ6WT4″ width=”620″ height=”360″]

Kısa sürede grup Avrupa’nın en karanlık grubu olarak anılmaya başlar. Grup müziğindeki karanlığa ek olarak sahneye ileride Black Metal gruplarının birebir taklit edeceği biçimde deriler, çiviler, GILINÇLAR ve boyalı suratlarla çıkmaktadır.

From "To Mega Therion"

Ardından herifler deneysellik ve karanlıklılık çıtasını “Into The Pandemonium” albümü ile bambaşka bir seviyeye taşırlar. İlk çalışmalarında Death ve Black Metal’e temel hazırlamışlardır. Orkestra, bayan vokal, gotik ve brutal erkek vokal, oryantal enstrümanlar, endüstriyel denemeler gibi bir çok farklı etkiyi bir araya getiren, aynı anda 90’lar Doom Metali, Endüstriyel Metal ve Cradle Of Filth stili AĞLAYANLI Black Metal türüne çıkış yaratır bu albüm. Deneysellik, yenilikçilik öyle bir seviyedir ki, Kerrang! Dergisi bu albüm için “gelmiş ve gelecek en avant garde Metal albümü” ünvanını verir.

Metal dünyasında adeta dokunulmaz bir karizmaya ulaşmıştır Celtic Frost. Her tarzdan insan bu herifleri görünce “ANAAAM, SANATÇI GELDİ” diyerek önünü ilikler, herkes bunlarla arkadaş olmak ister.

Ancak perde arkasında grubun lideri Tom Fischer yalnızdır. Malum, zerre kadar anne sevgisi görmemiş, bu yüzden GORGUNÇÇU olmuş bu adamın aslında tek istediği biraz sevgidir.

Ve ne acıdır ki o dönemde hayatına Michelle diye bir karı girer. Bu karı Tom’un eksikliğini hissettiği ana sevgisini sunar. Tom’u kedi gibi mayıştırır. Sonra da beynini yıkamaya başlar.

hello-kitty

Kadınlar popüler erkekleri beğenirler. Mesela sen git kendine göre bir gömlek al, ona kabahat bulur, ama Kıvanç Tatlıtuğ’un giydiği gömlek dünyanın en rezil gömleği olsun, “bak bu sana çok yakışır” diye empoze eder. Sanki herkes mahallenin Bulgar göçmeni aygaz tüpçüsüne benzemek zorunda.

İşte o dönemde de popüler tarz GLAM (SÜTLÜ) METALDİR. Michelle abla da bu müzik konusunda cahil olduğundan “Tom, siz de bunlar gibi müzik yapsanıza?” diye sorar. Normal bir adam olsa “kızım sen kafayı mı yedin lan Black Metal nere SÜTLÜ metal nere?” der. Ancak Tom baba Michelle ablaya kıyamaz, “uyyyy bilgisizliğini öperim senin muh muh muhhh” diye düşünür ve “AŞKİTOCUM ONLAR YAKIŞIKLI ADAMLAR BENİM TİPİMLE O İŞ OLUR MU HİÇ” demekle yetinir.

Bu yapabileceği en büyük hatadır zira Michelle abla “aaa olur mu bitanemmmm sen çok yakışıklısıınnnn ben chok sefiorum seniiii” diye Tom’un beynine girer.

Grubun diğer önemli elemanı Martin Ain çığ gibi büyümekte olan KEPAZELİK SALDIRISINI önceden hisseder ve grubu terk eder. Halbuki o dönemde “Necronomicon” ismini taşıyacak yeni bir albüm planlıyorlardır, Martin Ain “bu herif bu kafayla anca FANFİNİFİKON albümünü yapar hadi bana eyvallah” der ve gider.

Bunun üzerine Tom Fischer da KUNTASTİK bir kadro kurmaya yemin eder. İki saçma sapan Amerikalı elemana (Victor Bryant ve Stephen Priestly, PEMBE DİZİ OYUNCUSU gibi isimler) ek olarak Coroner’ın İĞRENÇ, TİKSİNÇ, NEFRETLİK gitaristi Oliver Amberg’i maaşlı olarak kendine bağlar. O dönemler aşk böceciği modunda olduğundan da beste yapamaz, bestecilik işini bu yeni elemanlara bırakır, ancak herifleri de tembihler, “BAKIN ARKADAŞLAR BU SEFER DAHA HAFİF BİR ALBÜM OLACAK, NE BLİYM DAHA BİR ZEKSİ, DAHA BİR ATEŞLİ OLACAK, BU AYARDA BESTELER YAPIN HE Mİ?” diye. Elemanlar “ulan bu herif GORGUNÇÇU değil miydi yanlış yere mi geldik?” diye düşünse de, “daha fazla hatun kaldırırız” diye düşünüp plana uyum sağlarlar.

Albüm kaydı biter. Herkes “farklı” olacağı belirtilen albümü merakla beklemeye başlar. “Cold Lake” gibi de karizma bir ismi olacaktır.

Ancak insanların karşısına böyle bir klip,

[youtube id=”bI74tyUefY4″ width=”620″ height=”360″]

ve böyle bir imaj,

cold-lake-era-celtic-frost

çıkınca YER YERİNDEN OYNAR!

Sadece Celtic Frost fanları değil, bütün Metal dünyası şok içindedir. Avantgarde Black/Death/Doom/Thrash Metal grubu adeta cunta rejimi sonucu LOS ANJELES DRAVEZDİ METAL grubu haline getirilmiş gibidir!

tom-gabriel-fischer1988

Üstüne üstlük Sleaze Metal standartlarında bile üzerinden amatörlük damlayan bir albüm olmuştur. Tecrübeli prodüktör Tony Platt bile “ÇALAMIYOR YAHU BU GODUKLARIM” diyerek kayıtları yarıda bırakıp gitmiştir.

Tabii bütün bu kepazeliklerin sorumlusu ortaya çıkar: Albüm kapağında İMAJ MEYKIR, MAKYÖZ ve ŞUH BAYAN VOKALİST olarak ismi geçen, Tom babanın yavuklusu Michelle abla!

Kepazelik maalesef burada da bitmez. Grubun plak firması Noise International “madem bu kadar masraf yaptık” diyerek grubun Hammersmith konserini videoya çeker ve gelecek nesillere baki kalması açısından piyasaya sürer. Konser, özellikle de gitarist Oliver Amberg ÖTE-KEPAZEDİR!!!

[youtube id=”ErR-pnHIS7E” width=”620″ height=”360″]

Grubun namı mahvolunca Tom bir anda kendine gelir. Oliver Amberg’i gruptan şutlar, Martin Ain’i “söz sana KARILI MÜZİK OLMAYACAK” diyerek gruba geri çağırır ve Thrash Metale dönüş yaptıkları “Vanity/Nemesis”i kaydederler. Albüm tutar, ancak nereye gitseler bunları görenler “ehehe tom abi saç spreyi versene MEHERE”, “nehehe abi GÖZ KALEMİNİ RECA ETSEM ZNENEHE” diye alay etmektedir.

Bir zamanlar dokunulmaz, gizemli, karanlıklı bir grup olan Celtic Frost’un karizması, KIZ ARKADAŞ GAZI yüzünden sonsuza dek çizilmiştir. Grup dağılır, o arada Tom Fischer müzikten uzaklaşır, Celtic Frost’u ancak 15 sene sonra, bu Michelle denilen CANİ kadının pençelerinden kurtulunca toplamayı başarır. O zaman bile bu albümün yeni baskısının yapılmasını engeller, albümün bütün suçunu üzerine alır, hayatımdaki en büyük hata diye bahseder.

celticfrost

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.