“AN”I TUTAN ŞARKILAR

672
0
Paylaş:

Ön bilgi: Bu yazının ilham kaynağı site editörüdür. Bu notu yazmazsam beni görevden men etmekle tehdit etmiştir. Yanlış anlaşılmasın, korktuğumdan değil, yalnızca kimi az sonra haksız çıkartacağım netleşsin, kimin gayet de haklı olduğunu okuyucular kendileri kararlaştırsın diye ilham kaynağımı özellikle not düşüyorum. (Lady Gaga’yı) Direne direne dinleyeceğiz!

Evet, sizin de fark ettiğiniz gibi konu Lady Gaga. Ve yine tahmin edeceğiniz üzere yeni albümü. Esasen 2013 Kasım’da çıkacak, o ya da bu sebepten Appaluse’u erkenden dinledik vs vs… Bunlar hepimizin bildiği şeyler. Bilemediğimiz bir şey var ki (burada bilemeyen sevgili site editörüdür, evet!) o da, Lady Gaga’nın ve benzerlerinin (ki şahsen kimseye benzediğini düşünmüyorum, onu ayrıca açıklarım) klasik müzik türlerinden ayrıştığı bir nokta vardır: “Anı tutuculuk”. (An: TDK’ya göre “zamanın bölünemeyecek kadar kısa olan parçası”, ben buna bir nevi “zaman hücresi” de diyorum.)

Anı tutan şarkı ne demektir?

Şimdi bir Für Elise’yi inceleyelim: Beethoven başkanın 1810 yılında yazdığı tahmin edilen, hasta hasta ve aşık aşık yazdığı için de el yazısı yanlışlıkla “Für Therese” (Therese için) yerine Für Elise gibi okunduğu, bizim de hala adını öyle sandığımız (bence) en bomba eserlerinden biridir bu. Bize göre okul zili, başkana göre ağır aşk şarkısı olan bu klasik müzik eserinin altında mutsuz sonlu bir aşk hikayesi yatar. Bakınız bir asansör parçasından ne hikayeler çıktı değil mi? (Melodiyi merak edenler için, piyanoda çalma kılavuzuyla beraber burada: http://www.youtube.com/watch?v=48eJZrhLA8Q)

Für Elise, bir klasik müzik eseri olarak, kesinlikle ama kesinlikle bir “anı tutan şarkı” değildir. Çünkü kendi hatırası, hikayesi, bir dayanağı, bir birikimi ve evet, sanatsal bir geçmişi vardır.

Anı tutan şarkılar ise, kendi sözünden, melodisinden bağımsız ancak onu dinlediğiniz kişiler, mekanlar, bazen alkol seviyeleri ve en temelde “zaman hücresi” yani “an” ile doğrudan bağlantılıdır. Ve evet bazı şarkılar öyle anları tutar ki… O anların gerçekleştiği mekan, o anda orada olan kadın / adam, o andaki bir koku, bir tat ya da bir dokunuş eğer yeniden olursa, gerçekleşirse ya da gelirse işte bu şarkıların bir özelliği daha ortaya çıkar: “Anı kırmak” Şimdi gelin bunu somut bir örnekle açıklayalım:

Günlerden sıcak bir Ağustos, akşam üstü. Denizin tuzlu rüzgarı nihayet esmeye başlamış. Bütün gün güneşten kavrulan vücut sağdan soldan kaşıntı alarmları veriyor çünkü yine dünya para bayılıp alınan kremleri sürmeyi unutmuş ya da size sürecek hatuna “istemez” demişsiniz. Elinizin altında aşırı soğuk bir bira. Kaya balıkları kumsalla denizin birleştiği o tatlı noktaya kadar gelmiş, suyun da içi daha berrak sanki. Az insan var denize giren, onlar da en az 20 metre açıkta sakin sakin yüzüyor. Ege ya da Akdeniz’in bir tatil kıyısındasınız. Ve fonda şu çalıyor:

[youtube id=”EobfjpLpJX4″ width=”620″ height=”360″]

Ve bütün gün plajda kestiğiniz, önünden en az sekiz farklı biçimde geçtiğiniz adam / kadın yanınıza yanaşıp “ateş var mı” diyor. Hikayenin sonunu siz yazıyorsunuz…

Gelelim aynı senenin Kasım ayının ilk haftasına… Kışlıklar çoktan çıkmış, büyük şehirde pis, azotlu bir yağmur. Yine 2.5 saatte gelinen iş yerinin gri duvarları filan. Tatsız. O ateş isteyen tanrı / tanrıça ilişkinizin 3. haftasında arızaya bağlamış, belediyeden zehirli et istememek için zor tutmuşsunuz kendinizi. Ne umdunuz, ne buldunuz… Aklınıza geliyor yine sıkılıyorsunuz. Yan masadaki iş arkadaşınızın kulaklığından yine aynı şarkı duyulmaya başlıyor, belli belirsiz. Masanızda yarısı içilmiş su bardağına takılıyor gözünüz. O plajdaki bira bardalarının aynısıymış bu meğer, onca zaman farketmemişsiniz… İçindeki suda bir anda kaya balıkları beliriyor. Buyurun, “an” kırıldı mı size! O saatten sonra patronun adınızı çığıran sesiyle ayılsanız da, o manyaktan “yine aramadın beni, öğüh” tadında bir mesaj gelse de, akşam yine 2.5 saatte eve dönseniz de, o an kırıldı mı? Kırıldı. Zamanın hücresinde de olsa o yakan güneş yüzünüze çarptı mı? Başka sorum yok…

Peki tüm bunların Lady Gaga ile ne alakası var diyenler… Şimdi yavaşça arkanıza yaslanın, şunu kopyalayıp, youtube açabilen herhangi bir yere yapıştırın: http://www.youtube.com/watch?v=bESGLojNYSo

Yazının geri kalanını şarkı yüklendikten sonra okuyun.

Hafta bitti. Bugün Cuma. Akşam (nasılsa) vakitlice eve gidildi. Yanında olmaktan zevk aldığınız tüm arkadaşlarınız toplandı. Asmalı’da buluşuldu. Herkes mis kokuyor, saçlar şahane, kılıklar kıyafetler yeni ve herkese çok yakışmış. Eski aşklara dair zerre pişmanlık yok kimsede, olanlar da az önceki shotlarla silindi, bir kere geliyoruz hayata. Kulüpten / bardan / diskodan içeri girildi. Hepinizin dişleri ne kadar da beyaz! Dört bir yanda potansiyel aşıklar, siz onlara bakıyorsunuz onlar size. Of şu köşedekini ilk kez görüyoruz burada, o nedir öyle ya! Hem de yalnız! Hanımlar beyler, ben vodka elma istedim, farklı bir arzusu olan? Yok değil mi? O zaman şerefe! Birbirine yaklaşan nefeslere, sonsuz zaman hücrelerine ve Lady Gaga nezdinde gelmiş geçmiş tüm “anı tutan” şarkılara, şerefe!

Merhaba site editörü, tanışalım mı?

 

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.