DEFTONES’dan “Gore” tonlarda yeni şarkılar…

Paylaş:
DEFTONESdan Gore tonlarda yeni şarkılar - Paslanmaz Kalem
Yazarın Puanı:7
7
Okuyucu Puanı: (6 Oy)9.8
İşten geldim. Yalnızım, bu gece kelimelerle sevişme gecem. Her hafta, bir gecemi buna ayırıyorum. Yazarken aldığım zevk, benim hayatımdaki en büyük orgazm ve nefes aldığım sürece yaşamak istediğim üç dört duygudan biri. Seksten daha iyi. Çikolatadan daha iyi. Paradan, para peşinde koşmaktan ya da onun tam da diğer köşedeki eşi olan orta sınıf solculuğundan daha iyi. Çünkü, müzik kadar güzel. Dürüst, ne zaman istersen yanında. Dozu, sertliği, yumuşaklığı, kanında akışı, süresi… hepsi sana bağlı. Dünyadan çaldıklarımı, benden çalınanları, korkularımı albümlere yazdığım yazıların arasına sakladığım ufak cümlelere gömüyorum. Ne yapayım, bir roman yazma hayaliyle tutuşan, eski defterlere gömülmüş şehirlilerden değilim. Romanımı çoktan yazdım, saklıyorum. Arada cümleler, sufleler veriyorum kulağımı ıslatan şarkılara. Böyle ufak ufak ölmeyi seviyorum. 
 
Müziğin sesi sonda. Fonda televizyonda Vinyl oynuyor, Elvis Presley ve Richie Finestra’nın harika konser sonrası sahnesi bana eşlik ediyor. Sonra aklıma yazmak için oturduğum mevzu geliyor: Deftones. Kalbine inandığım bir kadının bana ilk “Birthmark”ı dinlettiği geceyi hatırlıyorum. O rifi nasıl hiç unutamadığımı. Chino’nun sesini. Daha şarkı söyleyemiyor bugünkü gibi ama o sözler, birer birer kulağıma doldukça nasıl coştuğumu hatırlıyorum. “White Pony” ile nasıl devler ligine yükseldiklerini, “Minerva”nın da yer aldığı “Deftones” albümü ile ilk iki albümdeki ruha nasıl geri döndüklerini ama büyüttükleri çocuklar artık başka bir hayata koştuğu için umduklarını bulamadıklarını… Bunu yaşayan her grubu ve o hüznü anımsıyorum. Olmadığında özlenmek kadar yalan, olduğunda yok sayılmak da. Türümüzün nasıl birer üniteye dönüştüğünü ve bu ünitenin damarlarında artık ruhen var saydığımız her duygunun aslında birer tüpte korunduğunu anladığımızı düşünüyorum. Ne istiyorsan, istediğin dozda alabiliyorsun. Müzik gibi. Bazen okumak gibi. 
 
Sorun şu ki, etkileşimle yaşadıklarımızın uç olması bizi büyütüyor. Yeniyor ya da yeniliyoruz. Eninde sonunda işler buna evrildikçe eskiyoruz. Deftones, hiç ara vermeden bunun müziğini icra ediyor. O duygunun, “var olmanın dayanılmaz devamlılığının naifliğini” anlatıyor. Gitar soundları daha bir sıkıştırılmış, vokalin arkasındaki üçlü daha bir sıkkın geliyor her albümde ama Chino Moreno, gittikçe bir ozandan ozan/şarkıcıya evrilen, gelişen sesiyle grubu taşımaya devam ediyor. 
 

 
Yıllar geçtikçe biraz daha eksiliyor Deftones seven çocuklar. Büyüyorlar, yeniyi başka yerlerde arıyorlar. Sonra gelenlerden pek azı ona katılıyor. Grubu yaptığı işten sıkıldıkça, Chi’nin zamansız gidişi her şeyi yerle bir ettikçe Chino daha sıkı sarılıyor yazdığı sözlere. Deftones yetmiyor, Crosses’ı yapıyor. Yaşamanın, hayatta kalmanın yollarını biliyor ama otistik tınılarla dağlanmış sesinin izin verdiği sularda, farklı tarzlarda bile aynı şarkıyı söylüyor. Her albümden sonra bütün diskografiye baştan dönüyorsun, yine de aklına o albümden bir iki şarkı da kalıyor. “Beware” oluyor, “Hole In The Earth” oluyor. Kalıyor. 
 
“Gore”da da durum farklı değil. Bütün Deftones’un hayaletini tek başına Moreno sırtlamış, “Doomed User”da ortaya çıkan o eski Deftones takım ruhu sadece Moreno’nun üzgün bir tonda söylediği “Rubicon”, “Hearts/Wires”, “Phantom Bride” gibi baladlarda gerçekten yaşıyor. Sanki diğerlerine “tamam abi ben hallederim” demiş gibi atmış sırtına aşık olduğu kelimeleri. Artık bağırıyor, Deftones dağılmalı diye. 
 
Evet, dağılmalı, bitmeli Deftones. Çünkü arkasında çalan efsane elemanlar artık en ucuz şarap ile en pahalısının ikinci şişeden sonra yaptığı etkinin aynı olmasından başka bir duygu uyandırmıyor. Gruptaki her şey Chino’ya hizmet ediyor. Albümün ilk filler şarkısı Acid Hologram’ın geçişlerinde, ikinci filler Geometric Headdress’in notalarında duyuluyor bu, misafirler. Ama işte onların tam karşısında yukarıdaki paragrafta saydığım üç şarkı var. Yaşıyorlar, nefes alıyorlar. Tek başına. Bir çoğumuz gibi. Ulaşılmayı beklerken ulaşmak için çabalamayı unutmuş ve kendine içten içe unutulmayı hak gören bencil kafalardaki rüyaların sonu gibi, nefes alıyorlar ve dinliyorlar. “Beni dinleyen var mı?” diye. Tıpkı senin gibi. 
 

 
“Gore”, aşmış bir albüm değil. En iyi Deftones albümü hiç değil. Deftones o dönemi “White Pony”de kapattı. Artık senin özel havuzun değil onlar, incilerin sen zevkten dört köşe ol diye dört bir yana dağıldığı. Gerçek bir deniz. İçinde çürümüş kıyılar, keşfedilmemiş mercanlar, yok olup giden ama ruhunun bile duymadığı unutulmuş türler var. Artık denize girmekten vazgeçmişsen hiçbir zaman duyamayacağın eski bir yer. Doyduğun şeylerin yerine koyduğun yenilerden daha iyi değiller. Tek bildiğim bir şey var. Bir sürü konser albümü, dvd, komik ticari projelerle ortalığı sulandırmadan albümlerinin arasında en az iki, en fazla dört yıl koyan samimi, içten gruplardan biri onlar. Dolayısıyla o kıllandığın şey burada değil. Shoegaze’den elektronik müziğe saygı duruşu kadar kalacak minicik dokunuşlardan, Chino’nun büyülü nakaratlarından oluşan güzel şarkıların arasına, sırf sert olsun diye konışlandırılmış üç dört filler’la kağıda sarılı, dinlemesi zevkli bir Def albümü elimdeki. Tek derdim plağının 100 kağıt, cd’sinin iğrenç bir digisleeve olarak yayınlanmış olması. Hala kolleksiyoncuyu cezalandıran bu kafaya bir sinkaf gidiyor ve tekrar “Rubicon”a dönüyorum, beni sarıp sarmalamasına izin veriyorum şarkının. 
 
Evet, “Gore” aşmış bir albüm değil. “Deftones” sonrası döneme ait ortalama bir albüm. Özellikle ilk iki albüme hep özendikleri ve yapamadıkları o sert şarkılarda yine yenildikleri ama deplasmana baladlarla gidip hep dolu dolu iyi futbol ile döndükleri albümlerden biri. Alabileceğini al ve kaç. Ama sakın toptan yok sayma, tü kaka etme. Çünkü zaman acımasızdır ve hesabını sorar. Yıllar sonra bir kadına/adama aşık olursun ve en sevdiği şarkı bu albümdedir. “Kaçırmamıştım”, hala diyebilirsin. Eğer kendinden başkasını trollemediğini fark edebilirsen online ortamlarda tabii. Çünkü inan bana, “ben bunları geçtim” dediğin her şarkı, bazı şeyleri yeniden yaşadığında seni baştan avlar. O duyguyla bir çocuk gibi, hiçbir şey bilmeyen bir ergen gibi yeniden tanışmak istemezsin. Eskiyi ayıklayabildikten sonra yeniye koşmayı becer. En azından o üç şarkıyı dikkatli dinle. 
Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.