EFTERKLANG Konseri Öncesi Casper Clausen ile Kısa Kısa

Paylaş:

Danimarkalı deneysel pop/indie grubu Efterklang kariyerlerindeki üçüncü Türkiye konseri için 27 Nisan günü  Zorlu %100 Studio’da bizlerle birlikte olacak. 2021 çıkışlı Windflowers albümleri pandemi döneminde yaşanılan tüm olumsuz duygulara inat kayıt edilmiş, dinleyicisini ısıtacak ama yine Efterklang’ın yaratıcı, rengarenk işitselliğini de hatırlatan bir albüm. Üçlüden Casper Clausen albüm ve Efterklang’a dair sorularımızı konser öncesi yanıtladı.

Son albümünüz olan Windflowers’ın (“Rüzgâr Çiçekleri”) ismi nereden geliyor?

Casper: “Rüzgâr çiçekleri” Kuzey Avrupa’ya ait ilkbahar çiçeklerinden biri olan “Anemon”un diğer adıdır, hatta eminim ki Türkiye’de de varlardır. Bu albüme pandeminin en başında başladık, 2020 baharında. Bahara bayılıyorum; bana göre yıl o zaman başlıyor. Perslerin yeni yılı Nevruz ile Danimarka’da kışın ortasında kutladığımız yeni yıldan daha çok bağ kurdum her zaman. Rüzgâr çiçekleri doğayı ve insanlığa dair her şeyi kutluyor. Pandemi esnasında bana umut veren buydu.

 

Windlflowers’ı Kopenhag’ın güneyindeki Møn adasında, inzivada kaydettiniz. Adadaki stüdyo zamanınız albümü, hissiyatını ve işitsel paletini nasıl etkiledi?

Møn’da olmak rüzgâra daha yakın olmak demekti… Albümü kaydettiğimiz stüdyo, çevresinde tarlalar olan eski bir çiftlikti. Rüzgâr burada gerçekten çok güçlü esiyordu. Benim için albümü yönlendiren şey rüzgârın görünmez gücü oldu.

Efterklang üyeleri uzun süredir arkadaş. Yüz yüze görüşmeden çalışmak zorunda kaldığınız karantina sırasında bu işe yaradı mı? (Windflowers’ın bir “pandemi albümü” yerine iyi bir “arkadaş albümü” olduğunu düşünmek beni mutlu ediyor.)

Kesinlikle! Bu albümde o derin geçmişle gerçekten bağ kurduk. Tanışıp birlikte müzik yapmaya başlayalı 20 yıldan fazla oldu. Bu albüm sayesinde, birlikte olmanın, şehirdeki hayatlarımızdan kaçmanın, birbirimize dönmenin, yürüyüşe çıkmanın, yüzmenin tadını çıkardık ve birlikte müzik yapmanın o eski ve hafifletici ruhuyla bağlantı kurduk…  O eski dostluk havası albüme de sızdı.

 

Living Other Lives”ı oldukça basit bir şarkı olmasına rağmen son derece etkileyici buldum. Grup olarak bu kompozisyonu nasıl yazdınız ve şekillendirdiniz?

O şarkı bir skeç olarak Lizbon’daki stüdyomda başladı… Bir doğaçlamaya ve sevdiğim bir ritme dayanıyordu. Çalışma esnasında, sosyal medyayı pozitif bir güç, oradaki tüm diğer varlıklar için bir tür empati aracı olarak görmeye çalışıyordum. Bunun üzerine Rasmus ve Mads’in katkılarıyla daha çok bir grup parçasına döndü. Bu şarkıyı yapmak çok eğlenceliydi. Beğenmene sevindim!

 

Efterklang “sıfır gerileme” ilkesini benimsemiş bir grup: Her yeni albümle her zaman keşfediyor, deniyor ve sınırları zorluyorsunuz. Bu, geçmiş çabalarınızı nasıl görmenize neden oluyor? Her albümde işitsel alanda yepyeni adımlar atarken, canlı setler için şarkı seçmek ve bunları sunmak zor olmuyor mu?

Yaşlanmak bir yolculuk! Altı albüm, bir sürü parça ve ardından yarım kalan şeyler… Elbette her şeyi bir araya getirmek kolay değil. Öte yandan, bugün şu şekilde bakıyoruz: Bir evin farklı odaları gibi… İnsanları evin odaları içinde küçük bir tura çıkarıyoruz, farklı albümlerden şarkılar çalıyoruz ve ardından bahçede büyük bir parti veriyoruz.

 

Leaves – The Colour of Falling” sadece bir proje miydi? Biliyorsun, ne yazık ki dünyanın çoğunluğu bu eseri canlı görme şansına sahip olamadı.

Evet, bir sürü müzisyenin, şarkıcının ve kapsamlı bir prodüksiyonun olduğu gerçek bir opera, çılgın bir projeydi. Parçası olmak inanılmazdı. O müzik kayıtlarda yaşıyor, ama hayır, onu bir daha canlı icra edebilir miyiz, emin değilim. Ama geleceğin ne getireceğini kim bilebilir?

 

Bunu doğru ifade edebiliyor muyum bilmiyorum ama Efterklang’ın müziğinin her zaman sinestetik bir yönü olduğunu düşündüm – özellikle görsel. Bir parçanın videosunu görmeden bile, müziği her zaman renkli/resimsel bir his uyandırdı bende. 2004’teki “Tripper”dan beri bu, dinleyiciniz olarak benim için hep böyleydi – ve ben bir sinestet değilim. Başkalarından böyle yorumlar duydunuz mu? Ve eğer öyleyse, bu sizin farkında olduğunuz ve/veya hedeflediğiniz bir şey miydi?

Hayır, daha önce kimseden böyle bir şey duymadım. Ama bunu takdir ediyorum ve “sinestetik duyguyla” neyi kast ettiğini anlayabiliyorum. Analog ve dijitalin, akustik ve elektriğin, ikiliklerin çarpışmasını her zaman sevdik. Bu simyayı, stüdyoda uzun saatler harcayarak, sesleri değiştirerek, yeniden dinleyerek ve tekrar değiştirerek elde ediyoruz. Elimizde kalan şey, onu oluşturan ögelerin ötesinde bir şey oluyor.

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.