ELİNE GİTAR YAKIŞAN ADAMLAR BÖLÜM 2: Allahın manyakları, Strat ustaları

1845
0
Paylaş:

Bu yazıyı aslında Alamansever Lala Deniz Paşa ile beraber hazırladığımız ancak daha sonra WordPress tarafından içeriği “uygunsuz” bulunduğu için kaldırılan bloğumuz Kırmızı Sekiz’deki gibi Tony Iommi’nin ağzından yazdıracaktım ama bir sonraki sefer bizzat Iommi üstattan da bahsedeceğim için vazgeçtim. O nedenle de şöyle Tony Iommi misali bir Müslüm Gürses “eveeeeğt”i ile başlayamıyorum yazıya.

Yazı dizimizin bir önceki bölümü epey ilgi çekti, yazıyı çok beğenip kutlayanlar oldu, sağ olsunlar (meğer ne çok düşmanı varmış bu gitar kahramanı hırboların), bunun yanında “Sen nasıl SLEŞE laf edersin goduum” diye tehdit mesajları atanlar da oldu. Bu nedenle ben de bu yazıda çıtayı biraz daha arttırmaya karar verdim. Gerçi bu yazıda değineceğim gitar modelini kullananların zaten 99%’u DELİ olduğu için dozaj kendi kendine artmış olacak, o da ayrı konu.

Eveeeeğt, geçtiğimiz yazıda feci GROPİ götürmeye yarayan Les Paul ve bu gitarı kullandıkça ister istemez hödükleşmiş bazı ünlü gitaristlerden bahsetmiştik. Elektro Gitar deyince akılda imge olarak canlanan iki gitardan biridir Gibson Les Paul. E diğeri de tabii ki Fenderoğulları Gitarcılık Teknoloji Tesisat Gıda Ticaret LTD. ŞTİ.’nin üretimi olan Stratocaster’dır. Madem Les Paul ile başladık, ardından Strat’a girmezsek ayıp olur.

Gene tarihçeye girmeyeceğim. Alın buyurun linke, okuyun çok merak ediyorsanız.

http://en.wikipedia.org/wiki/Fender_Stratocaster

Temelde bu iki düşman sülale, Fender’lar ve Gibson’lar, en önde gelen ALANTRONİK GİTAR modellerini birbirlerine rakip olarak çıkarmışlardır. Misal Single Cutaway Telecaster’ın Gibson’daki rakibi Les Paul iken, double cutaway SG’nin rakibi de Stratocaster’dır. İşin komiği şudur ki, bu RAĞKİP gitarların sesleri birbirini hiç andırmaz. Ama o zamanki piyasa şartları onu gerektiriyormuş, öyle düşünmüşler, ne yapalım.

Les Paul hem 90-60-90 kadın vücudunu andıran şekliyle, hem de hafiften hödük görüntüsüyle maço gitaristin imajını tamamlar. Stratocaster ise daha bir kıvrımlı, daha bir ince, daha bir estetik şekle sahipdir:

Şimdi şekil olarak Les Paul’ü beğenen adamın daha bir YİYİŞGEN hislerle hareket etmesi beklenebilir. E peki Strat’ı kim tercih edecek? Yahu gitarın şu tipe bak, hani bir estetik var ama zerre ZEKSİLİK yok. Kadın vücudu değil, uzaylı vücudu gibi! Aseksüel bir duruşa sahip.

İşte arkadaşlar, birazdan siz de göreceksiniz, bu gitarı son derece yetenekli, ZIRTLAN gibi hızlı ve akıcı çalan, ince bilekli, esnek vücut yapılı ama KIRIK adamlar tercih ediyor. Hani geyik vardır ya, “abi ben ROK müziğe hatunlar için girdim” derler. İşte Strat ile bu müziğe giren adam hatun için değil, hakikaten müziği sevdiği için giriyor.

Ha bir de hepsi egomanyak oluyorlar, ona da ayrıyeten giricez.

Tabii ki bu gitarı kullananların tümü egomanyak, deli-manyak değil. Görüyorsunuz, gitarın hafif sümsük bir görüntüsü de var. O nedenle arada Dave Murray gibi, David Gilmour gibi nezih insanlar da bu gitar ile anılıyorlar. Ancak bu gitar ile asıl özdeşleşmiş adamlar adeta birer TIMARHANE KAÇKINI.

1. RICHIE BLACKMORE (DEEP PURPRLE, RAINBOW)

Bu sitenin okuyucularının çoğu Rok müzik dinlediği için bu yazıları okuyor. Bu Rok müzik dinleyicilerinin de büyük kısmı daha ziyade Hard Rok ve Heli Metale yakın duruşa sahip. Bu sebepten dolayı, bu müzikte Stratocaster’ın atası, babası, adeta baş temsilcisi sayılacak adamla başlamakta yarar var zira çoğu sert müzik üreten Strat kullanıcısı bu adama özenerek bu işe girişmiştir.

Richie Blackmore dediğimiz bu adam, Jimmy Page gibi medya gazlamalı, medyatik bir gitar ilahı değildir. Bu adam inanılmaz üstü yeteneği ve hemen hemen sıfır medya desteği dünyayı ele geçirmiştir. Deep Purple ile döneminin gruplarından fersah fersah ileride müzik yaparken, bir yandan da elektro gitarın kullanımı ile ilgili yeni açılımlar getirmiş, ucu bucağı belirsiz, kaçık doğaçlamaları ile insanların ağzını açık bırakmıştır.

Ancak herif delinin de önde gidenidir. Hani ünlü Rok yıldızlarına şımarıkça davranışları yüzünden deli falan derler ya. Bu herif şımarıklığı yüzünden değil, hakikaten deli olduğu için delidir. Deep Purple’ın en ünlü olduğu zamanlarda röportajlarda hem başka grupların, hem de kendi grubunun elemanlarını kalaylar, alaya alır. Turnelerde gitarları çatır çatır kırar, seyircilerin kafasına fırlatır. Olaylı Kaliforniya konserinde ise sırf organizatörlere gıcık olduğu için gitarları kırmakla kalmaz, milyonlarca kişi TV başında canlı yayında konseri izlerken amfileri havaya uçurur, gitarını TV kamerasında kırar ve bütün ekipmanını milletin kafasına atar. Ben daha fazla konuşmayayım, direkt Blackmore’un deli bakışları konuşsun.

[youtube id=”mDXUpjCmK9I” width=”620″ height=”360″]

Herif artık öyle kafayı yemiştir ki Deep Purple’dan tatmin olmaz. Rainbow’u kurar. Orada da rahat durmaz. Bin bir sefer eleman değiştirir. Bakın kendisine eleman değişimleri ile ilgili soru soran bir basın mensubuna ne cevap veriyor:

[youtube id=”2lyMUYpC9h4″ width=”620″ height=”360″]

“Elemanlar uzun süre bana dayanamıyorlar çünkü donlarını indirip çalmalarını emrediyorum”

Kısacası bu herif zihin olarak öyle ileri bir noktadadır ki bir noktadan sonra normal insanlar ile iletişim kurabilmesinin tek yolu onlarla MAYTAP GEÇMEK olmuştur.

Deep Purple 80’lerde klasik kadrosuyla tekrar kurulur, bizimki gene olay çıkarır, solist Ian Gillan ile kavga eder. Gillan gider, yerine Rainbow günlerinden emir eri Joe Lynn Turner gelir. Ona da gıcık olur, o da postalanır, tekrar Gillan gelir. Ama işler gene normal seyrinde gitmez.

“The Battle Rages On” albümü yayınlanmıştır, grup turnededir. Turnenin Birmingham ayağı daha sonra video olarak yayınlanmak üzere kaydedilecektir. Ancak Blackmore’un turne boyunca yapmış olduğu delilikler o konserde zirveye ulaşır. Richie Blackmore için sahnenin yanına bir kameraman yerleştirilmiştir ancak bu kameramanı son dakikada istemez. Bu sebepten dolayı da konserin ilk parçası olan ‘Highway Star’da sahneye çıkmayı reddeder. Grup parçaya gitarsız olarak başlar.

[youtube id=”ERTGYIo_L6Q” width=”620″ height=”360″]

Blackmore, diğer grup elemanlarının her şey planlıymış izlenimi yaratıp belli etmemeye çalıştığı “mahvolduk, perişan olduk” bakışları sürerken sahneye gelir, ama adeta bir “canınıza okuyacam sizin goduklarım” edası ile. Konser boyunca kameramana plastik bardaklar fırlatır, soloları böler, manyaklık üstüne manyaklık yapar. Grup da buna karşılık konseri olanca rezilliği ile video olarak yayınlar.

Böylelikle Blackmore tekrar Deep Purple’ı bırakır, bir kez daha Rainbow’u kurar. Ancak orada da çok dayanmaz. Adamın beyninde delilikten dolayı ileri seviyede elektrik yüklenmesi olmuştur. Evlilik yaptığı Candice Night isimli abla, Richie’nin içindeki RÖNESENS aşkını açığa çıkarır. Beraber şatoya yerleşip RÖNESENS müziği yapmaya ikna eder. Blackmore’s Night kurulur. Deli Rok gitaristi gitmiş, yerine ortaçağ çingeni gelmiştir!

[youtube id=”tjc2jQqQAqE” width=”620″ height=”360″]

Şimdilerde karısının arkasında ud çalmayı tercih ettiği için Stratocaster bir nevi öksüz kalmış durumda. Ama diğer yandan Blackmore zaten Strat ile yapılabilecek her tür manyaklığı yaptığı için gönlü çok rahattır eminim. Kısacası çok rahat “Stratocaster’ın etten kemikten karşılığı Blackmore’dur” diyebebiliriz.

 

2. JIMI HENDRIX

Siyahi bir gitarist, bir gitar ilahı, elinde gitar olmadan düşünemeyeceğiniz bir adam ve çoğu kişiye göre ilericiliği ve kullandığı yoğun fuzz ile Metal’in atası (bence değil). Hendrix aslında kronolojik açıdan bakacak olursak Blackmore’un üzerinde olmalıydı ama delilik olarak Blackmore ile yarışamadığı için 2. sıraya aldım. Tabii ki Stratocaster ile özdeşleşmiştir. Özellikle de solak olduğu için sağlak Stratocaster’ının tel sırasını değiştirip çalması ile tanınır.

Ve gene bir Stratocaster kullanıcısı sendromu: Süper gitar cambazlığı, ileri seviyede ego ve büyük manyaklıklar. Bu herifin en büyük manyaklıkları arasında sahneye artık konuşamayacak seviyede LSD alıp çıkması ve gitarını yakması örnek verilebilir. Ancak asıl manyaklığı, paranoyaklığı sebebiyle kız arkadaşlarının ağzını burnunu kırmasıdır. Bir sefer umumi telefonda konuşan kız arkadaşının suratına “kimle gonuşuyon goduum” diye yumruk atmışlığı vardır.

Bu müziği yapan delilerin büyük kısmı gibi o da HAŞHAŞIN, HAROİNİN, AĞLOLÜN suyunu çıkarmıştır. Yukarıda HAROİN taşıdığı için içeri alındığında çekilmiş bir resmini görüyoruz. Alkolizm sonucu çok genç yaşta kaybettiğimiz bir abimizdir, toprağı bol olsun.

 

 3. ERIC CLAPTON (CREAM, BLIND FAITH)

Sıra geldi bir diğer deliye. Eric Clapton da tıpkı bir önceki yazıda bahsettiğim Jimmy Page gibi Yardbirds grubu çıkışlı bir elemandır. Daha sonra Cream isimli efsane grupta efsane albümler yapmış, siyah müziği meraklısı İngiltere’de cillop gibi parlak tipi ile blues ilahı olarak anılmaya başlamıştır. Öyle bir ilgi vardır ki herifin üzerinde, millet sokak duvarlarına “Clapton Is God” falan yazmaya başlar.

E bu durum da normalde sessiz sakin biri olan Clapton’da bir ego patlamasına sebep olur. Gibson SG’sini bırakarak, içinde bulunduğu bu yeni egomanyak ruh haline uygun olması açısından Stratocaster’a geçiş yapar.

Cream biter, ardından Blind Faith gelir. Bu süper-grup da Clapton’ın kadim dostu Ginger Baker’ın arkasından katakulliler çevirmesi sonucu sona erer. Ama Clapton gazını hıncını alamaz.

The Beatles’ın efsanevi üyesi George Harrison ile yakın kankadırlar. Bilindiği üzere Harrison, insanlara yardım etmeyi seven, dost canlısı, budizmle kafayı bozmuş bir abimizdir. Harrison’ın bu yönünden faydalanarak The Beatles’ın arkadaş çevresine sızan Clapton, bir dönem Harrison’ın gruptan atılması söz konusu olunca John Lennon tarafından teklif götürülen ilk kişi olur. Clapton’ın “yok abi, o benim dostum, öyle şey olmaz” demiş olmasını bekliyorsunuz belki ama aksine, “olur abi, neden olmasın, konuşuruz” demiştir!

Bu, Clapton’ın Harrison’a attığı ilk kazıktır. Kendini affettirir, gene dostane muhabbetler ile gönlünü alır. Ancak bu kez Clapton’ın hedefi büyüktür: George Harrison’ın karısı! Evet, herif kankasının karısı ile önce kanka olur, sonra da dert ortağı olur. Kadının “George kafayı budizmle bozdu” şeklinde dert yanmasına “valla ben şahsen Ravi Shankar’a ARDINI DÖVDÜRDÜĞÜNDEN şüpheleniyorum” diye yanıt verir. Sonunda bir de kadın için ‘Layla’ parçasını yazınca PİLAVDAN KAŞIKLAMAYI garantiler.

[youtube id=”C74sjfGUQXo” width=”620″ height=”360″]

Herif kankasının karısını çaldıktan sonra ne oldu dersiniz? Hayrını göremez, kadın onu da boynuzlar, hem de Harrison ile hala evliyken. Bu sefer Eric efendi HAROİNMAN olur. HAROİNLİ kafa ile 1976’da Birmingham’da bir konserde (evet yine Birmingham) İngiltere’ye göçmen alınmasının engellenmesi içerikli, göçmenlere ağır küfürler yağdırdığı ve “İngiltere beyazdır, beyaz kalacak” diye tamamladığı bir konuşma yaparak ortalığı ayağa kaldırır!

Medya Clapton’a sırtını döner. Her acı durumdan ekmek çıkarmayı bilen Clapton da verir kendini solo kariyerine, acıyı EKMEĞE çevirir.

Clapton’ın kariyerinin geri kalanı istikrarsız geçer. Bir albüm yapar, hemen ardından ya AĞLOL, ya KOKOİN, ya da HAROİN yüzünden tedavi görür, bir ara kendini dine bile verir. 4 yaşındaki oğlu Connor camdan düşüp ölene dek hakkında “MICK JAGGER İLE YİYİŞİYORLAR” söylentileri bile çıkar ancak o günden sonra insan gibi davranmayı öğrenir. Kısacası trajik de olsa, bu bela Clapton’ın toparlamasını sağlayabilen tek şey olur.

 

4. TOMMY BOLIN (DEEP PURPLE)

Richie Blackmore’un 1975’teki ilk terk edişi gerçekleştiğinde Deep Purple adeta bir KEŞHANEYE dönmüştür. Yeni elemanlar Coverdale ve özellikle de Glenn Hughes, ÜFRÜNTÜNÜN suyunu çıkarmaktadırlar. Blackmore ayrılınca yerine eşit derecede yetenekli bir gitarist bakarlar.

Grup envai çeşit yetenekli gitarist dener ama Blackmore’un yerini doldurmak için yalnızca yetenek yeterli değildir. Blackmore’un yokluğundan oluşan DELİLİK boşluğunu da doldurmak gerekmektedir.

Bu nedenle gruba saçları rengarenk boyanmış bir diğer Stratocaster’lı eksantrik yetenek Tommy Bolin alınır. Bu da tıpkı Blackmore gibi psikopat doğaçlama sololar atabilen birisidir. Ancak Blackmore’a kıyasla bir ekstrası daha vardır: HAROİNMANLIK.

Zaten KOKOİNİN tadını çoktan kaçırmış olan Glenn Hughes, Tommy Bolin’in gelişi ile hepten cozutur. Artık grup sahne arkasında sapıtıyor, olay çıkarıyor, kepaze oluyordur.

Kepazelik “Come Taste The Band” turnesinin Japonya ayağında zirveye ulaşır. Uçağa HAROİN koklayıp binen Bolin, sol elinin üzerine dayanmış halde 9 saat uyur. Uyandığında eli tutmamaktadır, gitarda değil akor, yalnızca bare basabilecek haldedir. Aksi gibi, o akşam çıkacakları konser videoya alınacaktır, gelecek nesillere bir belge olarak aktarılacaktır!

Konserde Bolin’in sololarını mecburen Jon Lord klavyede çalar. Tommy Bolin ise sahnede gayet neşeli neşeli takılır.

[youtube id=”3Zz1gOIxHPE” width=”620″ height=”360″]

Bir diğer Stratocaster kurbanı olan Tommy Bolin de HAROİN kullanımını abartması yüzünden 1976 Aralık ayında hayata gözlerini yumar.

 

5. EDDIE VAN HALEN (VAN HALEN AİLE ŞİRKETİ)

Şimdi diyeceksiniz Van Halen ne alaka, o farklı marka gitarlar kullanıyor… Doğrudur, Charvel, Kramer, Ibamez, Steinberger, Music Man, Peavey falan filan derken bir sürü marka gitar kullanmışlığı vardır doğrudur. Ancak Van Halen’ın çıkış noktası Strat’tır. Şöyle ki, gerçek anlamda bir deha olan bu şahıs, sadece bir gitar virtüözü olmakla kalmayıp, aynı zamanda bir mucittir de. Kendi gitar tekniğini, kendi gitar tonunu, kendi müzik tarzını icat etmiştir. Tabii ki bunları yapabilmek için kendi gitarını da icat etmesi gerekmiştir.

Hurdaya çıkmış Stratocaster parçalarından oluşturmuş olduğu “Frankenstrat” gitar ile yola çıkan Van Halen’ın dahiliği, bu gitar modelinin imajına eklenmesi ile ister istemez delilik ile de birleşmiştir.

Gelelim bu adamın deliliklerine… Bu biraz uzun sürecek hazır olun.

Grubun orijinal solisti David Lee Roth kadrodayken Van Halen dünyanın en fazla GROPİ götüren grubuydu, ancak utangaç yapısı ile Eddie abimiz tek bir GROPİ götürmemiş, hemencecik evlenip kazandığı paraları karısına yedirmiştir.

Michael Jackson’ın zirvede olduğu zamanlarda “Thriller” albümü kayıtlarında HAYRINA solo atarak grup elemanlarını çıldırtmıştır.

Pısırıklığı nedeniyle David Lee Roth’un tepesine çıkmasına izin vermiş, akabine Lee Roth grubu bırakınca Sammy Hagar vokale gelip Van Halen’ı kurtarmıştır. Amma ve lakin her ortamda Lee Roth’un arkasından atıp tutmuş, hatta Lee Roth’un “Eat ‘Em Up And Smile” albüm ismine misilleme olarak “OU812” diye albüm ismi koymuştur.

Van Halen’ı hepten zirveye taşıyan solist Sammy Hagar’dan da kıl kapmış, Twister filminin soundtrack’i için kaydettikleri “Humans Being”in klibinde vokalleri kendisi yapar görünmüştür. Tabii daha sonra Hagar grubu terk eder.

[youtube id=”LzwUNV2xIq0″ width=”620″ height=”360″]

Para canlısı Lee Roth geri döner, beraber iki parça kaydederler. Onunla da geçinemez, gruptan bir daha gönderir.

O aralar aşırı derecede çok CUVARA içtiği için kanser olur, dilinin büyük bölümünü alırlar, kanserden kurtulur. Ancak ölüm tehlikesini atlatan insanların genelde daha pozitif, daha insan canlısı herifler haline gelmesine zıt şekilde, Eddie Van Halen adeta bir DÜRRÜK olur çıkar!

Alkole, HAŞHAŞA kafayı takar, defalarca rehab’e yatırılır. O arada sahnede vurularak öldürülen Dimebag Darrell’ın cenazesine katılır, cenazede “Dimebag en çok beni seviyodu, alın bakın telefonuma attığı övgü mesajları duruyor, buyrun dinleyin inciğine goyyiim” diyerek bir tablo sergiler, egomanyaklığını cenazede bile gösterir.

Kısa bir süre sonra Van Halen’ın Sammy Hagar ile tekrar birleştiği haberi gelir. Herkes “artık tamam, herif düzeliyor” derken ne olur dersiniz? Turneye çıktıklarında konserlerin biletlerini fahiş fiyattan sattırır, AĞLOLDEN tamamen MİYORLAŞMIŞ bir beyinle sahne alır, soloları çalamaz, ancak çaldığını zannederek devam eder. Kepazeliğe daha fazla dayanamayan Hagar grubu bir kez daha bırakır.

Yetti mi diyorsunuz, hayır yetmedi: Grup Lee Roth’u tekrar geri alır, ancak grubun orijinal ve emektar basçısı Michael Anthony’i sırf Sammy Hagar ile kanka olduğu için gruptan atar, yerine Eddie Van Halen’ın TOSTOS oğlu Wolfgang Van Halen gelir. E davulcu zaten abisi Alex Van Halen’dır, grup Halil Pazarlama Aile Şti.’ne döner.

Turneye çıkarlar, ancak Eddie’nin hali faciadır. Bir parçada eline farklı akordlanmış gitar verirler, bizimki bunu bile fark etmeden ezberden çalar, oysa bütün salon gitarın çıkardığı KEPAZE sesleri duymaktadır.

[youtube id=”Mjx_GjyXCs4″ width=”620″ height=”360″]

Tabii bu dönemde imza attığı ek kepazelikleri de not etmek gerek: Michael Anthony’nin resimlerinin grup tişörtlerinden çıkarttırması, zaten pahalı olan konser biletlerini Van Halengiller A.Ş. olarak karaborsaya düşürmeleri vs…

Boş duramayan Eddie yeni müzikler ürettiğini söyler. Bu müzikler bir filmin soundtrack’i içindir. Daha sonra ortaya ne çıksa beğenirsiniz? Meğerse bizim deli, gitmiş BORNO film için müzik yazmıştır! Bu müzikler ile ödül de alır. Hayranları tarafından eleştirilere maruz kalınca verdiği cevap şu olur: “Benim için bu BORNO filmlerin ŞPİLBERG filmlerinden bir farkı yok!”

Hala yetmedi dostlar, devam ediyoruz: Bir kez daha rehab’e yatar Eddie. Ardından Lee Roth ile albüm kaydına girdikleri haberi gelir. Heyecan zirvededir, ancak albüm bir türlü gelmez. Sonradan içeriden öyle bir bilgi gelir ki fanlar köpürür: Eddie albüm için yeni beste yapmamış, grubun ilk günlerinde Lee Roth ile besteleyip albümlere almadıkları parçaları kaydetmektedir! Herkes “ulan 18 senelik bekleyişin ardından gelecek olan bu muydu?” diye sorar, Eddie “evet lan buydu, beğenmiyosanız sittirin gidin” der.

İşte dostlar, Strat modeli ile üstün yetenek uyumunun en güzel örneğidir Van Halen, ancak bu güzelliğin de bedeli, o gitarın gövdesinden Eddie’nin beynine geçen DELİLİK olmuştur.

 

6. STEVE RAY VAUGHAN (DOUBLE TROUBLE)

17 yaşında okulu bırakıp müzik kariyerine yönelen bir diğer doğuştan Strat ustası Steve Ray abinin olayı Blues’du. Çok küçük yaşlarda klüplerde çalmaya başlamış bir genç yetenekti. Yeteneği ile insanların ağızlarını açıkta bırakan ve aslında uzaktan gayet efendi duran SRV abimiz, aslında gene bu çaldığı lanet gitar modeli yüzünden ELEKTRİKLİ bir iç dünyaya sahipti.

80’li yıllarda üne kavuşan SRV abimizin hem AĞLOL, hem de KOKOİN ile problemleri çok ileri boyuta ulaşmıştı. Performansları esnasında bile KOKOİN çeken SRV, klavyecisinin dediğine göre normal insanın 5 katı çekermiş burnuna. Tabii bunların 1979’da evlendiği karısının SOKAK KARISI çıkması ile ilgisi olduğu da söylenir zira bu kadıncağız Steve abiyi feci dolandırmış, boynuzlamış ve paralarını yemiştir. En önemli örnek şudur: Steve Abi bir gün turneden döndükten sonra evinin kilitli, bankadaki paraların da uçmuş olduğunu görür. Karısı paraları HAŞHAŞA, TATAĞA harcamış ve elin adamları ile yemiştir, en sonunda da herifin teki ile çekip gitmiştir.

SRV abi en sonunda eş dost ısrarı ile rehab’e yatar zira herif öyle cevvaldir ki bağımlılıkları normalin çok üzerindedir. Karısı rehab’de de herifi ziyaret etmek yerine başka amcalarla takılıp bankadaki paraları TATAĞA, VAZELİNE yatırınca bu durum Steve Ray için bardağı taşıran son damla olur (o güne dek aklın nerdeydi a gadasını aldığım?) ve karıyı boşar. Kadın gene de güzel para koparır mahkemede, o da ayrı konu.

Steve abinin zamansız ölümü ise uyuşturucudan değil, maalesef bir kazadan ötürü gerçekleşir. Huzur içinde yatsın, Strat gitarın ruhuna yakışan bir adamdı rahmetli.

7. RICHIE SAMBORA (BON JOVI)

Stratocaster ile özdeşleşmiş bir diğer kırık gitarist de, süksesi çoktan evrensel boyuta ulaşmış olan Bon Jovi’nin gitaristi Richie Sambora’dır.

Herifte yeteneğin ileri boyutta olduğu tartışılmaz bir gerçek. Kendi adıma konuşursam, Bon Jovi’ye katlanabilmemin yegane sebebi Sambora’nın gitaristliğidir diyebilirim. Herifte gitaristlik süper ama yetmezmiş gibi sesi de şahane. Kanıt isteyenler solo albümlerine başvurabilir.

Aslında uzun yıllar boyu Sambora gayet efendi, oturaklı bir imaj çiziyordu. 90’ların ortalarına doğru Heather Locklear isimli zeksi abla ile evlendi, e adamda tır dolusu para da var zaten, daha ne istesin?

İşte lanet Stratocaster’ın zehri herifte etkisini göstermeye başladı. Adam önce AĞLOLE iyice battı, karı bunu terk etti. Hepten kendini verdi içkiye. O güne dek son derece nezih bir imaj çizen adam birden bire KEŞ oldu çıktı mı size?

Bunun ardından birkaç kez rehab’e yattı. İki kez Bon Jovi ile tura çıkamadı, yerine başka gitaristler çaldı. Bir ara döndü, ama bir de baktık ki eski cevval gitarist gitmiş, yerine gitar çalmayı bilmeyen birisi gelmiş!

Sambora’nın AĞLOL olayının zirvesi, geçtiğimiz sene 10 yaşındaki kızını tamamen SÜNGERLEŞMİŞ kafayla Hummer’ında gezdirirken polis tarafından çevrilmesi olmuştur. Polisin “ulan kendi canına değer vermiyosan bari kızınınkine ver” demesi üzerine “hı… ha… ne…” gibi yanıtlar veren Sambora, bir posta daha rehab’e girmiş, ardından Bon Jovi ile turnesine devam etmiştir. Strat kullanmayı da bırakır, başka gitarlara geçer akıl sağlığını korumak açısından.

 

8. YNGWIE MALMSTEEN

80’li yıllar. Gençten bir adam çıkıyor, böyle elinde Richie Blackmore misali bir beyaz Strat, fırfırlı saçlar, şekilli-şaklaban sahne hareketleri ve IŞIN HIZINDA bir gitar tekniği. Herkes herife hayran kalıyor, herkes herifi cihanın en cevval metel gitaristi ilan ediyor. Adam Hard Rok stilinde güzel eserler veriyor, bir yandan da baroğudur, glasiğidir, her türlü esintiyi katıyor müziğine sololarıyla.

Evet, Malmsteen efendiden bahsediyoruz. Şimdi herifte yetenek zirvede. Dahilik seviyesinde bir yenilikçilik de var. E elinde Strat da olunca ne oluyor? EGOMANYAK DELİ.

[youtube id=”VvN2EASdRo8″ width=”620″ height=”360″]

Malmsteen efendi aslında Blackmore özentisi olmasının yanı sıra, birçok açıdan da Blackmore ile benzeşir. İnsanları sevmez, röportajcıları azarlar, tıpkı Blackmore gibi solistleri hazmedemez, sürekli solist değiştirir, gelen adamlar da önünde el pençe divan durmadıkça dövmekten beter eder.

Ama üne çok genç yaşta kavuştuğundan egosu daha da manyak seviyelere ulaşmıştır. Bir kere Blackmore gibi grup kimliğinin peşinde koşmaz, “paranızı ben ödüyorum lan, köpeğimsiniz” düşüncesi altında solo olarak eleman çalıştırır. Malmsteen’in bir diğer ekstrası da, hayvan gibi AĞLOL alıp saçmalamasıdır. Bunun en güzel örneği 1988’de Japonya’ya uçarken içip içip uçakta olay çıkarması, en sonunda sızıp kaldığında bir kadının üzerine su dökmesine kızıp kadına ağız-burun dalmasıdır denilebilir.

Tabii öküz gibi cüssesi ile sadece elin kadınlarının değil, kendi kız arkadaşlarının da ağızlarını burunlarını kırmıştır Malmsteen. Bu mevzular 1993 senesinde kaynanası polisi arayıp “damadım kızımın kafasına silah dayadı öldürecek yetişin ayol” deyince açığa çıkar. Sonra kadın Malmsteen’in tehditleri ile suçlamalarını geri alır ama ünlü gitaristin içinde beslediği öküz ayyuka çıkmıştır bir kere.

E dönem 90’lardır, artık neo-glasik barok virtüözlükte ekmek kalmamıştır, Malmsteen eskisi kadar ilgi görememektedir. Bu durum dünyanın en büyük egomanyak gitaristini hepten kötü etkiler, adeta bir DÜRZÜ olur çıkar herif. Grup elemanları, teknik ekip, roadie’ler, herkesin canına okur.

Ta ki karşısına Ebru Solmaz isimli Türk bir abla çıkana dek. Yarma gibi psikopat Malmsteen’in hakkından anca bir Türk karısı gelebilir, dırdırı ile, fırçası ile bu İsvenç hırbosunu adam eder, bir yandan da güzel yemekleri ile kendine bağlar. O gün bugündür Malmsteen daha bir insani portre çizmektedir, ancak manyaklığı ıslah edilince yaratıcılığı da önemli ölçüde azalmıştır.

 

9. JOHN FRUSCIANTE (RED HOT CHILI PEPPERS)

80’li yıllarda Hard Rock, Punk ve Funk kırması müzikleri ile kült grup konumuna ulaşmış olan RHCP için kırılma noktası, gitaristleri Hillel Slovak’ın HAROİN yüzünden ölümü ile gerçekleşir. Yerine seçtikleri gitarist ise gerçek anlamda genç bir dahi olan, Stratocaster üstadı John Frusciante’dir. Frusciante aslında Frank Zappa’ya katılıp daha sanatsal bir şeyler üretmek istemektedir ancak 18 yaşının verdiği gazla “lan çevrem kızdan geçilmez, mahalledeki arkadaşlarıma hava atarım” diyerek RHCP’a katılır.

Grup ile önce “Mother’s Milk”, ardından da devasa bir başarı getiren “Blood Sugar Sex Magik” albümlerini kaydeder. Bu albümün başarısı o denli büyüktür ki grup dünyanın dört bir köşesinde büyük seyirci topluluklarına konser vermeye başlar. O ana dek grubun basçısı Flea ile takıla takıla çoktan ağır PAF-KÜF’çü olmuş olan Frusciante, “yaa, ben bu kadar büyük grupta çalmak istemiyorum, biz niye bu kadar büyüdük ki” diye söylenmeye başlar.

En sonunda Japonya’da verdikleri bir konserin öncesinde sahneye çıkmamak için mızıkçılık yapınca gruptakiler de “lan çocuk bakıcısı mıyız rok grubu muyuz belli değil, senin yerine gitar çalmak için köpeemiz olacak tonla adam var, sittir git lan evine” diyerek Frusciante’yi Kaliforniyaya postalarlar.

Dönüşünün ardından John abimiz PAF-KÜF’ün kendini kesmediğini fark eder ve GOGOCU olmaya karar verir. Artık gün boyu HAROİN koklamakta, onu da kullanmayı düzgün bilmediğinden kollarını delik deşik etmektedir. Deli-manyak bir iki solo albüm yapar HAROİN parası çıksın diye. O arada kankası Johnny Depp evine gelip bunun halini kameraya alır belgesel yapmak için. Frusciante bir deri bir kemik kalmıştır, “resim çalışmalarım var, kitap çalışmalarım var, filim çalışmalarım var” diye sayıklamaktadır joker gibi sırıtarak. Aha buyrun size film:

[youtube id=”offcwPTkQyE” width=”620″ height=”360″]

En sonunda bir GOGO macerası neticesinde evini, eviyle birlikte bütün ekipmanını ve resimlerini yakan Frusciante yangından dötünü “ay ay ayyyyy” diye kaçarak zor kurtarır ama hafiften yakar orasını burasını. Kolundaki HAROİN KOKLAMA izleri ile onlara da estetik yaptırır, bir de rehab’e girer normale dönmek için. Kendini yogaya, feng şuiye, hu çekmeye verir. Sekis yapmayı da bırakır, ruhu kirletiyor diye.

O dönemde RHCP de gruba şekilli olduğu için Dave Davarro’yu almıştır ancak memnun kalmamıştır ve kovmuştur. E gruptaki diğer elemanlarda bestecilik yeteneği olmadığı için tekrar Frusciante’yi davet ederler. İnsana dönmüş olan Frusciante, yıllanmış bir Strat satın alır ve gruba dönerek tekrar zirveye ulaşmalarını sağlayan bir dizi albüm için besteler üretir.

Stratocaster isimli ŞİYTANİ gitar ile ancak yogayla, feng şuiyle falan başa çıkılacağını öğrenen Frusciante, tamamen AVAM GARD projelerine konsantre olabilmek için RHCP’ı tekrar bırakır, fakat grubun tarihinde koca bir iz bırakarak.

 

10. BILLY CORGAN (THE SMASHING PUMPKINS, ZWAN)

Fender Stratocaster her nedense 90’lar Alternatif Rock ve Metal’i ile, özellikle de Grunge ile çok özdeşleşememiş bir gitardır. Soundgarden, Alice In Chains falan Gibson’a yüklenmiş, Kurt Cobain daha ziyade Fender Jaguar, Mustang gibi kılkuyruk modellere göz dikmiş, bir Pearl Jam (özellikle de Mike McReady) Hendrix merakından Strat’a göz kırpmıştır. Ama bunlar efendi, kendi halinde adamlardır. Yani Strat’ı egomanyak olduğu için, yeteneği beynine fazla geldiği için kullanan adamlar değillerdir.

İşte bu dönemde Billy Corgan diye aşırı yetenekli ancak kafası TIN TIN bir genç elinde Stratocaster’ı ile meydana çıkmış, bu DELİLİK açığını kapamıştır.

Bir kere bu herif hassas, kırılgan bir heriftir, toplumdan dışlanmış hisseder kendini. Grubu da buna uygun olarak  ŞEKİLLİ olsun diye kız basçı ve JAPON gitarist alır. Ama besteleri kendi yapar, kayıtların tamamını kendi yapar, ne basları ne ritm gitarları diğer elemanlara bırakmaz. Gitar bölümlerini 50 kere üst üste kaydeder, çeşit çeşit prodüksiyon numaraları dener ve harika müzikler ortaya koyar.

Oysa perde arkasında cidden balataları sıyırmıştır: Emektar kız arkadaşını, tamamen ün, şan, şöhret meraklısı KORTNİY LOV diye bir kadın ile aldatır. Kadın bizim salağın aklını alır, o dönemlerde The Smashing Pumpkins ismi yükselişte olduğu için takmıştır kancayı bizim MALOŞA. Oysa ki Nirvana’nın ünü The Smashing Pumpkins’i aşınca hoop diye kancayı Kurt Cobain’e atar, Corgan efendi mal gibi ortada kalır.

Eski kız arkadaşı bunu affetsin diye birkaç haftada oturup 50 tane beste yapar, bunların bir kısmı ile “Siamese Dream” albümünü çıkarırlar, hatun bunu affeder, bu da albümün başarısı ile güzel ekmek yer.

Nirvana’nın da tarihe karışmasından sonra herifin grubu Amarıkan Alternatif piyasasının gündemine oturur ancak bizimki rahat duramaz: Gider kafayı NOSFERATU gibi kazıtır, bir de üstüne daracık siyah kıyafetler giyerek kimsenin anlamlandıramadığı gotik bir hale bürünür. Herkesin lise döneminde edindiği gotik imajı, Corgan kariyerinin ortasında edinir!

Bu esnada dünyanın en kötü insanı olan KORTNİY LOV bizimkine gene kanca atar, bizimki de kancayı yer. Halbuki KORTNİY LOV’un amacı yeni albümü için bizimkine beste yaptırmaktır. Corgan besteleri yapar, sonra karı bunu tekrar şutlar. O dönemlerde gonsept albüm yapmış ve bu albüm ile senkronize olarak grup elemanlarının başrol aldığı bir de Manga tasarlarken, morali yerle bir olan bizimki grubu dağıtır, solo işlere, şiir kitaplarına döner.

Artık eskisi kadar ilgi toplayamadığını gören Corgan efendi, gazeteye rezil gibi dev ilanlar vererek eski The Smashing Pumpkins elemanlarını grubu tekrar kurmak için çağırır. Yalnızca davulcu Jimmy Chamberlain katılır, basçı Darcy ve JAPON olduğu için tuttuğu gitarist James Iha “ne uğraşıcaz lan bu deliyle gene” diye düşünerek cevap vermez.

Misilleme olarak Corgan hemencecik yeni bir kadın basçı, bir de JAPON gitarist bularak kadroyu tamamlar (Şaka değil, gerçek.) Amarıka’yı falan dıravdan eleştirdiği yeni albümü “Zeitgeist”ı yapar. Single kapağına Paris Hilton’ı koyduğu için takdir görür, “vay be medya eleştirisi yapıyor” diye, oysa röportajlarda “yok yahu, Paris benim arkadaşım, iyi kızdır, İLGİ ÇEKMEK İÇİN KOYDUM” diyerek gene mallığını tesciller.

Tabii ki yetmez. Yeteneği had safhaya ulaştığından dolayı kafası başka dünyalara gider, konserlerde klasik parçaları çalmak yerine 30 dakikalık doğaçlamalar ile hiç yayınlanmamış parçalar çalar. Grubun fanları konserlerde bu durumu protesto edince sahneyi terk eder, bir konserin sonunda da 9 dakikalık bir konuşma yaparak izleyicisini vizyonsuz mallar olmakla suçlar. Bu konserden sonra davulcu Jimmy Chamberlain grubu bırakır.

[youtube id=”FgcieNseX8Y” width=”620″ height=”360″]

Porno oyuncuları, pop yıldızları falan bizim dev zevzek ile arada bir takılırlar. Tabii ki adi insan KORTNİY LOV yeni albüm için besteciye ihtiyaç duyunca yine bizim safı gene kafa kola alır. Bir gün Corgan’ı evinde arayanlar bulamazlar zira KORTNİY LOV, Kurt Cobain’in paraları ile yaptırdığı şatosunun bir bölümünü bizim MALOŞA vermiştir, bir yandan da solo albümü için bu kerize beste ürettirmektedir.

 

Kadın bu akıllanmaz uslanmaz saftiriği bir kez daha ortada bırakır, Corgan da “yaptığım besteleri izin almadan solo albümüne koydu” diyerek KORTNİY LOV’a twitter üzerinden geçirir. Belirli bir süre karşılıklı atışır dururlar. Ama artık atı alan Bulgar sınırını çoktan geçmiştir.

Corgan efendi yaptığı bu kariyer öldürücü FANTASTİK davranışları ile fanları nezdinde bile maskara olur ancak halen muhteşem yeteneği ile müzik ürettiğinden yeni çalışmaları ilgi görmeyi sürdürür. Bakalım nereye kadar delilikleri sürecek…

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.