MANOWAR’dan gecikmiş olgunluk albümü (sözler hariç!)

Paylaş:

Manowar için hep söylenen bir söz vardır:  “Hep aynılar”. Hayır, değiller. Sözler açısından yaklaşıyorsanız, haklısınız. Ama müzikal açıdan bakınca grubun birbirinden farklı dönemleri var. 60’lar sonu 70’ler başı Amerikan Heavy Metal’ine yakın oldukları Battle Hymns ve Into Glory Ride; Avrupa metaline yaklaştıkları Hail To England ve Sign Of The Hammer (ki Sign Of The Hammer çok aceleye gelmiş, harcanmış bir albümdür); Blow Your Speakers ve Carry On gibi şarkılarla Hard’n’Heavy hatta Glam’e yaklaşmaya çalıştıkları Fighting The World; o güne dek yaptıkları bütün türleri bir potada erittikleri hatta o dönemin modası Thrash Metal’e bile göz kırptıkları Kings Of Metal; müzisyenlik açısından kendilerini geliştirdikleri (ölünün arkasından konuşmak olmaz ama bunda Scott Colombus’un ayrılmasının da etkisini göz ardı edemeyiz) Triumph Of Steel; bir nevi Kings Of Metal Pt.2 diyebileceğimiz Louder Than Hell; 2000’lere girdiklerini anlamaya çalıştıkları ve sound kurbanı Warriors Of The World ve -eminim fanları tarafından büyük tepki toplayacağım- ne idüğü belirsiz Gods Of War albümü. Şimdi bu albümleri peşpeşe dinleyin, sözler haricinde “aynı” diyeceğiniz bir yer var mı? Shellshock ile King Of Kings mi aynı şarkılar? Veya Army Of Immortals ile Hail And Kill mi aynı şarkılar? Bence hayır.

Bu süreçte grubun bir de ilk albümü Battle Hymns’i bir daha kaydedip yayınlaması olayı var ki, bence çok güzel bir hareketti, zira Battle Hymns’in 1982’de yayınlanan ilk versiyonu kötü sound, cılız gitarlar yüzünden hep bir şeyleri eksikti. 2011 yılında yayınlanan Battle Hymns’in yeni versiyonu kulaklara bayram getirdi diyebilirim.. en azından benim kulaklarıma!

Belki de Manowar’ın yeni albümü The Lord Of Steel’deki hava grubun Battle Hymns’i yeniden kaydederken ortaya çıktı. Benimki bir tahmin ama havaya atılmış bir tahmin değil. Zira, bir önceki Gods Of War bir üçlemenin ilk parçası olarak yayınlanmıştı. Fakat bu albümün bir önceki albüm ile hiç alakası yok. Hatta, Battle Hymns’e de baya yakın.

Dürüst olmak gerekirse “İngilizce bilmesem die hard fanı olurdum” dediğim Manowar’ın Gods Of War albümünden sonra yeni yapacakları şeylere karşı bir önyargım vardı. Bu esnada ilk olarak youtube’da bir video yayınlandı. Manowar birkaç fanı ve yazarı falan toplamış yeni albümden bir şarkı dinletiyordu bu videoda.

[youtube id=”koNYpiwHjHY” width=”620″ height=”360″]

İlk dinlediğimde “noluyor yahu” diye sordum kendi kendime. Zira, Manowar’dan duymaya alışık olmadığımız bir müzik geliyordu. Kesik gitarlar, aksak davullar, Eric Adams’dan pek de alışık olmadığımız bir vokal tarzı… dedim “hah, buraya kadarmış”. Yalan yok, çalanı beğendim, ama albümden ilk dinletilen şarkı buysa, diğerleri nasıldı? Videoda şarkıyı dinleyenlerin zoraki kafa sallamalarına değinmiyorum bile.

Bu sırada da sitemizde de duyurduğumuz El Gringo yayınlandı. Şarkı çok güzeldi de albümün adı The Asgaard Saga olacak denmişti, El Gringo’yu The Asgaard Saga’nın neresine sokacaklardı? İyice kafalar karışmışken en sonunda albümü dinledik.

Albümle aynı adı taşıyan şarkı ile başlıyor albüm. Çok güzel oldschool bir gitar riffi ile başlayan şarkıda Eric Adams’in sesini duyana kadar şarkının Manowar’a ait olmadığını düşünebilirsiniz. Ama nakaratı ile Manowar olduğundan emin oluyorsunuz.  Bu arada Joey De Maio’nun basgitarı daha modern bir overdrive’a sahip. Önceki albümlerdekinden daha modern bir sounda sahip. Şarkının ilk nakaratından sonra giren gitar solosu bile “abi bütün düzenin içine etmişsiniz yahu” dedirtiyor.

Ardından gelen Manowarriors adlı şarkı yukarıda dediğim Battle Hymns’i yeniden kaydetmenin etkisinde kalmışlar iddiamın en önemli ispatlarından biri. Şarkı çok fazla derecede Battle Hymns’den arta kalmış bir şarkı. Sözler ne kadar kötüyse şarkı o kadar güzel!

Üçüncü sıradaki Born In A Grave bariz şekilde Into Glory Ride ile Hail To England arasına sıkışmış bi şarkı.

[youtube id=”rtujCshnAoM” width=”620″ height=”360″]

Ardından gelen Righteous Glory klasik bir Manowar balladı ama değil gibi de.  Nakaratları on numara. Balladlar hakkında çok yorum yapamam, zira her zaman sevdiğim bir şey değildir. Bir sonraki şarkı Touch The Sky ise albümün hit olmaya en yakın şarkılarından biri ama bir hit değil. Spoiler vermek gibi olmasın ama albümde hit şarkı yok. Gelecekte bir Manowar konserinde bu albümden hangi şarkı çalınsın sorusuna cevap yok ama albümün hepsini çalsalar şahane olur be aga.

Şimdi sırada bir çok yerde albümün en kötü şarkısı olarak yorumlandığını gördüğüm ve bu yorumu yapanlara küfürler hazırladığım Black List adlı şarkı var. Manowar’ın Into Glory Ride albümünü, bu albümden de Hatred’i falan sevmiyorsanız Black List’i sevmemeniz doğal. Ama tersi durumda neresini sevmediniz lan? Hayvani ve gerçek doom metal işte.  7. sırada ise albümden dinletilen ilk şarkı Expendable var. Hem gitarları hem de davul yürüyüşleri ile Manowar için büyük bir yenilik olan Expendable belki de albümün en öne çıkan şarkısı olabilirmiş ama sanırım Joey DeMaio fanların bu şarkıya vereceği tepkiden korkmuş ki şarkı bir anda bitiyor. Marillion’ın Kayleigh şarkısının bitişi gibi ne olduğunu anlayamadan bitiyor, hoş, Marillion’un ekmek sebebi vardı.

Ardından ise albümün belki de hit olmaya en çok  namzet şarkısı El Gringo var. Şarkının altyapısı Louder Than Hell tadındayken, geri vokaller ile biraz Gods Of War dönemini anımsatıyor. Ancak şarkının içinde bir geçiş bölümü var ki bende Into Glory Ride albümünden en sevdiğim şarkı olan Revelation‘ı hatırlatıyor.

Sondan bir önceki şarkıya geldiğimizde yine Manowar için beklenilmedik bir gitar riffi ile başlıyoruz şarkıya. Annihilation, çok enteresan bir şarkı. Nakarat öncesi geçiş bölümüne gelene kadar sanırsın genç bir grup bir şeyler yapıyor. O kadar saf, o kadar basit bir yürüyüş. Ama tabi ki nakaratta olayın rengi ortaya çıkıyor.

Ve albümün kapanışı yine Battle Hymns dönemlerini andıran gitar riffine sahip ve Manowar’ın “abi bu kadar yenilik bize yeter, selamlamalı, öldürmeli şarkımız nerde yahu” dediği sırada çıkmış bir şarkı ile yapılmış: Hail, Kill And Die. Albümün girişi Manowar albümü girişi gibi değildi ya, bitişi de resmen Manowar albümü bitişi gibi değil.

Şimdi diyeceksiniz “aga Manowar’ın olgunluk albümü demişsin de hep şarkılar eski albümlere göz kırpıyor, ne iş?”, ben de diyeceğim ki “la krolar, eskiden sadece şarkı sözlerinde göz kırparlardı eski eserlerine, şimdi ise hepsini müzikal bir potada eritmişler”. Bir potada eritmek yerine harmanlayabilirlerdi ki en son isteyeceğimiz şey Manowar’ın HARMAN yapmasıdır.

Yazımın başında ne demiştim? Manowar’ın bütün albümleri aslında aynı değil, birbirinden farklı yapıda albümler. Ha, doğruya doğru her albümde benzer şarkılar mevcut, onu herkes yapıyor. Fakat bu albümde o aynı şarkılar yok. Sanki grup bütün tarihi boyunca yaptığı albümlerdeki öne çıkmamış, konserlerde fazla istenmemiş şarkılardaki sihri, havayı yeniden yaşamak istemiş gibi. Kolaya kaçıp 2 tane bağırtmalı, 1 tane de kilise korolu balladımsı bir şarkı yapıp, geri kalanını filler şarkılarla doldurabilirlerdi ama öyle yapmamışlar. O yüzden The Lord Of Steel çok özel bir albüm. Ya seversiniz ya da nefret edersiniz. Ya bütününü alırsınız ya da itersiniz. İçinden çekip alabileceğiniz bir şarkı yok. “Ben The Lord Of Steel’in slowlarını seviyorum” falan yok burada. Burada dünyanın en tartışmalı gruplarından birinin belki de ilk kez ticari kaygıları düşünmeden -veya düşünmemiş gibi hissettirerek- yaptığı bir albüm var. Büyük ihtimalle 2012’nin en iyi 10 albümü arasına koyabilirim yıl sonunda.

Son bir şey daha söyleyeyim, bence bu albüm Manowar’ın en true metal albümü!

 

[youtube id=”i9a7GyGjpCs” width=”620″ height=”360″]

Manowar.com

The Kingdom Of Steel.com

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.