NADRA – Allir vegir til glötunar: Kaçınılmaz yok oluş

Paylaş:
NADRA - Allir vegir til glötunar: Kaçınılmaz yok oluş
Yazarın Puanı9.4
9.4
Okuyucu Puanı: (4 Oy)9.9

Birçok bilim insanı tarafından da doğrulanan 6. kitlesel yok oluşa girdiğimiz şu zamanlarda en büyük savunma mekanizmamız olan ve ironik biçimde övündüğümüz vurdumduymazlığımızla günümüzü geçirmeye, elle tutulamayan birçok basit ve minik avunmalarla gönlümüzü eğlendirmeye devam ediyoruz. Kabullenelim veya bütün hücrelerimizle reddedelim, sonuç değişmeyecek; kitlesel yok oluşumuz çoktan başladı ve en vasıfsızından en vasıflısına kadar hiç kimse bu gidişatı değiştirmek adına bir adımda bulunmuyor. 3 nesil sonrasına yetecek kadar suyumuz, verimli toprağımız kalmayacağı yüzlerce bilim insanı tarafından teyit edilse de hala birçok para babası tüm dünyaya hızlı internet yayını sağlayıp daha fazla ‘like’, daha fazla ‘tweet’, daha fazla ‘insta’, daha fazla ‘emoji’ alabilsinler diye milyar dolarlık yatırımlar yapıyor. Turnayı gözünden vurup hızlıca zengin olmayı amaçlayan girişimciler, belirli maddi sermayeye seviyeye sahip kimseler için hayatı daha da kolaylaştırabilecek icatlar yapmaya uğraşıyor. Telefonlar küçülüyor, işlevsellikleri gün geçtikçe arttırılıyor. Kickstarter, Indiegogo tarzı kitlesel fonlama siteleri bardak, kalem satışlarıyla gün geçiriyor. Elbette birileri bir şeyleri düzeltme adına çaba gösteriyor, ancak diğerlerinin yanında tabiri caizse evinde tutsak ettiği kölesinin başını okşayıp arada bir tebessüm ederek kendini rahatlatan kişinin şeytani hislerine üflenen bir vicdani meltem gibi faydasız fakat iç rahatlatıcı işlevi görüyor bunlar. Black metalin bu bağlamda etrafımızdaki sonu gelmez pisliği bütün çıplaklığıyla gösterebiliyor oluşu beni diğer müzik türlerine oranla kendisine daha fazla bağlıyor. Bu çağın ve bilhassa bu toprağın insanı olarak milyonlarca kişinin ahının, acısının arasından, her gün televizyonlarda hususiyetle gizlenmeye çalışılan acının ve eziyetlerin içinden tebessüm edilebilecek birkaç avuntu bulmaya çalışan insanlar olarak görmeye başladım çoğumuzu. Mutfak musluğundan su içmeyeli kaç yıl oldu? Şu soruya bile ‘valla biz burada kana kana içiyoruz ya’ diyorsanız, evet siz de yukarıda bahsettiğim gibi farkında olmadan avuntu arayışına kimselerden birisiniz.

nadra-artworkGeçen senenin en iyi iki black metal albümünden birine imza atan Misþyrming elemanlarının yanlarına yeni bir vokal alarak kurduğu grup “Naðra”, acının ve mahvolmuşluğun müziğini yapıyor. Beslendikleri kaynak o kadar güçlü ve o kadar çeşitli ki, bu çeşitlilik müziklerinin her saniyesine fazlaca yansımış. Carpe Noctem’den bu yana tek bir kötü işi dahi olmayan bu müzisyenlerin bu albümde de bunca olağanüstü bir iş çıkaracağını zaten biliyordum. Black metal adına hemen her şeyi rahatlıkla bulabileceğiniz bu albümü ince ayrıntılarına kadar anlatmak fazlasıyla haybeye bir çaba bana göre. İlk saniyesinden itibaren her şeyiyle kulaklarınıza yapışacağına eminim.

Dağlar

Kaçışın ve sessizliğin timsali olan dağları anlatarak başlıyor albüm. Kendini parçalayan vokalin her kelimesinde, şarkı boyunca akıp giden solo ve rifflerde soğuğunu ve görkemini farklı biçimlerde hissettiriyor bizlere. Hayatım boyunca patikalarında adımladığım, saf ormanında yolumu aradığım, sessizliğinde ruhsal bir maneviyata kavuştuğum dağların bilincime ulaşabildiği hemen her vesileden parçalar buluyorum o müzikal karmaşanın içinde. Bir şeyleri doğru yapabilmenin ruhumu doldurduğu başarı hissiyle, yeşillikler, kurumuş yapraklar ve binlerce organizmasıyla an be an nefes alan devasa toprağın üzerinde attığım her adımda kafama balyoz misali inen küçücük bir noktanın içindeki atom tanesi kadar önemsiz bir canlı olduğum gerçeğinin acımasızlığı aynı anda damarlarımdan bütün vücuduma yayılıyor. Mutlakıyetin içindeki geçiciliğimi sorguya mahal vermeden kabulleniyorum. Sorguladığımız zaman yaşadığımızı hissederiz, ne var ki sorgulamadıklarımızın ürünüyüz.

Ruh

nadra-artwork-2En büyük şeytan, günahkâr, düzenbaz. İflah olmaz açlığını tanrı olmak isteyişimize bağlayan, sırf kendi götünü kurtarabilmek için on binlerce yıl boyunca dünyaya binlerce dinin gelmesine vesile olan şark kurnazı. Et ve kemikten meydana geldiğimiz gerçeğine itiraz ettirerek milyonlarca insanı ottan farksız yaşatan ve daha sayısızca sayabileceğim kötülüğü arza sunan belirsiz içgüdüdür ruh. Varlığımızı ona borçluyuz ancak sonsuza kadar da onun kölesiyiz.

Gizli

Üçüncü şarkıya ulaştığımızda artık grubun karakterini tanıyor oluyoruz. Karşımıza çıkacakları tahmin edebildiğimiz için kendimizi yeni bir şeyi tanımlamaya yormuyor, tamamen elde ettiğimizin tadını çıkarmaya başlıyoruz. Fakat bu alınan zevkten biraz götürüyor. Çünkü yeni olanın önündeki giz perdesi açılıyor. Cazibenin gayri resmi eş anlamlısıdır gizlilik, birçoğunun hayata tutunabilmesinin yegane sebebidir. Dostoyevski’nin “Tanrı mı bizi yarattı, yoksa biz mi tanrıyı yarattık?” sorusunun altındaki asıl sorguladığı kavramdır. İlk insandan bu yana hayata tutunabilmek için gizli saklı olana duyduğumuz iştaha ihtiyaç duyduk. Kişinin kendisini sınırlayabilmesinin tek şartıdır ayrıca; erdemlilik gerçekten bir yere ulaştırabilseydi insanı eminim her sokak başında o güzel yerin yüzlerce reklamı olurdu. Sınırsızlığın, kuralsızlığın cazibesi çok daha yüksekken milyonların kendini frenlemesinin mutlak sebebidir işte gizlilik. Bilinmeyene olan iştah çok basit dahi olsa büyük pişmanlıklara sürükleyebilir. Ruhun insanı en rahatça aldattığı, insanınsa bir balık misali bıkmadan usanmadan hep aynı tuzağa düştüğü tadından yenmez bir dürtüdür.

Yaralar

nadra-artwork-3İnsanoğlunun gereksizce en çok anlam yüklediği izlerdir. Ruha veya bedene atılmış olsa da faydasız izler topluluğudur yaralarımız, asla bir şey öğretmez. İnsanoğlu da asla öğrenmez zaten. Ders almak, tecrübe kazanmak yalnızca hatalar içinde boğulan kişilerin feryatlarında geçen sözlerdir o kadar. Kim ne öğrenmiş? Geçmişte yapılan hangi hata sonra bir daha asla tekrar etmemiş? Bu üzerine çok da söz etmediğim albümdeki her zil vuruşunda, her dönüp duran gitar rifinde artık kendimizi kandırmayı bırakmamızı yalvarıyor bizden. Doğruluğun bir arayış olmadığını, hatta asla bu bozulmuş ve kandırılmış beyinlerin ezikçe kurduğu kendinden çelişkili adalet sistemiyle alakalı olmadığını haykırıyor. Hatalarımızdan zevk aldığımızda kaçınılmaz yok oluşumuza karşı gelmeyeceğiz, işte belki o zaman başkalarının ruhlarına veya bedenlerine değil de düşünme biçimlerine yön veren kalıcı izler atmayı öğreneceğiz. Her ne kadar ‘başarı’ bir seçim olmasa da…

Yok oluş

Sinema tarihinin en gerçekçi ve belki de bu yüzden en rahatsız edici filmlerinden olan “Irreversible” şu sözlerle başlar; “Zaman her şeyi siler.” Kaçınılmaz yok oluşumuzun en basit şekilde tanımı budur. Durdurulamayan, alıkonulamayan tek olgudur zaman. Neler yaparsak yapalım kaçınılmaz yok oluşumuzu geciktiremeyeceğiz. Devasa bir avuntunun içinde tutunmaya çabaladığımız dallarımızla birlikte toprağın bir parçası olacağız. Acıda hazların en çekicisi gizlidir, basmakalıp mutluluk formülleri yalnızca intiharımızı şekillendirmeye yarar, işte bu yüzden hazların en büyüğüne boyun eğip, bizlere bu hazzı en yalın biçimde sunabilen müziklere yönelmeliyiz. Belki bu şekilde bedenimize eziyet eden ruhumuzu biraz olsun terbiye edebiliriz.

 

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.