SEPULTURA Röportajı: “Her zaman yenilik peşindeyiz”

281
0
Paylaş:

Pandemi tüm dünyayı felç edip grupların turneye çıkmasına engel olurken, Latin Amerika’nın en büyük metal gruplarından Sepultura, arkalarına yaslanıp dinlenmeyi kabullenmedi. Karantina döneminde David Ellefson, Phil Campbell, Alex Skolnick, Devin Townsend ve diğer müzisyen dostları ile yaptıkları düetleri Sepulquatra albümüne dönüştürdüler.  Temmuz ayının son günlerinde, Sepultura’dan Andreas’ı zoom’da yakaladık ve merak ettiklerimizi sorduk. 

 

Merhaba Andreas, nasılsın? Son 15 ayın nasıl geçti? Pandemi seni ve grubu nasıl etkiledi?

Hem kendim hem de grup adına bu süreçten gelişerek çıktığımızı söyleyebilirim. Tabii ki normalde sürekli turnede olan bir grup için oldukça zorlayıcı bir süreç oldu. Şubat 2020’de yeni albümümüz Quadra’yı çıkarmışken Mart ve Nisan boyunca yapacağımız büyük turneyi de iptal etmek zorunda kaldık. Tüm bu gelişmelere ayak uydurmamız gerekti, biz de SepulQuarta’yı başlattık. Bu etkinliğe odaklanıp sürekli olarak birlikte çalışarak grubu ayakta tuttuk. Sahne arkası ve turne otobüsü gibi imkanları kaybettik ve yeni projeleri konuşmak için bir araya gelme imkanımız da kalmadı; SepulQuarta bu açıdan çok önemliydi ve her hafta çalışmaya devam etmemizi sağladı. Çok uğraştırıcıydı, ama aynı zamanda çok zevkliydi. Arkadaşlarımızın yardımıyla, konuklarla ve hayranlarla oldukça güzel bir deneyim yarattık. Ayrıca hayatımda ilk defa belirli bir rutinim oldu. Sonuçta aynı yerde uyanıyorsun, aynı yemekleri yiyorsun ve tüm bunların yanında egzersize ve müzik yazmaya vakit ayırabiliyorsun. Normalde sürekli farklı yerlerde olduğumuzdan ve zamana ayak uyduramadığımızdan bunları yapma imkanımız olmuyordu. Bu süreç büyük bir kapıyı kapatmış olsa da 10 tane küçük kapıyı açmış oldu. Elinizde ne imkan varsa değerlendirmeniz gerekiyor; biz de bunu yaptık ve grubu ayakta tutmayı başardık.

Brezilya’daki arkadaşlarım Rio ve Sao Paulo’da durumun çok kötü olduğunu söylüyor. Senin gördüğün kadarıyla durum nasıl?

Durum çok kötü, çünkü başkanımız çok kötü. Muhtemelen tarihimizin en kötü devlet başkanının yönetimi altındayız. Liderlik kabiliyeti yok, karizması yok, cahillik paçalarından akıyor. Azınlıktaki bir radikal kesimin başkanı gibi davranıyor ve Brezilya gerçekten bundan çok daha iyisini hak ediyor. Ayrıca Brezilya federal bir cumhuriyet olduğundan valiler eyaletleri ulusal çapta herhangi bir plan olmadan yönetiyor ve bu epey sıkıntılı bir durum. Geçtiğimiz yıldan beri aşı bekliyoruz ve hala gecikmelerle karşılaşıyoruz. Bu aralar aşılama sürecinde adımlar atılıyor, ancak ilerleme hala oldukça yavaş. Ancak ne olursa olsun Brezilya’ya kaos hakim olmaya devam ediyor.

Biraz da yakın zamanda çıkacak albümünüzden bahsedelim. Bu albümün şarkılarını nasıl seçtiniz? Dinleyiciler mi seçti, yoksa Zoom üzerinden veya başka bir şekilden siz mi seçtiniz? Malum, 14-15 albümünüz var. Bunlar arasından seçim yapmak zor olsa gerek.

Aslında bu albümü yapmak gibi bir planımız yoktu. SepulQuarta sadece her Çarşamba düzenlediğimiz ayrı bir etkinlikti. Tabii ki fırsattan istifade en bilindik şarkılarımızın yanında “Apes of God” ve “Slaves of Pain” gibi neredeyse hiç çalmadığımız şarkıları da çaldık. Tanıdığımız birçok harika müzisyeni çağırmaya başladık ve her biriyle farklı konseptler tasarladık. Mesela Ratamahatta perküsyon ağırlıklı bir şarkı olduğu için onu üç farklı davulcuyla çaldık. Hatred Aside’ı ise üç farklı kadın vokalle çaldık. Her bir şarkının ayrı bir hikayesi olduğundan ve oldukça karışık şeyler çaldığımızdan dolayı albüm yapma gibi bir planımız yoktu. Ama 2020’nin sonlarına doğru elimizde epey bir malzeme olduğunu fark ettik. Ne kadar fazla kayıt yaptığımıza biz de inanamadık. Bu yüzden de 15 şarkıyı seçip mix ve master’larını yaparak bir albümde toplamaya karar verdik.

Sonradan kullanmak istediğimiz fazladan şarkılar da var. Jinjer’dan Roman’la yaptığımız Meaningless Movements, System of a Down’dan Shavo’yla yaptığımız Biotech is Godzilla ve çok daha fazlasını ilerleyen zamanlarda çıkaracağız.

Ben şahsen Jason Newsted’i de görmek isterdim.

Neden olmasın, belki ilerleyen zamanlarda onunla da bir şeyler yapabiliriz. Projeye dahil edebileceğimiz çok fazla dostumuz var ve bu açıdan epey şanslıyız.

Sepultura’nın sözleri her zaman siyasi anlamda öne çıktığından bulunduğumuz sürecin bir sonraki albümde epey etkili olacağını tahmin ediyorum.

Bana da öyle geliyor. Tabii ki hepimiz için yeni bir durum, bir taraftan olan bitenleri görürken bir yandan da eve kapanıp ailenizle ilgilenmeniz gerekiyor.  Ancak bu süreçten gelişerek çıktığımızı net bir şekilde söyleyebilirim ve tabii ki yaşadıklarımız sözlere de yansıyacak. Sözler için Derek’le farklı konular hakkında konuşuyoruz ve ortaya çok değişik fikirler çıkıyor. Onun söz yazımı da hiç olmadığı kadar iyi; dolayısıyla gelecekte yeni materyal üzerine çalışmak epey zevkli olacak. Ama her şeyden önce turneye çıkıp Quadra’yı çalmak istiyoruz.

Peki albüm yazarken belirli bir konseptle mi ilerliyorsunuz, yoksa süreç kendiliğinden mi gelişiyor?

İkisi de diyebilirim. Elinizde bir konsept olsa da bir süre sonra işleri akışına bırakmanız gerekiyor. Yeni bir albüm üzerinde çalışırken vermek istediğimiz bir mesaj olması, müzik ve söz açısından fikirleri daha iyi toparlamamıza yardımcı oluyor. Bu süreç neredeyse tüm albümlerimiz için aynı şekilde ilerledi. En başlarda elimizde bir konsept oldu ve materyali yazmaya başladığımızda şarkı isimlerini ve fikirlerini, hatta kullanılabilecek farklı enstrümanları bu konsept etrafında belirledik. Bununla birlikte belirli bir gidişat içerisinde ilerlemeniz doğaçlama yapamayacağınız anlamına da gelmiyor. Tüm bu süreç boyunca kendinizi özgür de hissetmeniz ve farklı şeyler deneyebilmeniz gerekiyor. Bizim şansımıza denediğimiz çoğu şey olumlu sonuçlar verdi; farklı gruplarla ve farklı prodüktörlerle çalışmak da bunlardan biri. Örneğin Ross Robinson ve Jens Bogren’in tarzları birbirinden tamamen farklı ama ikisinden de çok fazla şey öğrenerek kendimizi geliştirdik. Her zaman yeni bir şeyler deneme peşindeyiz ve çoğu zaman bunda başarılı olduğumuzu düşünüyorum. 

Prodüktörlerden bahsetmişken, son albümde yine Jens Bogren’le çalıştınız. 

Evet, zaten kendisine grubun beşinci üyesi diyebiliriz artık. Hem ne istediğimizi anlıyor, hem de yaratıcılık anlamında istediğimiz gibi hareket edebilmemizi sağlıyor. Bunun yanında çalıştığımız hiçbir prodüktöre de benzemiyor. Machine Messiah üzerinde çalışırken gitarları sabahın altısında kaydetmemizi istedi! Bu bana çılgınca gelmişti ama ayak uydurdum ve kaydı yaptıktan sonra sabah açık zihinle çalışmanın çok daha faydalı olduğunu fark ettim.

Öğleden sonra saat 4 gibi bizi salıyordu ve ertesi güne kadar yemeğimizi yiyor, dinlenebiliyor ve istediğimizi yapabiliyorduk. Jens gerçekten çok akıllı biri, Sepultura’yı da çok iyi anlıyor. Soundumuzu kesinlikle bir üst seviyeye taşıdığını söyleyebilirim. Zaten neredeyse her konuda aynı noktada buluşabildiğinizde o projenin başarılı olacağını anlayabiliyorsunuz.

Quadra’nın konsepti oldukça ilginç. Bir röportajından öğrendiğime göre Quadra, Portekizcede “saha” anlamına geliyor ve herkesin farklı bir sahada büyüdüğünü söylüyorsun. Buna biraz daha açıklık getirebilir misin?

Evet, bir tenis kortu ya da basket sahası mesela. Belirli kurallara tabii herhangi bir alan olarak düşünülebilir. Bizim ülkemiz de belirli sınırlara ve kurallara sahip bir Quadra. Türkiye’de insanların inandığı bazı şeylere Brezilya’da inanılmıyor, çünkü farklı eğitimler görüyoruz. Örneğin Suudi Arabistan ve Brezilya’da kadınlara farklı davranılıyor. Gelenek, kültür, din ve eğitim böyle farklar yaratıyor. Peki bir yerde doğru olduğuna inandığımız şey başka bir yerde de otomatikman doğru oluyor mu? Kesinlikle hayır! Geleneklerle günümüze kadar gelmiş şeyleri ya da babaannenizin size söylediklerini doğru olarak kabul ediyorsunuz, çünkü sonuçta bunları söyleyen kendi babaanneniz. Ama yalan olmadığını kim bilebilir? Tarihi tamamen yanlış bir şekilde yorumluyor da olabilir. Kendi kültürümüzün ve geleneklerimizin kurbanı oluyoruz, insanlar nereden çıktıklarını dahi bilmedikleri fikirleri savunuyor.

Bence Quadra’nın buradaki rolü farklılıklarımızı benimseyelim ve bir arada yaşamayı öğrenelim demek. Örneğin Brezilya iyisiyle kötüsüyle birçok farklı kültür ve dine ev sahipliği yapan bir ülke. Olay tamamen saygıdan ibaret; her ülkede dine, spora ve tüm dünyaya dair farklı fikirler olabiliyor. Biz 36 yıllık tarihimiz boyunca 80 farklı ülkeyi ziyaret ettik ve dünyanın ne kadar güzel olduğunu, insanların aynı konuya dair ne kadar farklı fikirlere sahip olabileceğini, dinin getirdiği kısıtlamaları ilk elden gördük. Ne olursa olsun özgür olmamız, doğaya, soluduğumuz havaya ve içtiğimiz suya saygılı olmamız gerekiyor. Suya para veriyoruz mesela, tamamen saçmalık. Suyu kirletiyorlar, sonra da bize plastik şişelerde su satıyorlar. Oysa ki vücudumuzun çok büyük bir kısmı sudan oluşuyor ve bizim bu kadar temel bir ihtiyaca para vermememiz gerekiyor. Doğanın parçası olan şeyleri kâr etme pahasına yok etmememiz gerekiyor. Kapitalizmde ve komünizmde, sağ ve sol görüşte para her zaman bir şekilde ortaya çıkıyor. Para aslında gerçek olmayan ve tamamen bizim icat ettiğimiz bir şey.  Bunu belirli statüler için basıyoruz ve gerçek bile olmayan bir şey için birbirimizi öldürüyoruz. Quadra da belirli siyasi ve dini fikirlerin neden savunulduğunu ve insanların neden bunlar için birbirlerini öldürdüklerini ele alıyor.

Sepultura’nın müzik dünyasına yaptığı katkıya dair seni en çok şaşırtan şey ne oldu?

Bence en şaşırtıcı şey yaptığımız işlerin bu kadar uzun ömürlü olması. Bugün hala Arise ve Roots gibi albümler konuşuluyor ve bunlar tabii ki Brezilya’daki görüşleri ve oradaki müzik anlayışını yansıtan işler olduğundan kesinlikle metal sahnesine belirli bir farklılık kattı. Bunca yıldan sonra bu albümlerin hala etkili olmaya devam ettiğini görmek gerçekten çok güzel. Geçen onca zamandan sonra Quadra ile en iyi albümümüzü yapmamız da aynı şekilde; bence gerçekten de uzun süredir çıkardığımız en iyi iş. Hem sahnede hem de sahne arkasında bir müzisyen ve besteci olarak hiç olmadığım kadar iyi olduğumu hissediyorum. Köklü bir geçmişin olması her ne kadar güzel olsa da bugün yeni albümler üzerinde çalışıyor olmak bence çok daha önemli. Sürekli olarak müziğimizi yeni nesillere tanıtıyor olmak harika bir duygu.

Quadra’yı yazmaya başlamadan önce Kreator ve Testament’la turneye çıktınız. Bu turnenin Quadra’daki soundu etkilediğini düşünüyor musun?

Tabii, her gün o ortamda vakit geçirince ister istemez etkileniyorsun. Hepsi de harika insanlar ve aynı zamanda harika müzisyenler. Mesela sahne arkasında Alex Skolnick’in ısınmasını izlemek başlı başına bir ders gibi. Bunun gibi şeyler parayla ulaşamayacağınız özel deneyimler ve bunları yaşadığım için çok şanslıyım. Mille de en büyük idollerimden biri. Kreator özellikle de Pleasure to Kill ile müziğe başladığım zamanlardan beri beni etkilemiş bir grup. Sahne arkasında sürekli onunla konuşma imkanı buldum, Sepultura hakkında da çok fazla şeyi bildiğini gördüm. Her fikrini sevmesem de çok dürüst biri ve onu çok seviyorum. Lafını esirgemiyor ve söylediklerini sağlam argümanlarla destekliyor; dolayısıyla ona saygı duyuyorum.

Futbolu çok sevdiğini biliyorum. Copa Amerika’daki Arjantin – Brezilya finali hakkında ne düşünüyorsun? Messi sonunda Arjantin ile bir kupa kazanabildi.

Copa America’dan önce Avrupa Şampiyonası hakkında biraz konuşmak istiyorum. Türkiye ön elemelerde çok iyiydi, sizin takıma ne oldu? Hiçbir varlık gösteremediniz, takımınız çok ruhsuzdu.

Türkiye’de en çok konuşulan konulardan birisi buydu, bizler de anlayamadık.

Copa America’ya gelince, Brezilya’nın oyunu tamamen Neymar’la doğru orantılı, gününde olması gerekiyor. Büyük bir Messi hayranıyım ve Arjantin milli takımı ile bir kupa kazanmasına çok sevindim.

Vaktimiz maalesef doldu Andreas, Türkiye’deki hayranlarına neler iletmek istersin.

Umarım en kısa sürede tekrar görüşürüz. Ülkenizi çok seviyorum. Sağlıklı kalın! 

Sepultura – Sepulquarta dinle:

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.