Sion Sono’nun Nefret Üçlemesi: “Aklımı kaybettim gören var mı?”

2213
0
Paylaş:
sion-sono-nefret-uclemesi

Japonların ne kadar sevimli, bir o kadar da ürkütücü olduklarını hatırlatmama gerek yok sanırım. Bu ürkütücülük eşsiz teknolojileriyle paralel, kusursuz tipleriyle zıt, bazen tam tersi de olabiliyor; hep demişimdir, sevimli ve düzgün tipler her zaman daha korkutucudur diye.

Filmlerinde bu ürkütücülükleri daha da bir özgürleşip güçleniyor, tabiri caizse şahlanıyor. Bir de akıl, hafıza, yaratıcılık, hayal gücü ve teknolojiyi birleştirebilen Japon yönetmenler bizi kendi dünyamızdan alıp biraz abartılısı da olsa insanın gerçek iç dünyasına yolculuklara çıkarıyor. Bu yönetmenlerden çoğumuzun yakından takip ettiği, kana tutkun Takashi Miike’i örnek verebilirim, psikolojik gerilim filmleri açısından da Tetsuya Nakashima’yı.  Şimdilerde ilgilendiğim ise bu iki yönetmenin karışımı olan diğer bir Japon yönetmen  Sion Sono.  Sono, Takashi Kitano gibi hem yönetmen hem de iyi bir oyuncu, aynı zamanda da şair. Kariyeri boyunca senaryosu ve yönetmenliğinin kendine ait olduğu birçok film var, hepsi birbirinden ürkütücü ve gerçek. En son filmi ise Misfits şarkı adlarını andıran “Why Don’t You Play in Hell?”

Sion Sono’nun Suicide Club’ını meraklısı bilir zaten; hani bir sürü kız öğrencinin aynı anda metronun raylarına kendilerini bırakıvermesi ve “vıcık” diye kanın yüzümüze sıçrama sahnesi. Ama ben bu yazıda “Nefret” üçlemesinden bahsedeceğim.

Bu üç filmde de odaklandığı nefret temasının altı aşkla dolu ve üç filmde de üç ana karakter özünde çok iyi, uslu, düzgün, masum, hatta mülayim insanlar fakat zamanla bu üç karakter de değişmeye başlıyor, en sonunda her biri akıl almaz kişiliğe bürünüyor.  Aklını mı kaçıran dersiniz, katil olan mı…

Karakterlerin yaşadığı değişimin tabi ki sebebi diğer insanlar. Günlük yaşamda da böyle değil midir? Huzurumuzu bozan yine diğer insanlardır; her şeye burunlarını sokarlar, her şeyi yasaklarlar, mümkün olan şeyleri imkansız hale getirme becerileri vardır… Bunlar bir kişi tarafından sürekli yapılıyorsa ve en önemlisi sınırı aştıysa, rahatsız edilen zamanla deliye dönebilir ve en sonunda kızgın bir yağ kıvamındaki nefret beyinden damarlara doğru yol alır, artık kişinin hiçbir şeye tahammülü yoktur. Nefret damarlarına yayılır ve artık onun hükmündedir.

Filmleri aşağıda küçük bir açıklama ile okumaya sunuyorum; emin olun aşağıda filmle alakalı okuyacağınız yazı spoiler içerse de filmlerin bütününü izlemeden anlaşılabileceği kanısında değilim.

Film açıklamalarının sonunda verdiğim nefret örnekleri başrollere ait ama her bir filmde nefret duygusu birden çok kişiye hakim ve her birinin ayrı hikayesi var, tabi yönetmen bazı şeyleri izleyicini hayal gücüne de bırakmış.

1. LOVE EXPOSURE (2008)

love-exposure

Genç Yu’nun üç kişilik mutlu bir ailesi vardır fakat annesinin ölmesiyle etrafında birçok farklı karakter belirir. Babası din adamı olur ve kendini kiliseye verir. Yu’nun annesine verdiği bir söz vardır. Kendi Maria’sını (Meryem) bulup onunla evlenecektir. Babası çılgın bir kadınla tanışana kadar her şey yolunda gider, en azından öyle görünür. Daha sonra olaylar tam anlamıyla değişir. Artık babası normal değildir. Bu arada Yu, Maria’yı aramaktadır. Onu bulur fakat hiçbir şeyin kolay olmadığı gibi Mary’i hayatına sokması da kolay olmayacaktır.

İçeriği çok basitmiş gibi görünen bu film aslında oldukça komplike ve her anı bir konuyu içeriyor. Film 237 dk. (4 saat) uzunluğunda, hatta filmin kesilmeden önceki hali 6 saatmiş. Uzun olmasına rağmen asla sıkılmadan izlenilebilecek bir yapıda. Film, içerisinde aksiyon, aşk, Uzakdoğu estetiği ve erotizmi barındırıyor; çok yönlü komedi, drama ve aşk filmi diyebiliriz.

Yu’nun delirmesi kendini babasına kabul ettirmeye çalışmasıyla başlıyor; karıncayı bile ezemeyecek bir karakterken zamanla sapıklığa doğru yol alıyor. Etekli kızların iç çamaşırlarını çekme hobisi aslında kendi Maria’sını bulma çabası. Kızın güzel olmasını yeterli bulmuyor, kendini tahrik edebilecek güzel bir kızın doğru kadın olduğunu düşünüyor.

Love Exposure bana animasyon tadında bir film gibi geldi. Animasyon filmleri estetik özelliklerinden ayrı bir şekilde düşünürsek çekilmesi imkansız filmlerin animasyon olarak yapıldığını düşünmüşümdür hep, bundan dolayı da çekimlerin büyük bir azimle tamamlanmasını Sono’nun dahiliğine bağlıyorum.

Ayrıca filmin başından sonuna, koyu Katolikliğe de göndermeler var; din adamının cinsellik için görevinden istifa etmesi, Yu’nun Maria’sını (Bakire Meryem) ararken onu iç çamaşırının tahrik ediciliğine göre araması, “0 kilisesi” ve beyni yıkanan insanlar… Ayrıca görüntü olarak da ailenin haç taşıma sahnesi beliriyor.

Diğer iki filme göre daha uğraşılmış fakat diğerleri kadar sert değil, daha fazla aşk yüklü. Filme zayıflık yönü olarak bakılacak olursa çekimleri diyebilirim. Çekimlerin dizi kalitesinde olmasını uzunluğundan kaynaklandığını düşünüyorum, o da konusu içinde eriyor.

Filmde en sevdiğim sahnelerden biri de Yoko’nun (Maria) ağlayarak Korintler 13’ü okuması, (bende bir anısı var, Tarkovski’nin Mühürlenmiş Zamanın’da da geçer.)

Bkz. Sevginin Üstünlüğü: http://incil.info/kitap/1.+Korintliler/13

Yu’nun nefreti, Maria ile birleşmesini engelleyen “0 kilisesi” çetesinedir.

2. COLD FISH (2010)

cold-fish

Yönetmenin gerçek olaylardan yola çıkarak film haline getirdiği serinin ikinci filmi “gore” türüne iyi bir örnek. Nefretin ikinci ayağı olan Cold Fish’te yine iyi niyetli ve aşık bir adam görüyoruz; ikinci eşi ve genç kızıyla yaşayan, sakin ve küçük bir akvaryum dükkanının sahibi Nobuyuki balıklar gibi sakin ve huzurlu bir karakter. Yine her şey iyi gidiyor gibi görünürken Nobuyuki’nın sosyopat kızı markette bir şeyler çaldığı sırada yakalanır ve durgun yaşantıları ani bir değişimle sarsılır.

Bu kötü olay sonucu Nobuyuki ve ailesi büyük bir akvaryum sahibi olan Murata ile tanışır, Murata zamanla aileye hükmetmeye başlayacaktır, bunda en önemli rol ise paradır.

Kan, et ve erotizmle harmanlanmış bu filmde sadakatsizlik ve acımasızlık en ön planda. Seriye bağlanmış cinayetlere zorla tanıklık ettirilen Nobuyuki’nin de değişimi kaçınılmaz. Üçlemede en zayıf bulduğum film Cold Fish ama yine de sıra dışı ve sürükleyici bir senaryoya sahip. Ayrıca terkedilmiş evde ve devamında yaptıkları şeyler akıl almaz. Bir insan nasıl ortadan kalkar öğrenmiş oluyoruz, tabi bir miktar mide bulandırıcı.

Konu, 90’larda karısı Kazama ile birlikte öldürdüğü cesetleri ortadan kaldıran hayvan satıcısı Gen Sekine’den esinlenilmiş.

Nobuyuki’nin nefreti hayatını mahfeden, karısı ve kızını elinden alan, düşüncelerini kendisine zorla empoze etmeye çalışan Murata’yadır.

3. GUILTY OF ROMANCE (2011)

guilty-of-romance

Geldik fazlasıyla karanlık temalar içeren üçlemenin son filmine.  Filmin senaryosu 1997’de gerçekleşen  Yasuko Watanabe  cinayetinden etkiler içermekte.

Sonu bir miktar hayal kırıklığı olsa da üçlemenin en kuvvetli filmi diye düşünüyorum. En azından filmin giriş sahnesi insanın nefesini kesmeye yetecek cinsten. Filme, direkt çok sert bir giriş yapılmış. Polis arabaları terkedilmiş, karanlık boş bir binanın önüne park edilmiş. Belli ki bir cinayet var. Sonra gözümüz iki adet kan dondurucu cansız mankene ilişiyor. Korkunç olan şu ki, her iki mankenin de yarısı canlı birine, en azından bir zamanlar yaşayan birine, birilerine ait. İşte bunu fark ettiğinizde güzel bir film izleyeceğinize ikna oluyorsunuz. İlerleyen dakikalarda film konusu gereği erotikleşiyor ve film ilginçleşip, merak uyandıran bir hal almaya başlıyor. Filmin hemen hemen her sahnesine klasik müzik hakim. Giriş sahnesinde yarı ölü cansız mankenlerin olduğu boş bina, filmin karanlık karakteri Mitsuko’ya göre Kafka’nın Şatosu.

Sono bu filminde kadınları seks kölesi ve hizmetçi gibi gören kişilere büyük göndermelerde bulunmuş. Ev kadını da olsan, bir üniversitede hoca da olsan, kadınsan sana çoğu kişinin,  özellikle de erkeklerin bakışı budur demiş.  Öyle mi demiş? Bir de siz izleyin bakalım, Sono Bey neyi ima etmeye çalışmış.

Izumi’nin nefreti, kadınlığını unutması üzerine yaptıkları.

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.