Duncan Patterson “Sözlerimle düşünmeye teşvik etmek istiyorum”

708
0
Paylaş:

Anathema’dan ayrıldıktan sonra kendi projelerine yoğunlaşan Duncan Patterson, geçtiğimiz aylarda yeni Alternative 4 albümü “The Obscurants”ı piyasaya sürdü. Müzikte daha olgun bir döneme giren Patterson, bu albümde eskisine nazaran daha politik sözler yazarak insanları düşünmeye teşvik ediyor. Yazarımız Emre de yeni albüme kayıtsız kalamadı ve Duncan Patterson’a ulaşıp aklımızdaki tüm soruları sordu. Tabii ki sadece Alternative 4’un yeni albümü değil, futbol sevgisinden Anathema’ya kadar birçok konuda uzun uzun konuştuk kendisiyle… Özellikle de röportajın sonlarında İstanbul ile ilgili sorumuza cevap verirken sözlerini esirgemedi. Söz şimdi Patterson’da…

Türk dinleyicilerin için yeni albümündeki konseptten bahsetmeni istememizin adetten olduğunu düşünüyoruz. Yeni Alternative 4 albümü olan “The Obscurants” hakkında genel bir bakış sunar mısın? Bu çalışmandaki müzikal ve lirik motivasyonların nelerdi?

alternative-4-the-obscurants-coverBu kez önce müziğin çoğunu besteledim. Aslında ilk şarkı, sonradan bonus parçası olan “Chilling Effects”ti ama ironik bir şekilde bütün albümün tonunu belirledi –en azından müzikal anlamda. Yeni bir akustik gitar satın almıştım ve parçalar art arda dökülüyordu. Müziğin %80’i bir hafta içinde yazılmıştı. Bu esnalarda, 96 masum kişinin öldüğü Hillsborough futbol faciası hakkında yerel medyada haberler vardı. Ana akım medyanın yardımıyla polis ve devlet tarafından olay hakkında birçok bilgi örtbas edilmişti. Polis, kendi hatalarını taraftarlara isnat etmişti ve bunu itiraf etmeleri ve ölenlerin ailelerine adalet sağlanması için yıllar geçmesi gerekti. Bu bana ilham verdi. Bunun dışında 1970’lerde Güney Amerika’da gerçekleşen Kissinger destekli darbeler de ilgimi çekiyordu. İsrail’in savaş suçları ve insan hakları sicili hakkında da yazdım. Sonuç olarak, albümün genel teması örtbaslar hakkında: bu ister ana akım medyanın, polisin, devletlerin ya da kendimize doğruları itiraf edemediğimiz zaman kendi yaptıklarımız olsun. “The Obscurants” ismi bunu yansıtıyor.

Albümdeki dördüncü şarkı, “Dina” hakkında: Şarkının, Şili ordusu tarafından infaz edilen Şilili ünlü şarkıcı-besteci Victor Jara hakkında olduğunu anlıyoruz. Onla ilgili bir şarkı yazmaya seni ne itti? Daha ilginci ise şarkının sözleri onun bakış açısından yazılmış; yanlışsak lütfen düzelt. Eğer öyleyse, neden bu edebi yaklaşımı tercih ettin? Herhangi bir amaç güdüyor muydun?

Aslında doğrudan Victor Jara değil, daha çok onun infazı zamanındaki askeri darbe hakkında. Ama ona bir saygı duruşu olması açısından birkaç mısrasına gönderme yaptım. Önceden söylediğim gibi, uzun yıllardır bu konuya ilgi duyuyorum. Bir süre önce Kissinger ve Latin Amerika hakkında topyekûn bir albüm yapmak istiyordum ve garip bir şekilde Mark Kelson’ın buna dâhil olmasını istedim. Bu grubun tohumlarının atıldığı zaman bu oluyor sanırım. Mark’ın dünya tarihi ve politikaya dair hiçbir ilgi duymadığını bilmiyordum; bunu bana söylemesi sekiz yıl sürdü hahaha. Her neyse, bir ara Şili’deki diktatörlük esnasındaki cinayetlerin çoğunu işleyen askeri polis D.I.N.A. hakkında okuyordum. Bir kadın ismi olan “Dina”yı kullanarak sadakatsiz bir kadın hakkında metaforik bir şarkı yazma fikri oluştu. Sanırım bunun ardındaki amacım adalete ve gerçeklerin ortaya çıkmasına yönelik destek vermek isteyişim.

Lifeline” basit ama vurucu bir şarkı, ki klibi de öyle. Klipteki uzayan iplikler fikri çok etkileyici. Onun konsepti hakkında bir açıklama yapmak ister misin?

Klibin konseptine dair fikir, çeken kişilerden geldi. Klip, sana zarar verenlere arkanı dönüp yaptıklarını kendine itiraf etmektense, canının yanmasına müsaade etmekle alakalı.

[youtube id=”BBGI6K9hl3k” width=”620″ height=”360″]

Fugazi sevginin sonunda “Returning the Screw” gibi bir parçalarını yorumlamana kadar vardığını görüyoruz. Neden özellikle bu şarkısını seçtin? “The Obscurants”taki genel temayla nasıl uyum sağladığını düşünüyorsun? Müzik firmana ismini verdiği için “Strangelight”ı yorumlamanı beklerdik aslında.

Bas gitar yürüyüşleri üzerinde oynuyordum. “Returning the Screw” “Chilling Effects” ve “Paracosm” ile aynı gamda başlıyor ve bende değişik kısımlarını çıkarmaya çalışıyordum. Fugazi’nin bas yürüyüşüne benzer bir şeyler çalmaya başladım –ki bir yandan da benzer bir şeyler yazmak peşindeydim. Ardından şarkıyı yorumlamaya ve üzerimde bu kadar büyük bir etkisi olan gruba saygı duruşunda bulunmaya karar verdim. Sadece müzikal olarak değil, çalışma etikleri bakımından da Fugazi bana büyük bir ilham vermiştir. Şarkı sözleri bakımından da “The Obscurants”a uyduğu için onu da albüme aldım. Çıkan sonuçtan memnunum. Her sene bir Fugazi’ye saygı albümü yayımlamaktan mutluluk duyarım.

Ve bir önceki sorumuza istinaden, müzik firman olan Strangelight Records’la herhangi bir şeyler yaptın mı? Ya da gelecek için planların var mı?

Evet, ileriki albümlerimi kendi firmamdan yayımlamayı planlıyorum. Beni zarif bir şekilde orta yaşlarım ve ötesine taşıması için artık kendi ismim altında müzik yayımlayacağım. Daha ambient, sinematik müzikler sırada bekliyor. Bazı başka şeylerle de ilgilenebilirim. Strangelight Records’u başta Antimatter’la firma bulmakta zorlandığım zaman kurmuştum. CD satışları artık iyice düştüğünden, oyunun kuralları değişti ama ben yine de fiziksel ürünleri piyasaya sürmek istiyorum.

“Dina”yla birlikte bu albüm ve bir önceki albüm “The Brink”te daha büyük bir istekle sosyal konulara değiniyorsun. Sanatsal temalarındaki bu değişikliği neye bağlıyorsun?

Sanırım Antimatter’dan ayrılma sürecinde, içinde rahat edemediğim çevrelerden kopmam ve o yıllarda da “Ion” projemle ilgilenmem benim için büyük bir arınmaydı. O günlerde birçok şeyin farkına vardım. Hep şikayet eden, rekabet içinde çalışan ve bariz bir şekilde müzik üretme sürecinden zevk almayan diğer müzisyenleri duyuyordum. Bu arınma süreci esnasında bir ara ne kadar hoşnut olduğumu fark ettim ve bunlara bulaşmadığım için kendimi çok iyi hissettim. Ion albümlerini yapmaktan çok keyif aldım, hatta insanlar beni hayal kırıklığına uğrattığında canım bile sıkılmadı. Hiçbir şekilde baskı hissetmeme müsaade etmedim ve neden müzik yaptığımı kendime hatırlattım: Süreçten zevk almak ve beni seven ve anlayan insanlarla iletişimde kalmak. O yüzden, Alternative 4 projesine başladığımda eski alışkanlıklara dönmemek ve geçmiş yıllarda çıkardığım dersleri kendime tekrar etmek için oldukça bilinçli hareket ettim –hem besteleme, hem de kayıt çalışmaları esnasında. Artık ne kızgın bir genç adamım, ne de ergenlik sonu/20’li yaş başı depresyonlarını yaşıyorum. Şarkı sözleri açısından gözüme bariz bir şekilde takılan şeyleri kâğıda döküyor ve insanları düşünmeye teşvik etmeyi deniyorum. Kimsenin haklarında iki kere düşünmediği ana akım medya, devlet propagandası ve reklamlar hakkında yazıyorum. Ve eskiden parçası olduğum müzik sahnesine de değinmek istedim. Büyük menajerlik firmaları ve plak şirketleri sayesinde hâlâ kalabalıkları çekebilen yerleşik birkaç grubun tekelinde daha da kötü bir hale düşmüş rock yıldızı/hayran mevzusunda da insanları uyandırmak istedim. Dürüstçe söylemek istiyorum ki “alternatif” olduğu düşünülen bu müzik sahnesi ve farklı düşünebilen insanların azlığı konularında hayal kırıklığına uğradım –belki de bu düşünce eksikliğinden kaynaklanıyordur. Bu yüzden, on sene önce yaptığım gibi bana kötü davranan insanlara teker teker nişan almaktansa, sosyal ve politik mevzulara odaklanıyor ve düşünmeye teşvik eden şeyler ortaya koymayı umut ediyorum.

Önceki soruya istinaden, dünyada olup bitenlerle ilgili düşüncen ne? Orta Doğu’da artan köktendinci terörizm ve bunun karşılığında Batı’da yükselen sağ eğilimli görüşler hakkında mesela?

Çok büyük değişimlere gebe olduğumuzu düşünüyorum. Bu kadar olumsuz şeyin artmasının yanında, aydınlanma ve gerçeklerin su yüzüne çıkmasını isteyen, büyük resmi görenlerin de sayısı arttı. İçinde sıkışıp kaldığım bu müzik sahnesinde keşke buna daha çok değinilse ama bu da başka bir konu. Orta Doğu’da birçok olayın zamanlaması ve ardında kimler olduğu konusunda şüpheliyim. IŞİD’in yaptıklarını, Gazze’de yaşanan felaketleri ana akım medya da gölgeledi. Eminim ki Batı güçleri yeniden istila etmek için bir şeyler pişiriyorlar.

Ünlü birisi tavsiye etmedikçe, gençler bağımsız müzisyenlerle ilgilenmiyor.

İnternet’in müzik endüstrisini domine ettiği dönemi de, öncesini de yaşamış bir sanatçı olarak bir karşılaştırma yaptığında hangisinin bağımsız müzisyenler için daha avantajlı olduğunu düşünüyorsun?

duncan-pattersonAçık ara, öncesi. Kendi müziğini internet üzerinde tanıtmak artık çok kolay olsa da bunu farklı seviyelerde yapmaya çalışan çok grup olduğu için yine en çok alanı yerleşik gruplar kapatıyor gibi görünüyor. Bir de internetten indirme eylemi ortaya çıkmadan önce insanlar müziğe daha çok kıymet veriyorlardı. Her şey kanıksanmış, yeni yayımlanan hiçbir şey çok fazla heyecan yaratmıyor ve ünlü birisi tarafından tavsiye edilmedikçe gençler tanınmayan, bağımsız müzisyenlerle ilgilenmiyor… Ki bu 90’larda tanıdığım birçok kişi ve benim gurur duyarak yaptığımız bir şeydi: Yenilikçi müzikler keşfetmek. Ama bu “kitlesel fonlama (crowd-funding)” olayını ilginç buluyorum. İlk başta dilenmek gibi bir şey olduğunu düşündüm ama şu anda insanlar için CD’leri önceden sipariş edebilecekleri bir yol olduğunu ve sanatçının kaydını finans etmesine fon sağladığını gördüm –böylelikle müzik firmalarına da bulaşılmıyor. Her şeyde olduğu gibi zamanla bu da yerleşik müzisyenler tarafından ele geçirildi. Ama yine de bu yöntemle ilgileniyorum; sonuçta koleksiyoncular falan için yeni bir sayfa açabilir.

Kariyerinde geriye dönüp yeniden kaydetmek istediğin parçalar var mı? Bunu bayağı merak ediyoruz.

Anathema’nın “Eternity” albümündeki bütün parçalarımı… Çünkü daha sert olmaları için hepsini düşük akort edilmiş gitarlarla kaydettik. Oysaki benim şarkılarımın çoğunda distortionsız gitar olması gerekiyor. Eğer uygun insanları bir araya getirebilirsem bunu gerçekleştirmek istiyorum. Alternative 4 ile birlikte Antimatter’ın “Lights Out” albümünde yer alan “Reality Clash”i “The Obscurants”a bonus şarkı olarak kaydettik. Sonucu çok beğendim. Orijinal versiyonun girişi ve sonu hakkında biraz pişmandım. Bunların yanında, bir üçleme halinde yayımlamayı planladığım, tüm diskografimden parçaların senfonik yorumlarıyla da meşgulüm.

Son on yılda birçok kez İstanbul’a geldin. Buradan hiçbir hatıran var mı? Ve İstanbul zaman zaman dünyaca ünlü müzisyenlere ve gruplara ilham kaynağı olmuş bir şehir. Senin üzerinde bir etkisi oldu mu?

İlk İstanbul deneyimim en iyisiydi. Antimatter’ın akustik konseri için buradaydık ve seyirci oldukça ilgiliydi; şarkılara eşlik ediyorlardı. Bunun ardından hem ziyaret amacıyla hem de müzisyen olarak birçok kez geldim. Ne yazık ki müzisyen olarak geldiğim zamanlar birer hayal kırıklığıydı. Alternative 4 konserine sanırım yaklaşık 35 kişi geldi. Bir süre önce de Anathema’da Vinny ile bir akustik konser verdik, o zaman çok kişi vardı. Yalnız oradaki seyirci oldukça yabaniydi –birçok metalci böğürüyordu ve konser sonunda kavga çıkarmışlardı. Bunlar hakkında ne düşünmem ya da ne söylemem gerektiğini bilmiyorum. Kendi açımdan hiçbir mantık çerçevesine oturtamıyorum. Ama şehri çok seviyorum, özellikle de kışın.

Ve belki de hepsinden önemlisi, futbol hakkındaki güncel yorumlarını alalım.

Kendimi bildim bileli bir futbol fanatiğiyim. Bilet fiyatlarının yükseltilmesi, Şampiyonlar Ligi, Sky Sports gibi birçok şey “benim” futbolumu benden ve işçi kesiminden çaldı. İmkân buldukça hâlâ bazen maçlara gidiyorum ve takımım Everton’ı televizyonda izliyorum ama işin ticarete dökülmesinin çirkinliği bütün sihri öldürüyor.

 

 

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.