11 yıllık WATAIN röportajı bugün yayında

Paylaş:
11 yıllık WATAIN röportajı bugün yayında - Paslanmaz Kalem

Electric dergisinin yayımlanmayan 3. sayısı için 2008 yılında Watain’den Erik Danielsson ile yapılan röportaj tam 11 yıl sonra Mert Yıldız’ın karanlık, tozlu arşivinden gün yüzüne çıktı :) Bundan 11 yıl önce Watain henüz sadece “Sworn to the Dark” albümüyle tanınırken; biz ise dijital evrim geçirmeden önceki halimizle Electric Dergisi olarak hayattayken grubun lideri Erik Danielsson ile yaptığımız röportajı “birazcık” geç de olsa sizinle buluşturmaktan mutluyuz. İki gün sonra 2 Mayıs’ta Vera organizasyonuyla Beşiktaş IF Performance Hall’da gerçekleşecek Watain konseri öncesi bu çok özel röportajın tadını çıkarın.

Watain 10. Yıldönümünü geçtiğimiz Aralık ayında Uppsala’da verdiği özel bir konser ile kutladı. Bu konser nasıl geçti?

Watain her zaman böyle törensel etkinliklerin anlamlı olduğuna inanmıştır, bu nedenle biz ve bizimle çalışan herkes bunun unutulmaz bir gece olması için elinden geleni yaptı ve bunu da başardık. Biletlerin tamamı konserden iki ay önce tükendi ve gururla belirtelim ki bu lanet gecesini bizle kutlamak için Avustralya, Amerika ve Avrupa’nın farklı yerlerinden dinleyiciler katıldı… Kısacası seyircilerin coşkusu ve adanmışlığı nefes kesiciydi, bükülmüş kollar, kudurmuş suratlar ve lanet okuyan ellerden oluşan bu deniz hala gözümün önünde… O mekandaki enerjinin titreşimleri uzun süre bu dünyaya işkence edecek!

Şovun kendisi ise devasaydı, sahneyi şu ana kadarki en kusursuz Watain konserini verebilmek için özellikle tasarladık. Eski sahne dekorlarımıza ek olarak konser sonunda sülfür ve magnezyum alevleri kusan bazı cehennemi makineler kullandık, alevler o kadar kuvvetliydi ki itfaiye geldi ve salonun boşaltılması gerekti.

Konser kameralar ile kayda alındı mı? Bu konseri DVD’de izleyebilecek miyiz yoksa yalnızca orada olan insanlara özel bir tecrübe olarak mı kalacak?

Konser videoya kaydedildi, evet, ama daha ziyade bizim arşivlerimizde bulunması için. Konserleri DVD’de yayınlama fikri pek hoşumuza gitmiyor. Formatın kendisi ile bir problemim yok ama bir konser tüm duyular ile tecrübe edilmelidir. İnsanların Watain konserlerine geldiklerinde kendilerini tehlikede ve paniğin sınırında hissetmelerini istiyorum. Bir video kaydı ile bunu yakalamak zor. Ama gelecekte ne olacağını kim bilebilir… Belki bazı şeyleri bizim istediğimiz şekle eğip bükmenin yolunu bulabiliriz.

Sizin için konserler müziğinizin ruhunu paylaştığınız ritüeller mi yoksa G.G. Allin’ın zamanında tarif ettiği gibi izleyicilere karşı yaptığınız saldırılar mı (“silah benim, müziğim mermilerim, seyirciler hedef ve kimse hayatta kalmayacak”)?

Konserlerimiz çoğunlukla G.G.’nin harika bir biçimde tarif ettiği gibi gerçekleşiyor çünkü seyirciler bizim onları içine soktuğumuz kaos ve karanlık seremonisine kendilerini teslim etmeye ne hazır ne de gönüllü oluyorlar. Ama kusursuz bir konser ancak seyircilerin performansımızın onları ele geçirmesine izin verip, bu kaotik enerji aktarımının parçası olmaları ile gerçekleşebilir. İşte bu tip konserlerde bu sanat formunun devasa potansiyelini gerçekten görebilirsiniz.

Son albümünüz “Sworn To The Dark” Revolver ve Decibel gibi dergilerden büyük övgüler aldı ve grubu daha geniş kitlelere tanıttı. Bu övgülerle ilgili neler hissediyorsunuz? Sizce her albümünüz bir önceki üzerine gelişim mi yoksa her biri ayrı ayrı kendi içinde mi değerlendirilmeli?

Biz her zaman bir gelişim ve evrim yolunda olduk, albümler bu yolda belirli noktalarda o an nerede olduğumuzu sergileyen izler. Her biri gururlu, uğursuz anıtlar gibi, takipçilerini alevli bir ölümde özgürleşmeye doğru çökerten eserler. Ortaya koyduğumuz tüm şeylere kötücül bir gururla bakıyorum çünkü her birinin arkasındaki acımasızlık ve adanmışlığı biliyorum. Her yeni albüm bittikten sonra ben de kendimi tamamen tükenmiş hissediyorum.

Bunlarla beraber, giderek daha fazla ilgi topluyor ve dinleyici kitlemizin genişliyor olmasını garip bulmuyorum. Her şeyin plastikten ya da dijital bilgiden ibaret olduğu günümüzde, ilginin Watain gibi büyülü, derin, organik ve ateşli bir şeye yönelmesi kaçınılmaz.

Bazı Black Metal dinleyicileri Black Metal gruplarının popülerleşmesine olumsuz bakıyorlar ve bilinirliğin samimiyeti azalttığını düşünüyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsun?

İnsanların anlamakta zorluk çektiği şey şu. MTV’ye bile çıksak biz yine Watain’iz; kanla yıkanmış, dünyayı sikip efendimiz önünde diz çökerken! İçinde bulunduğumuz ortam ve çevre, özellikle de “ana akım medya” gibi önemsiz ve ruhsuz şeyler, bizim ruhani tabiatımızı asla değiştiremez, bunu yalnızca sanatımızı adadığımız Tanrılar değiştirebilir. Grupların daha fazla bilinirlik kazandığında değişim geçireceği korkusunu anlayabiliyorum çünkü ben de bunun gerçekleştiğine defalarca tanık oldum. Ama Black Metalin bu tip bir adımı sahip olduğu anlamı yitirmeden gerçekleştirebileceğini kanıtlamak istiyorum çünkü biz onun ana kaynak ile arasındaki bağlantısını korumakta ve beslemekte kararlıyız, yani efendimiz Şeytan’ın sınırsız ve kaotik özüyle!

Bir röportajınızda kendinizi Slayer ile kıyaslamış ve onların da “sınırları olmamasından” bahsetmiştiniz. Slayer da din karşıtı ve satanik lirikler ile yola çıkıp daha sonra fazlasıyla popülerleşen bir isim. Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var: Tom Araya Hristiyan ve Slayer muhtemelen kendini çok ciddiye almıyor. Sence bu durum sanatlarının samimiyetini azaltıyor mu?

Sanırım Slayer’ın “Evil Has No Boundaries” şarkısına gönderme yapmıştım, direkt olarak grubun kendisine değil. Tabii ki Tom Araya’nın durmadan Hristiyan olduğunu vurgulamasından hoşlanmıyorum, bence utanç verici. Özellikle de Slayer’da yaptıklarının Hristiyanlık ile hiçbir alakası yokken ve müziklerinin sahip olduğu enerji ve getirdiği sonuçlar tamamen karanlık, yıkıcı ve kötülük doluyken. Her ne kadar röportajlarda bu konu ile aralarına mesafe koymak isteseler de neticede tabii ki önemli olan müziklerindeki bu kötülük. Rock N Roll her daim “düşman” pozisyonunda olmalıdır, sadece yüzeyde değil aynı zamanda kalbinde de. Saflarımızda şarlatanlara ihtiyacımız yok, defolup gitmeli ve yerlerini inançlı olanlara bırakmalılar!

Seri katillerin kültür ikonları haline geldiği ve vahşet videolarının artık rahatlıkla ulaşılabilir olduğu bir toplumda sence sanat, örneğin Black Metal, gerçekten bir “tehdit” olabilir mi?

Her tür vahşeti ve kini kucaklayan bir toplumun düşmanı ne olabilir? Son 20 senede bu “kabullenilirlik” seviyesi ciddi oranda artmış da olsa bence konu bu kadar basit değil. Black Metal artık kesinlikle cehennemden çıkıp geldiği ilk zamanki kadar nefret toplamıyor. Ama bana göre Black Metal savaşçının kendisi değil, onun kuvvetini arttıran ve onu bir dönüşüm içerisine sokan bir esin kaynağıdır! Bizim Black Metalimizde –“bizim” diyorum çünkü çoğu türdeşimiz için aynı şeyi söyleyemem- bin depremin gücü yatıyor ve ne zaman biri onun etkisine girecek olursa bu güç dünyaya biraz daha fazla yayılmış oluyor. Toplum Black Metali yüzeysel olarak asimile edebilir ama peki ya özünü? Eğer bu gerçekleşecek olursa toplum gerçekten enteresan bir yer olacaktır…

Dergimizin son sayısında Enslaved gitaristi Ivar ile röportaj yapmıştık ve Norveç’te Black Metal artık toplumsal olarak kabullenilir bir hal aldığı için çoğu Black Metal dinleyicisinin Punklara dönüştüğünü söylemişti. Peki ya İsveç? Son yıllarda en iyi Black Metal gruplarının İsveç’ten geldiğini düşünürsek orada durum farklı mı?

Benim Black Metale olan bağlığım onun popülerliği ile hiçbir zaman ilgili olmadı. Bence burada soru Black Metalin değil, o dinleyicilerin toplum gözünde kabullenilebilir hale gelip gelmediği. Tabii ki içerdiği vahşet günlük yaşamınıza uygun değilse Black Metale bağlı kalmanız kolay olmayabilir. Belki de bu durumda punk’ı seçiyorlardır. Orta yaş krizi diye bir şey duydunuz mu çocuklar?

Her neyse, bu firarilerin kendi işlerine bakmalarından memnunum. Norveç’te her zaman bu geçmişe takılıp kalmışlık ve onu şablon olarak kullanma eğilimi oldu. İsveç’te işler farklı yürüyor.

Günümüz Black Metal piyasası hakkında ne düşünüyorsun? Norma Evangelium Diaboli bayrağı altında diğerlerinden farklı biçimde ilerleyen “yüksek mertebe” bazı gruplar mevcut, bunlar hakkında ne düşünüyorsun ve N.E.D. ile olan ilişkinizi nasıl tariflersin?

N.E.D. belirli grupların Black Metal anaokulundan uzakta durup efendimizin hakikatine bağlılık duyan diğer müzisyenler ile beraber aynı çatı altında üretim yapabilmeleri için kuruldu. N.E.D.’nin çalışmaları ile ilgili fazla ayrıntı vermeye lüzum yok fakat çoğu insan bu amblem altında üretilen şeyler ile günümüz Black Metal sirkinden çıkan şeyler arasındaki uçurumu rahatlıkla görebilir!

Yoldaş grubunuz diyebileceğim Deathspell Omega ile farklı bir yol izliyorsunuz; onlar kimliklerini gizlemeyi tercih ederken siz basından korkmuyorsunuz. Sence ortak yönleriniz neler?

Deathspell Omega’nın yaptığı müziğe olan yaklaşımı bizimkinden farklı, aslında N.E.D. çatısı altındaki hiçbir grup sanatsal anlamda birbirine benzemiyor. Bunun sebebi N.E.D. ile bağlantılı grupların asıl amacının daha önceden yapılanın taklidini yapmak değil, kendi sanatsal vizyonlarını takip etmek olması. Bizi birleştiren ise özümüz yani Şeytana duyduğumuz sevgi!

Dissection ile çıktığınız turnenin Watain üzerinde önemli bir etkisi olduğundan bahsetmiştiniz. Bu efsanevi isimle beraber çalışmak nasıl bir his?

Dissection ile turlamak bizim için büyük bir onurdu ve birçok açıdan son derece etkileyiciydi. Havadaki büyünün yoğunluğunu ve son derece abidevi bir şeyin gerçekleşmekte olduğu hissini hala hatırlıyorum. Kesinlikle şu ana dek çıktığımız en iyi ve en güçlü turnedir. Sanırım Dissection ruhani anlamda kendimizi en yakın hissettiğimiz grup, yakıcı karizmaları ve uğursuz havaları bizi yansıtıyor ve beraber ortaya koyduğumuz iş ölümün ötesine dek devam edecek bir bağ kurmamızı sağladı…

Yine efsanevi bir isim olan Celtic Frost ile turladınız. Bu turne nasıldı? Bu turnenin ardından dağılmaları hakkında ne düşünüyorsun?

Celtic Frost derinden saygı duyduğum bir diğer grup, özellikle bu turneyi gerçekleştirdikten ve onları biraz olsun tanıdıktan sonra. Bize son derece saygıyla yaklaştılar ki bu kadar yüksek seviyeli ve uzun kariyerli bir grup için alışıldık bir şey değil. Dağılmaları beni şaşırttı çünkü grup üyeleri Celtic Frost’a duydukları sevgi ve adanmışlık altında birleşmiş görünüyordu. Her birine gelecekteki çalışmaları için boş şans diliyorum.

Ne tür müzikler dinliyorsunuz? Metal müziğin en çok hangi dönemini seviyorsunuz?

Hepimiz Metal müzik ile yetiştik ve kalbimiz orada yatıyor, özellikle de 80ler ve 90ların başlarının karanlık taraflarında. Turnelerde en çok dinlediğimiz şeyler Mercyful fate, Metallica, Venom, Morbid Angel, Death SS, Roky Erickson, Coven, Dissection, Judas Priest ve benzerleri.

Bizden bu kadar, son sözlerinizi alalım?

Watain 2009’un tamamını yeni albüm yazımına ayıracak ve sonrasında kızılca kıyamet kopacak! “Sworn To The Dark” Black Metalde hiç görülmemiş bir şeylerin başlangıcıydı. Ahlaksızları temizlemenk ve yeni bir terör saltanatını başlatmak için zaman geldi. Dünyadaki tüm Watain Black Metal militanlarına selam, yakında güçlerimizi birleştirip bu dünyayı öldüreceğiz!

 

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.