Death Metal kalesinin kuzey kanadı bekçileri: TAPHOS

936
0
Paylaş:
 
 
Birazdan muhabbetini okuyacağınız Uğur, şu anda Danimarka’lı yeni dönem death metal gruplarından Taphos ile 2018’in en güzel işlerinden birisine imza atmış davulcu bir arkadaşımız. Kendisi Türkiye’de iken de Truth We Defend’den Never Reach Home’a, Ultimate Blowup’tan Neglected’a kadar bir sürü grup ve projede yer almış, hep bir şekilde hardcore/punk’tan death metale kadar birçok uç müzik alt türünde aktif kalmış. Hala Türkiye’de Lifelock basçısı Emre ile beraber Urban Carnage isimli bir projesi devam ediyor. Bazen Kadıköy’de gezerken adamla çat diye karşılaşabiliyorsunuz, “burası” ile olan köklerini de koparmıyor. Uğur’u ne zaman görsem hep önce aklıma daha Radical Noise metalcore sularında yüzerken verdiğimiz bir Bursa konserindeki küçücük çocuk geliyor aklıma, bu yüzden içimi saçma sapan bir mutluluk kaplıyor. Daha on dokuz yaşındayken gittiğim konserlerde Deathroom’u izlerken ne hissettiğimi hatırlıyorum çünkü. Bugün kırk iki yaşındayım ve yaşıtlarımın çoğunun içinde süründüğü varoluş krizlerinde erimek yerine; müzik dinlemek, yazmak ve üretmek için yaşadığımı hissettikçe, bir gün daha devam edecek gücü kendimde buluyorum. Demek ki bu iş böyle yürüyor. 
 
Röportajı adına yaptığım fanzin bir türlü çıkamadığı için artık beklemeyi bırakıyor ve buradan huzurlarınıza sunuyorum kendisini. Aşağıdaki muhabbet bir yıllık neredeyse, bu yüzden son albümü kapsamıyor ama Uğur’un Danimarka, Türkiye, dinlediği gruplar ve müzik ortamı üzerine fikirleri okuması oldukça zevkli detaylarla dolu. Özellikle son birkaç yıl içerisinde Undergang, Phrenelith gibi gruplarla beraber uç müziğin kalelerinden biri olmaya doğru yürüyen Danimarka scene’de yer alan bilmediğimiz gruplardan bahsettiği bölümü dikkatle takibe almanızı tavsiye ederim. Ben şahsen Uğur’un bu röportajda bana tanıttığı Deiquisitor ve Slægt’e bayıldım.  Söyleşide bahsedilen 2018 çıkışlı Taphos albümünün adı ise “Come Ethereal Somberness” ve albüm tek kelime ile mükemmel. Albümü dinlerken anlatılanları okursanız eğer, aradaki dönemi kapatabilirmişsiniz gibi hissediyorum, buyurun önce buradan yakın; 
 

 
 
Şarkı girdiyse buradan devam edin; 
 
– Taphos, Danimarka’dan bir death metal grubu ve bugüne kadar yayınlanmış bir demo bir de EP’niz var ama internette hakkınızda çok fazla bilgi yok, grubu bize biraz tanıtır mısın? Grup elemanları başka gruplarda da çalıyor mu?
 
U.: Taphos 2015’in sonlarına doğru icraata başladı. Gruba başladığımızda tek gitardık, demoyu kaydetmeden birkaç ay önce gruba M. dahil oldu. Kasım 2016’da bir adet demo, geçtiğimiz hafta da ilk 45’liğimizi çıkarttık. Labeldan aldığımız habere göre plakların neredeyse yarısı tükenmiş bile. Eylül ayında, İsveç’li Blood Harvest’dan çıkacak ilk albümümüz için kayıta gireceğiz. Aslında herşey oldukça yeni fakat grup oldukça sağlıklı ilerliyor gibi şimdilik. Grubun güncel kadrosu D.: Gitar, H.: Bass/Vokal, M.: Gitar/Vokal, U.: Davul şeklinde. H., aynı zamanda Alucarda’nın beyni. Alucarda, fuzz worship proto-punk/rock n’ roll çalıyor. Oldukça günahkar ve şehvet dolu bir müzikleri var. Farzet ki Electric Wizard on speed. D., daha önce Reverie isimli muhteşem grupta bass çaldı. Onların da Invictus’dan çıkmış bir albümleri, iki tane de demoları mevcut. Reverie, Morbid Angel’ın Altars’dakı tarzının daha gelişmemiş halini oldukça modern bir şekilde yorumladı. Epik bir grup. D. ve H., aynı zamanda Lesion isminde bir punk grubunda çalıyorlar. Bol feedbackli, folloş, punk estetiğinde black metal doğru tanımlama olabilir. M., Kopenhag’da çok sevilen Night Fever isimli hardcore grubunda gitar çalıyor. Bir yandan da death metal yan projesi -daha doğrusu asıl olayı- Sulphurous’u yürütüyor. Sulphurous, MA, Deicide tarzı karanlık evil Amerikan death metalinin Iskandinav uyarlaması gibi bisey. 2 demo yaptı, ikinci demo Taphos’a da ürün basan Night Shroud Records’dan geçtiğimiz aylarda 45’lik olarak çıktı. Ben ise buraya taşındıktan sonra Taphos dışında BLISS isimli bir hardcore grubunda çaldım. Grubun aktif olduğu süre içerisinde çok fazla sayıda ateşli konser verdik ve bir demo kaydedip dağıldık. Şimdi ise BLISS’de gitar çalan arkadaşımla Leisure Reading diye yeni bir hardcore grubu kurduk. Onun dışında Sakatat Onur ve Lifelock Emre ile Urban Carnage ismi altında konserler verdiğimiz grubun ürünü yakında çıkacak. Grubun isminin Nihai Infilak olarak değişmesi muhtemel. Son olarak NRH/Lecture/Neglected elemanlarından oluşan hardcore grubu Flat Earth 2018’de umarım ilk kaydını çıkarmış olacak ve 2018 yazı için Neglected & Flat Earth turnesi düşünüyoruz.
 
– Taphos’un lirikal konsepti ne üzerine kurulu?
 
U.: Taphos liriklerinin çoğu hatta hemen hepsi ölüm ile ilişik. Umutsuzluk, insanlığı-benliği hükümsüz kılma, lağvetme, yaşamdan ölüme geçiş gibi şeyler..
 
– Demo’ya göre yeni ep’de daha oturaklı, daha teknik ve daha uzun şarkılara yöneldiğinizi düşünüyorum; hem demoda hem de yeni ep’de sizi motive eden gruplar, müzikal yönelimler nelerdi, şarkıları yazarken nelerden etkilendiniz?
 
U.: EP’deki şarkılar birbirinden çok farklı bence. İlki Taphos’un güncel halini daha iyi yansıtıyor fakat dediğim gibi, hala grup olarak keşif halinde olduğumuz bir süreçteyiz ve şarkı yazarken yeni şeyler denemekten kaçınmıyoruz. Demodan itibaren, albüm için yazdığımız yeni şarkılara kadar, yaklaşık 1,5 yıllık süre içerisinde, kafamızdaki sounda gitgide yaklaşıyoruz gibi. Grupta herkes çok farklı şeylerdenhoşlanıyor, etkileniyor. Taphos’un sounduna katabileceğimizi düşündüğümüz, karanlık ve evil herşeyden etkileniyoruz. Death metal içinde soundumuzu 90’lar Fin death metali ve yine eski usül Amerikan death metalinin kırması şeklinde yorumlasam yanlış olmaz sanırım. Taphos adına, Autopsy, Morbid Angel, ilk dönem-Sentenced, Demigod, eski-Convulse, eski-Sadistic Intent diye başlayıp hiç bitmeyen birliste düşünün… Herkesin yine çok ayrı death metal favorileri var tabii. Müzikal yönelim olarak benim gözlemlediğim şeylerden biri şu oldu; demo zamanı daha düz ve gaz sarkılar yazıyorduk, şimdi daha karanlık ve atmosferik şarkılar yazmaya gayret ediyoruz. Albüm için yazdığımız şarkılar bence demo ve EP’deki şarkılardan daha farklı, daha karanlık. Eminim ki sonraki Taphos materyalini yazarken de değiştirmek-geliştirmek isteyeceğimiz yanlarımız olacaktır, bu sonu olmayan bir süreç zaten.
 
– Bir süre önce Danimarka’ya yerleştin ve orada yaşıyorsun artık, tıpkı Dreich ve Necrowretch ile de çalan Malik gibi, müzik yapmaya devam ediyorsun. Hem Türkiye’deki ortamı hem de orayı birebir yaşayarak görmüş bir insan olarak bize aradaki farkları anlatır mısın, kafanda hep anlatmak istediğin, buradakilere duyurmak istediğin bir şeyler var mı?
 
U.: Bence ortamlar arasındakı en büyük fark kolektif çokluğu. Burada herkes bir şeyin ucundan tutuyor. Bir sürü farklı kolektif var, bir tonorganizasyon oluyor. Dinleyiciler daha ilgili, konsere gelen insanlar mutlaka merch alıyor. İnsanlar, konserler, festivaller için seyahatediyor. Tabi ki çok fazla iyi imkanlara sahipler buradakiler. Her türlü organizasyonlara ev sahipliği yapacak tonla venue ve gençlerintakıldığı, devletin onlara tahsis ettiği kolektif evler/gençlik merkezleri mevcut. Grupların cüzzi rakamlara kiralayabilecekleri provaodaları falan var. Ama ben bizim ülkemizde de birşeylerin yapılabileceğine her zaman inandım. Tamam, belki insanlarıdeğiştiremezsin ve buradaki gibi bir sahneye asla sahip olamayabilirsin ama bu senin müziğini yapmana da engel olmaz yani. Son dönemde Türkiye’den harika işler çıkıyor. Dün Dark Descent Records son samplerında Burial Invocation’ın çıkacak albümünden kabaca miksli bir şarkıyı yayınladı. Son zamanlarda dinlediğim en iyi şey resmen. Açık kafa, spektrumu geniş death metal seven insanları orgazm edecek bir albümün habercisi niteliğinde gerçekten. Geçenlerde Engulfed ve Hellsodomy ile burada konser verdik. İki grup da birbirinden iyi çaldı. İki grup da ecnebi labellardan albüm çıkarttı yine geçtiğimiz aylarda. Diabolizer icraatlarına devam ediyor. Cenotaph keza hayvan gibi bir albümle geri döndü. Bence bizim memlekette en büyük sorun insanların vizyonsuzluğu. Yoksa bu saydığım grupların hepsi, hepimizin en sevdiği, dünyanın dört bir köşesinden gruplarla aynı festivallerde çalıyor. Yani sosyal refah, ekonomi gibi konularda bizden çok daha geride olan Malezya, Endonezya, Filipinler gibi, yine müslüman popülasyonun da çoğunlukta olduğu ülkeler dahi olayları milyonlarca yıl önce çözmüşken ben Türkiye’ye dair umutlarımı yıllar önce yitirmiştim. Biraz dedike olduktan sonra halledersin prova odasi/takılma mekanını da aslında. Imkansız şeyler değil hiçbiri ama bunlar, bizim memleketimizde geçici hevesler olduğu için belki de, kimse elini taşın altına sokmak istemiyor. Türkiye’de yüzyıllardır hep aynı insanlar tarafından sırtlanılan ama kendi içinde bir yere gelemeyen bir piyasa var.
 
 
– Krypts, Funebrarum, Undergang, Blood Incantation, Cruciamentum gibi yeraltının önemli grupları ile çaldınız, henüz çok yeni bir grup olmasına rağmen Taphos’un yeni ep’den sonra turne planları var mı Avrupa ve diğer yerler için? Türkiye’den teklif aldınız mı?  
 
U.: Hepsi sevdiğim gruplar. Hepsi birbirinden eğlenceli konserlerdi gerçekten. Ilginç bir ayrıntı; Funebrarum’da şu an vokal yapan DarylKahan aynı zamanda Citizens Arrest vokalisti :) Hatta bir dönem Born Against’de de çalmış. Disrupt ve Unholy Grave ile olan splitlerindenaşina olduğumuz grup Taste Of Fear ve özellikle çok sevdiğim bir proje olan Forced Expression’da da bulunmuş. En sevdiğim insan tipi :)) Tur için albümün çıkmasını bekliyoruz aslında. Albüm, 2018 içerisinde çıkacaktır muhtemelen. Albümden önce ya da o sıralarda çıkacak olan Kopenhag Death Metal toplaması var bir de. Yer alan gruplar ise, Deiquisitor, Phrenelith, Taphos ve Undergang şeklinde. Ilk fırsatta
turneye çıkacağız fakat herkesin iş-okul gibi mecburiyetleri de olduğundan zamanlama gerçekten cok önemli. Henüz kafamızda bir turharitası yok ama Avrupa geneli ve Amerika da gelecek planlarımız arasında var. Türkiye’den henüz bir teklif gelmedi ama ben de diğerelemanlar da aşırı gazız. Phrenelith de Türkiye’ye gelme konusunda oldukça istekli. Beraber böyle bişeye kalkışılabilir ilerleyenzamanlarda. Benim için de oldukça eğlenceli bir tecrübe olacaktır elbette. Gerçekten çok isteriz böyle birşey gerçekleşsin. Aradabakıyorum uçak biletlerine, uzak tarihlere falan, gayet olası aslında, sırf tatil amaçlı biz bile böyle bir olaya kalkışabiliriz çok gazagelip :)
 
– Copenhag sahnesi sizin de içinde olduğunuz bir hareketlenme yaşıyor, başta Undergang olmak üzere bir sürü grup sesini duyurmaya başladı, tavsiye edebileceğin diğer gruplar kimler?
 
U.: Evet, Kopenhag sahnesi özellikle su son zamanlarda oldukça hareketli. Bunun alt yapısı son on yıl içerisinde gerçekten çok iyiatıldı. Gerçi bir süredir Kill-Town Death Fest olmuyor fakat yine Kopenhag çıkışlı Kill-Town Bookings son yılların en önemli death metalturlarını gerçekleştiriyor Avrupa’da. Kopenhag sahnesinden bazı gelişmeler; Undergang geçtiğimiz haftalarda son ürünü Misantropologi’yiçıkarttı ve şu anda Birleşik Devletleri’nde yaklaşık bir aylık bir turdalar. Undergang’dan David’in de çaldığı Phrenelith birkac ay önce ilk uzun çaları Desolate Endscape’i Dark Descent’den çıkarttı. Albüm ertesinde yine Amerika ve burada turne gerçekleştirdiler. Buralı bir
başka manyak death metal grubu Deiquisitor, Night Shroud’dan son albümlerini çıkarttılar. Gerçekten death metalde hayvanlık ve brutalitearayanların göz atması gereken bir grup. Grup elemanlarının oldukça ilginç bir geçmişleri var. ’91 yılından bu yana farklı projeleryapmışlar, underground death/black metal sahnesinde oldukça aktiflermiş.Projelerinden bazıları; Legion, Fallenangel, Wolfslair, Blodfest, Luciation, Nastran, Offerkult… Buralı en sevdiğim gruplardan biri olan Slaegt yine 2017’de son albümlerini Von Records’dan çıkarttı. Slaegt, müziğini black heavy metal olarak tanımlıyor. Hakikaten de Dissection’ı, Burzum’un gitar müziği yaptığı albümleri, Mercyful Fate/King Diamond’ı karıştır, Slaegt’e yakın bir sonuç çıkacağını düşünüyorum. İlerleyen zamanlarda ismini oldukça sıkduyacağımızı düşündüğüm grubun elemanları da oldukça genç ve yetenekli. Grup elemanlarından bazıları yine çok sevdiğim Kopenhag’lı grup Reverie’de de çalmıştı. Aynı elemanların bir de Vaerket isminde progresif rock grupları var. Hala hardcore punk müziği calıyorum fakat Danimarka hardcore sahnesi bana %100 hitap etmiyor. Aktif gruplar içerisinde sevdiklerimden birkaçı; Halshug, Night Fever, Junta ve Death Token elemanlarından ikisinin sahneye seneler sonra geri dönüş grupları Noise Family. Burada Amerikan hardcore’u fazla takdir edilmiyor anladığım kadarıyla, o kafalarda da ayrı ufak bir tayfa var fakat Iskandinavların olayı ayrı. Burada daha cok Ingiliz ve Japon etkisi, Isvec hardcore’u ya da son dönem çok gürültülü stomp-beat, DIE, Hoax, Glue vb. gruplar gidiyor. Dark wave, post-punk konserleri de oluyor bol bol. Yine de turlayan gruplar sık sık Kopenhag’da çaldığından farklı tarzlarda hardcore gruplarını görme şansımız oluyor ama kendi sahnesinde vizyon ve adam yetmezliği yaşadığını düşünüyorum (hangimiz yaşamadık:)). Bir de burada başka bir adada başka bir hardcore scene var beatdown falan onunla hiç alakam yok. Buradan birkaç favori grubum; BLODFEST (özellikle Wolfslair spliti), Reverie, Slaegt, Phrenelith, Iniquity, Sulphurous, Deiquisitor, Undergang, Amdi Petersens Armé…
 
– Sen Türkiye’de daha çok hardcore punk kökenli gruplarda çaldın, kurdun, dağıttın hatta bir dönem Kadıköy’de içinde senin olmadığın bir yan proje yok gibiydi. Bizdeki Kadıköy ortamı gibi, hc punk kültürü ile yeraltı uç müzik kültürü orada da birbirine yakın mı? Bir death metal grubunu tercih etmenin sebebi nedir?
 
U.: Aslında Türkiye’de ilk yaptığım iş Decaying Purity/TBK split tape 2003 de bir şekilde death metal ile ilişik çok didiklersek. Ilk ikiCarcass albümü, Impetigo etkili grindcore gibi ya da.. Bir de ex-Core elemanlarıyla bugünkü Decaying Purity’nin ilk dönemlerinde bulunmuştum. Hep bir şekilde içindeydim ama hardcore punk sahnesinde daha aktif oldum senin de dediğin gibi. Neglected’dan Doğan ile Residuum adı altında black metal çalıyorduk bir de 2003-2006 yılları arasında. Onun da yakında internete salacağımız eski bir kaydını bulduk, kuytu köşelerden çıkan bir kasetten. Kopenhag küçük bir şehir olduğu için genelde ortak ilgi alanlarına sahip insanlar birbirlerini tanıyor. Bir de herkesin eskiden bir kiddie punk dönemi olduğundan sanırım herkes o zamanlardan arkadaş. Burada da metal ve punk sahnesinde bizde de olduğu gibi gerizekali vizyonsuz festival metal/punk dinleyicisi ve araştıran, aktivist metal/punk dinleyicisi ayrımı mevcut ama o kapitalizme yenik düşmüş moron katmanı her müzik tarzında hatta hayatımızdaki herşeyde var. Yine de yeraltı metal sahnesi ve hardcore punk sahnesinin birbirine çok yakın olduğunu düşünmüyorum. Ortak insanlar mutlaka olsa da, metal konserlerinde ve hardcore konserlerinde gördüğüm tipler birbirinden çok farklı oluyor genelde. Tabi ki birçok insan birbirini tanıyor fakat tayfacalaşmacalar var elbette her yerde olduğu gibi. Bir death metal grubunu tercih etmemin sebebine gelince, sebebini bilmiyorum gerçekten. Death metal her zaman en çok dinlediğim tarzlardandı eskiden beri ve öyle denk gelince ben de hiç sorgulamadım bile sanırım. Müzikal anlamda çok farklılıklar yaşadım ama. Hala da yaşamaktayım. Eskiye nazaran daha uzun şarkılar çalıyorum mesela. Bir de burada gerçekten kendimi ait hissedeceğim bir hardcore sahnesi yok kanımca. Kafama göre bir gitarist bulamadım hala. Bir gün ATM’de para çekerken Left For Dead t-shirtlu birini görmüştüm, o olabilir belki, çalıyorsa eğer :)) Metal sahnesi ve DIY hardcore sahnesi arasındaki farklara dumur oluyorum bazen. Metal scene’inde herşey çok fazla iyi organize. Ilk bakışta bu iyi birşey gibi görünse de bir de madalyonun diğer yüzü var. Herşey çok fazla pro-mentalitede olunca, insan neden rockstar kavramı var hiç merak etmiyor doğrusu. Bu beni rahatsız eden şeylerden sadece bir tanesi metal scenede.
 
– Son sözlerini alalım, buralardan bir isteğin var mı?
 
U.: Umarım Taphos ile oraya gelip çalarız. Kesin çok eğlenceli olur. Lifelock kayıttaymış, çıkınca onu isterim :)) Röportaj ve gruba ilginiz
için çok teşekkürler!
 
Bu arada grubun merch rünleri o karanlık Incantation / Demigod atmosferini sevenler için biçilmiş kaftan, bir göz atın derim.Taphos’a ve ürünlerine nereden ulaşırım diyenler için;
 
Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.