KISA KISA… 2012’de kulağıma takılanlar…

882
0
Paylaş:

Sıcaktan mıdır nedir artık yazmaktan o kadar gına geldi ki, yılın en iyilerine aday kimi albümler ortamlara düşmesine karşın hiç öyle uzun güzellemeler yazasım yok. Dolayısıyla bu yıl çıkan albümlerden dikkatime batanlardan kısa bir özet geçeceğim bu seferlik, belki gözünüzden kaçan vardır, işinize yarar. Bi’ blog yazarının bile ara sıra kendisini şımartmaya hakkı vardır di mi ama yahu! Buyrun, siz başlayın ben üstüme rahat birşeyler giyip geliyorum;

Tim Barry – 40 Miler… Avail’i bilir misiniz emeklibaletlerim? Hani şu taa mIRC zamanlarında, henüz Mp3’ler Ftp’lerden indirilirken, listelerin hep en başında A harfinde olduğu için indirip sonra sildiğiniz punk grubu var ya, hah işte onun solisti Tim Barry bir süredir solo kariyeriyle döktürüyor. Tıpkı Chuck Ragan gibi ama ondan daha farklı bir tonda Folk/Country icra eden Barry’nin yepyeni albümü “40 Miler”, baştan sonra bir müzik ziyafeti. Özellikle son yıllarda artık iyice bir gelenek hale gelen “Punk grubu solistinin Indie/Country/Folk kariyerine girişmesi” trendinin Chuck Ragan ile birlikte en iyi örneklerinden biri bu, kayıtsız kalmayın.

Hot Water Music – Exister… Kariyerine “sarhoş vokalli Emo Punk” grubu olarak başlayıp, yeraltındaki fanlarının bağlılığıyla bir efsane haline gelen; yavaşça ve sinsice safkan bir Punk Rock grubuna evrilen Hot Water Music, oldukça uzun bir aradan sonra çıkardığı yepyeni albümü “Exister” ile resmen yıllara meydan okuyor.Tertemiz bir sound ve eski albümlere oranla çok daha kolay dinlenebilir bestelerle karşımıza çıkan grup, hem Epitaph Records dönemini hem de öncesini andıran oldukça duygu dolu şarkılarla döşemiş “Exister”ı. Doğru kartlara oynanırsa gruba dünya çapında başarı kazandırabilecek “State Of Grace”, “Drag My Body” gibi hitlerin yanı sıra, açılışta yer alan “Mainline” ve kapanışa sakladıkları “Paid In Full” gibi şarkılarla da parıldıyor HWM, resmen boş şarkı yok albümde. Solo kariyeriyle de önemli bir müzik adamı olarak anılan vokalist Chuck Ragan’in vokalleri her zamankinden daha güçlü. Grubun dağılmadan önceki son stüdyo albümleri 2004 tarihli “The New What Next”de içine girdiği karamsar ve durgun havadan sıyrılmış, olabildiğince enerjik ve kendine güvenen bir HWM var karşımızda… Yılın en iyilerinden.

Tragedy – Darker Days Ahead… Şunu bilin ki prensim, bugün dünyada “Neocrust”, “Dark Hardcore” gibi “abuk subuk” alt türler varsa bunun sorumluları bu grubun elemanları. 90’larda “His Hero Is Gone” ile, 2000’lerde “Tragedy” ile yeraltı HC/Punk dünyasında sayısız grubu etkilediler; hep müzikal anlamda tıkanmanın başladığı yıllarda yepyeni taptaze işlerle çıkıp tıkanan kanalları açtılar. Özellikle ilk iki albümleri “Tragedy” ve “Vengeance” bugün artık bırakalım HC/Punk ortamlarını, geç de olsa Decibel gibi prestijli metal dergilerinde bile artık birer klasik olarak anılıyor. Bunun gazıyla olsa gerek, üçüncü albümleri “Nerve Damage”den altı yıl sonra yepyeni bir albümle karşımızdalar. Albümlerini kendi firmalarından dağıtan, turnelerini kendi imkanlarıyla tamamen “kendin yap” felsefesiyle hazırlayan Tragedy, bu sefer ilk projeleri His Hero Is Gone’ı yaratan müzikal formlara saygı duruşu niteliğinde bir esere imza atmış. Dolayısıyla ilk iki albüme göre daha düşük ve orta tempolu; Amebix’den G Anx’e yeraltının diplerinde yeralan bir çok etkiyi yeniye evrilmeden, daha kökten bir bakışla işleyen “Darker Days Ahead”, bir nevi His Hero Is Gone ile Tragedy’nin hibridi. Özellikle ilk altı şarkının çok çok başarılı olduğunu ifade etmek zorundayım. Ardı ardına kulakta patlayan The Grim Infinite, The Feeding Hour ve Wail Of Sirens’a dikkat. “Karanlık” ve “kararlı” işleri sevenler için. Grubu üçüncü ve en “melodikli” albümleri Nerve Damage ile tanıyanlar uzak dursun, çarpar.

Protest – The Corruption Code… Thrash revivalda en sevmediğim şey herkesin sadece HC/Thrash gruplarını ya da Thrash’in ilk dönemindeki çiğ Punk-Petal soundunu taklit etmesi. Yahu bu türün çok kral bir ikinci dönemi de var. Aha işte Protest de onlardan biri değil ( feyk attım hahaha ). Protest, işin merkezinde Thrash yapıyor ama ilginç bir şekilde Crust, Grind, Death ve yer yer neredeyse modern metale kaçan groovy şarkılar arka arkaya aynı soundun içine yedirilmiş. Bir nevi Crossover Metal geçidi. Sonlara doğru “filler”larla ve komik popsy bir iki nakaratla artık baysa da, oldukça akılda kalıcı bir ilk yarıyla bir şans verilmeyi hak ediyor grup; neden bilmem beni sardı. Daha fazla bilgi için protestmetal.com ‘a kafa atın..

After The Fall & Caleb Lionheart – Split ep. Propagandhi worship grupları içerisinde sevdiğim az sayıda ekipten biri olan After The Fall, bu EP ile yine Fort Orange isimli şaheserdeki sounduna geri dönmüş, çok iyi iki şarkı ve bir de Descendents coverı var bu tarafta. Diğer grup Caleb Lionheart ise bir Pop&Punk grubu, beni pek açmadı, fazla laylay. ATF şarkılarına mutlaka göz atın, yeni albüm klas olacak gibi..

Phobia – Remnants Of Filth… Evet Crusty Grindcore’un metalik bünyelerden de destek gören gruplarından Phobia, tarihinin en iyi albümlerinden biriyle karşımızda doritospançolarım. Son bir iki üründeki can sıkıcı temiz sound denemeleri ve teknik atraksiyonlardan bıkılmış ve grup özüne dönmüş. Eh bunun üzerine çok başarılı ve vurucu şarkılar da eklenince 2012’nin sürprizlerinden biri çıkmış ortaya. Dinlemeyen bizden değildir.

Pennywise – All Or Nothing… Bu yakınlarda bir konser DVDsi yayınlanacak olan efsane grup IGNITE’ın sesiyle HC ortamlarında her daim kendine has yerini koruyan vokalisti Zoli, gitti Pennywise’ın artık neredeyse ikon olmuş vokalisti Jim Lindberg’in grubu terk etmesinin ardından onun yerine geçti. Şimdi hem fanlar hem de grup için çok zor bir durumdu bu çünkü Jim, etik anlamda janrının liderlerinden biriydi. Zoli ise harika sesine rağmen Alterno-metalin tavan yaptığı yıllarda “o kanala da mı kaysak hacı” diye Zoli Band’i kurarak Ignite’in yoluna taşlar döşemiş, güzelim grubu yavaşlatmıştı. Fakat sonuç klaslı oldu sayın uzaygemileri. Açıkçası bu kadar iyi bir hibrid ben de beklemiyordum ama bir hibrid ortaya çıkmasını beklemeyenler bu albüme el atmasın. Yani sadece Ignite ya da sadece Pennywise fanıysanız uzak durun bu albümden. Zira bütün şarkılar, bu iki grup BYO split series’de yeni bir denemeye girmiş ve tek grup olarak ortak bir ürün çıkarmış gibi tınlıyor. Stand Strong, Let Us Hear Your Voice, Tomorrow çok büyük şarkılar. Araya albümü yetiştiricez diye bir iki filler yerleştirmeselermiş, yılın tepesine oynarmış. Ama tam tersi yorumları da çok duyacaksınız, o yüzden önce bir dinleyin derim.

OFF! – Off… Her türde “Süpergrup” olur da, Punk’ta olmaz mı? Oldu işte; başını Circle Jerks ve Black Flag’den tanıdığımız Kevin Morris’in çektiği dört dede “punk”tan oluşan OFF!, 1982’de Hardcore/Punk nasıl çiğ, kısa, kirli, distorşınsız, hızlı ve sert icra ediliyorsa öyle müzik yapıyor. Burada modern olan hiçbir şeye yer yok, herşey tamamen eskisi gibi. Kökleri hatırlamak için birebir, ilaç gibi albüm. Hem retro da değil, bizzat o çağı yaratan adamlardan geliyor ürün. İlk albümleri de sayabileceğimiz “First Four EP’s” toplamasına da göz atın, o daha iyi..

MXPX – Plans Within Plans… E yaz geldi, bünye skate punk, pop punk ister. Geçen yıl yeraltından çıkan bir sürü iyi grupla pop punk oldukça iyi bir sene yaşamıştı ama türün eski lideri Blink 182’nin son derece vasat bir albümle geri dönmesi gözden kaçmadı. Dolayısıyla giderek sert distorşınlı riflerin artması, soundun metalleşmesi gibi detayları sevmeyenler için harika bir albümle Blink’in en yakın takipçisi MXPX alemlere dönüş yaptı. Gerçek anlamda eskiden olduğu gibi bu türü dinlemek istiyorsanız mutlaka el atın bu albüme, soundundan sözlerine kadar türün bu yılın en iyilerinden.

Electric Wizard – Legalise Drugs & Murder EP… E pop-punk’dan sonra bluesy sludge’lı doom iyi gider kolböreklerim. Adanın cadıları bu sefer biri muhteşem, diğeri ise oldukça uzun bir outrodan oluşan saçma sapan bir “soundscape”den ibaret iki şarkılık bir ep ile karşımızdalar. Açılış parçasına resmen aşık oldum ve yeni albümün de bu çizgide olmasını talep ediyorum. İyi günler.

Stick To Your Guns – Diamond… Hacı bu Beatdown Metalcore dedikleri nane beni feci baydı. Keza Post-hardcore da öyle. Engin Anadolu çöllerinde kulağımda Kyuss, limonatamı yudumlayıp ufka dalarak “Ne ekmek yedi Amerika’lı teenler Posthartkordan, melodikli düz vokalin inceliğinden be hacı” diye düşünürken bu albüm düştü ortama. Hatebreed kafası riflerle atıyorum bir Miss May I melodiklerinin kafa kafaya girdiği albüm resmen güzel lan, ben de şoktayım Neriman’cım, bi bardak daha koy limonatadan sana zahmet.. Özellikle bu tür gruplarda pek rastlanmayan muhalif yapıdaki sözler, etkili, vurucu nakaratlarla birleşince yılın dinlemeye değer ürünlerinden biri çıkmış. İki alt türün hibridi de ne o salak power chordların ne de kızsal ağlak vokallerin gereğinden fazla uzamamasına sebebiyet verdiğinden ürün çok dengeli olmuş. Alo, limonata?

Prong – Carved Into Stone… Tommy Victor şu alemdeki en aşmış gitaristlerden biri bana kalırsa. Sert müzikteki kalıpları terse çeviren ilk dönem alternatif metal jenerasyonunun en önemli gruplarından biri olan Prong, benim için hep yazış albümlerinde bile kayırılacak gruplardan biri. Fakat bu sefer buna hiç gerek kalmamış, çünkü Victor baba ve ekibi resmen özlenen Prong’un tüm elementlerini bir araya getirip harika bir Prong-revival albümüne imza atmışlar. İlk beş albümden hangisinin fanı olursanız olun bu albümü seveceksiniz. Ha yok ilk notadan itibaren bayarsanız hiç devam etmeyin, Prong tam bir “ya sev ya terk et” grubudur zira, arası yoktur.

Graf Orlock – Los Angeles EP… Dünyadan tımarhaneye dünyadan tımarhaneye, yeni Graf Orlock EP’si çıktı anacım! İlk ürünlerine ve remixlere göre daha çiğ ve vokalin önde olduğu bir sounda kayan Mathcore mühendisleri Graf’lar, son iki EP’dir hafif bir kendini tekrar sularına girdi desek yeridir. Ama kötü mü? Hayır, yine gideri var, yine dinlenir. Yine de başlamak için toptan “Doombox”a girişmenizi tavsiye ederim. Efsane “Destination” serisinin tamamı orada sizi bekliyor.

Creatures – Vesuvius… Bu yıl Creatures, Breach’in ilk dönemlerindeki derin, karanlık ve boğuk soundu Amerikan usulü “çöl kokulu” Noise Rock’la evlendirerek çok klaslı bir albüme imza attı ve kendisini takibe aldırdı. Eğer Unsane’in soundu size çok deneysel, Melvins çok emprovize geliyorsa; akşamları Hint masajı yaptırırken kara kara “ah ulan nerde Breach gibi gruplar nerdee” diye düşünüyorsanız, aradığınız grubu buldunuz pompalıtüfeklerim.

Cattle Decapitation – Monolith Of Humanity… Şekerim, bu sene güzel death metal yaptı. Asphyx, Cannibal Corpse, Six Feet Under derken son yıllardaki müzikal coşma türde doruklara ulaştı, resmen yıllar sonra bile hatırlanacak klasiklere imza atıldı. Tam herkes Oldschool’a koşuyor, selam veriyor derken Cattle, bol teknikli, bol takatukalı, bildiğin çocuk koroları, melodik vokallerle bezenmiş nakaratları olan acaip garip bir albümle geldi. Death metal, yıllarca içine cazdan kuş sesi vokaline kadar herşeyin sokulup artık tam dinleyicinin “e artık öze dönelim baba, koy ince belliye rakıyı” moduna girdiği bir kıvama gelmişken böyle bir şeyle çıkmak popo ister, basen ister orkinoslarım. Dolayısıyla bu albüme bir kulak verin. Çünkü sayesinde 2012, Marduk gelmese bile nu metal nakaratlı death metal şarkısı yapılan ilk yıl olarak tarihe geçecek çünkü.

Torche – Harmonicraft… Torche, müzik aleminde görüp görebileceğiniz en nevi şahsına münhasır gruplardan biri pembişlerim. “Indie-metal” diye tabir edilen, altyapısı sludge soslu modern endüstriyel tonlarla süslü, vokalleri ise poptan alternatif metale seken düz ve melodik yapıda bir iş icra ediyor abiler. Hipster tayfasının arada listelerine kattığı Mastodon, Baroness gibi grupların aksine çok aşırı teknik bir yapıları yok. Bugüne kadar yaptıkları her iş bir nevi yarım gibi gelmiştir bana. Ya fazla poptur, ya vokaller soundun üzerinde askı gibi durur, bir şekilde ısınamam. Fakat bu yılın sürprizlerinden “Harmonicraft”, tıpkı adı gibi gerçekten çok üstün bir işçilik ürünü. Grup en sonunda “sesi”yle “sound”unu barıştırmış ve ortaya gerçekten de çok sıradışı ve dinlerken insanı mutlu eden bir albüm çıkmış. Her tür müziksevere bu yıl “değişik bişiler” arayışında ilaç gibi gelecek, çiçek gibi bir albüm..

Black Breath – Sentenced To Life… Hepiniz bu albümü dinlemişsinizdir artık, her yerde yazıldı ama ben yine de yazmak istedim. Crustcore ve Death metalin Rock’n’roll’a bandırılmış hali, tüm ekstrem müzik tarihinde yapılmış en iyi “crossover” projelerinden biri Black Breath. Daha fazla bilgi veremiycem, git, indir, dinle, tapın. Yayınımız burada sona eriyor konsoloyunlarım benim. Bir sonraki “Kısa Kısa”ya kadar uzun kalın. Evet.

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.