Kuzey Fest 2022: Karadeniz Coşkusu Bir Başka

Paylaş:

Geçtiğimiz hafta gerçekleşen Rock Off 2022 sayesinde festival ruhunu uzun bir aradan sonra yeniden hissetmiştim. Tabii o duyguyu tekrar hatırlayınca dayanamadım ve Rock Off 2022’nin akabindeki Kuzey Fest’e de gitmek istedim. Hem bu sefer İstanbul’un dışına çıkacak, yollarda olacak, festival coşkusunu katmerleyecek ve daha önce bir türlü göremediğim Sinop’u görme şansına sahip olacaktım. O yüzden bu fırsatı değerlendirdim ve dolu dolu dört gün geçirdim.

Bu arada Kuzey Fest ile ilgili biraz bilgi vermem gerekirse, Moon Stage & Orfe Organizasyon iş birliği ile yapılan festival bu yıl ikinci defa düzenlendi. Geçtiğimiz yıl ilk defa yapılan festival gelenekselleşme yolunda ilerliyor diyebilirim. Aynı zamanda Karadeniz’in en büyük festivali olma özelliğine sahip Kuzey Fest, farklı türden müzisyenleri ve grupları bir araya getiren line-up’larıyla da dikkat çekiyor.

Açıkçası kendi açımdan Kuzey Fest’e katılmak istememin en önemli sebebi de alternatif isimlerle ana-akım isimleri harmanlayan kadrosuydu. Hayko Cepkin, Mor ve Ötesi, Manga, Ceza gibi isimlerin yanında Deniz Tekin, Melisa Karakurt, Pera gibi farklı kulvardaki isimleri izlemek hayli keyifli oldu.

Yalnız gün gün festivali değerlendirmeden önce Sinop seyircisine özellikle değinmek istiyorum.

Sinop’un Güzel İnsanları ve Diyojen’in Ruhu

Sinop, Türkiye’nin en kuzeyinde bulunan enfes bir şehir. Geçmişi oldukça eskiye dayanan bu şehir, antik çağın ünlü filozofu Diyojen’in de doğduğu yer. Dolayısıyla burada Diyojen’in ruhu dolanıyor ve temsilcisi olduğu kinizm felsefesinin izleri görülüyor. Kinizm; zenginlik, güç, şöhret gibi isteklerden arınıp her şeyden uzaklaşmayı ifade eden bir düşünce biçimi. Temelinde doğa sevgisi, hür irade, kendi kendine yetme ve özgürlük olan bu felsefe Sinop’ta gezinmeye devam ediyor.

Sanırım Sinop’un anket sonuçlarında Türkiye’nin en mutlu şehri olması da bundan ötürü. Bu yönden beni hayli şaşırtan Sinop, rahat ve güler yüzlü insanları ile beni kendisine bağladı. Açıkçası şehre adımımı attığım ilk andan itibaren kendimi Ege kasabasında gibi hissettim.

Bu nedenle festival boyunca da çok eğlendim. Özellikle Sinoplu gençlerin o festival coşkusunu görmek beni acayip mutlu etti. Sahneye çıkan herkese eşlik ettiler, orda olmanın tadını çıkardılar ve kavga gürültü olmadan eğlenmeyi bildiler. Sanki bu festival yıllardır orada yapılıyormuş gibi bir hava vardı. Gençlerin bu oturmuş davranış kalıbına da ayrıca mutlu oldum, o özgür ve heyecanlı ortama şapka çıkardım.

Ancak festival süresince bazı aksaklıkların olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Sinop; doğasıyla, tarihiyle, insanıyla harika bir şehir ama ulaşımı biraz zorlayıcı. Basın ekibi ve sanatçılar olarak bu zorluktan nasibimizi aldık diyebilirim. Tabii bunda havayolu firmalarının da etkisi var, çünkü şehre uçuşlar sınırlı. O yüzden çoğu grup ve ekip festival alanına civar illerden aktarma yaparak gelebildi. Bu durum da haliyle bazı sarkmalara yol açtı. Fakat festivale katılım gösteren kalabalığın enerjisi o kadar yüksekti ki bunlara pek aldırış etmedi.

Ama organizasyonun aksamadan ilerleyebilmesi, çalışan ekiplerin koordinasyonu ve festivalin kalitesi açısından önümüzdeki yıllarda bu ulaşım sorununun mutlaka çözülmesi gerekiyor. Bu vurguyu da yaptıktan sonra gün gün olan bitene bakalım:

1. Gün: Hayko Cepkin Farkı

Maalesef festivalin ilk gününde yukarda bahsettiğim ulaşım sorununu yaşadık ve alana Samsun’dan aktarma yaparak ulaştık. İlk günün line-up’ında Gazapizm, Deniz Tekin, Melisa Karakurt gibi izlemek istediğim isimler vardı. Melisa Karakurt ve Deniz Tekin sahneye erken çıktığı için onlara yetişemedik, Gazapizm de uçuş sorunu nedeniyle festivale katılamadı. Açıkçası Gazapizm’i sahnede izlemeyi çok istiyordum ama olmadı. Artık başka bir sahnesini izleyeceğim.

Festival alanına ulaştığımda dikkatimi çeken ilk şey alandaki kalabalıktı. Yol boyu uzanan bir insan seline tanıklık ettiğimi söyleyebilirim. Zaten organizasyon tarafından yapılan açıklamaya göre de festivale 60.000 kişilik bir katılım gerçekleşmiş. Uzun süredir böylesi bir kalabalık içerisinde bulunmadığım için de ister istemez heyecanlandım. Evet, Rock Off ile birlikte festival ortamlarına geri döndüm ama burdaki kalabalık başka bir düzeydeydi.

Tabii ilk günü kapatan ismin Hayko Cepkin olması da heyecanımı katladı. Uzun süredir Hayko’yu sahnede izlemiyordum, böylesi bir kalabalıkla yaşanabilecekleri de tahmin ediyordum. Konser öncesinde Hayko’nun gitaristi Özgür Özkan’ı (Soul Sacrifice, Killing) karavanları önünde yakalamam da iyi oldu. Konser önünde güzel bir muhabbet döndü, iyice havaya girdim.

Hayko sahneye çıktığında ise Sinop yıkıma hazırdı. Alandaki insan seli Hayko ismini hep bir ağızdan bağırıyordu ve istediklerini de aldılar. Hayko hitleri ile dolu bir setlist ile karşılarındaydı. Fitili ateşledi, ortalığı yangın yerine döndürdü.

Ben bu konseri arkada olup biteni görmek için özellikle backstage’den takip etmek istemiştim. Konseri izlerken de Hayko’nun işin prodüksiyon kısmına ne kadar önem verdiğini bir kere daha gördüm. Lazerler, havai fişekler, dumanlar, dansçılar… Doğrusu Hayko sahneyi bir gösteri alanına çevirmeyi çok iyi biliyor. Sadece işitsel değil, görsel bir şov da sunuyor. Ayrıca gerçekten harika bir ekibi var ve herkes işini en iyi şekilde yapmaya çalışıyor. Kimseye de zorluk çıkarmıyorlar, bunun da altını çizmek isterim. O yüzden ekibindeki herkese ayrı ayrı teşekkür etmek lazım.

2. Gün: Fatma Turgut ve Manga’yla Devam

Hayko’nun ilk günkü performansından sonra ikinci gün benim için merak konusuydu. Açıkçası ilk günkü yorgunluk da kendisini gösterdi. O yüzden sabah toparlanamadık, gündüzü de dinlenerek geçirmek istedik. Tabii denize girme planı da yalan oldu. 

Alana da geç gittik, biz gittiğimizde Selçuk Balcı sahnedeydi. Sonrasında da yayımladığı diss şarkılarıyla ses getiren ve kendisine ait bir kitle yaratan rapçi Patron sahneye çıktı. Patron’un enerjisi de gayet iyiydi, kalabalığı etkilemeyi bildi.

Sonrasında ise Fatma Turgut sahneye çıktı. Fakat Fatma Turgut sahneye çıkmadan önce ekibiyle bir araya gelmeyi özellikle istedim. Fatma’nın gitaristi Barış Ertunç’u (Üçnoktabir, Malt) da yakalamışken görmek istiyordum. Barış ile ne zaman bir araya gelsek şahane bir müzik ve Star Wars muhabbeti dönüyor, ondan kaçırmak istemedim. Bas gitarist Gürkan Bozacı ve davulcu Ozan İnam da bize katılınca keyfim iyice yerine geldi.

Bu arada şunu da belirteyim, Fatma Turgut ve ekibi de festivale aktarma yaparak gelmek zorunda kaldı. Hatta Barış oldukça yorgun olduklarını ifade etti ve soundcheck için de pek zamanları kalmadığını belirtti. Ama yaşadıkları aksaklıklara rağmen sahnedeki enerjileri gayet iyiydi ve iyi bir performans çıkardılar.

İkinci günün kapanışını ise Manga yaptı. Doğrusunu söylemek gerekirse Manga’nın debut albümünü severim. Hatta zamanında Korn, Linkin Park, Limp Bizkit gibi grupların patlattığı nu-metal türünü de iyi lokalize ettiklerini ve iyi bir dalga yakaladıklarını düşünürüm. Ama sonrasında gittikleri yolun ilgimi çekmediğini ve gruba da dinleyici olarak uzaklaştığımı söylemeliyim.

Yine de grubu canlı olarak izlemeyi istedim. Fakat bu yazıda değinmek istediğim bir konu yaşandı. Bir grup ya da müzisyen backstage’de kendi düzeninden ötürü “all access” girişi olmasına rağmen basın mensuplarını veya başkalarını istemiyor olabilir. Buna saygı duyarım ancak grubun frontman’i Ferman Akgül’ün konser ortasında sahne önündeki aksı dikkatim dağılıyor, odaklanamıyorum diyerek boşalttırmasına anlam veremedim. O yüzden basın ekibi olarak bu konserin yarısını izleyemediğimizi vurgulamak isterim.

3. Gün: Deniz Üstü Köpürür

Festivalin üçüncü gününe geldiğimizde önce denize girmemiz gerektiği konusunda hemfikirdik. O nedenle planlarımızı da ona göre yaptık. Öğleden sonra bir beach’e gittik ve burada birkaç saat geçirdik. Ne yalan söyleyeyim, Sinop’un denizini de çok sevdim.

Deniz faslını kapadıktan ve otele uğrayıp üzerimizi değiştirdikten sonra da alana doğru hareket ettik. Alana ulaştığımızda sevgili Kazım Koyuncu’nun kardeşi Niyazi Koyuncu sahnedeydi. Bu arada Niyazi Koyuncu’nun festivale otostop ile geldiğini belirteyim. Sahneye geç kalmamak için sosyal medya desteği ile yardım istemiş ve bulduğu bir araçla festival alanına gelmiş. Bunu duyunca “vay be, Woodstock ruhu yaşıyor” dedim. 

Niyazi Koyuncu sonrasında ise dinlemekten her zaman keyif aldığım Yeni Türkü sahneye çıktı. Kendi adıma bu performansı da backstage’den izlemeyi istedim. Sağolsun, çok uzun süredir roadie’leri olan “Cız” da bize bu konuda yardımcı oldu. Konseri beraber izledik ve Yeni Türkü’yü ne kadar sevdiğimi bir kez daha anladım. Ayrıca Cız’ı da çok sevdim, konser sonrası için de sözleştmiştik. 90’lar Beyoğlu anılarını dinleyecektim ama fırsat olmadı. Artık başka zaman.

Yeni Türkü’den sonra sırayla Sagopa Kajmer ve Pinhani sahne aldı. Sagopa’nın ne kadar sevildiğini de bizzat görmüş oldum. Ayrı bir kitlesi var, onun için yanıp tutuşuyorlar. Keza Pinhani için de benzer şeyler geçerli. Pinhani ile birlikte sahne alan gitarist Akın Eldes’i izlemek de büyük bir keyif verdi. Akın ağabeyin gitar tonunu duymak bile yetiyor, gitar zaten ağlıyor. 

4. Gün: Rhyme’larım Can Yakabilir Ha, Pardon Ya, Ey Bi’ Mini Microphone

Son güne girerken kafamda sadece Ceza vardı. Ceza’yı sahnede izlemenin keyfini doyasıya yaşamak ve kafiyelerinin tadına varmak istiyordum. Ceza’nın üstüne de Mor ve Ötesi izleyecektik, e daha ne olsun? O nedenle planımı da ona göre yapıyordum. Fakat festivalin basın danışmanı Gizem Ertürk dostumuz bize Pera’yı övüp duruyordu. Pera aşağı, Pera yukarı olduk. Ondan ötürü Pera’yı da izledik, iyi ki de izledik.

Doğrusu ben Pera’yı ilk defa canlı izledim, ilk andan itibaren de sahne enerjilerine hayran kaldım. Dikkatimi en çok çeken şey ise performansları esnasındaki sound oldu. Ses çok iyiydi, gitarlar da cayır cayır geliyordu. Zaten sonrasında ekiple de tanıştık, bayağı muhabbet ettik.

Pera sonrasında sahneye sözünü sakınmayan “rapstar” Ceza çıktı. Sahne önünden tüm performansını baştan sona izledim ve Ceza’nın neden başka bir seviyede olduğunu bir kere daha anladım. Kalabalığı direkt avucunun içine aldı. Tüm hitlerini söyledi, Denizci, Suspus, Yerli Plaka, Holocaust patladı, tüm vezinler hep bir ağızdan söylendi. Ayrıca bir rapçi olarak Ceza’nın sahneye gitar, bas ve davul ile çıkması da çok kıymetli. Altyapı ağırlıklı bir müzik yapmasına rağmen canlı enstrümanları da önemsiyor. Bu da sahnedeyken müziğine ayrı bir boyut katıyor.

Ceza ortamı ateşledikten sonra sırada Mor ve Ötesi vardı. Tabii festivalin kapanışını yapacak olmaları da önemli bir ayrıntıydı. Doğrusu ben son albümleri Sirenler’e müzikal olarak uzağım, aynı zamanda eskisi gibi hit beste yazamadıklarını da düşünüyorum. Ancak Mor ve Ötesi’nin sahnedeki sound’u gerçekten çok iyiydi. Konseri yeni albümlerinden Forsa ile açtılar ama yeni albüm yerine eski şarkılarının ağırlıklı olduğu bir setlist çaldılar. Bir de Kerem Özyeğen hakikaten çok iyi bir müzisyen. Kerem’in gitarını canlı duymak ayrı bir zevk. Festivali temiz bir şekilde kapattıklarını söyleyebilirim.

Sonuç olarak Kuzey Fest yaşanılan bazı aksiliklere ve sahne sarkmalarına rağmen gayet güzel geçti. Festivale katılan gençlerin de keyfi yerindeydi. Bu arada bize alanda yardımcı olan arkadaşlara da ayrı bir teşekkür. Yüksek enerjileri, güler yüzleri ile içimizi ısıttılar. Seneye daha iyi şartlarda tekrar görüşmek üzere Kuzey Fest, peki şimdi sırada ne var? 

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.