MICHAEL SCHENKER GROUP – 19.05.2013 – Garaj Istanbul, Türkiye

Paylaş:

Intro

1970’ler hard rock’ının 1980’ler hard rock’ına evrimini bana göre Schenker soyadlı iki Alman birader sağlamıştır. Çok basit bir biçimde anlatayım. Hani şu aşağıdaki şey var ya, o 1970’ler hard rock’ı. Böyle sıcak, bluesy, GIPRAK, kıvırtkan, YİYİŞGEN vs…

[youtube id=”MxfwEg2iaCs” width=”620″ height=”360″]

Bu da 80’ler hard rock’ı. Daha direkt, daha katı, daha melodik, daha soğuk, fakat hala YİYİŞGEN.

[youtube id=”yaKkFz7G6rk” width=”620″ height=”360″]

İkisi de hard rock. Ama ikincisini alıp pop şarkısı haline getirebilirsin. İlkini zor.

Bu değişimin bana göre mimarı Rudolf (ülkemizde PEYAMİ’ye denk gelen bir isim) Schenker isimli büyük kardeştir. Burnu akan, soluk İngiliz’lerin elin pamuk tarlası siyahlarını örnek alıp YİYİŞGEN riff’ler yazmaya çalışmasına karşılık, bu abimiz Alman Soğukkanlılığı ile yaklaşmıştır bu müziğe. Abba pop’ta ne yaptıysa, bu herif de Scorpions ile hard rock için aynısını yapmıştır. Ha tabi Almanlar zaten BAŞSAPIK olduğu için, hard rock’ın en önemli öğesi olan YİYİŞGENLİK de kaybolmamış, sadece başka bir formata uzanmıştır.

Bunun biraderi olan Michael ise, bu tarz müziğin en klasik figürü olan GİTAR KAHRAMANLIĞI mevzusuna yakışıklılığı, düzgün tipliliği getirmiştir. Şimdi düşünün, hard rock denildiğinde bu herif ortaya çıkana dek akla gelen gitar hero’lar aha bunlar:

Jimmy-Page

Ritchie-Blackmore

wolfgang

paul-kossoff

mick-ronson

HEPSİ AT HIRSIZI!!!

Ve sonra böyle 18’lik bir herif ortaya çıkıyor, hem tekniği, hem hızı, hem enerjisi, hem vokal yazar gibi solo yazması, hem de ŞEKLİYLE bu adamların hepsini tokatlıyor:

Michael Schenker with UFO

Durum vaziyet böyle olunca herifi gruplarına katan İngiliz hırbo-rock grubu UFO, fotolarda, hatta albüm kapaklarında bile paso bizimkini ön plana çıkarıyor:

ufo_74-paul

UFO-Lights-Out

(Bu kapakta arkada Michael Schenker soyunuyor, solist Phil Mogg da Schenker sayesinde ekmek yemeyi düşünüp öne geçmiş)

Böylelikle lead gitaristlik olayına da hem yetenek, hem de şekil bakımından yeni bir standart geliyor. Eski gitaristler bu herifin enerjisi ile başa çıkamıyorlar, e şekliyle zaten başa çıkmaları mümkün değil. Kendi jenerasyonu ve daha sonraki jenerasyonlar için bir standart halini alıyor Schenker, tarzıyla Adrian Smith’ten Randy Rhoads’a herkesi, şekliyle de KK Downing’den Jeff Hannemann’a bir sürü insanı etkiliyor.  Kısacası bu Schenker’lerin anası bunlara küçükken ne yedirdiyse artık, herifler olmuş size birer yetenek azmanı.

Diğer yandan hem gariban hem de genç olmasından dolayı, Michael Schenker sırtına yüklenen bu “gitar kahramanı” rolünü kavrayamıyor, taşıyamıyor ve kısa sürede tökezliyor. Böylelikle geliyor alkolizm, uyuşturucu, haşhaş, TATAK, pizza, kendine uydurulan rolden dışarı çıkmak için denenen her türlü yol (solo projesinde bile solistin ardına saklanma, saçma sapan imaj denemeleri, grup elemanlarıyla, eşiyle dostuyla olan KEPAZELİKLERİ). E bu tarz müzikte depresiflikten de ekmek yenmiyor, neticede herif büyük yeteneğine ve müziğe yaptığı inanılmaz katkılara rağmen bir türlü müzik sektöründe yerini bulamıyor. Michael Schenker’in TALİHSİZLİKLERİNDEN daha önceden bu yazıda uzun uzun bahsetmiştim, merak ediyorsanız göz atın: https://www.paslanmazkalem.com/eline-gitar-yakisan-adamlar-bolum-4-flying-v-seven-cinsel-sapiklar

Verse

Michael Schenker’in ülkemizi ilk ziyareti 2006’da olmuştu (“hayır, Scorpions’la 90’larda gelmişti ZAAA”diyenler olacaktır, ben bir iki parçalık çalmaya değil, komple konser vermeye gelmesini kastettim, sayenizde bu parantezi de işgal ettim).

O dönem, Schenker’in hayatındaki en karışık dönemdi. Alkolün dibine vurmuş, sonucunda karısı bunu terk etmiş, terk ederken o meşhur gitarlarını alıp götürmüş, Wah pedalını bile dikiş kutusu haline getirmişti. Bunları da Schenker’in MS Frontpage’de kendi hazırladığı sitesinden gün be gün karısı ile olan boşanma davası yazışmalarını yayınlaması, eşi dostu “dur Maykıl yapma” derken dinlememesi, sonunda kepazeliğin dibine vurup hepten alkolik olması takip etmişti.

legends_of_rock_2

Zamanının en çok imrenilen hard rock gitaristi, alkol kullanımı ve depresyon neticesinde tanınmayacak bir hale gelmişti. Deli gibi kilo almış, şekilli giyimini bırakıp pazara gider gibi giyinmeye başlamış, en kötüsü de gitar çalma kabiliyetini yitirmişti.

[youtube id=”_vmo_ePVGGI” width=”620″ height=”360″]

Muhtemelen o zaman konserde izleyenler “ulan bu adam ne olmuş, bi daha da gelip izleyen ne olsun” demişlerdir. Ancak aradan geçen 7 sene Michael Schenker’i tekrar hayata döndürdü. Önce ağabeyi Rudolf ve eşi-dostunun desteği ile alkol tedavisi gördü, alkolü tamamen bıraktı. Daha sonra tekrar adam akıllı bir kadro toparlayarak düzgün bir şeyler üretmeye başladı. En önemlisi de, herif resmen kendi gibi çalmayı baştan öğrendi!

Chorus

Bu sene Michael Schenker konseri düzenleneceğini duyduğumda feci sevindim zira en sevdiğim gitariste (Adrian Smith) en büyük ilham kaynağı olan adamdır. Şahsen “gitar virtüözü” olayını sevmem, kusma raddesinde sıkılırım. Steve Vai izlerken de, Paul Gilbert izlerken de, Eren Kömürlü izlerken de bu değişmez. Ama söz konusu olan bir virtüöz değildi, hard rock’ın tarihiydi, daha da güzeli, bu adamı 2006’daki gibi cansız değil, canlı ve formunda izleme şansım olacaktı.

Buna ek olarak, Schenker’in yanında getireceği elemanlar da enteresandı: Basta Scorpions’ın klasik basçısı Francis Buchholz, davulda yine Scorpions’ın meşhur sapığı (bütün o sapık liriklerin mimarı) Herman Rarebell, vokalde de Rainbow, Malmsteen, Tank gibilerle çalışmış, en önemlisi de Bruce Dickinson’ın ayrılığından sonra Maiden’a alınması düşünülmüş olan Doogie White. Herifler Schenker’in kariyerinden seçmelere ek olarak birkaç da Scorpions klasiği çalıyorlardı, kısacası olay bir nevi “tek seferlik tarih gösterisi”ydi.

Konser günü saat 6 sularında Garaj İstanbul’a vardım. Burası benim İstanbul’daki en sevdiğim konser mekanı. Yani tamam, zaten adam akıllı büyük bir konser mekanı yok da, tahminen 800 kişi falan sığabilecek olan bu mekan bence en iyisi. Şu ana dek burada izlediğim tüm konserlerde ses harikaydı (ki Shellac, Faust, Radio Moscow, Pelican, Michael Gira gibi birbirinden çok farklı isimlerden bahsediyorum). Sahne yüksekliği bu tip mekan için ideal. Kısacası 500 kişi toplayabilecek bir grubu izleyebileceğiniz en güzel yer bence Garaj İstanbul, bir nevi bu ülkenin Knitting Factory’si.

İçeri girdiğimde grup henüz soundcheck yapmaya başlamamıştı, Michael Schenker mekanda dolanıp muhabbet ediyordu. Herif acayip bir diyete girmiş ve vücudunun resmen yarısını eritmiş. Bunda muhtemelen çekik gözlü yeni eşinin de katkısı var (gitarlarını alıp kaçan da gene uzak doğuluydu, Robert De Niro’nun siyahi hatun takıntısı gibi bir şey herhalde). Diğer yandan İskoç yiğidi Doogie White da göbeğine göbek eklemiş, “çok mu rakı-hamsi yapıyor acaba?” diye düşünmeden edemedim. Bu arada süper bir şeye de tanık oldum, eleman vokal için soundcheck yaparken ‘Hallowed Be Thy Name’i söyledi. Hani hep konuşulur ya, “Blaze yerine Doogie White alınsaydı ne olurdu?” diye. Muhtemelen grupta şu an Bruce yoktu çünkü Doogie White ‘Hallowed’u adeta YAPIŞTIRDI.

Bu esnada biz de Çağlar ile sahneden en uzak noktada bulunan VIP balkonuna çökmüş, gölgelerin içinde Michael Schenker’in kariyer kepazelikleri ile ilgili muhabbet çeviriyorduk. Tam “herif aldattığı için karısı gitarlarını alıp gitti” vs. “karısı herifin alkolikliğine dayanamadı” iddialaşması yaparken Şehnaz geldi, tam aşağımızda dikilen sarışın arkadaşın Michael Schenker’in oğlu olduğunu belirtti. “Yahu bu adamın karısı YUKİKİ MUKİKİ değil miydi, bu çocuk normal ALAMAN olmuş?” diye sordum, meğerse bizim Maykıl daha önceden de birkaç kez daha evlenmiş, soyunu olabildiğince fazla ırkla karıştırarak dünyanın her yanına KEPAZE nesiller yaratmaya kendini adamış. Eleman, kullanmakta olduğumuz çeşitli ortak kelimelerden (“alkol”, “gitar”, “pezevenk” vb) yola çıkarak neden bahsettiğimizi anlamış olacak ki, başını önüne eğerek uzaklaştı. “Herhalde okulda babası kumarbaz olarak bilinen çocuklar gibi hissetti yavrucak” dedim, bizimkiler espri yaptığımı zannedip güldüler. Zevzek biri olarak yaşamak zor, hüzünlü anlarınızda bile insanlara komik gelebiliyorsunuz.

Neyse grup soundcheck’i bitirdi, başladık beklemeye. Kapı önünde bol miktarda sigara içildi, bol miktarda iş muhabbeti yapıldı. Saat 9 civarında grup intro mintro olmadan sahneye daldı. Arka arkaya Michael’ın yazımında katkısının bulunduğu Scorpions klasikleri ‘Lovedrive’ ve ‘Another Piece Of Meat’ ile konsere girdiler. Enteresan biçimde izleyicimiz beni bir kez daha şaşırttı. İsmi “Michael Schenker Group” olan bir grubun konserinde neden sürü psikolojisi ile solistin önüne yığılırsınız ki? Olayın asıl kahramanı sahnenin sağında yüzünden eksik olmayan gülümsemesiyle soloları tabiri caizse döşerken?

msg-garajistanbul

Konser boyunca Michael seyirciler ile neredeyse kesintisiz göz teması kurdu. Herifin yüzünde ve bakışlarında hayvanlarınkini andıran bir tür saflık var. Sahnede kimseye tepeden bakmadı, kendini hiçbir şekilde öne çıkarmaya çalışmadı, sadece gülümseyerek kusursuz biçimde parçalarını çaldı, sololarını attı, coşkusunu insanlarla paylaştı. Rock müzikte bir miktar pozculuk vardır, olmalıdır da, bu herifte ise resmen hiçbir şey yok. Bu nedenle bu adamın omuzlarına yüklenen o sorumluluğu neden karşılayamadığını, beklentilere neden cevap veremediğini ve kafayı yediğini anlıyorsunuz: Schenker zihninde hala 16 yaşında, hala çocuk.

[youtube id=”qQ_SqtBEMjU” width=”620″ height=”360″]

Konser MSG klasikleri ile devam etti ve göbeği yayıp iyice geyiğe bağlayan solist Doogie White yeni bir parça çalacaklarını söyledi. ‘Horizons’ adını taşıyan bu parça epey hızlı bir Teutonic Metal parçası. Aralık ayında çıkacak olan albümde olacakmış – ancak albümde Bucchols ve Rarebell olacak mı orası belirsiz.

Bu fasıl da geçildikten sonra grup UFO klasiklerine girdi. ‘Too Hot To Handle’, ‘Only You Can Rock Me’, ‘Let It Roll’, ‘Shoot Shoot’ arka arkaya sevenleri mest etti. Enteresan olan, epey genç izleyicilerin bu şarkılara birebir eşlik etmesiydi. Son olarak grup ‘Lights Out’a ve enfes Schenker sololarına dalarak konseri bitirdi.

msg-garajistanbul2

Çok kısa bir aradan sonra grup sahneye geri geldi ve bir diğer Scorpions klasiği olan ‘Holiday’e, ardından da ‘Rock You Like A Hurricane’e girdi. Yazımında Michael’ın hiçbir katkısının olmadığı bu parçalar muhtemelen (muhtemelen değil, kesinlikle) Rarebell ve Bucchols’un varlıkları nedeniyle çalındı. Bu parçalarda Michael’ın abisinin bölümlerini çaldığı ve soloları Wayne Findlay ve Daymbeg özentisi gitarına bıraktığını belirtmeliyim. ‘Holiday’in ortasındaki gaz bölümün es geçildiği bu versiyonu ben sevmiyorum ama sanırım kızlar da bu halini seviyorlar… ciddi bir problem yok.

msg-garajistanbul3

Konserin zirvesi ise Schenker’in birkaç dakika durmadan solo döşediği UFO klasiği ‘RockBottom’dı. Bu parça bu tür müziğin yapıtaşlarından birisi ve yaratıcısı tarafından bu kadar iyi çalındığını görmek bence bilet ücretini tek başına karşıladı da arttı bile.

İkinci bise ‘Blackout’ ile girdiler, soloyu gene bu Daymbeg çakması eleman çaldı. Ardından çalınması farz tek bir parça kalmıştı zaten, ona daldılar. Yani ‘DoctorDoctor’a (Türkiye’de ‘DohturDohtur’). O an bir şey dikkatimi çekti. Bu ülkede Maiden konserine binlerce adam geliyor, Maiden her konserden önce bu şarkıyı intro olarak çalıyor, herkes bu parçanın gitar melodisine “oooooğğğ hooğoğoooğğğğğ hooooğğ hoohoohoooooğğğ” diye ezberden eşlik ediyor. Ancak bu melodiyi yazan adam konsere gelip aslını çaldığında 250 kişi anca geliyor. Şaka mı bu? Her şeyi geçtim, hadi bunlar Maiden fanı, peki bu ülkede tonla hard rock, heli metal grubu var, en azından ben tanıdıklarım arasından kimseyi göremedim konserde. Neden göremedim? Hepinizin anneannesi mi öldü o gün? Hani normalde başka ülkede olsa gitaristlerin Schenker’in önüne dizilip pür dikkat herifin çalışını izlemesini beklersin, bu ülkedeki adam kendini Schenker’den üstün görüyor. Herif kendini bir dönem rezil etti ya, bizimkilerin gerisine düştü. Abi siz niye bu kadar salaksınız, neden bu kadar kırosunuz yahu?

msg-garajistanbul4

Kısacası doğal ve içten bir performansla çıktı Michael Schenker karşımıza. Scorpions elemanları ve Doogie White benim için işin süsüydü, sahnedeki asıl tarihi kahraman Schenker’in kendisiydi. Bundan 200 sene önce olsa Schenker’in muadili, adı efsanelere geçmiş bir savaş kahramanı, bir şövalye falan olurdu, insanlar görmek için birbirlerini ezerlerdi. Bugün ise onu bu kadar yakından görecek kadar şanslıyız. Tabii yediğini-içtiğini bilecek kadar da şanssızız, zira biz kahramanlarımızı yenilmez, üstün görmek istiyoruz, zaaflı insanlar olarak değil. Gerçi niye ben kendimi dahil ediyorsam bu işe, benim için bunları bilmem müzisyene kendimi daha da yakın hissetmemi sağlıyor. Michael Schenker ile ilgili o parodi yazısını yazdım da ne oldu, gittim gene herifi en önden, hayranlıkla izledim.

Ne demişler? “Hayaller içinde yaşayan, boklar içinde ölür”. İdolleştirmeyin kardeşim şu adamları. İnsan bunlar, yeteneklerine insan olarak hayran olun, sevecekseniz de idol gibi değil, yetenekli insanlar oldukları, güzel şeyler üretip bunları insanlarla paylaştıkları için sevin. Tabii problem insanların kişilik komplekslerini kendilerinden daha “güçlü” birilerini ya da bir şeyleri siper alarak gidermeye çalışması olunca… Mahallenin dayısını arkasına alıp artistlenmek, hayatındaki zavallılığı bir futbol takımının fanatikliği üzerinden kapatmaya çalışmak, ülkemizdeki pek sevdiğim tabir ile “başkasının şeyiyle gerdeğe girme” isteği.

Diğer yandan normalde konsere sırf kalabalık sevmediği için gitmeyen biri olarak ben neden bu konsere bu kadar istekli gittim onu da söyleyeyim. Geçtiğimiz günlerde Jeff Hanneman’ı kaybettiğimizde kafama dank etti: Son Sonisphere festivalinde sahne aldıklarında “lan ben bu adamların yeni albümlerini beğenmiyorum, konser izlemeyi de zaten sevmiyorum, dışarı çıkıp dolanayım bari” diyerek konseri izlemedim. Zamanında bana bir sürü şey katmış olan bu adamı canlı canlı, işini yaparken izlemek için son şansımı da böylece kaybettim. Ölümünü öğrendiğim gün kafamı duvarlara vurdum. “Keşke izleseydim” dedim, “sıkılsam da baysam da keşke izleseydim, en azından şahit olmuş olacaktım”. Çünkü tekrarı olmayacak.

Bu konseri kaçıranlar Michael Schenker’i bir daha göremeyecekler. Herif zaten yaşlı, zaten vücudunda alkolden, uyuşturucudan, antidepresandan dolayı tonla zarar var. Daha kaç sene bu şekilde çıkıp çalabilecek? Günün birinde kötü bir haber geldiğinde tarihin bir parçasına tanıklık edememiş olarak kalacaksınız, dönüşü de olmayacak. “Oradaydım, gördüm, izledim, tecrübe ettim” diyemeyeceksiniz. Bu hiç olmayacak.

Bunun dışındakiler geyik. Meşhur SAPKIN Herman Rarebell’in bir kız arkadaşımıza “sen tıpkı benim kızıma benziyosun o da sen yaşlarda, uyyy ne tatlısın sen öyle” dedikten bir süre sonra “omuzların masaj istiyor senin” diyerek masaja kalkışması, daha sonra Francis baba ile aralarında “…zwei Natasha…” diyerek bildiğiniz NATAŞA aradıklarını belirtmeleri, Scorpions’ın meşhur sapıklığına yaraşır bir duruş sergilemeleri falan filan.

Böyle bir konserden sonra gece nasıl bitti dersiniz? Evet, sadece Paslanmaz Kalem için değil, aynı zamanda National Geographic için de çalışıyorum arkadaşlar ve gecenin geri kalanında bazı vahşi hayvanları av peşindeyken, doğal ortamlarında pusuya yatarak görüntüleme şansım oldu. Normalde bunu burada değil, National Geographic’te paylaşırdım ama biraz siz de doğal yaşam öğrenin istedim.

national-geographic

national-geographic2

national-geographic3

Durumdan bihaber olan kurbanlar (sağda) vahşi hayvanın (solda) tacizlerinden bunalarak masadan kalktıklarında, vahşi hayvanların da üzülebildiğine, yıkılabildiğine, hatta bu üzüntü ile içeceğini-yiyeceğini bırakıp gidebileceğine şahit oldum. (Maalesef o kısmı çekemedik, diğer taraftan vahşi maymun sürüleri saldırıyordu)

Konserle ilgili olarak da Freebird Agency’den Onur’a ve Gökhan’a teşekkür eder, sevgilerimi sunarım.

msg-setlist

Konser fotoğrafları: Burcu Ergin (www.burcuergin.com)

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.