Rock Müzikte Kariyer Baltalayan KEPAZE Albümler! – Bölüm 4

1468
0
Paylaş:

Üçlemeleri sevmem. Tamam kardeşim, bir roman, film, ne bliym albümün devamını yapmak, biraz daha çok ekmek çıkarmak istiyorsun da. NEDEN 3??? Benim bildiğim doğada “ikilik” var, “üçlük” diye bir şey yok. Giriş-gelişme-sonuç hesabı mı? Lan o zaman giriş-gelişme-dahadabirgelişme-sonuç daha iyi değil mi, 4 eser bir arada, %33.33 daha fazla ekmek?

Bu yazı dizisinde 15 albüm seçtiğim için simetrik olarak 5’erliden üç bölüm olacaktı ama sırf ÜÇLEME YAPMIŞ denmesin diye gördüğünüz gibi finali 4’e sakladım. Buradan duyuruyorum arkadaşlar, bir gün gelir de bu kuralı bozarsam “nooldu lan, yemedi mi” dersiniz: ÜÇLEME YAZARSAM EN ADİ ŞEREFSİZİM. İlla sonuna bir dört eklerim SIRF PİSLİK OLSUN DİYE.

Konuya gelelim, zira bu yazıdaki KEPAZELER, bu işin KİTABINI YAZMIŞ adamların elinden çıkma.

3. LOU REED – METAL MACHINE MUSIC

Metal_machine_music-lou-reed

Yenilik ve devrim zaman zaman saldırgan yıkımları gerektirebilir. Neticede bir kabuk kırıyorsunuz. Alışılmış olana karşı bir tepki içinizde birikiyor ve doğal olarak yerleşik olana “SENİ BEN BİR YALARIM ŞİMDİ!” diyerek dalıyorsunuz. Bu asilikten gelen bir şey, nasıl genç bir erkek hayatının belirli bir döneminde babasının sahip olduğu değerlere “SEN YANLIŞSIN BABA!” diyerek karşı çıkıyorsa, sanatta da benzer bir durum söz konusu. Yani sizden önce gelenlere karşı saldırıya geçme, “yaşlı” ve “demode” olanı yıkıp yerine yenisini koyma isteği.

mahsun_kirmizigul

Eğer kafanızda algı kapasitesi, analiz kabiliyeti ve yaratım gücü kuvvetli bir beyin mevcutsa, ortaya Picasso’lar, Bunuel’ler, Ligeti’ler, Beckett’lar, KIRMIZIGÜL’LER misali, türleri birbirine geçiren, kuralları yıkan bir figür halinde tarihte yerinizi alıyorsunuz. Zira bu bir çeşit başkaldırı, bir çeşit (GANZENROZIZ alıntısı yapmak gerekirse) HAYVANİYET İŞTAHI. Ama işte eğer bu bahsettiğim beyin sizde yoksa, bu “bana bir şey dayatamazsınız lan, ben yıkarım” şeklindeki iştahınız KEPAZELİK ile sonuçlanıyor. Mesela aşağıda zekası, analiz yetisi, algı kapasitesi falan olmaksızın babasına başkaldıran bir gencin hazin dramını izleyeceksiniz. Çocuk BABASININ BİLE MASKARASI OLMUŞ!!!

[youtube id=”aerG4c6QpTA” width=”620″ height=”360″]

Şimdi bu algısızlığın, zekasını aşacak kadar kendini çok ciddiye almanın asilik ile karışması durumunda oluşturduğu şeyler, GÖRGÜSÜZLÜK, KIROLUK, HANZOLUK ve de tabii ki MADRABAZLIKTIR. Konumuz işte tam olarak bu vasıflara sahip bir adam olan Lou Reed ve FOYASININ ortaya çıktığı albüm “Metal Machine Music”.

lou-reedLou Reed New York’ta tutucu bir Yahudi ailenin oğlu olarak dünyaya gelir. Gelir gelmesine de, garip bir çocuktur bu Lou Reed. Aslında normaldir de (birazdan açıklayacaklarımdan sonra “garip” lafı yüzünden GAFADASÇI damgası yeme ihtimalim olduğunu gördüm), ailesi tarafından garip görülür. Bizim elemanın ergenlik yaşlarındayken biseksüel olduğu anlaşılır. Yani kızlarla da, erkeklerle de YİYİŞİK yapmaktadır. Bunu gören babası “vay seni deyyus, vay seni yezidin dölü” diyerek alır Lou Reed’i, RUH DOHTURUNA götürür. O zaman hastalara uygulanan yöntem, BEYNE ALANTRİK VERME yöntemi olarak da bilinen ALANTROKONVÜLSEF TERAPİ yöntemidir. “Bi daha erkekle YİYİŞİK edecen mi lan” diye diye basarlar Lou’nun beyne ALANTRİĞİ. Bir rahatlar, bir PIRIL olur ki sormayın gitsin.

Lou beyninin önemli bir kısmını orada bırakır. O günden sonra beatnik ortamına da ayak uydurarak kendini otostopa, TATAĞA, sekise verir. Yine döneme uymak adına hikayeden bir akustik gitar da alır. Bakar ki hem heteroseksüel görünüp hem de erkeklerle yiyişmenin yolu bu ortamlardan geçiyor, bir de üzerine şairliğe başlar. HAROİNle, YİYİŞİKle ilgili sözler yazar, bunları da üfrüntücülerin, MARİJİNALLERİN (sonradan görmelerin), CANKİLERİN (ithorozlarının), kısacası çok affedersiniz TARAK-KÜRREK kim varsa bunların takıldığı kafelerde-barlarda akustik gitar üzerine okur. Bütün eşraf buna “abi bu neyin KAFASIDIR, nasıl bir KAFAYLA yazdın bu şarkıları yaaa” diye övgülerle gelir, ünü çevrede yayılır. Oysa bu dolduruşçu hıyarların bilmediği şey, bu herifteki yetenek sandıkları şeyin, zamanında beynine yemiş olduğu ALANTROKONVÜLSEF TERAPİ IŞINLARININ sonucunda oluşan EMBESİLLİK olduğudur. Yani Lou Reed cidden de “başka bir kafadadır” çünkü KAFASI TEDAVİDEN MİYORLAŞMIŞ, BEYNİ LAZER YEMEKTEN SÜNGER OLMUŞTUR!!

john-cale

O dönemde Galler’den Amarıka’ya klasik müzik eğitimi almak için burslu gelen bir gençle tanışır bizimki. The Theater Of Eternal Music isimli deneysel projesiyle hakikaten devrimci işler yapmakta, drone ve noise tarzlarına ön ayak olmaktadır bu genç ve ismi John Cale’dir. Cale bir gün bakar ki Reed efendi gitarın tellerinin tümünü aynı notaya akordlamış, bare bare basarak çalıyor, der ki “sen bunu neden böyle yapıyorsun?” Reed de “eee… yani böyle olunca teller birbiri ile bir etkileşime giriyor, böyle drone bir SAUND oluşuyor” diye yanıt verir. Halbuki yalan söylemektedir, o akord tekniğini üçkağıtçı ve kolaycı olduğu için kendi icat etmiştir. Her neyse yenilikçi Cale de Reed’i adam zanneder ve birlikte çalışmaya başlarlar.

Şimdi burada yazının devamına geçmeden evvel sizlere başka bir olaydan bahsetmek istiyorum.

60’lı yılların beatnik (ülkemizde DÖTÜ BAŞI AÇIK GEZEN ÜFRÜNTÜCÜ YİYİŞGENLER olarak tanımlanabilir) kafa yapısının neticesi olarak çok affedersiniz OTA-BOKA sanat muamelesi yapılmaya başlanmıştır. Jackson Pollock isimli bir ressam var diye, kıçına fırça takıp resim yapan bir sürü adam çıkar, bunların da eserleri büyük bir uzman gözü ile değerlendirilir, yere göğe sığdırılamaz. Bu durum Avrupa’da da benzer bir noktadadır ancak Avrupalı zeka olarak Amarıka’nın birkaç adım ilerisinde olduğundan,oradakiler bu ÜÇKAĞITLARA daha erken uyanırlar.

Aşağıda okuyacaklarınız bu dönem yaşanan gerçek olaylardır.

1964 senesinde Ake Axelsson isimli bir İsveçli gazeteci, sanat camiasındaki eleştirmenler yüzünden çılgına döner. Ne zaman sergiye gitse, gördüğü modern dışavurumcu sanat resimlerinden bir şey anlayamamakta, fakat bir yandan da anlamaya çalışmaktadır. Ama onun “saçmalık” dediği kargacık burgacık sallamasyon resimlerin, eleştirmenler tarafından sükun ve huşu içinde “ŞAAHANE… ŞAAHANE… TEK KELİMEYLE ŞAAHANE…… ALKIŞLIYORUM…” diye övüldüğünü, yere göğe sığdırılamadığını göre göre günün birinde canına tak eder. “Ulan bu İPNALAR gerçekten de bu resimlerden bir şey anlıyorlar mı, yoksa otomatiğe bağlamışlar da kimse bunların MADRABAZ olduğunu anlamasın diye kıçlarından övgü mü yağdırıyorlar?” der. Ve bir plan yapar.

Plana göre bir şempanze alacak, bu şempanzeye kağıt ve suluboya verecek, resim yaptıracak, daha sonra da yaptığı bu resimleri sanki Fransız genç bir ressam yapmış gibi sergilere koyacaktır. PIERRE BRASSAU gibi de ŞEKİLLİ bir isim seçer hayvana.

BrassauHer neyse hayvan resimleri yapar, Axelsson bu resimlerin en düzgünlerini seçip sergi açar, gazeteden de DIRAVDAN bir tanıtım yazısı ile serginin duyurusunu yapar. Sergiye eleştirmenler ve SAN’AT çevreleri olanca KILASLIKLARI ve ŞANPANYA kadehleri ile akın ederler. Bu adamlar o kadar KILAS adamlardır ki, kadehlerine dökülen içkiden KLAAAAASSSSSS….SSSssss…ssss….ss..s….. diye uzayıp giden bir efekt çıkar, ittirdikleri kapı da REZİDAAAANNNNSSSSSSsss….ss….sss…..s….s…. diye gıcırdar. Böyle adamlardır bunlar, her bir yanlarından elitizm fışkırmaktadır.

Oysa bunların kofti elitler olduğu, gerçekte her birinin MAL olduğu, yaptıkları eleştirilerle ortaya çıkar:

“Brassau güçlü fırça darbeleri kullanıyor, ama aynı zamanda çok da kararlı darbeler bunlar.”

brassau01

“Pierre’in darbeleri çılgın bir telaşla kıvrılıp bükülüyor.”

brassau03

“Pierre bir baletin NARİNLİĞİ ile çalışan bir ressam.”

brassau09

Bir Amarikalı da o zamanın parasıyla resimlerden birine oracıkta 90 GAYME öder.

1964brassau05

En sonunda Axelsson “ee merak etmiyor musunuz bu genç yeteneği, getireyim mi?” der. Bütün salon “GETİİR, GETİİİR, GÖRELİM DOKUNALIM BU ALEVLİ GENÇ FRANSIZ DEHASINA” diye inler. “Tamam bekleyin goduklarım” diyen Axelsson içeri gider, kucağında ÇARLİ gibi giydirilmiş şempanze ile döner. “Alın getirdim Pierre’i” der. Bütün salon şaşırır, “kendinize gelin mösyö, bu ne münasebet, siz bizi kandırdınız Bay Axelsson” diye feryat eder. “Axelsson sülalesi zidsin sizi. Ulan MAYMUNUN yaptığı resme başyapıt diyen adam, şifalı diye deve sidiği de içer, fetiş diye fil götü de ısırır, büyük bir lezzet diye zürafa ZGİ de yer. Hadi şimdi sittirin gidin geldiğiniz yere” diye kovar bunları. Maymunu LONDURA hayvanat bahçesine teslim eder, üzerine de bir sigara yakar.

andy-warhol-trash

İşte böyle bir ortamda, Amarıka’da, Andy Warhol diye bir üçkağıtçı ortaya çıkar. Bu adam bu SAN’AT işinden ekmek yemeyi amaçlamaktadır. Değişik saç şekli ve marjinal duruşu nedeniyle döneminin bütün ÜFRÜNTÜCÜ, TATAKÇI eşrafının ilgisini çeker ve bunları çevresine toplar. Çevresinde o kadar çok ucube birikir ki, bu durum medyanın da ilgisini çeker. Bu adam yukarıda, yazının başında ismini andığım dâhiler gibi bir kapasiteye sahip değildir, ancak FANTASTİK şekli ve çevresindeki EŞRAF sağ olsun, millet bunda bir halt olduğunu zanneder, yere göğe sığdıramaz.

tomato-soup-campbell-art-picture-art-andy-warhol

Warhol efendi girişimcidir, müzik çevresi ile, ünlü şarkıcılar ile falan da kankalıklar kurar, bu yönde de bir ekmek arayışına girer. Sonunda düşünür taşınır, “ulan başkasının şeyiyle gerdeğe girmeye gerek yok, ben kendim bi grup kurayım, menajeri olayım, bu çevreden feci ekmek gelir” şeklinde bir karara varır.

Orada kim devreye giriyor dersiniz? TAK! Lou Reed, John Cale ve Reed’in okul arkadaşlarından kurulu ekip, zira bu ekip bu eşrafın yakınlarındadır. Hemen Warhol’un TORNA ATÖLYESİNE getirilirler. Burada gruba bir şekil yapılır, Velvet Underground diye de isimleri olur. Lou Reed de en az Warhol kadar üçkağıtçı ve sinsi olduğundan birbirlerine güvenmezler ama ses de edemezler. Birbirlerini her gördüklerinde “Ooooğ Lou’cum nasılsın yahu çok özledim kerhanacı”, “Ooooğ Andy’cim asıl ben senin gül yüzünü görünce mutlu mesut oldum” gibilerinden KOMPLİMENLER yaparlar. Warhol o dönemde kafası güzel Alaman süpermodel Nico’yu ortamına dahil etmiştir, gruba der ki “bu kız da sizinle şarkı söyleyecek, bu kıza da ABİLİK yapın”. Asıl amacı gruba biraz çekicilik katmaktır. Zira gruptaki diğer elemanların tipleri AT HIRSIZI gibidir.

velvet-underground

Neyse, grup bir albüm yapar, yeraltı camiası ve ÜFRÜNTÜCÜLER dışında kimse sallamaz. Daha deneysel bir ikinci albüm gelir, onu da pek kimse sallamaz. Bu esnada Lou Reed, Nico ile düşer, kalkar ve akabinde gruptan atar. Her yerde de John Cale’in deneysel fikirlerini kendi fikirleri gibi gösterir, SÜKSESİNİ yapar. Bu hanzoluklara dayanamayan Cale, grubu bırakır. Grubun sonraki çalışmaları da elde ayrı ayrı patlayınca Lou Reed “bu işler bana göre değilmiş” diyerek grubu bırakır, anne babasının evine döner. Ama orada da rahat duramaz, üfrüntüyü, tatağı, pizzayı özler. “Ben solo kariyer yapıcam” diyerek tekrar basar gider.

“Gelecek PROĞRESİF ROKTA, bana ekmek PROĞRESİFTEN gelecektir” diyerek İngiltere’ye uçar ve Yes elemanları Steve Howe ve Rick Wakeman ile çalışır ilk albümünde. Halbuki albüm gene eski grubunun devamı gibidir. Beklediği ticari başarı gelmeyince yeni arayışlara yönelir. Aç kalmaya niyeti yoktur. O sene DAVID BAVEY patlamış, Glam Rock stiliyle dünyayı yerinden oynatmaktadır. “Aha” der Lou Reed, “benim ekmeğim burada, hem bu adam dıravdan biseksüel, BEN GERÇEKTEN YİYİŞİK YAPIYORUM”. Gözlerine makyaj yapar ve David Bowie ile gitaristi Mick Ronson’ı yanına alarak ikinci solo albümü “Transformer”ı yapar.

Mick-Ronson

Bu albüm Mick Ronson’ın düzenlemeleri sayesinde iyi sükse getirir. Bir tarafları tempra gibi kalkan Reed uyuşturucuya hepten batar, bir de üzerine o kafayla David Bavey’in DÖTÜNÜ ELLEYEREK aralarının bozulmasına sebep olur. Sonraki “Berlin” albümü, bir nevi David Bavey usulü ROK OPERA denemesidir. Ancak eleştirmenlerin tümü albümü övmeyince bizimkinin egosu zedelenir. “Kim lan bu BAYROLAR, benim gibi dahi müzisyeni nasıl övmezler” der.

lou-reedSonunda bizimkindeki egoyu ve sükse merakını fark eden RCA firması, “gel kardeşim Amerika’ya, biz sana burada SÜKSELİ albüm yapıcaz” diyerek Reed’i kafalar. Ortaya çıkan “Sally Can’t Dance” isimli albüm, Reed’in en ticari, kulağa en temiz gelen albümüdür.Sağlam liste başarısı elde eder. Ancak Reed bu albümden memnun kalmaz. Bunun sebebi “kardeşim elini çek mikserden, pahalı aletler bunlar, bi düğmesini bozarsın ÖDEYEMEZSİN” gibi sözlerle Reed’in albümün prodüksiyonuna karışmasının engellenmiş olmasıdır.

“Ulan ben yapsam daha bile başarılı bir albüm olurdu bu, siz kimsiniz, ben koskoca Lou Reed’im, DAHİYİM LAN BEN” diye meydan okur Reed. İlk başta RCA ciddiye almaz ama sonra bakar ki bu herif bir dönem ÜFRÜNTÜCÜLER tarafından ŞAH pozisyonuna oturtulmuş, “ulan bunun kendi başına yapacağı şeylerden de ayrı SAN’AT ekmeği gelebilir” diye düşünürler ve sonraki albüm için Reed’e tam kontrol verirler. Reed de bunlara “öyle bir albüm yapacağım ki, kimse tarafından yapılmamış, kuralları yıkacak, kanunları bozacak, gelecek nesillere kutsal eser gibi aktarılacak bir albüm olacak, elimi öpeceksiniz lan!” der.

Plak firmasından bütçe için güzel para alır Reed. Albüm yapacağım diye olaya girişmiştir girişmesine de, aklına düzgün fikir gelmez. “Demek daha fazla uyuşturucu kullanmam gerek, bu dozaj bana yetmiyor” diyerek kendisine verilen parayı travesti sevgilisiyle beraber TATAĞA, SBARROYA harcar. Bir süre sonra bu para suyunu çeker. Ancak elde hala bir şey yoktur.

lou-rachel

Sessizlikten işkillenen plak firması Reed’i ne zaman rahatsız etse, Reed “siz hiç merak etmeyin, az kaldı bitecek, BAŞYAPIT GELİYOR” diyerek uyutur. En sonunda fıttıran firma sahibi “bana bak lan muşmula, bu albümü haftaya teslim etmezsen şarjörü senin DÖTÜNE BOŞALTIRIM” diyerek Reed’i korkutur.

“Ay ay ayyy” diye dötünü tutarak korkudan evine kaçan Reed’in aklına can havliyle dahiyane bir fikir gelir: Evde iki amfi, iki de gitar vardır, bu amfileri karşılıklı koyacak, gitarların kendi halinde ötmesini bekleyecek ve bu sesleri kaydedip “DENEYSEL ALBÜM” diye kakalayacaktır. “Ulan Andy Warhol eşrafındanım, o yıllarca millete MİNTAX KUTUSU kakaladı da bişey demediler, buna mı diyecekler” diye düşünür.

Albümü plak firması ofisine götürür Reed. “Nasıl olsa gitarlar kendi kendine ötüyor beleşe” diyerek kaydetmişken double albüm kaydetmiştir. Firmaya albümü verir ve ekler: “Bakın beyler uyarayım, bu albüm bir başyapıt, müzik dünyasını sarsacak, şimdiden hazırlıklı olun, TALEPLERİ KARŞILAYAMAYACAK HALE GELMEYİN SAKIN”. Yetkililer ise “FEVKALADE AŞKIM, TEBRİK EDERİZ SENİ” derler ama albümü dinlemezler bile.

Reed albüme “Metal Machine Music” adını verir ve kapağa da şu notu düşer:

“BEN KRALIM. BEN VİZYONERİM. BEN EFENDİNİZİM. TARZLARI BEN YARATTIM, SON NOKTAYI DA GENE BEN KOYARIM. BU ALBÜMLE DE METAL MÜZİĞE SON NOKTAYI KOYUYORUM. BU ALBÜM METAL MÜZİĞİN ZİRVESİDİR. METAL MÜZİĞİ BEN YARATMIŞTIM, BU ALBÜMÜN ÖTESİNDE METAL MÜZİK DE OLAMAZ. TEKRAR HATIRLATIYORUM, BEN KRALIM. ELİMİ ÖPECEKSİNİZ. METALİN EN İYİSİNİ BEN YAPTIM, POPUN DA, CAZIN DA. BENDE SINIR YOK. ÇÜNKÜ BEN DAHİYİM. HADİ EYVALLAH.”

Lou Reed’e göre Metal müzik safi gürültü olduğundan gerçekten de METAL ALBÜMÜ yaptığını düşünmektedir!!

[youtube id=”dYtzNl48F60″ width=”620″ height=”360″]

Albüm KEPAZELİK getirir. Gidip satın alan hem normal Reed dinleyicileri, hem metal dinleyicileri, hem de deneysel müzik severler “bu ne lan!!!” nidaları eşliğinde albümü gerisin geri iade ederler. Reed kariyer intiharı yapmıştır ancak durumu kabullenemez, her yerde uyuşturucudan miyorlaşmış kafayla “KARDEŞİM METAL YAPTIM DİYORUM, METALDEN ANLAMIYORSANIZ BEN NE YAPABİLİRİM” diye savunur kendini.

Buna rağmen işte o yukarıda bahsetmiş olduğum şempanzenin resmini beğenen hıyarlar gibi, birileri sırf MARJİNAL SÜKSESEVERLİK yüzünden albümü över, “AY VALLAHİ BAŞYAPIT BU AY HAH HAH HA” nidaları ile karşılar. O günden sonra Reed anlamıştır ki, kariyerinin geri kalanında ekmek gelse gelse bu marjinal kitleden gelecektir. Mecburiyetten deneyselliğe adımını atar. Ancak “yo benim gönlümde hep deneysel yatıyodu” diye de bozuntuya vermemeye çalışır.

2. METALLICA – ST. ANGER

Metallica-St-Anger

Bu adamların kepazeliklerine Megadeth yazısında az biraz ön giriş yapmıştık. Rezillik, şımarıklık, hayvan evlatlığı, riyakarlık, kıskançlık, çekememezlik gibi konularda ayrı ayrı ihtisas yapmış (en az) 2 adamı barındırdığından, bu grubun rezilliklerini ayrı, kepazeliklerini ayrı, adiliklerini yüzsüzlüklerini ayrı yazmak gerekir. Okuyanlar bayılır, fenalaşır, komaya falan girer, sonra bana dava açar. Bu nedenle ben madde madde geçeceğim, kendi sağlığım değil (ben zaten delirdim), sizin sağlığınız için.

  • Danimarka kurnazı Lars efendi Metallica ismini, dergi yayınlamayı düşünen bir kankasından aşırarak MADRABAZLIK zincirinin ilk halkasını oluşturur.

  • İlk albümdeki çoğu şarkı Masteyn bestesidir. Mesela ‘FourHorsemen’, Megadeth parçası ‘Mechanix’ ile aynıdır, sadece ortaya yavaş bir bölüm konulmuştur ekistradan. Yıllar sonra Masteyn’in açıklaması ile, o bölümün de Masteyn tarafından ‘Sweet Home Alabama’dan koparılarak konulduğu açıklanır.

  • Deyv Masteyn’i gruptan türlü üç kağıtla gönderdikten sonra, medyada da herife geçirip dururlar. Diğer yandan ikinci albümleri “Ride The Lightning”de de herifin bestelerini kullanmaktan çekinmezler.

  • Grubun dolandırıcılıkları bitecek gibi değildir. Kankaları Metal Church’ün zamanında demosunu kaydetmiş olduğu ‘Watch The Children Pray’in arpejini, köylü Hetfield aşırıp ‘Sanitarium’ parçasında kullanır. Röportajlarda da “bunu bi yerden APARDIM ama söylemem eneheh hırk” der. Aynı dönemde şans o ki Metal Church de 5 senelik bu parçayı “The Dark” albümü için kaydedip yayınlar. Ama delikanlı olduklarından olayın üzerinde durmaz, lafını yapmazlar.

[youtube id=”xjs5f4gEv_w” width=”620″ height=”360″]
  • Yarabbi, bu adamlara ders olsun diye güzelim basçıları Cliff Burton’ı yanına alır. Bu adamlar ise akıllanmak yerine hepten hödükleşirler. Yerine Flotsam And Jetsam grubunun ilk 2 albümünü oturup bestelemiş Jason Newsted alınır. Ancak İLGİ DELİSİ ve kıskanç Hetfield / Ulrich ikilisi, “sakın bunun dötü kalkmasın, tepemize çıkar”, “kötü besteci olduğumuz ortaya çıkmasın” mantalitesiyle Newsted’ı ezerler. İyiden iyiye üç kağıda bulaşmış olan Lars, “And Justice For All” (BİZ HEPİNİZİ EŞİT SEVİYORUZ) albümünde “ben monitörden sırf CEYMİSİ duyuyorum, bu albüm de öyle olsun” diyerek basları uğultu haline gelecek derecede kıstırır. Yıllar sonra asıl bas bölümleri Guitar Hero oyunuyla birlikte ortaya çıkar ve insanlar anlar ki, LARS ALBÜMÜ KATLETMİŞTİR.
[youtube id=”eAvwod7BBK0″ width=”620″ height=”360″]
  • Yetti mi diyorsunuz? Hayır yetmedi. Zamanında Treş Metalcilerin gönüllerini dereyi geçene kadar binek tahtası olarak kullanan ve “hayatta klip çekmiycez, çekeni ZGSİNLER” diyen grup, ‘One’ parçasına klip çeker. MTV’de hit olurlar. Utanmadan “napalım abi zamanı gelmişti artık” diye de açıklamalarda bulunurlar.

  • Grubun sahne arkası hayvanlıkları da artarak sürmektedir. The Cult ile birlikte Amarıka’yı turlarlarken enteresan bir olay olur. Sahneye bir seyirci Japon balığı fırlatır. The Cult solisti Ian Astbury’nin sevgilisi koşup balığı ezilmekten kurtarır. Bu insancıl hareket tabii ki METELİKA’nın sert ve ERGEG elemanlarının alay konusu olacaktır. Turnenin son konserinde The Cult sahnedeyken, birden sahnenin tepesinden binlerce Japon balığı dökülür. METELİKA elemanları “ehehe mehehe PİSLİG YAPIYOZ SİZE” diyerek şehirdeki bütün balıkları toplayıp kumpas kurmuştur. Olay kameralara yansır, grubun öküzlüğü, caniliği tarihe geçer.
[youtube id=”CkXJlSHXt08″ width=”620″ height=”360″]
  • The Cult’a pislik yaparlar ancak The Cult’ın “Sonic Temple” albümünün prodüksiyonunu da çok beğenirler. Prodüksiyonu Bob Rock isimli HOLİVUD şekilli bir adam yapmıştır. “Bu adam bizi meşhur edebilir” diye düşünürler ve telefon açarlar. Bob Rock ile stüdyoya girdiklerinde herif daha bismillah “üüüh, bu köylü kılıklı vokal yapmayı bilmiyor, bu DÖTÜYEREYAKIN davul çalmayı bilmiyor, işimiz var bunlarla” der. Ama yine de gerçek anlamda bir HOLİVUD SAUND yapmakta kararlıdır. Grubun bilindik tarzının sulandırılmış hali, siyah kapaklı KARAYILAN albümü piyasaya sürülür. Grup albüme 5 klip çekerek eski fanlarını iyice delirtir.

  • Grup turnede yıllar yılı alay ettikleri meşhur Klasik Rok hareketleri olan davul solo, bas solo, gitar solo ve seyirciye söyletme olaylarını abarta abarta sergiler.

  • Köylü Hetfield, beraber turladıkları hemen hemen her grup hakkında atıp tutmayı görev haline getirir. Ganzen Rozız ile turladıklarında Axl’ı kafaya alır, olayı toparlama görevi kurnaz Lars’a kalır. Yakın ahbapları Alice In Chains, solistleri Layne Staley’nin haroyin mevzuları yüzünden turneye katılamayınca, sahnede Hetfield – Ulrich – Hammett YAKAROĞULLARI üçlüsü Staley ile alay eder. Sonunda Hetfield bir fanın ayakkabı darbesine maruz kalınca pek bir bozulur. Bkz:
[youtube id=”yZt8zlwNh9s” width=”620″ height=”360″]
  • 5 sene albüm malbüm yapmazlar, eldeki KARAYILAN albümünü suyunu çıkarana dek sömürürler. Parayı bulan Hetfield hep hayalinde olan bir şeyi gerçekleştirir ve ayı avına çıkarak bir sürü zavallı ayıyı avlar.

  • KARAYILAN albümünde Alice In Chains’ten etkilenen grup, sonraki albüm “Load”da Corrosion Of Conformity, Kyuss ve kompile Southern Rock olayına girer. Girer girmesine de, grubun yeni bir AÇILIMA ihtiyacı olduğunu düşünen Ulrich ve U2 özentiliği yüzünden grup, saçları kestirip yenilenmiş bir imajla çıkar fanların karşısına. Bu imaj da haliyle ekistra KEPAZELİK getirir.

metallica

  • Albümdeki yumuşama fanları memnun etmeyince, Ulrich “bir sonraki albüm sert olacak, eski fanların gönlünü alacağız” diye açıklama yapar. Ortaya çıkan “Reload” albümü ise, “Load”dan arta kalan parçalarla oluşturulmuş, PARA TUZAĞI bir albümdür, sert mert de değildir işin kötüsü.

  • “Yeter artık anlatma” diyorsunuz ama HAYIR, devam ediyoruz… Grup yeni beste yapamadığı için coverlardan oluşan “Garage Inc.” diye bir albüm yapar. Üzerine “biz hep ilerideyiz” mantığıyla orkestrayla albüm kaydederler. O arada alevli film GÖREVİMİZ TEHLİKE için ‘I Disappear’ diye bir parça kaydederler. Parça ULTRA-YAZIŞ’tır.

  • Hetfield artık şarkı yazmayı, söylemeyi falan unutmuş, ZEVK-İ SEFA sürmektedir. Kirk Hammett kendini SAN’AT’a ve SAN’AT çevrelerine kaptırmıştır. Ulrich ise iyiden iyiye içindeki Kayseriliyi keşfetmiş, grubun PARACISI haline gelmiştir. Bunun üzerinden hazır grup boştayken müzik paylaşım sitesi Napster’a dava açar. Bu dava grubun hayranlarını hayal kırıklığına uğratır. Ulrich ilk başta “ÖYLE BELEJE EKMEK YOK ARKADAŞIM, BU KAYITLARI YAPMAK İÇİN İT GİBİ ÇALIŞIYORUZ” gibi açıklamaları ile demagoji yapmayı dener. Tutmayınca geri vites yapar, “ya zamanında ANDERGRAUND ortamlarda kaset takası vardı, bu da onun gibi bişey, aslında pek kızmıyorum artık” falan der ama nafiledir, fanlar herife notlarını vermişlerdir.

Hikayenin geri kalanına buradan devam edeceğim. Grup yine emektar prodükterleri Bob Rok ile stüdyoya girer ancak elde ne beste vardır, ne de elemanlar enstrümanlarını çalabilmektedir. Fakat grup kendinden o kadar emindir ki albümün yapım aşamasını kaydetmek için yönetmen, set amiri, kameraman falan ayarlamışlardır. Peygamber sabrı ile Bob Rok gruba yol göstermeye çalışır, triplerine katlanır ve albümü çıkarmaya ant içer. Ancak kayıtlarda ortaya çıkan seslerin KEPAZE olması grupta gerginlik yaratır. Hetfield ile Ulrich birbirine girer. Hetfield “ulan karaciğer kalmadı iyice ayyaş oldum” diyerek kayıtları bırakır.

Hetfield’ın bırakması ile aşağı yukarı aynı zamanlarda Hetfield / Ulrich KEPAZE ikilisinin kıskançlıklarından baymış olan Newsted grubu terk eder. Herif o kadar tiksinmiştir ki gruptan, görüşmeye geldiklerinde bile çaktırmadan kaçar gider.

Kayıt aşamasının kaydedilmesi için bankadan deli gibi kredi çeken Ulrich kara kara düşünmeye başlar. Ne de olsa her şeyi TRİNK PARA ödemiştir. “Ulan” der, “gruptaki sorunları çözmesi için bi DOKTUR getirsek, o herif devreye girse, belki hem albümü bitirebiliriz, hem de izlemesi enteresan olur, BİRİ BİZİ GÖZETLİYOR gibi, evet evet süper fikir bu”. Ve iğrenç süveteri ile kıl herifin teki DOHTUR olarak getirilir.

[youtube id=”mYQWzdPM6d4″ width=”620″ height=”360″]

Ulrich’in fikrine en başta Bob Rok karşı çıkar ama nafiledir, gözü dönmüştür bir kere. Bir de hepten sükse olsun diye grupla ilgili yarası olan Deyv Masteyn’i de çağırır PİSKOLOJİ SEANSINA. Masteyn zaten dünden razıdır gelmeye. Üçkağıtçı Lars, Masteyn’i ağlatabilmek için bilerek kendisi KARI GİBİ ağlar ki ortaya izlenecek bir şeyler çıksın.

Her neyse Hetfield toparlar ve kayıtlara devam edilir. Ancak AĞLOL alışkanlığı da bitince Hetfield’ın yaratıcılığı tamamen gitmiştir. Şekilli özel yapım gitarları elinde, dünyanın en SKIMSONIC riff’leri ile gelmektedir.

Baktı olmuyor, Bob Rok der ki “basları ben çalayım, girip beraber öylesine takılalım, oradan bir şeyler çıkarmaya çalışalım”. Grup Vikingler hesabı HAYDİ YALLAH HOP HOP HOP diyerek bu yönteme girişir. Bu esnada Lars MODEREN gruplara merak salmış, “biraz onlar gibi olmak lazım, günü yakalamak gerek” diye düşünerek trampet saundunu TENEKE’ye çevirir. Bob Rok “bu herif hepten mal oldu” diye düşünse de ses edemez, ses etse bile bu maloşların egosu ile baş edemeyeceğini çok iyi bilmektedir.

[youtube id=”ozw8uHQ-7sc” width=”620″ height=”360″]

Neyse, grup günler boyu durmaksızın stüdyoda kendi başlarına takılır, hikayeden bir şeyler çalarlar. Maalesef ortaya parça falan çıkmaz. Bob Rok artık sabrının son haddine gelmiştir. Albümü bitirmek için tek çare olduğunu anlar. “Arkadaşlar diyorum ki, bu yaptığımız kayıtlardan beğendiğimiz kısımları seçelim, bunları arka arkaya birleştirelim, parçalar o şekilde oluşsun, uyar mı?” der. Grup kabul eder, zaten başka şansları yoktur.

FIRANKEŞTAYN canavarı gibi alakasız bölümleri COPY + PASTE yapa yapa birleştirirler. Tabii buldukları bütün gereksiz riff’leri çok beğendiklerinden 50 kere tekrarlanmalarını isterler. Bu yüzden şarkılar gereğinden uzun olur.

Sıra gelir söz yazmaya. Hetfield’dan lirik de çıkmadığı için grup el ele vererek sözleri yazar. Ortaya iyice KEPAZE bir sonuç çıkar.

Son olarak Hammett der ki “ben ne zaman soloları kaydedicem”. Ulrich delirir, “yahu arkadaş biz burada MODEREN olmaya çalışıyoruz, YENİLİK yapmaya çalışıyoruz, sen hala SÖLO diyosun, bi bak bakayım radyoda çalan şarkılarda SÖLO diye bişey kalmış mı, eşek kadar adam oldun, seni o kadar sergiye götürdüm SAN’AT ortamına soktum, hala MODEREN olamadın yaa, biraz olsun abini örnek al, boşuna mı EMİNEM saçı yapıyorum sanıyosun sen?” diye bağırır. Hammett kabul etmek zorunda kalır.

lars

Grup albümü bitirir. Ancak albümde basları Bob Rok çalmıştır ve grubun devamı için hakiki bir basçı bulmaları gerekmektedir. Alakalı alakasız sevdikleri her grubun basçısını denemelere çağırırlar. Hetfield, Kyuss’tan Scott Carlson’ı, Lars da MODEREN olmak adına Marylin Manson’dan Twiggy Ramirez’i getirir. Sonuçlar KEPAZEDİR, herifler çalamamaktadır. Bob Rok tek bir adam önerir, o da The Cult ile çalışmış olan muhteşem basçı Chris Wyse’dır. Ancak Hetfield, Suicidal Tendencies sevdiği için HİSPANİK Rob Trujillo’yu da denemek ister.

mr-rob-trujilloRob’un stüdyoya geldiği gün Lars dışarı sigara içmeye çıkar. Rob’un tipini bilmemektedir, o esnada da kapı ağzında Rob’u görür ve “Şşşt birader, bi gelsene” diye yanına çağırır. Rob yanına gelince “TORBASI KAÇA?” diye sorar. “Ne torbası abi anlamadım?” diye yanıt alınca “Lan olm biz bizeyiz işte GUBAR DİYORUM NE TAVSİYE EDERSİN?” der. Rob “abi beni başkasıyla karıştırdınız herhalde, ben denemelere gelmiştim” diyince Lars şaşırır, “ne denemesi olm bu, burayı İŞ BULMA KURUMU MU SANDIN, TORNACI MI SANDIN” der. Sonra Rob durumu açıklayınca Lars utanır ama “şaka yaptım kanki yeaa” ayağına yatarak karizmayı toplar.

Prova odasına girerler girmesine ama Lars işkillenmeye devam etmektedir. James’i yanına çekerek “olm bizim ne işimiz var lan bu HİSPANİK’le, topu IRSIZ olur bunların sakın stüdyodan bişeyleri cebine atıp götürmesin?” diye sorar. James de “yok olm iyi çocuk bu ben tanıyorum, yani HİSPANİK ama bu çocuk temiz, IRSIZ milletten bu iyi çıkmış böyle” der.

Her neyse, James’in ısrarları sonucu grup Rob’da karar kılar. Ancak Lars, Rob Hispanik (IRSIZ) olduğu için hala işkillenmekte ve sürekli cep telefonunu falan gözünün önünden ayırmamaktadır. “Ya bari şu herifi eşit ortaklık ayağına uyutalım, banka hesabına 1 milyon GAYME yatıralım da aklından IRSIZLIK geçmesin” der. Grup, Rob’a gruba katılma hediyesi olarak 1 milyon GAYME verir, IRSIZ köklere sahip Rob’un gözleri dolar, hemen anasını, babasını, bacısını, evdeki karısını arar müjde verir “BU AKŞAM ET VAR YEMEKTE GÖZÜNÜZ AYDIN” diye.

english17

Sıra gelir albümün yayınlanmasına. Grup durmadan “bu albüm TREŞ köklerimize bir dönüş, MASTIR OF PAPPETS tarzımıza döndük” diye bağırır. Plak firması ise albümün KEPAZE saundunun farkındadır, “ulan bu çöpü nasıl kakalarız millete ya” diye düşünür dururlar. Sonunda prodüktör Bob Rock’ı da çekip derler ki “arkadaşlar hepimiz ağız birliğine varalım, saund niye böyle diye soranlara GARAJ SAUNDUNU hedefledik diyoruz, belki oradan KEKLERİZ”.

Bu konuyu da hallettikten sonra plak firması kara kara ilk klip nasıl olsun diye düşünmeye başlar. “BU SAUNDA KARILI KIZLI KLİP NASIL ÇEKİCEZ AMK, ANCAK GANGASTER OYNAR BÖYLE ŞARKILARIN KLİBİNDE, KARI KIZ BU MÜZİĞİ DUYSA KAÇAR” dedikten sonra “tabi ya” der A&R görevlisi. “Klibi hapishanede gerçek GANGASTERLER ile çekezeez!”

Hemen uygun bir hapishane ayarlanır. Amaç hapishane üzerinden DUYAR yapmaktır. Klibi gerçek hapishane ortamında, KADER MAHKUMLARIN çalarak kaydederler. Gruba bol bol DUYAR yapma imkanı doğmuştur.

[youtube id=”6ajl1ABdD8A” width=”620″ height=”360″]

Klip çekimleri biter, grup hapishaneyi terk etmek için hazırlanır. Tam kapıdan çıkarlarken kolu bacağı dövmeli IRSIZ tipli Rob’u gardiyanlar “HOOOOP ARKADAŞIM SEN NEREYE SIVIŞIYOSUN ARADAN?” diye durdururlar. Rob anlayamaz ve “abi gidiyorum ne oldu ki?” diye sorar. “Gitme gitme sen kal burda biraz daha BURDA DA GÜZEL ORTAMLAR VAR, tutun lan götürün şunu içeriye” diye tutup sürüklemeye başlarlar. Rob’u HAYDUT zannetmişlerdir. “BIRAKIN LAN BENİ, BASÇIYIM BEN, ABİ URUSPU ÇOCUKLARI BENİ GÖTÜRÜYOR YETİŞİN!” feryatlarına korumalar yetişir de son anda Rob’u kurtarırlar.

Neyse bu olaylı süreçten sonra klip de yayınlanır. Plak firması albümün özel dinletileri için bütün önemli müzik medya organlarından birilerini özel suitlerde, eskortlar ve bol miktarda KOKOYİN eşliğinde ağırlar. Albümü böyle PROMASYONLU biçimde dinletirler ki adamlar boyun borcu olarak albümü övsünler. MTV, Rolling Stone, herkes albümü bol bol gazlar.

İşte bu yüzden ortaya çıkan “St. Anger” albümü çok önemlidir. Bu albüm halkın o kadar da KOYUN olmadığının, işine geldi mi kendi başına da düşünebildiğinin kanıtıdır. Albüm çıkınca herkes koşarak alır ve içinden çıkan SONİK KEPAZELİK karşısında tepkisini koyar. “Ulan bize bunun için mi para verdirdiniz itoğulları”, “ne garajı lan, basbaya çalamıyor bu herifler”, “arkadaş ne System Of A Down’ı, Adanalı Black grubu gibi olmuş” şeklinde eleştiriler gelmeye başlar.

KEPAZELİK o kadar ileri boyuttadır ki grup turneye çıktığında albümden ancak 2 parça çalabilir, fazlasını çalmaya korkarlar. Turne ilerledikçe aradan yeni şarkı falan sokuştururlar ama bütün dünya albüme tükürmekte, alay etmektedir. Bir zamanların dev grubu, yılların üç kağıtları sonunda hakkını almış, REZİL duruma gelmiştir.

[youtube id=”DMP8FYr2YE0″ width=”620″ height=”360″]

Bu arada grup “ulan şu çektiğimiz belgeseli yayınlayalım, yani evet büyük KEPAZELİK ama belki bütün bokluklarımızı millete gösterirsek oradan bir İLGİ-ALAKA uyandırabiliriz” diye düşünür ve kayıt aşamasında çektikleri görüntüleri belgesel olarak yayınlarlar. Çakal Ulrich, Masteyn ile olan seansta kendisinin ağladığı kısımları makaslatmıştır, mal gibi ortada kaldığını gören Masteyn çıldırır, Lars’a küfürler yağdırır.

Grubun kariyerinin bundan sonrası da ayrı utanç verici. Dünyanın sözde en büyük HELİ METEL grubunun fanlarını kazanmak için eski albümlerini baştan sona çalmaya girişmesi, setlistten yeni şarkıları tamamen çıkarmaları, faturayı prodükter Bob Rok’a keserek büyük YAKAROĞLU prodükter Rick Ruben ile albüm yapmaya başlamaları.

3 senelik uğraş sonunda hakikaten de eski saunda dönebildikleri “Death Magnetic” diye bir albüm yayınlarlar ve karizmayı toparlarlar. Bu albüm de bol miktarda da solo vardır, önceki sefer Hammett’a tavır koyan Ulrich bu kez “KOY GÜZELİM KOY YAHU, SOLOSUZ METAL Mİ OLUR, BOL BOL KOY, KEPÇE KEPÇE KOY” diyerek gaz vermiştir. Sanırım bu da bu yazının ana fikrini özetliyor.

1. LOU REED & METALLICA – LULU

lou_reed_metallica_lulu

“Death Magnetic” ile fanlarını az çok geri kazanan Metallica’da Lars Ulrich kara kara düşünmeye başlar. “Son birkaç yıldır karizmamızı geri kazanmamız için atmadığımız METELCİLİK taklası kalmadı, ama diğer yandan bu NME’cileri, bu ROLLING STONE’cuları da boş bırakmamak lazım, bunlar METELCİLİĞİ sevmezler, ELİTLİ bişeyler yaparak insanları şaşırtmamız lazım” şeklinde kendi kendine söylenir.

O dönemde grup, dünyanın en DIRAV organizasyonlarından olan ROK EN RÖL Hall Of Fame’e katılacaktır. Eski Rokçularla çıkıp bir şeyler çalmak isterler. Bir dönem KİLAS olabilmek için ÜFRÜNTÜCÜLERE merak salmış olan Lars da gruba “acaba Lou Reed ile mi çalışsak?” der. Cahil Hetfield “ya o herif şey değil miydi ya, TATLI BETÜŞ’ü söyleyen herif, GANTRİCİ hani, ben seviyorum GANTRİ ya, o adam olur” yanıtını verir.

Hakikaten de Hetfield tam cahildir. Lou Reed’in ÜFRÜNTÜCÜ geçmişinden de, DRAVEZDİYLE takılmasından da, erkeklerle YALAŞ yapmasından da haberi yoktur. Normalde bunları bilse yanına bile yaklaşmayacak biridir Hetfield Reed’in. Grupta karar merci bu iki sonradan görme adamdan oluştuğundan ötürü Lou Reed konusunda karar birliğine varılmış olur. Çıkıp TATLI BETÜŞ çalar inerler.

[youtube id=”JucJAuDKqKw” width=”620″ height=”360″]

Lou Reed de “Metal Machine Music” KEPAZELİĞİNDEN sonra mecburiyetten kendini DENEYSELE, FANTASTİĞE vermiş, özellikle de artık normal müzik yapma yetisini tamamen kaybettikten sonra FANTASTİK doğaçlama müzik turneleri düzenlemekte, o şempanzenin resimlerini güzel zannedenler benzeri kitlelere SAN’AT sergilemektedir. Ancak kendisinin çok EKİSTREM ve ÇIĞIR AÇAN bir adam olduğuna hala inanmaktadır ve “Metal Machine Music” ile başlattığı “misyonun” yarım kaldığına yanmaktadır.

Bu nedenle Metallica, Reed’e göre misyonunu nihayete vardırabilmesi için biçilmiş kaftandır. Onlar da “Metal Machine Music” gibi METEL müzik yapmaktadırlar ve kainatın en büyük METEL grubu onlardır. Aslında Lou Reed zaten Metallica dışında başka METEL grubu bilmemektedir ama bu grup onun için yeterlidir.

Performanstan sonra Reed gruba “beraber albüm yapmalıyız dostum” der ve gider. Hetfield “herhalde bu dede şaka yapıyo” diye gülerken Lars’ın zihninde ELİTLİK şimşekleri çakar. “Tabi ya” der, “işte aradığımız adamı bulduk, bu adamla albüm yaparsak zamanında KARI GİYSİLERİYLE poz veren ELİTİST yanımızı yitirmemiş olduğumuz gösteririz, NME de bize 10 üzerinden 9 verir.”

Lars, Hetfield’ı “tamam abi ya neden bu kadar üzerinde duruyosun, herifle eski GANTRİ şarkılarının cover’larını kaydedip yayınlıycaz, ne olmuş yani öylesine bi olay işte” diye uyutmaya çalışmaktadır. Aslında Lou Reed, Lars’a kafasında GONSEPT albüm olduğunu söylemiştir ama Lars, James’e bunu direkt söylese hayatta kabul görmeyeceğini bilir, bu yüzden de ustası olduğu ADAM TOKATLAMA metodunu devreye sokar. Sonuçta Hetfield “nasıl olsa DOLAR MİLYONERİYİM bana ne amk” diye kabul eder. Lou Reed’e grubun stüdyosuna gelmesi için uçak bileti ayarlarlar.

Lou Reed beraberinde bir takım şiirler getirir. Gelir gelmez bunları James’in eline tutuşturur “bunlara müzik yaz” diye. James şaşırır, “abi biz TATLI BETÜŞ çalacaktık, HAROYİN çalacaktık, bunlar ne ola ki?” diye sorar, Lou Reed “yahu dünyanın en büyük METEL grubunu bulmuşum, öyle banal bişey mi yapıcaz, fazlasını yapmamız lazım, bu albüm EVRENSEL BOYUTTA BİR ALBÜM OLACAK” diyerek gaz verir. James göz ucuyla Lars’a bakar, Lars kafasını başka yöne çevirir. İhale yine üstüne kalmış, Lars’ın kazığını yemiştir.

lulu_21

James sözlerin başındaki “Lulu” ismini görünce “ABİ SİZ DE SÜREKLİ KADINLARLA İLGİLİ YAZIYOSUNUZ HERHALDE?” diye sorar. Lou Reed “öbür türlüsünü yazınca HİPNE diyolar ben ne yapayım” diye yanıt verir. Şaka zanneden Hetfield “ehere mehehe ilahi Lou Abi” diye güler. Oysa ki şarkı sözlerini okumaya üşenir ve üşenmese görecektir ki, daha ilk şarkıda ZENCİ TARRAĞI tabiri geçmektedir.

Lou Reed gruba konsepti anlatır. “Her şeyi akışa bırakın, FİRİİ FLOVİNG müzik, formları geride bırakın özgür kalın” gibi DIRAVDAN bir şeyler zırvalar. Grup bunları da anlamaz, ama bozuntuya vermemeye çalışır. Anladıkları şudur, stüdyoya girip kafalarına göre buldukları riffleri üst üste çalacaklardır, Lou Reed de bunların üzerine vokal yapacaktır. Lou Reed tam tersini anlamıştır, grup soyut gürültüler yaratacaktır ve o da üzerine şiir okuyacaktır. Kısacası iki taraf da birbirini anlamaz, Reed’e göre her tür metal zaten soyut gürültüdür, Metallica’ya göre de Reed’in vokali bir nevi şiir okumak gibidir.

Her iki taraf da yaptıkları şeyi cahilliklerinden ötürü yanlış anladığından sonuçları pek beğenirler. Hetfield da Reed’i yavaş yavaş sevmeye başlar. Bu kaynaşma neticesinde stüdyoya Reed’in arkadaşları gelip gitmeye başlar. Hetfield bu kadar KARILI şarkı olunca Reed’i BÜYÜK YİYİŞGEN zanneder. Oysa gelen tipler TATAKÇI, KEŞ, DRAVEZDİ gibi tiplerdir. “Herhalde bunların kız arkadaşlarını yemeye çalışıyo” diyerek üzerinde durmaz ama gene de işkillenir.

En sonunda bir müzik markette Reed’in şu plağını görür:

lou-reed-best-of

Kapaktaki kadın biraz fazla erkeksi durunca müzik markette kendi kendine “bu adam da KATANACI demek, iri hatun seviyo” der. Müslüman evladı tezgahtar “ne karısı abi DRAVEZDİ o” der. “NEEE, LOU REED DRAVEZDİYLE Mİ YAPMIŞ?” diye feryat eden Hetfield’a tezgahtar “abi sen ne diyosun, BU OLAYI BAŞLATAN ADAM LOU REED ZATEN” der.

1977-Lou_Rachel

Can havliyle koşarak stüdyonun yolunu tutar Hetfield. İçeride Lars’ı Reed’in DRAVEZDİ arkadaşları ile şarap içerken görür. Hemen kolundan tuttuğu gibi Lars’ı kenara çeker “kanka sana kötü bi haberim var, özel konuşmamız lazım AİLEVİ MESELE” diyerek. Seslerinin duyulmayacağı bir yere götürür ve “kardeşim sen nasıl insanlarla takıldığının farkında mısın???” diye sorar. Lars “nasıl insanlarla takılıyorum ki” diye sorunca Hetfield “İPPNE OLUM BUNLAR, BİRBİRLERİNİ ZGİYORLAR!” diye bağırır ve elindeki plak kapağını gösterir. Lars “yaa kanka yaşlı başlı marjinal insanlar işte, bu yaştan sonra öyle olsalar vız gelir tırıs gider, VİYEGRA bile işe yaramaz bunlarda, korkma koçum sen” diyerek Hetfield’ı ikna eder.

İkna eder etmesine de, Hetfield o günden sonra Lou Reed’e asla arkasını dönmez. Mesela Lou Reed Hetfield’ın arkasında duran penayı mı istedi? Hetfield arkasını dönmeden geri geri yürüyerek penayı öyle alır uzatır, Reed “ne oldu oğlum ne biçim yürüyüş bu” diye sorunca da “ehehe mehehe abi benim hanım dün gece fazla zorladı da BELİ SAKATLADIM ondan böyle nehehe mehehe” diye yanıtlar.

Neyse her iki tarafın da birbirinin yaptığından kuruş anlamadığı kayıt aşaması sona erer ve albüm tamamlanır. Öyle çok saçmalamışlardır ki 2 CD’yi dolduracak kadar çok müzik olmuştur ellerinde. Hemen U2 ve Dipeş Mod’un fotoğrafçısı ile fotolar çekilir, şekilli ve SAN’ATSAL bir kapak hazırlanır. NME başta olmak üzere bütün ELİTÇİ basın yayın organları toplanır albüm dinletisi için. NME hakikaten de albüme 10 üzerinden 9 verir. Ancak NME dışındaki herkes albümün KEPAZE olduğunu yazmakta, dinlerken utançtan yüzlerinin kızardığını çizmekte, ortaya çıkan şeyin dünyanın en kötü şeyi olduğunu belirtmektedir.

im-the-table

Sonunda ilk single yayınlanır. Şarkıda Hetfield “Ben bir masayım!” diye bağırır.  Darren Arnofsky’e tonla para verilerek çekilen klipte de Lou Reed çatlak sesiyle gözleri kapalı MÜEZZİN GİBİ şiir okumakta, klibin sonunda da grubun ne yaptığını anlamadığı için “ŞAAHANE… ŞAAHANE… ALKIŞLIYORUM…” demektedir.

[youtube id=”fJlU_9Vyvqs” width=”620″ height=”360″]

Fanlar çılgına döner, metal dinleyicileri “St. Anger” döneminden 10 kat daha fazla makaraya alır grubu. Bizimkiler yiğitliğe bok sürmemekte kararlıdır, “yaptığımız en önemli albüm”, “bu albümü canlı çalıcaz”, “turnesini yapıcaz” gibi açıklamalarla şaşırtmaca yapmaya çalışırlar. Hesapta belki milleti öyle KEKLEYEBİLECEKLERİNİ düşünürler.

Ancak Alaman TV programında canlı çalarlarken MÜEZZİN Reed’in kendi yazdığı sözleri teleprompter’dan okuması “Lulu” faciasının tabutuna çakılan son çivi olur. O saatten sonra grup ne anlatsa boş, ne söylese hikayedir. Yenilgiyi kabul ederler. “St. Anger” döneminden bile daha büyük bir rezilliğe imza atmışlardır. Reed için hava hoştur çünkü kariyerini zaten yıllar önce bitirmiştir. Ancak Metallica zar zor topladığı karizmayı gene Lars’ın ELİTİST EKMEK açgözlülüğü yüzünden bir anda yok etmiştir. Toparlaması da gene ona ve kurnaz ticari zekasına kalır.

[youtube id=”xAvyX-vG9wI” width=”620″ height=”360″]

Grup apar topar bir 25. yıl kutlamaları ayarlar, 4 gece üst üste beraber çalıştıkları tüm müzisyenler ve ünlüler geçidi niteliğinde başka konuklar eşliğinde hayranlara beleşe konser verirler. Parayla satmayı düşündükleri 4 “Death Magnetic” artığı parçayı da beleşe internete vererek fanların “helal olsun ya, salaklar malaklar ama harbi adamlar” yorumu yapmasına sebep olurlar. Ama “Lulu” faciasının yeri Rock tarihinin en büyük KEPAZELİĞİ olarak çoktan hazırdır. Bu albüm deneysel müzikle ilgili olabilecek en yanlış şeylerin birleşimidir çünkü: CAHİLLİK ve HIRBOLUĞUN.

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.