#TBT2: 90’lar, Grindcore, Morrisound: ASSÜCK!

Paylaş:
Bu hafta yeniden 90’lara geri dönüyoruz sevgili okurlar çünkü neden dönmeyelim ki? Bu sefer beni o yıllara gönderen, çok sevdiğim ABD’li death metal grubu Misery Index’in bu yıl çıkacak yepyeni albümlerinden yayınlanan ikinci lirik video “Rituals Of Power”ın mükkemmel bir şarkı olması ( buradan yakın >> ).
 
Şarkıyı dinleyince, grubun vokalistlerinden Jason Netherton’ın, Radical Noise’un 2012 tarihli Alman hardcore grubu Get It Done ile beraber yayınladığı split albümde yer alan “Start Again” isimli şarkıda düet yaptığı geldi aklıma ( buyrun >> ). Jason baba biliyorsunuz “Extremity Retained” adlı kitabı ile de, alemin haritasını çıkarmış çalışkan birisi. Dolayısıyla bir anda oradan kendisinin İtalyan grindcore grubu TSUBO ile beraber Assück şarkısı “Salt Mine”ı coverladığını keşfediverdim ( yak baba linki buradan >> ).
 
Biraz dolambaçlı oldu farkındayım ama maksadımız size bolca müzik dinletmek aslında, laf salatası yapmak değil. Satırların Sherlock Holmes’u bu coverı dinleyince düşündü ve “e tabii olm zaten ya” dedi; Netherton’un grubunun adı “Misery Index”; efsanevi Florida’lı grindcore grubu Assück’ün ikinci albümünün adıydı zaten. 
 
1991 yılında ilk albümleri “Anticapital” ile yeraltı müzik dünyasında bomba gibi patlamıştı Assück. İçinde bas gitar kullanılmayan bir kaydın bu kadar kıvrak ve güçlü tınlaması, hem Septic Death / Discharge gibi köklerden gelen, punk ruhunu koruyan crust ve fastcore gruplarının ruhunu hem de Autopsy / Bolt Thrower vari bir Sabbathian doom metal tınısını aynı potada eritmesi insanları heyecanlandırmıştı. Tamamen kendine has bir grindcore üslubu yaratmayı başarmıştı ikili, ki bu janrda toplasanız 15-20 grubun türün tarihi boyunca yaratabileceği bir özellikti zaten. İşin ilginç yanı albümün sadece on beş dakika uzunluğunda olmasıydı. 
 
ANTICAPITAL 

 
Grubun benzersiz soundunda asıl rol tabii ki davulcu Rob Proctor’a aitti. Kendisi aynı zamanda grubun sabit tek elemanı. Bugün albümde bas olmaması en çok övülen özelliklerden biri olsa da, “Anticapital” sonrası hızla yeraltının en sevilen gruplarından biri haline gelmeleri ile üst üste kaydettikleri “Blindspot” ve “State To State” ep’lerinde, arkadaşları Pete Jay’e bası verdi arkadaşlar. Bugün bu iki ep yeraltında o yılları yaşamış pek çok kişi tarafından ayak üstü sohbetlerde “oooo olm Anticapital bişi mi sen asıl Blindspot’ı dinliycen, dev ep ama çok rare ya bulamazsın orjinalini” şeklinde anılmaktadır. Ben şahsen 1994 sonlarında yetiştim mevzuya, yani bu üç kaydın tek cd / plak olarak yayınlandığı yıl dinledim grubu ilk defa.. “Geç gelenlerden” olarak benim en sevdiğim ise şuydu; bu ürünlerin tamamı, o yıllarda “baba artık çok klişe oldu soundu yaa” re-klişesiyle eski dedelerin kafamızı ütülediği efsanevi Florida Morrisound Stüdyolarında Scott Burns baba tarafından kaydedilmişti. İşin “daha daha” komik tarafı ise; death metal’in kalesinde kaydedilen albümün, bir kaç yıl içerisinde 90’lar “power violence/ Infest klonları ordusu” çılgınlığına ev sahipliği yapacak firmalardan biri olan, efsanevi Sound Pollution Records’dan yayınlanmış olmasıdır. Madem şerefine kaldırdık 7″leri, ep’lere de şöyle bir girin başlamışken; 
 
BLINDSPOT

 
STATE TO STATE

Grup 90’lara böyle bodoslamasına girip ortalığı dağıttıktan sonra, OLD gibi kült gruplarla splitler konserler derken yeni bir kayıtla geri dönmesi 1997 yılını buldu. Anticapital ve sonrasında gelen kısa kayıtların etkisine ulaşabilecek bir albüm yapabilecekler miydi? Tıpkı bir önceki tbt’de olduğu gibi bu sorunun cevabı çatallı. 
 
Özellikle yeraltı dünyasında dinleyici oldukça acımasız açıkçası. Her ne kadar “yeraltı ortamı baba ya samimiyet yea” diye gezinse de insanlar, gerçekler patates çorbasından hallice. Yeraltı scene’deki anıların “karanlık yüzü” adına burada adını vermeyeceğim biri Belçika’lı biri Alman iki grubun frontman’inden öyle komik hikayeler dinledim ki zamanında, verdiğim karar şu oldu; tıpkı piyasanın üst kısımlarında bebeyken Korn, Deftones ile teen yıllarını harcayan çocukların büyüdüklerinde ondan utanması gibi; yeraltı tayfasında da aynı grubun müziğinde devamlılık olmasına karşı bir allerji var. “Scenester” dediğimiz en güzel hap ot alkol kokteylini beceren hiperaktif canavarların “ışık hızıyla dinleyip anlayıp fetva vererek aşağıladığı” kötü eski gruplardan geçilmiyordu ortalık. Bu tipleri 1996’dan beri her konserde, her nesilde o kadar net bir şekilde görüyorum ki, karikatür çizebilseydim eğer çok eğlenirdim. Çünkü aynı kompleksin devam soyu kendileri. Yanyana I. Scenenazi, II. Mrknowitall Scenenazi, III. Kafasıgeldi Scenenazi diye portrelerini assak, bir süre sonra suratların birbirine benzemeye başladığını fark ederiz. Ve fonda duyduğumuz hep aynı şeydir; “köklerden arakla, herkese yeniymiş gibi yedir ama düzenli olarak kendin de eskilere bok at ki, seni yeni sanmaya devam etsinler”. Doyumsuz hiperaktif karakterlerine birşeyi güzelce hazmetmek fazla geldiğinden canları sıkıldığınnda bir grubu yere batırır sonra nostalji histerisine kapılıp tahta oturturlar; beyinsiz ruh hallerine göre saatlerce emekle üretilmiş albümleri yorumlayıp müziği çözdüklerini zannederler… Bu çürük tayfa tabii ki önce ilk albüme oranla çok daha farklı bir kayıt olan – ki aslında süresi yine 15 dakika idi – “Misery Index”i fazla düz, çok yavaş, baymış buldu ama kime ne? “Misery Index”, grubun punk’lardan metalcilere kadar herkes tarafından benimsenen politigrind tavrını aynen devam ettiren, daha temiz soundlu, bana nedense ikinci Brutal Truth albümü “Need To Control” ile paralel bir hissiyat veren güzel bir albümdü. Grubun daha kolay anlaşılan, daha geniş bir kesim tarafından benimsenen albümü olduğundan kötülemesi de “tavaftandır” anlayacağınız. Halbuki iki albümün de tadı, sofrası, yeri ayrıdır aslında.. 
 
MISERY INDEX 

 
Bu verdiğim youtube linklerinden birinin altında çok komik ama aslında çok önemli bir yorum var, elemanın teki aynen şöyle demiş; “Evsizlik ve evden kaçmak ile ilgili izlediğim ne kadar gençlik belgeseli varsa mutlaka birileri bu heriflerin patch’ini taşıyor”… İronik bir sosyal medya girdisi de olsa Assück’ün etkisinin hem punk hem de ekstrem metal dünyasında, 90’lı yıllarda ne kadar büyük olduğunu anlamanız açısından önemli bir bilgi bence.. 
 
Ekler; 
 
  • Facebook’da yer alan her iki Assück sayfasının da grupla hiçbir ilgisi yok, biri fan sayfası, diğeri Latin Amerika’dan grindcore grupları hakkında fake haberler yayan aptal bir herife ait. Hatta Pete Jay bazen bu ikinci sayfadaki haberlere sataşıyor. 
  • Assück’ün ritim makinası Proctor, Assück’den sonra canlı performanslarda Discordance Axis’e eşlik etmiş bir yıl boyunca. Bildiğiniz üzere bu grup, bugün “mathcore” diye andığımız türün öncülerinden kabul edilmekte. Kendilerini başka bir yazıda ele alacağızdır. 2000 yılında ise kurduğu Crucible isimli crossover thrashcore grubu ile şu albümü yayınlamış No Idea Records’dan; https://noidearecords.bandcamp.com/album/my-heart-is-a-merciless-piece-of-metal-and-fire
  • Grubun “baslı” ep’lerinde çalan Pete Jay, 2015’de Black Queen isimli bir grup kurmuş, bir de albümleri var;  https://witchmetal.bandcamp.com/  . Konuklardan bir tanesi, Assück’de kısa bir dönem vokal görevini üstlenmiş olan Paul Pavlovich. 
  • Son olarak grubun politik ve müzikal tavrını çok net özetleyen ve seyrek bulunan röportajlardan biriyle başbaşa bırakıyorum sayın okur, halerüya; https://consect.wordpress.com/2011/02/03/assuck/ 
Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.