‘Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi’ tamam; darısı dünü ve bugününün başına

151
0
Paylaş:

Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi, çok uzun bir dönemin, 1981 – 2020 yılları arasının heavy metal kültürünün Türkiye’deki yansımalarını anlatma iddiası ile çıkıyor karşımıza. Çokça rock ve heavy metal alt türlerine, yer yer arada punk kültürüne de el atarak, fanzin üslubu ile ve dilden dile aktarılan hikayelerin kayıt altına alınması hedefini güderek oldukça geniş bir alanı kapsamayı amaçlamış kitap. Headbang‘in de yayınevi olan Karakarga‘dan çıkan kitapta anlatılan hikayeleri, yanlarındaki karekodları telefonunuza okutarak da takip edebiliyorsunuz.

80 darbesinin hemen ardından rock müziğin ve daha sert türevlerinin yavaş yavaş nasıl önce İstanbul ve Ankara, daha sonra da İzmir ve Bursa gibi şehirlere yayıldığını; Egzotik Band, Devil, Whisky gibi ilk nesil grupların tecrübelerini ve hemen arkalarından gelen PentagramKronikMetalium nesli ile 88 yılından itibaren konunun nasıl heavy metal’e doğru evrildiğini kitap bu dönemi çok güzel ve akıcı bir tarihsel izlek ile aktarıyor. Özellikle gruplar, dergi/fanzin/gazete yazarları, seyirciler, mekan sahipleri ve organizatörler ile ilgili hikayeleri; müziğin içindeki insanların – resmi ya da sivil – darbe sonrası toplumun farklı kesimlerinden aldığı tepkileri ( ve onların savunma mekanizmalarını.. ) gördükçe insan her on yılda bir belli bir dönemi yaşamış nesillerin nasıl birbiri ile kapışmaya girdiğini çok iyi anlıyor. Herkes kendi zamanının en zor ama en iyi ama en çilekeş ama en içten dönem olduğunu düşünüyor. Herkes gerçekten yaşadığını hissedecek kadar bir şeye kendini adayabildiği, ona emek verdiği dönemi istiyor hayatının sonuna dek. Peki ama buna ulaşmanın yolu ne? Nasıl yeniden bu kadar mutlu olabiliriz? Buna birazdan geleceğiz. Önce kendi hayatımın ‘o dönem’i olan 90’ların kitaptan nasıl göründüğüne bakalım.

Pentagram’ın ilk albümü ile başlayıp olaylı Tankard, Protector ve Sodom konserleriyle efsaneye bağlayacağı kesin olan 90’lı yılların tam da bu yıllarda çıkmaya başlayan Çağlan Tekil ve Kerim Tunçay önderliğindeki Laneth dergisi tarafından sayı sayı belgelenmiş olması hepimiz için büyük şans. 93 Metalika konseri, Metalium ve Kronik albümleri; Asafated, Deathroom, Hole In The Wall üçlüsünün demolarının fışkırmasıyla ilk defa ekstrem metalin ayak seslerinin İstanbul’da duyulmaya başlanması; Horror News, Mega Metal, Gorgor, Laneth kapışmaları. Rock Kazanı – Laneth meydan muharebesi; Şebek HM ve Laneth eşliğinde üçüncü metalcilik savaşı derken kendimi bir anda doksanların sonunda, meşhur satanist cadı avında buldum. O an fark ettim ki, ülkenin ilk death metal festivali olan Levent Concert Hall Death Fest’e kitapta yer verilmemişti. Deathroom Hakan’ın metal diyarını terk etmeden önceki son projesi olan Stage Terror’ü davulda Sterile Noiz Klan’dan tanıdığımız Ozan Sarı eşliğinde sadece bu konsere gelenler izleyebilmişti. Scalprum vokalistinin sahnede politik anons yapmasına kızan milliyetçi metalciler sahneye saldırmış, İÜ Rock Kulübü başkanı Tayfun Altınbaş elemanı ellerinden söküp almak zorunda kalmıştı kurtarmak için. Ya Asafated ya da Undermost çalarken pogo gazına gelen elemanın kendini balkondan seyircinin içine atması ve kolunu kırması, konser mekanında promosyon olarak dağıtılan prezervatiflerin konserin ortalarından sonra balon olarak sahne dekoruna dönüşmesi, Ebonsight vokalisti Murat’ın yüzündeki corpsepaint’i çıkarmadan bütün Kadıköy tayfasıyla beraber belediye otobüsünde evine dönmesi benim bizzat tanık olduğum detaylardı. O an anladım ki, ne yapsan ne etsen, bütün hikayeleri bir araya toplaman imkansızdı ama okuduklarım bana sahip olduğum hikayeleri yeniden hatırlatmıştı bir kere. Daha neler olacak acaba diyordum ki kitap 2000 yılından sonra adeta bir teybi ileri sararcasına hızla Çağlan Tekil’in aramızdan ayrıldığı yıla gelip sona erdi. 90’ların başında pişip son yarısında meyve vermeye başlamış bir gürültü üreticisi olarak kendi hikayem yarım kalmış gibi hissettim ama zaten belki de bunu okumam gereken yer bu kitap değildi. 

Non Serviam kapandıktan sonra Çağlan Tekil aslında derginin logosunun etrafında uzun süre yazan ‘misyon’unu çoktan yerine getirmiş ve heavy metal’i ana akımın gündemine sokmuştu. Çağlan buradan sonra bir daha eskiden ilgilendiği anlamıyla yeraltı ile ilgilenmedi, takip etti, izledi ama seslerini duyurmak için hep müzikal ve felsefi anlamda olgunlaştıklarını düşündüğü anlarda onlara yaklaştı. Yer altına indiğinde de hep kendi emekleriyle kurduğu piyasanın ilk yıllarından yadigar gruplara konserler düzenleyerek bir nevi Asafated ve Metalium‘lu Respect Your Roots serisinde Laneth’li Konserlerin provasını yaptı. Dolayısı ile 90’ları anlatırken her türden fanzin ile Laneth kapışmasını okuyabileceğiniz kitap, Çağlan’ın yeraltını sadece izlemeye aldığı döneme girdiğimizde yerüstüne yöneliyor ve izleğinde temel alınmış nesillerin ana temsilcisi sayılan grupların son aktiviteleri ile AKP iktidarının göreli özgürlükçü olduğu ekonomik refah döneminde coşan festivallerle dolu 00’lı yılları özetliyor. Kısacası aslında tam bitmesi gereken yerde zirvede bitiyor, her ne kadar satanist avı yılı ‘Lanethli metali’ bir süreliğine yer altına geri itse de, mainstream rock ve metal’in popüler temsilcilerinin neredeyse tamamının ülkeye geldiği bir çağın tam ucunda, onun da kısa bir özetini vererek sona eriyor.  Adnan Alper Demirci, uzun yıllardır kitapla aynı ismi taşıyan facebook sayfası ve sitesindeki emeğini bir tarihsel izleğe dönüştürerek okuması keyifli arşivlik bir işe imzasını atmış. Fakat yukarıda da bahsettiğimiz gibi 80’ler ve 90’ların ortasına kadar anılar şelalesi olarak keyifle akan kitap; 98 yılından itibaren yavaş yavaş bir olaylar endeksine gibi davranmaya başlayarak detaysız bir antolojiye dönüşüyor. İnsanın gözü madem Laneth ekolü bu kadar önemli neden Yeraltı, Rip Ride, İnat gibi o ekolden gelen fanzinlerden bahsedilmemiş diye soruyor kendine. Misal Yeraltı Fanzin’i çıkaran Güray Topaç oradan Mafia ve I Feel Like Nick Cave gibi – sadece burası için değil tüm fanzin kültürü için orjinal ürünler olan – fanzinlerine; Bar Rasputin / The Wall macerasından yeraltında Entombed ve The Hellacopters’a kadar bir çok grubun elemanlarının müşterisi olduğu bootleg tişört projelerine kadar, kitabı 90’lardan alıp 2020’lere taşıyabilecek sayısız karakterden biri aslında…

Keza hepimizin Hammer’ın Kadıköy’deki tapınağından bildiği Enis Kızılkaya da öyle. Non Serviam ve yeraltından karşılayarak dengeleyen Enred ve Zor Magazinler ile aralarındaki tatlı rekabeti; Hammer, Atlantis ve Zihni Müzik’in pasajda komşu dükkanlar olarak 90’lardan 00’lerin ilk yarısı arasında yüzlerce dünya çapında yeraltı ve yerüstü metal firmasını lisanslayıp memleketi orjinal kasetlere boğmasını ve o pasajda olmuş bitmiş her şeyi bir de Enis’in ağzından dinlemek çok zevkli olurdu. Ya da 90’ların başından beri Ex Humanity, Asafated, Nekropsi, Antisilence, Malt, Üçnoktabir, Kes, Ceza, Helak, Eskisi Gibi, Emre Kula, Aylin Aslım gibi sanatçı ve gruplarla yıllardır bas gitarını konuşturan Cenk Turanlı’da; bir dönem Türkiye’de neredeyse hız sınırını zorlayan Cenotaph’dan Blaster’a kadar tüm gruplarda çalmış ahtapot lakaplı davulcu Cem Devrim Dursun‘da daha anlatılacak ne hikayeler var, bunları merak etmemek elde değil..

99 – 2003 arasını kasıp kavuran numetal modasının memlekete yansımaları; 2002-2010 Peyote dönemi yeraltındaki Replikas‘lı Proudpilot’lı indie rock hareketi, 2000’ler hardcore punk sahnesinin The Ayılar’dan Ofisboyz’a Noizine Kollektif’ten Second’a; Lifelock’tan Chopstick Suicide’a; Riot Promotions konserlerine uzanan hikayesi; Kadıköy ve Ankara semalarında 2007 civarı başlayan yeraltı ekstrem metali gürlemesinin Burial Invocation’lı Decaying Purity’li Sakatat’lı bir yağmur olarak başlayıp 2010’larda Thrashfire’lı, Hellsodomy’li, Carnophage’li, Engulfed’lı Diabolizer’lı bir fırtınaya dönüşmesi;  Fanzin kültürünün metal için fotokopi dergicilik ve ötesi formatına geçtikten on yıl sonra yerini usul usul webzine kültürüne bırakmasıyla – özellikle DVK forumun kapanmasından sonra – kitlenin farklı kesimlerini temsil eden Paslanmaz Kalem, Pasifagresif, Krizitikzine, Surge gibi kanallardan ortamı takip etmeye başlaması; punk, rock ve metal kökenli konser organizasyonu kollektiflerinin ( Wargasm, Mezar Organizasyon, Mevzu Records gibi ) ve 90’ların önemli metal ve punk gruplarında çalıp söylemiş Erdem Çapar ve Gökhan Tunçişler gibi bağımsız organizatörlerin yeraltı ile yer üstünü birleştiren aracılar hale gelmesi gibi gelişmeler artık 00’lı yılları anlatacak sonraki kitapların konusu olacak. Adnan’ın kitabı hakkında Birgün’e verdiği röportajda da söylediği gibi, yukarıda saydığım isimler ve daha pek çoğuna ulaşarak oldukça detaylı bir tarihçe yazmak da mümkün.

Zira Türkiye’nin artık neredeyse tüm dünyayı turlamış dünyaca ünlü bir Cenotaph‘ı, İstanbul ve Ankara dendiğinde küredeki her death metal fanının dört grup sayabildiği bir death metal piyasası var ama onun tarihini anlatan bir kitabı yok. Türkiye hardcore/punk tarihinin tamamını anlatan, tüm jenerasyon ve akımları kapsayan bir antoloji hala büyük bir eksiklik ( bu konudaki tek kaynak olan Türkiye’de Punk ve yeraltı Kaynaklarının Kesintili Tarihi’ni artık basılı bulmanız mümkün değil ama ufak bir google search ile kitabın taranmış hali bazı yerlerde okunabilir görünüyor). Dünyada ilgi ile karşılanan bir sürü sanatçının oluşturduğu Nekropsi, Replikas, Batur Sönmez, Zen ve Baba Zula gibi isimlere sahip oldukça geniş bir spektruma yayılan deneysel müzik tarihimize kim el atacak? Cypre.. pardon Cartel öncesinden başlayarak, ‘trapti 90’lardı east kost vest kost’ ayırmadan, Türkçe hiphop tarihi ne zaman yazılacak? 00’li yılları okumak için yine Adnan gibi bir gencin çıkıp geçmişi merak etmesini, yıllarca araştırmasını ve emeğinin kitap olarak yayınlanmasını mı bekleyeceğiz yoksa dönemin tanıkları artık harekete geçmeye başlayacak mı?

Belki de yukarıda ikinci paragrafın sonlarında sorduğum sorunun cevabı burada gizlidir, ne dersiniz. Çünkü hem anı yaşayarak hem de o ana olan tanıklığında bunu geleceğe aktarma sorumluluğu hisseden bir sürü Çağlan Tekil’e ihtiyacımız var önümüzdeki yıllar için.

 

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.