Makina Elektrika albümü sonrası PENTAGRAM röportajı

206
0
Paylaş:

“İşin sırrı: dostluk, terapi, ritüel ve müziğimize olan inancımız…”

Pentagram’ın “Makina Elektrika” odaklı turnesi devam ediyor. 5 Kasım’da Dorock Kadıköy’de ve 19 Kasım’da Dorock Taksim (Fitaş Sahnesi) gerçekleşecek konserleri öncesinde merak ettiğim soruları gruba yönelttim. Albümün önümüzdeki aylarda CD ve plak versiyonlarıyla yayınlanacağı bilgisini edindikten sonra Tarkan Gözübüyük, Ogün Sanlısoy, Cenk Ünnü, Demir Demirkan, Ozan Tügen ve Hakan Utangaç sorularımı aşağıdaki gibi yanıtladılar:

Doğu Yücel

 

“Makina Elektrika”ya baktığımızda ilk bakışta dikkat çeken nokta: eski logo! Pentagram görsel ve müzikal anlamda hep değişen bir grup olarak karşımıza çıktı, o yüzden eski logoya geri dönmeniz herkes için büyük sürpriz oldu. Buna nasıl karar verdiniz? Gruptaki herkes hemen bu karara onay verdi mi, yoksa bir tartışma döndü mü?

Tarkan Gözübüyük: Grupla ilgili konularda oy birliği olmadan karar vermiyoruz. Bu durum bazen işleri yavaşlatabiliyor. Ne var ki logo hakkında bir çekince olmadı. Hakan kapak tasarımını yolladığında herkes onayladı.   

Cenk Ünnü: İlk yıllarımızda konserlerden önce tamamen gönüllü olan dostlarımızla sahne hazırlıklarına günler öncesinden başlar ve yeniden kullandığımız eski logomuzu sahne arkasına asardık. O logonun bizdeki değeri çok fazla ve imzamız gibi.

Hakan Utangaç: Sağ olsun arkadaşlar, bu konuda beni hiç yalnız bırakmadılar. Tabii son anda yetiştiği için mecburen kabul ediyor da olabilirler.

 

Gerçekten o logoda başka bir hissiyat var. “Unspoken” dönemi Fikirtepe’deki stüdyonuza geldiğimde o logoyu duvarda gördüğümde çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Peki yeni albümün eklektik yapısını konuşalım biraz. “Makina Elektrika”da Unspoken dönemine yakın parçalar da var, MMXII’e yakın modern parçalar da. Trail Blazer’dan çıkmış gibi duran thrash metal parçaları yanında Anatolia’ya yakışabilecek ‘Ödenmez’ gibi duygusu yoğun akustik bir parça da… Bu en baştan aldığınız bir karar mıydı, hazır tam kadroyken böyle retrospektif bir albüm yapalım diye mi yola çıkmıştınız?

Tarkan Gözübüyük: Son yıllarda sahnede her vokalin kendi dönem şarkılarını söylediği kronolojik bir liste çalıyoruz. Her konser bizim için zamanda yolculuk gibi tarifsiz bir deneyim oluyor. Haliyle bu hissiyat yeni albüme de yansıdı. Fakat şarkıların öyküleri geçmişten ziyade bugüne ve geleceğe sesleniyor.

Ogün Sanlısoy: Albüm ile ilgili yola çıkış kararı, akustik albümün turnesinin hepimize çok iyi gelmesi ve arkasından elektrik konserleri de birlikte yapmaya karar vermemizden sonra oluştu. Beraber sahnede olmak, turnelere çıkmak, tam kadro olarak bir arada hasret gidermek “birlikte yeni albüm yapsak” düşüncesini getirdi.
Oluşturduğumuz fikir havuzuna herkes eskizler, demolar, düşünceler ekleyerek katkı sağladı, şarkılar olgunlaşmaya başladıkça tarzlara göre şarkılar paylaşıldı, doğal olarak geçmişteki her albümün havası bu albümdeki şarkılara ve genel sound’a yansıdı.

Hakan Utangaç: Bir bakıma hep birlikte bu albüme giriştiysek de ‘’Akustik’’ projenin devamında aldığımız bu karar kaçınılmaz sonucu da beraberinde getirdi. 

Cenk Ünnü: Makina Elektrika’daki parçaların hazırlanması aşamasında türü ve tarzı konusunda herhangi bir önceliğimiz olmadı, hissettiğimiz biçimde eteklerdeki taşlar albümün son halini belirledi.

‘Maymunlar Gezegeni’ albümün en ilginç parçalarından biri. Ogün Sanlısoy, ‘Aslında Gülmek Gerek’ isimli solo single’ında kahkaha sesleriyle güzel bir nakarata imza atmıştı, şimdi de yine onun “maymun sesleri”yle karşılaşıyoruz. İnsana dair bir taşlama var şarkıda. Bu şarkının hikayesi nedir ve bu “hu ha” vokaller nasıl çıktı?

Tarkan Gözübüyük: Maymunlar Gezegeni’nin hikayesi, 2014’te “Sen Uyurken” kayıtları sırasında Ogün’le dertleştiğimiz bir telefon konuşmasına dayanıyor. “Hu ha” nidaları, şarkının vokaline dair ilk fikirdi. Sözler daha sonra yazıldı.       

Ogün Sanlısoy: Sanırım albümün ilk şarkılarından biridir. Demo aşamasından beri “hu ha” vokallerini efektif olarak kullanmak fikri vardı aklımızda. Konserlerde seyirci ile interaktif olarak güzel olur diye de düşünüyorduk. Kayıtlarda biraz daha scream ve brutal vokal ile yorumlamaya çalıştım o bölümleri, amaca ulaştı sanıyorum zira konserlerde seyirci ile birlikte güzel oluyor.

 

‘Maymunlar Gezegeni’nin bilimkurgu tınlayan, Danny Elfman’ı bana çağrıştıran klavye partisyonlarında ve albümün çeşitli yerlerinde Ozan Tügen’in şahane dokunuşlarını duymamak imkansız. Ozan’a sormak isterim: Pentagram’la ilk defa yeni şarkılardan oluşan bir albümde kayda girmek nasıl bir tecrübeydi? 

Ozan Tügen: Pentagram’daki rolüm zaman içinde yavaş yavaş yerini buldu diyebilirim. Önce Bostancı Gösteri Merkezi’ndeki 20. yıl konserinde iki parçada konuk oldum. Bir sonraki beraber performansımız 2010’da İnönü Stadı’ndaki Sonisphere festivalindeydi. Bu aynı zamanda Gökalp’in Pentagram’la ilk sahne alışına denk geliyor. MMXII albümünde birtakım ses efektleri ve sample’larla ilk defa prodüksiyon aşamasına dahil oldum. O albümden itibaren gruba konserlerde eşlik ediyorum. Akustik albümle beraber sorumluluklarım arttı. Makina Elektrika’da müzisyenliğimin yanı sıra, kayıt ve edit aşamalarında da rol aldım. Öğretici ve zevkli bir deneyimdi. Böyle köklü bir grubun bir parçası olmak gurur verici.

Tarkan Gözübüyük: Ozan Tügen çok değerli bir meslektaşımız ve dostumuz. Yirmi yıldır Şebnem Ferah ve MVÖ albümleri başta olmak üzere birçok yapımda çalışma şansımız oldu. 2016’dan beri Babajim Stüdyoları’nı işleten ekipte ortaklığımız sürüyor. Son dönemde Pentagram için de vazgeçilmez bir yeri var. Yeni albüm kayıtlarının her aşamasında rol aldı ve önemli bir katkı yaptı. ‘Maymunlar Gezegeni’nde Theremin’le yarattığı Tim Burton’vari atmosfer de gerçekten muazzam. Umarım bu yol birliği uzun seneler devam eder.

 

“Üç vokal bizim için hâlâ yeni bir durum.”

 

Albümde üç vokalistin birlikte söylediği beş parça var: Bu Düzen Yıkılsın, Sur, Pride, Damn the War ve Seek&Destroy cover’ı. Teknik olarak üç vokalistli parça yapmanın zorlukları nedir, rol dağılımı ve sıralama nasıl yapılıyor ve bu şarkılarla ilgili “vokalistleri ayırt etmek güçleşiyor” eleştirisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ogün Sanlısoy: Aslında Pentagram’ın tüm albümlerini dinlemiş olanlar için vokallerin ayırt edilmesinin sorun olmadığını düşünüyorum. Çünkü üçümüzün birbirinden farklı karakterde sesleri, tarz ve teknikleri var. Özellikle şarkının solo söylediğimiz yerleri net ayırt ediliyor. Nakaratlarda üçümüzün sesinin birlikte tınladığı yerlerde ise ayrıştırmak biraz zor, zira harmonik vokallerimiz de eklenince ortaya başka ortak bir tını çıkıyor.

Tarkan Gözübüyük: Üç vokal bizim için hâlâ yeni bir durum. Böyle fazla örnek de yok. İşin doğrusu, albümdeki şarkıların hikayeleri üç farklı karaktere göre yazılmadı. Çıkış fikirleri bu birlikteliğin öncesine dayanıyor. Ogün, Murat ve Gökalp tecrübelerini konuşturarak vokalleri paylaşıp yorumladılar. Akustik projede olduğu gibi. Hakan’la da birlikte albümlerde karakteristik dört farklı ses var. Demir ve Ozan da çok güçlü vokaller. Ekibin bu ayrıcalığını, ileriki çalışmalara daha işlevsel yansıtabilmek için düşünüyoruz. Herkes aynı fikirden konuştuğunda sesler doğal olarak ayrışmıyor. Şarkıları temelden, birbiriyle çatışan duygu ve ifadelerle kurgulamak gerekiyor. Bunu başarabilirsek vokal zenginliği daha güçlü hissedilir.

 

Pentagram - Makina ElektrikaŞarkı sözlerinize çok önem verdiğinizi görmemek imkansız. Bir süredir bir şey özellikle ilgimi çekiyor: YouTube kanalınızdaki eski yeni tüm İngilizce parçaların Türkçe çevirileri ve Türkçe parçaların İngilizce çevirileri altyazı olarak geçiyor ve bunlar direkt çeviriler değil, gayet özenli, ekstra emek isteyen, söz oyunları içeren çeviriler. Tek bir örnek vermem gerekirse: Albümün en iyi parçalarından Revenant’ta “Furious Anger” kısmı, “Bin Yüzlü Gulyabani” diye çevrilmiş. Bu yorumlu çevirileri izlemek şarkıların anlamını çoğaltıyor. Sizin bu çalışmayı yapma sebebiniz nedir?   

Tarkan Gözübüyük: Şarkı sözlerine önem vermemek olası değil. Ancak önemini görememek olabilir. Pek söz kuyumcusu olamasak da, bu konuda azami özenle çabalıyoruz. Şiir formundaki yazıları tercüme etmek çok zor. Şarkı sözleri de buna dahil. Bire bir çeviriler anlamı tam aktaramıyor. Bu yüzden ifadelere karşılık gelen yeni dörtlükler yazarak şarkıların dilini yansıtmayı denedik. 

Demir Demirkan’ın Amerika’da yaşadığını biliyoruz. ‘Damn the War’un solosu gibi öne çıkan sololarını Amerika’dan mı gönderdi yoksa Babajim’de bizzat mı kaydetti? Albümün genel kreatif sürecine nasıl katıldı?

Demir Demirkan: Soloların bazılarını Amerika’da bazılarını da Babajim stüdyolarında kaydettim. En başta albüm için materyal toplarken de pandemi dönemi olduğu için çoğunu email ile paylaşıp repertuara karar verdik. Daha sonra ortalık biraz açılmaya başlayınca birkaç kez Türkiye’ye geldim. O arada da hem repertuar pekişti hem de hazır parçaların sololarını çaldım. 

 

‘Ödenmez’ albümün önemli ve özel parçalarından bir tanesi. Murat İlkan’ın tek başına söylediği bu parçada şarkıya eşi Alper İlkan da bas gitarıyla eşlik ediyor. Bu şarkı ve sözleri hakkında ne söylemek istersiniz?

Tarkan Gözübüyük: Ödenmez’in konusu minnet. Bu duyguya hasıl olanlara, şanslarını hatırlatmak için. Alper İlkan, Ceren Tügen ve Erkan Oğur da katkılarıyla şarkının manasına boyut kattılar. Erkan abi Muğla’da olduğu için salgın dönemi bir araya gelemedik. Bağlantımız Ozan’n eski dostu Togay Şenalp aracılığı ile oldu. Togay’ın tasarladığı Yarı Perdesiz Gitar üzerine sohbet ederken bu konuya geldik. İskender Paydaş da kayıt için Bodrum’daki stüdyosunu açarak bize destek oldu. 

 

Albümde bence ileride Pentagram, “Best Of” çıkarırsa kafadan girecek 4 parça var ve bu bence 35. Yılını arkada bırakmış bir grup için büyük bir başarı. Peki Pentagram üyeleri ne der ve grup üyelerinin Makina Elektra’daki üçer favori parçası nedir?

Ogün Sanlısoy: 1- Maymunlar Gezegeni 2- Sur 3-Damn the War

Demir Demirkan: Sensiz, Maymunlar, Sur

Cenk Ünnü: Yeni albümdeki parçaların da eklenmesiyle konserlerde playlist hazırlama konusu daha da zorlaştı, turnenin ilk etabında ileride değişebilecek bir liste belirledik ama sevindirici olan dinleyenlerin beğenilerinin farklı parçalara dağılmış olması, bu albümü daha da değerli kılıyor bence.

 

Pentagram’ın albümleri arasında hep uzun zaman dilimleri oluyor. Son stüdyo albümü “MMXII”den sonra da bunu sorduğumuzda bir daha bu kadar bekletmeyiz demiştiniz ama -Akustik albümü saymazsak- onun üstünden on yıl geçti. On yıl sonra gelen albümün bir kısmı önceden paylaşılmıştı, o yüzden 48 dakikalık albüm hemen biter gibi oldu. Murat İlkan’ı yıllar sonra heavy bir Pentagram şarkısında tek başına dinlemeyi de bekliyorduk açıkçası. Kısacası: Pentagram’a doymak çok zor, o yüzden büyük bir merakla sormak durumundayım: bundan sonraki albüm ne zaman gelir? Bundan sonraki dönemde ilk üç parçada olduğu gibi arada bir single parça çıkarmayı mı düşünüyorsunuz? Ve Pentagram bu kadroyla, dört vokalle ve üç gitarla mı yola devam edecek?

Tarkan Gözübüyük: Çok sağ ol nezaketin için. Bundan sonra sağlık elverdiği sürece bu kadroyla devam ederiz. Murat’ın söylediği şarkının albümde özel yeri var. Bir sonraki farklı olur. Mevcut şartlarda uzun vadeli plan yapmak maalesef zor. Önümüzde bir dizi konser var. Şu an onlara kilitlendik. Bir yandan da CD, LP ve tişört baskıları için hazırlık yapılıyor. 

 

‘Sensiz’ diğer Hakan Utangaç vokalli parçalar gibi ağır ağır kana işleyen tekinsiz ve “doom” bir parça… “Sen” metaforunu merak ettik. ‘Bu Alemi Gören Sensin’deki “Sen”le bir paralellik kurabilir miyiz?

Tarkan Gözübüyük: Sensiz, genel olarak pişmanlıkla ilgili. Aşık Veysel’le bağlantı gözetmedik ama neden olmasın. Kulak veren herkes geçmişe dair bir esef veya özlemiyle bağ kurabilir. Ya da kim bilir. Güzel olan, dinlediğimiz müzikte kendi hayatımızdan bir kesit görüp kendi özel manamızı bulma özgürlüğü. Yazan için de bu geçerli. 

Hakan Utangaç: Kurabilirsiniz ya da farklı bir bakış açısıyla kendinizi de ‘’Sen’’ yerine koyabilirsiniz. Belki de biri vardır sizden içeri.

Gelelim ‘Seek & Destroy’ cover’ına. Pentagram daha önce konserlerde birçok defa Metallica cover’ladı. Benim hatırladıklarım, Enter Sandman, Creeping Death, Whereever I May Roam. Peki neden Seek & Destroy ve neden şimdi? Ve şarkıyı kendi tarzınıza uyarlarken nasıl bir yön izlediniz?

Cenk Ünnü: Seek & Destroy, Metallica’nın rock ve metal müzikte devrim sayılabilecek ilk albümünden ve hepimiz için zor günlerde bize umut veren güçlü bir parça.

Tarkan Gözübüyük: İlk yıllarda konserlere hep bir Slayer, Metal Church, Megadeth, Metallica şarkısı eklerdik. 1997’de Reload albümünün yayımlandığı gece, Polygram Türkiye şubesinin İstanbul Andromeda’da düzenlediği etkinlikte “Seek And Destroy, Am I Evil, For Whom The Bell Tolls, Creeping Death, Enter Sandman, Whereever I May Roam” şeklinde bir liste çaldık. Bu altı şarkılık performans için, anlaşmamız üzere bize 666USD ödediler. Sonra 2008, 2010 ve 2014’te Metallica öncesi çalma şansımız oldu. Kill Em All çıktığında 13 yaşındaydım. Bütün grup üyelerinin müziğe sevdalandığı yıllar. Şarkıyı, Cliff Burton ve Metallica nezdinde, o zamanlar bize verdikleri hevese ithafen yorumladık.  

Hakan Utangaç: Özellikle gelmesini istediğimiz grupların şarkılarından çalıyorduk. Gelen olduğunda da bir daha çalmama gibi bir totemimiz vardı. Bu söylediğim 1988 ile 2000 yılları arasında gerçekleşiyor. Galiba Motörhead hariç hepsiyle de aynı sahneyi paylaştık. O da oluyordu son anda iptal edilmişti. Metallica çok çaldık ilk yıllarda. Bir geldiler 93’te, çok düşündük bu işi devam ettirip ettirmemeyi. Bir çeşit selam.

 

“Uygar ülkelerle aramızda açılan makasa bakınca yurt dışı hayalleri konusunda iyimser olamıyoruz”

 

Pentagram’ın yurtdışı planları ne durumda? Bu albümden sonra yabancı basında birçok olumlu yorum çıktı, Pentagram’ı yeniden Wacken gibi büyük metal festivallerinde ne zaman izleriz, “Makina Elektrika” bu anlamda da yeni bir dönem başlatabilir mi? Bazı sinyaller var mı?

Tarkan Gözübüyük: Yerel grupların enternasyonal arenada yer alması; temelde ülkenin siyasi, ticari ve kültürel bağlarına dayanıyor. Türkiye’yi seçim öncesi ve sonrası zor bir dönem bekler. Uygar ülkelerle aramızda açılan makasa bakınca bu konuda iyimser olmak zor. 

Hakan Utangaç: Buralardan biraz zor oluyor, giderek uzaklaşıyoruz aynı zamanda. Paramızın değerinin düşmesi avantaj gibi görünse de, sayımız da arttı. Youtube’a yazıyorsun 1880’ler 1900’ler İstanbul, aynı yıllarda yaz bildiğin ülkelerin başkentlerini, izlediğin şeyler bugün de geçerliliğini koruyor.

 

Pentagram üyelerinin her biri çaldıkları enstrümanlarda ve kendi kariyerlerinde çok üst mertebeye ulaşmış isimler. Eurovision kazanan da var grupta, prodüksiyonlarıyla Türkiye’nin en çok satan albümlerine imza atan da… Ama grup içinde sanki hiç ego savaşı yok gibi… Oysa Türkiye’de bu kadar erkek basit bir halı saha maçında bile birbirine girer. Bu huzurlu grup ortamını sağlayan şey nedir? Pentagram’ın sırrı ne?

Tarkan Gözübüyük: Bütün arızalarını gördüğü halde senden vazgeçmeyen dostların, bir yaştan sonra ailen oluyor. 

Demir Demirkan: Benim gözlemlediğim, bir araya geldiğimizde soyadlarımızı tamamen bırakıyor olmamız. 1990’da gruba katıldığımda nasılsam bugün de aynı yerden devam ediyorum ben. 

Hakan Utangaç: Başta olmak üzere dostlukların çok büyük önemi var. Sonra biraz terapi, biraz da ritüel ve eninde sonunda yaptığımız işe olan inancımızla doğru orantılı bir birliktelik.

 

Bostancı Gösteri Merkezi’ndeki konserde Livin’ on Lies, Fall of a Hero gibi sürpriz parçalar çalınmıştı ve die hard fanlar çok sevinmişti. Pentagram hayranları bu parçalar gibi, bir süredir setlist’te göremediğimiz This Too Will Pass, Puratu, Pain, Stand to Fall, It’s Dawn Again gibi parçaları da canlı tecrübe etmek istiyor. Yeni turnede böyle sürpriz parçalar dinleme şansımız var mı?

Hakan Utangaç: Mümkün olabilir mi bilmiyorum fakat çok şarkı oldu artık, bu yenileri bir çalalım, nasıl olacak ben de şimdi bilemedim.

Cenk Ünnü: Bahsettiğin parçaları tekrar çalmak çok heyecan verici olurdu ama öncelikle yeni albümün parçalarının tanıtımını da yapmak gerek ve bu anlamda 6 parçayı setlist’e dahil ettik, yine de önümüzdeki konserlerde sürprizler olabilir🤘

Tarkan Gözübüyük: Pentagram bugüne kadar 70 küsür şarkı yayımladı. Konser listesine en çok 20 parça sığıyor. Çalamadığımız çok şarkı var. Dimensions Of Death, Mephistopheles, Brain On The Wall, Over The Line, Dark Is The Sunlight, Behind The Veil, In Esir Like An Eagle, Unspoken, For The One Unchanging, Take My Time, Sır, Beyond Insanity, Apokalips bunlardan bazıları. Şu ara yeni albümden eklemeler yapıyoruz. Onlar hazır olunca geçmiş albümlere döneceğiz.    

 

“İlk albümü tekrar kaydetmeyi en çok ben istiyor olabilirim”

 

İlk albümü ve Trail Blazer’ı tekrar kaydetmek istediğinizi yıllar içinde birkaç kere söylemiştiniz, bu konuda ne zaman bir gelişme olur? Ve dört vokalli yapıda bu nasıl gerçekleşecek?

Tarkan Gözübüyük: Kalan zamanımızda yapmak istediğimiz çok iş var. Biri de bu konu. Tahmini bir aylık ön hazırlıkla stüdyoya girip, birkaç günde canlı kaydedilebilir. Muhtemelen video çekim de yapılır. 20 şarkının miksi ve video editi için iki ay kapanmak gerekir. Yahut boş günlere sığdırarak bir yıla yayılabilir. Vokal konusu hiç konuşulmadı. Aslında bütün solistler bu dönemden şarkıları sahnede söyledi. Hepsinin yer aldığı bir şekil olabilir. Yapım süreci başlamadan tarih vermek mümkün değil. Grup için şu an konserler öncelikli. Bu kadroyla yeni konser videoları yapmak isteriz. 30. Yılın Hikayeleri ikinci bölümü yolda. Yarın ola hayrola. 

Hakan Utangaç: İlk albümü tekrar kaydetmeyi en çok ben istiyor olabilirim. Ah şu zaman, hızlandı bir de namussuz. 

 

Not: “Makina Elektrika”nın CD ve plak versiyonları önümüzdeki aylarda yayınlanacak.

 

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.