Yeni Albüm Sonrası Rain to Rust (Mert Yıldız) ile Röportaj

Paylaş:
Mert Yildiz - paslanmaz kalem

Üretken, yetenekli ve tavizsiz müzisyen, sevgili dostumuz Mert Yıldız ile kişisel projesi Rain to Rust’ın yeni albümü “Flowers of Doubt”un yayımlanmasını müteakip bu kısa röportajı gerçekleştirdik.

“Flowers of Doubt” benim 2019 yılında dinlediğim en iyi albüm. Böyle bir dönemde, göğsünü boydan boya yarıp tüm ruhunu dinleyicisine açan bir müzisyene denk gelmek çok nadir ve güzel.

Albümü dinlemek ve edinmek için:

https://raintorust.bandcamp.com/

 

Emre: Albümün adandığı David kim? Özel değilse bizimle paylaşır mısın?

Mert: David Haziran ayında kaybettiğim kedimin ismi.

 

rain to rust - paslanmaz kalemEmre: Bestelere ve güftelere dair anekdotların var mı? Bütün sanatsal çalışmalarına kendi yaşamından izler koyan bir müzisyene sorulması çok doğal bir soru bu, biliyorsun.

Mert: “Flowers Of Doubt” son derece kişisel bir çalışma fakat Rhythm 0’nun “An Aimless Craving”i gibi değil. Rhythm 0 ile yaptığım şey adeta müzikal bir günlük tutmaktı. Çoğu Rhythm 0 parçası benim hayatım ve hislerim ile ilgiliydi. “Flowers Of Doubt” albümündeki parçaların ise büyük kısmı empati kurduğum, kendimi içine koyabildiğim, başkalarına ait duygusal durumlar ile ilgili. Bir nevi Roger Waters’ın “Every Stranger’s Eyes”da bahsettiği his gibi.

Bu bir konsept albüm değil fakat merkezinde korkular, korkulara karşı güç gösterebilmek için arkasına sığındıklarımızın bağımlısı olmamız, bu bağımlılıkların korkuları beslemesi ve hayatının bu döngü içinde geçip gitmesi var. Scott Walker’ın “The Drift”indeki gibi şarkıdan şarkıya, farklı zamanlar ve karakterlerin içine “sürüklenen” bir ruh olmasını istedim albümde. ‘Flowers Of Doubt’ parçasında ölümüne saniyeler kala tanrının varlığını sorgulamaktan kaçamayan bir intihar bombacısı var. ‘Drinking The Ghosts’ta ise “alkolik olmayan, sadece çok içen” biri. ‘No Longer Human’ ve ‘Time And Time Again’de başka sanat eserlerinden benzer karakterler ödünç aldım. ‘Burnt To Light’ta ise farklı zamanlara ait karakterleri bambaşka bir senaryo içinde birleştirdim. Neticede her biri korku ve bağımlılık kıskacı içine sıkışıp kalmış karakterler bunlar.

“The Drift”in sonunda albümün “ruhu” huzuru ölümde bulmaya çalışıyor ancak orada bile önceki şarkılardaki dehşetler tarafından rahat bırakılmıyordu. Bense “Flowers Of Doubt”ın sonuna ‘For When It Hurts’ ile bir umut kırıntısı koymak istedim. Belli ki Scott Walker’dan daha merhametliyim. Sonu kötü biten öyküler beni üzüyor. Buruk da olsa varlık varlıktır.

“Flowers Of Doubt”ın diğer kişisel yanı da Özüm ve Tuğba’nın konuk olmaları haricinde tamamen benim elimden çıkmış olması. Tüm besteler, sözler ve düzenlemeler bana ait, tüm enstrümanları ben çaldım, her şeyi kendi başıma kaydettim, albümü kendim miksledim ve kapak fotoğraflarını bile albüme özel ben çektim. Albüm bir “tek vizyon” ürünü. Rhythm 0 çalışmaları bu “tekilliğin” ön denemeleriydi fakat hiçbiri bu albüm gibi 40 dakika sürmüyordu. Altından kalkabildiğim için mutluyum, muhtemelen şu ana dek içinde bulunduğum en önemli çalışma bu. Öyle ki bunun öncesinde yaptığım her şey bu albümü ortaya çıkarmak için yaptığım egzersizlermiş gibi geliyor.

 

Emre: Halihazırda Rhythm 0 isimli yine kendi parçalarından oluşan bir projen varken Rain To Rust gibi bir projenin nedeni nedir?

Mert: Rain To Rust aslında Dead Man’s Dream ile ilintili bir proje olarak başladı. Biliyorsun, Dead Man’s Dream’de Burak Çelik ve Erhan Sazlı ile beraber çalışıyorduk, ilk albüm arifesinde ben gruptan ayrıldım, Erhan da benimle geldi ve Dead Man’s Dream için benim yazmış olduğum şarkıları temel alan yeni bir grup kurduk. Bu grup bir nevi “bizim” Dead Man’s Dream versiyonumuz olacaktı ve Dead Man’s Dream’e ait birçok unsuru da koruyacaktık; Burak’ın yerini dolduracak bir solist alacaktık, benzer görseller kullanacaktık vs.

Neticede tanımadığım birinin “frontman” egosu ile uğraşmak istemedim. Sonra saygı duyduğum iki müzisyen arkadaşım, Dahakara’dan Özüm ve She Past Away’den Volkan, “Rhythm 0’da vokali sen yapıyorsun; neden Rain To Rust’ta da vokali sen yapmıyorsun? Böylece projeyi kontrol edilebilir hale de getirirsin,” diye tavsiyede bulundular. Bu da beni kendi başıma seslendireceğim yeni parçalar yazmaya itti, tıpkı Rhythm 0’da olduğu gibi.

Rhythm 0 bir “singer-songwriter” işiydi, şarkılar kalpten geliyordu, yüzeyi pütürlü, pürüzlüydü. Dead Man’s Dream’de ise içerikten ziyade “stil” ön plandaydı. O besteleri yaparken kalplerimizden ziyade beyinlerimizi kullanıyorduk, “Bu bölümden sonra ne gelir, nasıl bir şey koyarsak dile dolanır” vs. Sonuçta Dead Man’s Dream’in stili ile Rhythm 0’nun kalbi bir araya geldi ve ortaya Rain To Rust çıktı. Rhythm 0’nun birçok anlamda tükendiğini ve bayrağı devretmesi gerektiğini düşünüyordum, Eylül ve Ekim aylarında piyasaya çıkan “Clutching At Straws” ve “Odds & Ends” albümleri ile Rhythm 0 sonlanmış oldu.

 

Emre: “For When It Hurts”ü albümün kapanış parçası olarak seçmenin özel bir nedeni var mıydı? Senin için çok farklı bir beste.

Mert: 7 tane karamsar liriğin ardından albümü ya uçurumdan aşağı yuvarlayacak ya da sonuna ufak bir umut kırıntısı koyacaktım. İkincisini seçtim. Parçanın esin kaynağı Johnny Rotten’ın Keith Flint’in intiharı ardından verdiği demeç. Video Youtube başta olmak üzere bir sürü yerde var, izlemediyseniz izleyin. Mesaj vermekten nefret ederim fakat sanırım bu şarkının bir mesajı var ve tekrarlamam gerek: Sert ve kötü çocuk olmaya değil, iyi kalpli ve yardımsever olmaya çalışın. Çok kısa süreliğine işgal ettiğimiz bu dünyada vermek, almaktan daha anlamlı. Galiba daha güçlü bir terapi de yok.

 

rain to rust 2 - paslanmaz kalemEmre: “Flowers of Doubt” hem içerik hem de form olarak gözü geçmişe dönük bir albüm. Buna katılır mıydın? Yanıtın evetse, bu bilinçli bir şey miydi? Geçmiş, geçmişe ait şeyler ve nostalji sana neler ifade ediyor?

Mert: 38 yaşındayım. Genç rolü yapmıyorum. İnternet öncesi zamanlarda, albümleri çekim kasetlerde defalarca dinleyip hatmederek, ezberleyerek, içselleştirerek ve içlerinde yaşayarak büyüdüm. Albüm formatını seviyorum. Gününden 40 ya da 50 dakikanı vererek bir albüm dinlemek, bence roman okumaktan farksız. Bir albümün içinde yeni bir dünyanın içine girmiş gibi kaybolabilir, geçici bir süre için orada yaşayabilirsin. Sanırım benim idealim bu tip şeyler yaratmaya çalışmak. Bazı insanlar tablo yapar, bazıları heykel yapar, bazıları da bitki yetiştirir. Benim yaptığım da işte bu. Küçükken oyuncaklarınla kasabalar kurup, kafanda yarattığın senaryolarla askerleri savaştırır gibi. Bu açıdan evet, form olarak geçmişe dönük bir çalışma çünkü albüm artık geçmişe ait bir format. İçindeki sesler, yani davul tonları, gitar tonları, bas tonları da benim müziğe bağlandığım, çocuk olduğum yıllara ait. Bu sesler beni çekiyor. Ancak bu sesleri kullanan “orijinal” gruplar kendini bıçakla doğrayan insanlar ile ilgili şarkılar yazmıyorlardı. O dönemler böyle müzik yapan grupların sözleri daha sterildi. Bu nedenle “Flowers Of Doubt”un bedeni geçmişte, ruhu ise günümüzde.

 

Emre: Geçmişimizdeki hayaletleri yok edene kadar içmekten bahsediyorsun. Geçmişimizdeki hayaletlerin günümüze bu kadar etkilemelerine neden müsaade ediyoruz? Ya da sanatımıza bu kadar sirayet etmelerine neden müsaade ediyoruz sence?

Mert: Ateşten bir kez elin yandığında tekrar yaklaşmaya korkarsın. Bazen ateş her yanındadır fakat sen hariç kimseyi yakmıyordur ve kimseye derdini anlatamıyorsundur. “Drinking The Ghosts” bununla ilgili. Görünmeyen ateşlerden korkan insanlar ile yani. Ya da “herkesin ateşinin kendine” olması ile. Bazı insanlar korkularını alkol ile maskeler, bazıları ise başkalarını korkutarak. Ben de pek farklı sayılmam. Korkularımı 40 kişinin dinleyeceği albümler üreterek maskeliyorum. Neden hayaletlerin hüküm sürmesine müsaade ettiğimize gelince… Sebebini bilmiyorum, sanırım henüz insanlar olarak henüz tam anlamıyla “olamadık”. Hayaletlerin hüküm sürmediğini, onları yendiğini söyleyenler genelde dönüştürülmüşlerdir, onlardan uzak durmak lazım. “10 sene önce kimsem bugün de oyum,” diyenlerden de. Bilin ki o sürede daha beter orospu çocuğu olmuşlardır.

 

Emre: Rain To Rust devam edecek mi?

Mert: Depremde göçük altında kalmazsam, terör saldırısına denk gelmezsem, cinnet geçiren biri saldırmazsa, maganda kurşununa hedef olmazsam, aptalca bir kazada vücudumun müzik yapmamı sağlayan uzuvlarını kaybetmezsem, kısacası bu ülkede saçma sapan bir şey başıma gelip de müzik yapamayacak hale gelmezsem, evet, devam edecek.

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.