YENİ MAIDEN ZİYAFETİNE DAVETLİYİZ

241
0
Paylaş:

Bu akşam 20.00’de neler olacak? Belshazzar’s Feast ve WOTW kodlarının altından ne çıkacak? Neler oluyor… Hepsinden önce, her defasında Iron Maiden yeni bir şarkı – albüm yayımlarken ne bu coşku? Daha önce neler yaşamıştık? Belshazzar bizi nereye götürüyor…

Iron Maiden bugün saat 20.00’de YouTube’dan yeni bir şey yayımlıyor (YouTube link’i yazının altında). Bir şey dedim çünkü ne olduğunu bilmiyorum. Kimse bilmiyor. Pandemi döneminin en büyük sırrı resmen.

Bir süredir paylaşılan görsellerde Belshazzar’s Feast kelime öbeği paylaşılıyor, bu muhtemelen yeni bir şarkı. Fakat epeydir, konser afişleri başta olmak üzere çeşitli yerlere yazılan WOTW kısaltması var ki, onun başına T de eklendi şimdi, onun da açılımı muhtemelen The Writing on the Wall ve bu da yakında yayımlanacak albümün adı. Bugün 20.00’de sadece tek bir parça mı paylaşırlar, yoksa albümün bir kısmını duyuruları yaptıkları O2 Shepherd’s Bush Empire salonunda çalmak gibi bir çılgınlık mı yaparlar hep beraber göreceğiz…

Şimdiden hayranlık konusunda sınır tanımayan Iron Maiden hayranları interneti ve YouTube’u adeta ablukaya almış durumda. Bu bekleyiş sürerken Iron Maiden hayranlık yolculuğum başladığı andan bugüne, yeni albümlerinin ilk single’ını nasıl paylaştı, ben neredeydim, nasıl tanıklık ettim, azılı hayranlar nasıl duygulara, düşüncelere kapıldı, şöyle bir anlatmak istedim… Sonunda da lafı Belshazzar efendiye bağlıyoruz.

Can I Play With Madness

Çıkış tarihi 20 Mart 1988
Liste başarısı: İngiltere’de 3 numara
Albüm: Seventh Son of a Seventh Son
Yazarlar: Adrian Smith, Bruce Dickinson, Steve Harris
Hayranlık yolculuğunun ilk durağı. Yıl 1988. TRT 1’de Pop Saati var, adı üstünde pop müzik ağırlık bir müzik programı ama yapımcısı / sunucusu Erhan Konuk İngiltere Top 10’deki baştan sona çalıyor. O dönemler ben Madonna, Paula Abdul, Samantha Fox dinleyen bir pop’çuyum. Birden listede 3 numaraya geliyor sıra, Iron Maiden’dan Can I Play With Madness çalıyor. Önce klipteki hikayeyle büyüleniyorum, sonra müzikle. Klipte bir grup resim öğrencisi açık havada, antik sütunların ortasında resim yapıyorlar. Asıl oğlan sütunları fantastik eklemelerle çiziyor, gökyüzüne de Eddie’yi çiziyor. Muhteşem bir resim ama hoca gerçeği çarpıttığı için resmi alıp buruşturup atıyor. Sonra da Eddie’nin gazabına uğruyor tabii. Kendi adıma daha hızlı bir özdeşleşme yaşamamış olabilirim çünkü ben de o sıralarda kompozisyon derslerinde fantastik hikayeler yazıyorum ve öğretmen “senden istediğim bu değildi” deyip bana hep kırık not veriyor. İlk iş Seventh Son of a Seventh Son’ı alıyorum. Ve daha büyük bir büyülenme yaşıyorum; çünkü bu çok sevdiğim şarkı albümün en kötü şarkısı!

Holy Smoke

Çıkış tarihi 10 Eylül 1990
Liste başarısı: İngiltere’de 3 numara
Albüm: No Prayer for the Dying
Yazarlar: Steve Harris, Bruce Dickinson
İlk büyük bekleyişi buydu aslında. Gençken zaman da geçmek bilmiyordu, oysa baktığın zaman iki albüm arasında sadece 20 ay var. Bu defa şarkıyı ilk defa Serdar Öktem’in sunduğu Dönence’de izledim. Hemen VHS video kasete çektim tabii. Sonra defalarca izledim. “Shit” ve diğer küfürler sırasında “Dışınnnn” diye bir silah sesi geliyordu, bu sansürden dolayı TRT’ye epey kızmıştım zamanında. Ama sonra öğrendim ki Maiden çoğu üçüncü dünya ülkesine bu şekilde göndermiş klibi, önden önlemini almışlar yani, başka türlü sansürleyeceklerine ben sansürleyeyim gibi bir kafa. Klibi Steve Harris kendi evinin bahçesinde çekmişti, sanki dönemin herhangi bir VHS kamerasıyla çekilmiş gibi “ev yapımı” bir klip. Nerede Seventh Son dönemindeki görkem nerede bu… Müzik de öyleydi. Bruce’un Tattoed Millionaire albümündeki AC/DC’ye öykünen, kirli rock’n roll bir tarz… Yine de iki yıllık bir hayranın ilk defa yeni bir Maiden parçasına şahit oluşu… Nihayetinde beğendim. Hatta ilk metal tişörtüm de Konak Çarşı’da bulduğum bir Holy Smoke tişörtü olmuştu.

Be Quick or Be Dead

Çıkış tarihi: 13 Nisan 1992
Liste başarısı: İngiltere’de 2 numara
Albüm: Fear of the Dark
Beste ve güfte: Janick Gers, Bruce Dickinson
Bunu ilk olarak MTV’deki Headbangers’ Ball’da dinledim. Bu defa hemen uzaktan kayıt etmiştim, böylece albüme kadar kulaklıkla dinleyebildim. Üç buçuk dakikalık, Maiden’ın en thrash’y en hızlı en agresif parçası belki de. Klibi de kapitalizm eleştirili nüanslarıyla mest etmiş, müthiş bir heyecan kasırgası yaratmıştı 11 Mayıs’ta çıkacak olan Fear of the Dark albümü için.

Man on the Edge

Çıkış tarihi: 25 Eylül 1995
Liste başarısı: İngiltere’de 10 numara
Albüm: The X-Factor
Beste ve güfte: Janick Gers, Blaze Bayley, Steve Harris
Bruce Dickinson’sız Maiden nasıl olacak ya da AC/DC ve Van Halen kırması sound’uyla 90’ların yıldızı parlayan Wolfsbane’in solisti Blaze Bayley ile Maiden neye benzeyecek sorusunun yanıtı ilk bu şarkıyla geldi. Sanırım ilk olarak Top of the Pops’taki “yarım live” versiyonuyla görücüye çıkmıştı parça. Falling Down filminden esinlenen sözleriyle sevdiğimi hatırlıyorum, farklıydı, o sıralar grunge bir yandan, 90’ların Avrupalı metal grupları bir yandan, metal’de devrim çarkları çalışıyordu, bir tarafından Maiden’ın da değiştiğine, nispeten genç bir vokalistle devam ettiğine sevinmiştim.

Angel and the Gambler

Çıkış tarihi: 9 Mart 1998
Liste başarısı: İngiltere’de 10 numara
Albüm: Virtual 11
Beste ve güfte: Steve Harris
Hiç unutmuyorum, Number One TV’de Menemen programı vardı. Kanalın en popüler programıydı. Burçin Acer ve Özgür (soyadını unuttum) sunuyordu. Çok sevdiğim bir programdı ama Iron Maiden çalacaklarını, hele yeni parçayı Türkiye’de ilk defa çalacaklarını hiç düşünmezdim. Daha bir yeni nesil gençliğe, daha “tiki tonki” bulduğum tayfaya dönük bir programdı çünkü. Birden bir altyazı döndü, “Iron Maiden’ın yeni şarkısı az sonra” diyor. Hemen telefonlarla haber yayıldı “Maiden kafalar” arasında. Yeni şarkı dinlemek dışında bir heyecanım daha var: Yeni nesil gençlik Menemen programı sayesinde Iron Maiden manyağı olacak falan gibi saçma hayaller kuruyorum… : ) Sonra klip başladı. Klip mi daha kötü, şarkı mı daha kötü bilemiyorum. Resmen utandım! Commodore 64 grafikleriyle yapılmış gibi duran kötü bir bilimkurgu hikayesi, Maiden’ın sihrinden çok uzak, bayat rock rifleri, çiğ bir nakarat ve sanki CD’de çizik varmış gibi o nakaratın defalarca tekrarlanması… Şarkı bitti ve ben sadece hepsinin bir kâbus olmasını diledim!

The Wicker Man

Çıkış tarihi: 8 Mayıs 2000
Liste başarısı: İngiltere’de 9 numara
Albüm: Brave New World
Beste ve güfte: Adrian Smith, Steve Harris, Bruce Dickinson
Biraz daha büyümüş, olgunlaşmıştık ama kuşkusuz en meraklı bekleyişimiz buydu çünkü soru işaretleri çok daha fazlaydı. Sadece Bruce değil, Adrian Smith de geri dönmüştü, peki ikilinin kimyası grupla yine tutacak mıydı? Ayrıca üç gitarla sound nasıl olacaktı? Ayrıca Fear of the Dark’tan sonra emekli olan Martin Birch’ten beri prodüktörle çalışmayan, Steve Harris prodüktörlüğünde tartışmalı sound’lara imza atan grup yeni neslin gözde prodüktörü Kevin Shirley ile nasıl bir sonuca imza atacaktı? Gibi gibi soruların hepsini yanıtlamaya muktedir bir şarkıydı The Wicker Man. Napster çağıydı ve şarkıyı ilk olarak Napster’dan indirmiştim. Winamp’te dinlemiştim. Aynı zamanda ICQ çağıydı ve o gün ICQ’da en çok transfer edilen dosya Wicker Man mp3’ü olmalıydı. Hatırlıyorum, rahmetli Çağlan Tekil’e göndermiştim, Çağlan’ın yanıtı “İnanılmaz, üç gitarı da ayrı ayrı duyabiliyorum” idi. O gece o mp3 kaç defa döndü bilmiyorum. Büyük bir heyecandı ve o heyecanın karşılığını veren bir şarkıyla mutlu uyumuştuk.

Wildest Dreams

Çıkış tarihi: 1 Eylül 2003
Liste başarısı: İngiltere’de 6 numara
Albüm: Dance of Death
Beste ve güfte: Adrian Smith, Steve Harris
Bunun hikayesi kendi adıma en ilginci… Wildest Dreams’i önce 31 Mayıs 2003’te Give Me Ed Til I’m Dead turnesinde canlı olarak Download Festival’de efsanevi Donington Park’ta dinledim. Konser ambiyansında bir şey anlamak zor oluyor tabii. Festivalden sonra ise çok daha “garip” bir yerde izledim, Iron Maiden’ın sahibi olduğu Sanctuary Records’un Londra merkezinde. Bir kere içinde bulunduğum bina inanılmazdı. Şaşalı bir müze gibiydi. Koridorlarda sağlı sollu Iron Maiden altın plakları asılmış, labirent gibi koridorlardan geçiyorsunuz, karşınıza Steve Harris, Rod Smallwood falan çıkabiliyor. Benim orada bulunma sebebim Adrian Smith’le Dance of Death röportajı yapmak. Öncesinde ise bir grup gazeteciyle dünyada ilk defa Dance of Death’in ilk dört parçasını dinleyeceğiz. Heyecana gel. Yanımda Metal Hammer muhabiri var, “Ben Bruce ile röportaj yapacağım” diye bana hava atıyor. Sonra başlattılar, Wildest Dreams en başta, diğer üç parçayı dinledik. Onlardan Rainmaker ve No More Lies’a fena koptuğumu hatırlıyorum. Sonra bir görevli geldi, “Aslında albüm bundan sonra yükselişe geçiyor, hele bir sekizinci şarkı var, manyak! Ama Steve böyle istedi” dedi. O kişinin Paschendale’i kastettiğini aylar sonra anlayacağız tabii. Wildest Dreams’e döneyim, beni çok heyecanlandırmayan, klasik bir Maiden albüm başlangıç parçası. Bu dinletiden sonra ayrı odalara geçip röportajlarımızı yapıyoruz, Adrian Smith tanıdığım en samimi, “down to earth” yıldızlardan biri. Fotoğraf yasak deseler de hadi gel çekek deyip kolunu omzuma atıyor. Ayyy ben orda fan boy’a bağlıyorum. :) Sonra salona geri dönüyoruz. Metal Hammer muhabiri Bruce’a çok kızgın, “asshole” falan diyor, bana dönüp “keşke ben de Adrian Smith’le yapsaydım” diyor. Bruce’un kötü günüymüş demek. Şans!

The Reincarnation of Benjamin Breeg

Çıkış tarihi: 14 Ağustos 2006
Liste başarısı: İyi bir satış yakalasa da 7,21 dakikalık süresi nedeniyle İngiltere’de single listesine dahil edilmedi.
Albüm: A Matter of Life and Death
Yazarlar: Dave Murray, Steve Harris
Aslında Belshazzar’s Feast ve TWOTW gizemi ile en yakın durum 2006’da The Reincarnation of Benjamin Breeg ve A Matter of Life and Death esnasında yaşanmıştı. İnternette Benjamin Breeg isimli kurmaca karakter hakkında birtakım hikayeler, haber kupürleri yayılmıştı. İşte yok bu adam okültçüymüş de ritüeller yapıyormuş da falan filan. Çok net hatırlamamakla birlikte o dönemin popüler forumu Düşler ve Kabuslar’da Benjamin Breeg’le ilgili bir sürü teori döndürdüğümüzü hatırlıyorum. Reenkarnasyona meraklı olan Steve Harris’in önceki yaşamında Benjamin Breeg olduğunu iddia etmesi bunlardan biriydi. Neyse, şarkı bence muhteşemdi. Maiden’ın tipik albüm başlangıcı şarkılarından farklıydı, epik bir tarafı da vardı. Zaten sonra anladık ki albüm başlangıç şarkısı değildi, o Different World’dü. Different World’ü de Benjamin Breeg ile hemen hemen aynı günlerde dinledik (Hangisi önceydi şimdi emin olamadım açıkçası) çünkü grup ilginç bir stratejiyle albümden üç parçanın mp3’ünü birer gün arayla paylaşıma açmıştı. Bunlar Different World, Benjamin Breeg ve albümün öne çıkan epiklerinden biri olan Brighter then A Thousand Suns idi. Ben bu üç şarkı düştüğünde Fethiye’de, Küçük Kıyamet filminin çekimlerindeydim. Akşam odama döndüğümde ilk işim bu şarkıları tekrar tekrar dinlemek oluyordu. Blue Jean dergisinden izin almıştım o dönem sete gitmek için. Yine de Çağlan, Iron Maiden yazısını benim yazmamı istedi. Benim de gönlüm başkasına vermek istememişti açıkçası. Sette sahne aralarında bu albüm hakkında bir yazı yazmıştım. Bu yazıdan sonra aldığım bir email’a çok üzülmüştüm, okurumuz bu yazıyı iple çektiğini ama benim gelişigüzel yazdığımı söylemişti. Haklıydı. Ama şartlar öyleydi. Ayrıca yazdığım tarihte albüm hakkında hiçbir bilgi yoktu. Üzülmüştüm ama bir yandan da sevinmiştim çünkü orada birileri vardı ve yazdığımız yazıları önemsiyordu, hayal kırıklığına uğradığı için kızıyordu. Demek ki yaptığımız işin bir anlamı vardı…

El Dorado

Çıkış tarihi: 8 Haziran 2010
Liste başarısı: Bu şarkı online single olarak ücretsiz paylaşıldı, o yüzden listelere girmedi. Gruba 2011’de En İyi Metal Performansı kategorisinde ilk defa Grammy Ödülü getirdi.
Yazarlar: Bruce Dickinson, Adrian Smith, Steve Harris
El Dorado, Türkiye’ye de geldikleri The Final Frontier turnesinden önceki ara turneden hemen önce internette paylaşıldı ve bise kadar sadece 2000’lerden parçalar çaldıkları turne boyunca çalındı. Tam bir “crowd pleaser” şarkısı, o ara turnede, Sziget Festivali’nde, şarkıyı dinlememiş olan on binlerce insanı havaya soktuğunun şahidiyim. Sonra da The Final Frontier turnesinde seyirci coşkusuna vites atlatan parça olarak setlist’te iki numaralı yerini korudu.

Speed of Light

Çıkış tarihi: 14 Ağustos 2015
Albüm: The Book of Souls
Liste başarısı: Yok çünkü satışa sürülmeden dijital olarak paylaşıldı
Yazarlar: Adrian Smith, Bruce Dickinson
O zamana kadar, iki Iron Maiden kaydı arasındaki en uzun süre buydu, 5 sene bekledik diye bakabiliriz. Tam bir Deep Purple’a saygı parçası. İlk defa Nicko’nun davul setinden cowbell sesleri duyuyoruz. Totaline bakarsak, belki de Maiden’ın Angel and the Gambler’ından sonraki en zayıf çıkış parçası. Neyse ki, The Book of Souls bu ve birkaç parça “doldurma” parça dışında iyi bir albüm olarak hafızamızda kaldı.

Ve şimdi…

Muhtemelen ve tahminlerimizle:

 

Belshazzar’s Feast

Çıkış tarihi: 15 Temmuz 2021, Saat: 20.00!
Albüm: The Writing on the Wall

Belshazzar’s Feast, Belşazar’ın Ziyafeti… İncil’den bir hikaye, diğer adı Writing on the Wall, yani Duvardaki Yazı. Buna göre Babil kralı Belshazzar büyük bir ziyafet veriyor ve İlk Tapınak’ın yıkımından kalan çanaklardan içki içiyor, yani tanrıya bir anlamda şirk koşuyor. Derken bir el beliriyor (kafa da güzel tabii, o yüzden görmüş olabilir) ve o elin oradaki duvara bir şey yazdığını görüyor. Belshazzar korkuyor, hemen erdemli vatandaşları çağırıyor, nedir bu diye onlara soruyor ama onlar duvardaki bu yazıyı okuyamıyor. Sonra mesaj okunuyor ve Belshazzar’ın günlerinin sınırlı olduğu ve krallığının da ikiye bölüneceği söyleniyor. İşte böyle bir hikaye.

Belshazzar’s Feast aynı zamanda Rembrandt’ın 1635 tarihli meşhur bir tablosu. Tabloda Belshazzar’ı ziyafet sırasında duvara yazılan yazıyla karşılaşmasını görüyoruz. Hikaye Iron Maiden gibi tarihe ve mitolojiye meraklı bir grup için adeta bir memba. Epeydir kopan bu tantananın altından Seventh Son of a Seventh Son gibi yarı-konsept bir albüm çıkacağını tahmin ediyorum ama bu Iron Maiden, ne yapacağı hiç belli olmaz. En iyisi bu akşam 20.00’de YouTube’daki ziyafete katılmak ve Eddie’nin elinin neler yazacağını takip etmek…

Ziyafette görüşmek üzere!

Herkese şimdiden afiyet olsun.

 

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.