2023’ün En İyi Albümleri

Paylaş:
2023'ün en iyi albümleri - Paslanmaz Kalem

Cumhuriyet’in 100. yılına Şanlıurfa-Hatay Depremi olarak akıllara kazınan felaket ile girdiğimizde, ilk başlarda hiçbirimiz ne olduğunu, olayın büyüklüğünü anlamadık. Yeryüzündeki en uzun ve durağan olmayan faylarla dolu bir toprak parçasının üzerine, çelik ve betonarme ile kamufle edilmiş kağıttan bir toplum mühendisliğinde ‘muhafazakar bir şekilde’ ısrar ettiğimiz için kayıpların bu kadar yüksek olduğunu anladığımızda artık çok geçti. Yaklaşan seçimin ve ülkenin kaderinin bu seçime bağlı olduğu fikrinin yarattığı gerginlik bile bu depremin toplum üzerindeki etkisini azaltamadı. Hepimiz yeryüzünden çok sayıda ruhun aynı anda göçüp gittiğini içimizde hissettik. On beş gün boyunca ağlamayı durduramayan arkadaşlarımızı, eşimizi, dostumuzu teselli ederken şunu fark ettik, bir parçamız orada elimizden kayıp gidenlerle birlikte gitmişti artık.. Sonra seçim zamanı geldi.

Muhalefet, Altılı Masa ile iddiasını yirmi yıldan sonra ilk defa iktidarla tam anlamıyla kafa kafaya getirdiği bir kampanya yürütmüştü, belki siyasetin doğası ya da belki ‘sadece bizdeki’ siyasetin doğasındaki tüm anomalilerin bir araya gelmesiyle, seçim kaybedildi. Sonra değişen tek şeyin ışık hızıyla eriyen ekonomi ve gelir kaybımızdaki artış olması kimseyi şaşırtmadı, bizleri hayat kavgasında daha zor şartlara iterek gündemi değiştirdi. Garip bir şekilde, deprem ile birlikte ülkenin tam ortadan ikiye bölünmüş siyasi aktörleri, insanların gözünde inandırıcılığını kaybetti, seçimden sonra kimse olayın üzerinde çok da fazla durmadı. Sokaklarda adı sanı belli bazı köpüren siyasetçilerin iddia ettiği gibi kan gövdeyi götürmedi. Gösteriler, kavgalar, mitingler yerine kaybedenin samimiyeti sorgulanmaya başlandı. Tıpkı depremden sonra yardım gönderenler içerisinde Haluk Levent gibi ön plana çıkanların başına geldiği gibi. On binlerce insanı bir gecede, elimizdekini daha insanı merkezine alan bir düzene evriltemediğimiz için kaybetmiştik ama artık kimsenin çuvaldızı kendine batırmaya niyeti yoktu, herkes hiç çekinmeden hançeri yanındakine saplıyor sonra da hiçbir şey yokmuş gibi barışabiliyordu. 11 Eylül saldırılarından beri inanılmaz hızda değişen dünyanın artık Covid ile yeniden ipleri sıkılmış, bunalmış, dolmuş ama kendini ifade etme biçimlerini bile otosansürleyen bireyleri olarak toplumsal sözleşmemizden feragat etmiş, hayatta kalmaya bakıyorduk. Artık zamanda donmuş gibiydik, dertler geçip gitmiyordu. Tıpkı bir türlü evlerine dönemeden çadırlarda yaşayan depremzedeler gibi…

Orada bir defa daha anladım ki insanlık, gerçeğin ne olduğu ile ilgilenmiyordu. İnsanlar, hayatta kalmak istiyordu. Bu mücadelede önlerini ne kadar açabilirlerse, sahip oldukları güç oranında da gerçeği kendilerini haklı gösterecek şekilde büküyorlardı. Bu savaşı veren gruplar organizasyonlara, sosyal topluluklara ve oradan da siyasi erklere evriliyorlardı. İnsanın derdi, var olma anında ‘gerçek’ değildi. Gerçek, bu savaşın sonunda ortaya çıkıyor ve doğan bir sonraki çelişki ile birlikte yeniden şekillendiriliyordu. Hayat insanlığın bunu besleyici bir rekabetten, birbirini yok etmeye doğru evrilttiği anların kanıtlarıyla dolu maalesef. İşte bu sarmalın en kaotik ve tarihi dönemlerinden birinde olduğumuzu kanıtlamak istercesine Ekim ayında Gazze savaşıyla bir defa daha şok yaşadık. Bir terör saldırısına cevap gibi başlayarak kendi vatandaşlarından çocuklara; hastanelerden mülteci kamplarına kadar her yeri dümdüz etti ve Gazze’yi kocaman bir açık mezara dönüştürdü İsrail. Saldırının şiddeti o kadar büyüktü ki, savaşı ‘Hamas yeni Işid’dır propagandasıyla destekleyen ABD hükümeti bile geri adım atmak ve İsrail’e kızar gibi yapmak zorunda kaldı. Çin, tarihinde ilk defa İsrail – Filistin sorununda anında ve direkt bir müdahale sinyali verdi. Olan bitenlerin tamamı artık yıllardır yazdığımız o ‘pek de cesur olmayan yeni distopik dünyada’ yaşamaya başladığımızı kanıtlamak ister gibiydi. IŞİD ve Suriye’den sonra Ukrayna savaşı ile dünya dengelerindeki kapışmanın artık daha sık savaşa evrileceğini anlamıştık. Ama bu sefer dünyada artık ortak değer bildiğimiz bir toplumsal sözleşmenin rafa kalktığını, belki de hiç orada olmadığını ama artık kartların daha açık karıldığını görmüş olduk. Covid ile başlayan demokratik haklara sadece korku yoluyla vurulan tırpan, ilk adımdı.

Fakat sanatın işte tam da bu zamanlarda coşmak gibi bir huyu vardır. Müziğin en güzel yanı bu değil mi, son yüzyılda yaşadığımız bütün toplumsal trajedileri en kolay müzik ile takip edebilirsiniz ve bu gerçek daha uzun bir süre hiç değişmeyecek. Pek çoğumuza nostaljik gelir çiçek çocukları ve hippiler, hatta metal ve punk kültürünün bir kısmı tarafından sevilmezler ama Vietnam savaşına karşı ABD’de ilk sesi çıkaranlar arasındaydılar. ‘Give Peace A Chance’ barışı getirmese de barış fikrini acaba kaç insanın aklına sokmuştur? Peki ya soğuk savaş döneminde dünya yok olmaktan kulağında Nuclear Assault CD’si olan askerin düğmeye basmaktan vazgeçmesiyle dönmüşse mesela, bir kere de olsa, şakacıktan? Olmaz mı? E tabii ki olmaz. Bunu bilmek için Slayer’ın War Ensemble’ını dinlemiş olmanız yeterli. Yine müzik. Çok oluyor bu müzik artık. İşin aslı şu ki müzik, istemeden de olsa insanlığın ortak aklının temsilcilerinden biri haline gelmiş durumda artık. Burjuvazi, iktidarı krallardan alırken müziği de bir silah olarak kullanmıştı. Kapitalizm, onu bir endüstriye dönüştürdü fakat o bunu yapana kadar, dünyayı sırtında taşıyan kölelerin vurmalı çalgılarla yaptığı büyü, Asyalıların icadı gitarla birleşerek bambaşka bir forma girdi. Müzik artık halkındı, onu bir gitarı, tefi ya da flütü olan herkes çalabilir, kendini ifade edebilirdi. Blues’dan sonraki tarihi adımları az çok biliyorsunuz, oradan sonraki yolculuk müziği klasik anlamının dışında halka yayarak bambaşka bir forma soktu.

Covid’den önce IŞİD saldırıları ile sarsıldığımızda müzik dahil tüm hayat durmuştu ve geçici sığınaklara saklanmış gibi kaybolmuştuk ortalardan. Bizleri hayata Çağlan Tekil’in Laneth’li Geceler’i gibi konserler, Heavy Stage gibi festivaller döndürmüştü hatırlarsanız. Covid’de intihar eden, fakirlikten şehri terk eden müzisyenlere denk geldik hatta tanık olduk. Bu sene de yine Hatay Urfa depremlerinden sonra yine neden hep sadece müziğin yasaklandığını konuştuk. Çünkü müzik herkesi kalbinden, vicdanından, beyninizin kıvrımlarının neye ihtiyacı var ise oradan vurabilmek gibi bir süper güce sahipti. Billy Joel’in We Didn’t Start The Fire’ında anlattığı gibi anlatabilsek ülkemizin yakın tarihini, kaç insana daha doğru tarih öğretebilirdik? Ülkemizde kadınlar şarkılar aracılığı ile eşitliği haykırıp kadına yönelik şiddeti eleştirebilseydi, daha sağlıklı bir toplumda daha doğru tercihler yapabilen bireylerle daha mutlu olmaz mıydık? Geçmişimizle Exodus’un Nanking katliamını anlatan ‘Nanking’ şarkısı gibi hesaplaşabilsek, toplumsal fay hatlarının yarattığı gerginliği daha sağlıklı bir şekilde yönetemez miydik? Hayatın zorluklarından kaçmak için müziğin gizemli türlerine sığınan insanlara ucube muamelesi yapmak yerine onları anlamaya çalışsak kendi ufkumuzu da geliştirip toplumsal hayata da daha anlayışlı bakmaz mıydık? Bilmem, belki de hala yapabiliriz, belki de hala müzik üretildikçe dönüş vardır. Belki tek başına çok dünyayı değiştirmiyordur ama değiştirmeye giden kanalların açılmasında en önemli şeylerden biri müzik. Çünkü onbinlerce insanın bir araya gelip, kimsenin diğerine zarar vermeden, hem de bazen sert şekilde eğlenip sonra birbirine sarılarak şarkılar söylediği tek yer, bir konserdir ve o da müzik ile gerçek olan bir aktivitedir. Müzik, siyasetin size zorla dayattığı hayatta ulaşacağınızı iddia ettiği uyumun yalan olduğunun; hayatın hem kaosa hem de uyuma ihtiyacı olduğunun en büyük kanıtıdır. Bir şarkının başladığı, büyüdüğü, durduğu ve sonra finale koştuğu tüm anlar, kozmosun sonsuz raslantısallığındaki büyük kaosun ve onun sonucunda meydana gelen güzelliğin ifadesini taşır. Bu yüzden insan yönetenlerin çoğu, yönetemedikleri müziği sevmezler. Doğalarına terstir.

İşte tam da bu sırada covid’den sonra yavaş yavaş kendini göstermeye başlayan ve ortamdaki her konsere gelerek beklentileri 100 seyirci üzerine çıkaran yeni nesil müzik dinleyici ve üreticileri dikkatleri çekmeye başladı. 2000 neslinin death metal ve hardcore/punk grupları gibi, 2010 neslinin de heavy metal, punk ve türevlerindeki temsilcileri artık sahneye ağırlığını koymuş, kendilerinden sonra gelenleri de toparlayarak ülkedeki bağımsız müziğe yön vermeye başlamıştı. Jornada Del Muerto’dan Plein De Vie’ye Abolish’den Serpent Of Old’a kadar her yeraltı türünden bir çok grup 2023 albümleri ile, 2020’lerin geri kalanının çok daha hareketli ve çeşitli geçeceğine dair bizi umutlandırdı. 2024’de son on yılda artık ustalık seviyesine gelmiş Carnophage, Engulfed, Hellsodomy, Trenchwar, Thrashfire gibi gruplarının isimlerini çok daha fazla duyacaksınız ki bu grupların arkasından gelen Gore Dimension, Inhuman Depravity gibi ekipler de adım adım yerlerine yürüyorlar. Kaptan Kadavra ve Helak gibi sıradan olana pabucunu ters giydiren deneysel metal projeleri artık normalleşiyor yeniden. Dismocracy, Reason Why gibi gruplarla ekstrem müziğin tüm türlerinde artık çeşitliliğe koşmaya başlıyor yeraltı ortamı. Borusan Kültür Merkezi etkinlikleri dahilinde KOD Müzik’in The Necks’i ve 40 Watt Sun’ı konsere getirmesi, Zen’in meşhur deli hastanesi konserinin plağının basılması, Mevzu Records tarafından ülkedeki en iyi alternatif işlerden olan Indefinite Time Period albümünün Spotify’a konması, bunlar yavaşça artık kültürün sadece arz talep ile değil, kabından taşmaya hazır bir enerjiyle hareket etmeye başladığını gösteriyor. Yıllardır sadece Pentagram, Duman ve Athena’nın büyük ve dolu salonlara çaldığı ülkede, bu sahnelerin bir kısmına covid sonrasında Tampon, Rashit ve Radical Noise gibi dedeler ile Second ve Cemiyette Pişiyorum gibi 00 neslinin grupları da çıkabilmeye başladı. Türkçe rok sınırlamasında boğulmadan, punk ve en azından – alternatif metal kelimeleri büyük sahne ile anılmaya başlandı. Cenotaph, 2023 yılında verdiği konserler ile neredeyse bütün dünyayı turlayan ilk yerli grubumuz oldu. Onları kadrosunun yarısı Kadıköy sahnesinden tanıdığınız Hyperdontia takip ediyor ki, grubun Taksim Blind’da Septage ve Helak ile verdiği konserin, tıpkı bir yabancı grubun konseri gibi nasıl ful çektiğini hatırlatmak isterim. Türkiye post punk sahnesinin She Past Away gibi bir yıldıza sahip olması sayesinde bu türe olan ilgi giderek artarken pop ortamlarında bu durumun – tıpkı zamanında rock soundu için yapıldığı gibi – başarısız örneklere evrilecek şekilde kullanılmaya başladığına tanık olduk. O yüzden türün iyi örneklerini yakalamak için Paslanmaz Kalem’i izlemeye devam ediniz. Yine de retro çağının doğası gereği Türkiye’de bu türün pop’tan daha alternatif ve zor soundlara dinleyiciyi taşıyan bir işlev görüyor olması da enteresan.

NonServiam / Headbang dergileriyle büyümüş tayfanın elebaşlarının artık basın, konser organizasyonu ve mekan sahipliği gibi işlere yönelmesiyle Covid öncesi başlayan hareketlenme, covid’den sonra kendini daha da belirgin göstermeye başladı. Muhtemelen ilk konserlerini covid kalktıktan hemen sonra seyretmiş gençlerin bu yıl doldurduğu salonlara tanık oldunuz. Seneye yavaş yavaş onların da kurduğu grupların çaldığı konserleri izlemeye başlayacaksınız. Döviz kurlarını zorlayan ekonomiye rağmen Paradise Lost’dan Blind Guardian’a; The Exploited’dan Pain’e; Aristocrats’dan Idles’a kadar onlarca ismi canlı izleme fırsatını bulmamız güzel bir gelişme ve eğer felaketler zinciri bir durup nefes almamıza izin verirse, bu durumun hem daha büyük isimlere hem de yeraltı gruplarına kadar uzanarak gelişeceğini göreceksiniz ( daha şimdiden Bruce Dickinson, Slaughter To Prevail, Death Before Dishonor konserleri duyuruldu bile). Wargasm, Mevzu records, Doomsday Elite, Dystopia Promotions gibi bağımsız müzik oluşumlarının yeraltı konserleri artık daha geniş bir kitle tarafından takip edilmeye başlandı. İyice infografik yazarlığına dönen ve işlevini tamamen kaybeden müzik dergiciliğinin de bu akışın yukarı ivme kazanması halinde yeniden canlanacağını düşünüyorum. Hatta kim bilir, belki de farklı türlerin kendilerine ait farklı ve düzenli yayınlanan dergilerine sahip oluruz. Zira son iki yılda Chaos Mag, Bataklık Zine, Kanlı Teneke gibi yayınlarla ekstrem heavy metal türlerinde yeniden bir yükseliş var. Kısacası müziğin etkisi, dönemin baskıcı niteliği ağırlaşsa da kendini inadına göstermeye devam ediyor. Bu her zaman umut demektir.

Sözü çok uzatmayalım. Bu sene oylamalı bol katılımlı bir liste yapmadık. Hatta listeyi tamamen kafamızdaki müzikal dengelere göre, biraz da siz yazarların kişisel listelerine daha çok ilgi gösterin diye yaptık. Birinciliğe Depeche Mode’un Memento Mori albümünü uygun gördük. Bunu tabii ki bu yazıya uygun dursun diye yapmadık ama satırların yazarı bir numarada albümü görünce gülümsemeden edemedi. Zira albümün adı da, ilk single ‘My Cosmos Is Mine’ da, baştan sona yukarıda anlatmaya, açmaya çalıştığım pencereye Dave Gahan’ın bakışını ifade ediyor. E boşuna fanı değiliz, tabii ki bizi bizden önce anlatacak tüm duygusallığıyla.. Yine bu yıl yayınlandığında, beni iki yıldır yaşadığım buhranlardan çıkarıp hayata döndüren harika Rain To Rust albümü ‘Martyrdom’un konseptinin intihar eden sekiz sanatçının hikayesi olması, çok ironik ama bir o kadar da anlamlı. Dolayısıyla hayatına müziği doldurmuş insan için karada kolay ölüm yok.

Son bir not, yukarıda da dediğimiz gibi listeyi standart Paslanmaz listelerine göre daha toplu ve dengeli bulacaksınız. Dengesiz ve daha geniş türlere yayılan fantastik öneriler için mutlaka yazarların listelerine göz atınız. Bu yılın iyi albüm sayısının fazlalığına ama klasikleşmeye aday olacak kayıt azlığına bakarak, sürprizin 2024’de geleceğinden neredeye eminiz. Dolayısıyla hangi türden ne gelebilir kestirmek için listelerimizdeki öneriler fena bir gösterge değil gibi geliyor bize. Zaten Uyandırma Servisi’nden Volkan Atay’ın tür tür ayrılan listelerine kadar pek çok alanda listelerle çok haşır neşir ettik sizleri bu sene. 2024’de daha deli dolu işlerle yeni listelere koşmak en mutlu hayalimiz, eğlencemiz.

Kerem Onan

Bu yılın en iyi albümleri

10. Baroness – Stone

9. dEUS – How To Replace It

8. Tomb Mold – The Enduring Spirit

7. Slowdive – Everything Is Alive

6. Afterbirth – In But Not Of

5. Horrendous – Ontological Mysterium

4. Crosses – Goodnight, God Bless, I Love U, Delete.

3. Code Orange – The Above

2. Sleep Token – Take Me Back To Eden

1. Depeche Mode – Memento Mori

2023’ün en iyi albümü Depeche Mode – Memento Mori

Yılın en merak edilen albümlerinin başında Depeche Mode’un Memento Mori’si geliyordu. Andy Fletcher’ın beklenmedik ölümü de yeni albüme derin ve tinsel bir anlam yükledi. Andy hiçbir zaman Depeche Mode’un müzikal vizyonunu belirleyen bir karakter olmadı ama varlığı grubun bir arada kalmasını, birlikte üretmeye devam etmesini sağladı.

Yıllarca Martin Gore ile Dave Gahan arasındaki köprü oldu, dostluğu ile Gore-Gahan gibi iki zor ve zıt karakteri yönlendirdi. Esasen Memento Mori’ye dair çalışmalar da pandeminin ilk zamanlarında başladı. Ancak Andy’nin vefatından sonra Gore-Gahan ikilisi albümün yarım kalmasını istemedi. Gore’un Andy yaşasaydı, albümün tamamlandığını görmek isterdi demesi de bundan ötürüydü. 

O yüzden yeni albümün konseptini belirleyen temel husus, tanatoloji ve ölüm farkındalığı ile gelen bilgelik üzerine. Aslında “Memento Mori” (Öleceğini hatırla) deyişi de Helenistik felsefenin en önemli akımlarından biri olan Stoa Okulu’nun başlıca pratiklerinden.

Dolayısıyla albümdeki liriklerin ağırlığının, teslimiyet duygusunun, melankolinin temeli de buradan geliyor, albüm baştan sona kasvetli ve kozmik bir kutlama sunuyor. Bu nedenle Memento Mori ile Black Celebration albümü arasında bir bağ kurmak da mümkün. 

Tabii o dönemki Depeche Mode’da Alan Wilder’ın rolü kritikti. Açıkçası Depeche Mode’un en görkemli albümleri de Alan Wilder’ın olduğu albümlerdir. Wilder gruptan ayrıldıktan sonra yaratıcılık açısından zor zamanlar yaşadılar, standartlarında da bir sapma oldu. 

Fakat Memento Mori son dönemlerinde yaptıkları en parlak kayıt. Albümdeki ışıltılı new wave – synth pop sentezleri ve endüstriyel ses manzaraları oldukça taze duruyor. Bu albümde türün karakteristik özelliklerini ve estetiğini belirleyen ikonik bir grubun miras yeme durumu söz konusu değil. Karşımızda Gore-Gahan ikilisinin eski auralarına ulaştığı, sihirli melodilerden oluşan, birinci sınıf bir prodüksiyon duruyor.

Sonuç olarak Depeche Mode, Memento Mori albümü ile birlikte hala alev alev yandığını gösteriyor ve Andy’e zarif bir veda sunuyor.

Orçun Onat Demiröz

Yazarların Kişisel Listeleri

Doğu Yücel

1. Yes – Mirror to the Sky
2. Steven Wilson – The Harmony Codex
3. Greta Van Fleet – Starcatcher
4. U.D.O. – Touchdown
5. Stargazer – Life Will Never Be The Same
6. Depeche Mode – Memento Mori
7. Overkill – Scorched
8. Metallica – 72 Seasons
9. Foo Fighters – But Here We Are
10. Spidergawd – Spidergawd VII
11. The Smashing Pumpkins – ATUM
12. Extreme – Six
13. Büyük Ev Ablukada – Defansif Dizayn
14. KK’s Priest – The Sinner Rides Again
15. Galahad – The Long Goodbye
16. Arjen Lucassen’s Supersonic Revolution – Golden Age of Music
17. Rain to Rust – Martyrdom: Eight Exercises
18. Soen – Memorial
19. Metal Church – Congregation of Annihilation
20. Therapy? – Hard Cold Fire

 

Emre Karacaoğlu

1. Afterbirth – In But Not of
2. Crosses – Goodnight, God Bless, I Love U, Delete.
3. Godflesh – Purge
4. Slowdive – Everything Is Alive
5. Steven Wilson – The Harmony Codex
6. The Necks – Travel
7. Sylosis – A Sign of Things To Come
8. Dodheimsgard – Black Medium Current
9. Ryuichi Sakamoto – 12
10. Khanate – To B Cruel
11. Horrendous – Ontological Mysterium
12. Dying Fetus – Make Them Beg For Death
13. Tomb Mold – The Enduring Spirit
14. Fire! Orchestra – Echoes
15. IAMX – Fault Lines
16. John Cale – Mercy
17. Depeche Mode – Memento Mori
18. Everything But The Girl – Fuse
19. Lakecia Benjamin – Phoenix
20. Rain To Rust – Martyrdom; Eight Exercises

 

Ersay Uçak

1. Sleep Token – Take Me Back To Eden
2. Code Orange – The Above
3. Orbit Culture – Descent
4. Periphery – Periphery V: Djent Is Not A Genre
5. Travis Scott – Utopia
6. Cattle Decapitation – Terrasite
7. Tomb Mold – The Enduring Spirit
8. TesseracT – War of Being
9. Bury Tomorrow – The Seventh Sun
10. JPEGMAFIA & Danny Brown – Scaring The Hoes
11. Judiciary – Flesh + Blood
12. Invent Animate – Heavener
13. Silent Planet – Superbloom
14. Currents – The Death We Seek
15-) Zulu – A New Tomorrow
16. ††† (Crosses) – Goodnight, God Bless, I Love U, Delete.
17. Sylosis – A Sign of Things To Come
18. Graphic Nature – A Mind Waiting To Die
19. Lil Uzi Vert – Pink Tape
20. Wargasm – Venom

 

Kerem Onan

1. GEL – Only Constant
2. Drain – Living Proof
3. Pest Control – Don’t Test The Pest
4. Berthold City – A Moment In Time
5. Enforced – War Remains
6. Sunami – Sunami
7. Invent Animate – Heavener
8. Rain To Rust – Martyrdom; Eight Exercises
9. Wolves In The Throne Room – Crypt Of Ancestral Knowledge
10. KEN Mode – VOID
11. Billy Woods – Maps
12. Clowns – Endless
13. Mutoid Man – Mutants
14. Final Gasp – Mourning Moon
15. Obituary – Dying Of Everything
16. Lunar Chamber – Shambhallic Vibrations
17. Dryad – The Abyssal Plain
18. Ingebrigt Haker Flaten & Paal Nilssen-Love – Guts & Skins
19. Zulu – A New Tomorrow
20. The Hirs Collective – We’re Still Here

 

Mert Yıldız

1. Khanate – To Be Cruel
2. Godflesh – Purge
3. 1476 – In Exile
4. Ryuichi Sakamoto – 12
5. Overkill – Scorched
6. Grim – White Mountain Face
7. Metal Church – Congregation Of Annihilation
8. Depeche Mode – Memento Mori
9. dEUS – How To Replace It
10. Dot Allison – Consciousology
11. Vince Clarke – Songs of Silence
12. Swans – The Beggar
13. Orchestral Manoeuvres In The Dark – Bauhaus Staircase
14. John Cale – Mercy
15. The Rolling Stones – Hackney Diamonds
16. Frankie Rose – Love as Projection
17. Last In Line – Jericho
18. Nas – Magic 3
19. Cindytalk – When The Moon Is A Thread
20. Fever Ray – Radical Romantics

 

Mustafa Deniz Kızılcabölük

1. Metallica – 72 Seasons
2. Avatar – Dance Devil Dance
3. In Flames – Foregone
4. Katatonia – Sky Void of Stars
5. Code Orange – The Above
6. Immortal – War Against All
7. Avenged Sevenfold – Life Is But a Dream
8. Godsmack – Lighting Up the Sky
9. Cattle Decapitation – Terrasite
10. Enforced – War Remains
11.Overkill – Scorched
12. Fires in the Distance – Air Not Meant for Us
13. Extreme – Six
14. Mork – Dypet
15. Wednesday – Rat Saw God
16. Skindred – Smile
17. TesseracT – War of Being
18. Lalalar – En Kötü Iyi Olur
19. Beartooth – The Surface
20. Hellripper – Warlocks Grim & Withered Hags

 

Orçun Onat Demiröz

1. Depeche Mode – Memento Mori
2. Crosses – Goodnight, God Bless, I Love U, Delete.
3. dEUS – How to Replace It
4. Sleep Token – Take Me Back To Eden
5. Wytch Hazel – IV: Sacrament
6. Therapy? – Hard Cold Fire
7. Slowdive – everything is alive
8. Foo Fighters – But Here We Are
9. Grave Pleasures – Plagueboys
10. VAK – The Islands
11. Baroness – Stone
12. TesseracT – War of Being
13. John Cale – Mercy
14. Steven Wilson – The Harmony Codex
15. Jessie Ware – That! Feels Good!
16. Nas – Magic 2
17. Wargasm – Venom
18. Initiate – Cerebral Circus
19. Ritual Howls – Virtue Falters
20. Travis Scott – Utopia

 

Özgür Tekbıçak

1. Sleep Token – Take Me Back To Eden
2. Baroness – Stone
3. August Burns Red – Death Below
4. Depeche Mode – Memento Mori
5. Horrendous – Ontological Mysterium
6. Sermon – Of Golden Verse
7. Code Orange – The Above
8. Cattle Decapitation – Terrasite
9. HOST – IX
10. Dying Fetus – Make Them Beg For Death
11. Foo Fighters – But Here We Are
12. Sylosis – A Sign of Things to Come
13. Crosses – Goodnight, God Bless, I Love U, Delete.
14. Afterbirth – In But Not Of
15. Riverside – ID.Entity
16.  Lunar Chamber – Shambhallic Vibrations
17. Wayfarer – American Gothic
18. The Circle – Of Awakening
19. Enslaved – Heimdal
20. Orbit Culture – Descent

 

Volkan Atay

1. Dodheimsgard – Black Medium Current
2. Depeche Mode – Memento Mori
3. Mānbryne – Interregnum: O Próbie Wiary i Jarzmie Zwątpienia
4. Sól án varma – Sól án varma
5. Tomb Mold – The Enduring Spirit
6. Altari – Kröflueldar
7. Afterbirth – In But Not Of
8. Code Orange – The Above
9. Crosses – Goodnight, God Bless, I Love U, Delete
10. VAK – The Islands
11. Nothingness – Supraliminal
12. Ken Mode – Void
13. Horrendous – Ontological Mysterium
14. Thantifaxath – Hive Mind Narcosis
15. Serpent of Old – Ensemble Under The Dark Sun
16. Night Verses – Every Sound Has A Color In The Valley Of Night- Part 1
17. Deus – How To Replace It
18. Wayfarer – American Gothic
19. Enslaved – Heimdal
20. Slowdive – Everything is Alive

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.