ALEX SKOLNICK Röportajı: “Caz ve rock öğelerini birleştiren müzisyenlere hayranım”

Paylaş:
Alex Skolnick röportajı - Paslanmaz Kalem

Emre: Alex Skolnick Trio’yu bir caz grubu olarak adlandırdığını biliyoruz. Bu yolda hangi caz müzisyenleri sana ilham verdi? Özellikle bu tarzda da ilerlemene ilham vermiş olan bir caz gitaristi var mı?

Alex: Trioyu “caz gitarı” temelli ama birçok tarza dokunan ve sınırları olmayan bir grup olarak görüyorum. İlk dönem ilham kaynağım, kaybettiğimiz İsveçli caz piyanisti Esbjörn Svensson’du. O asla sadece geleneksel, düz piyano cazıyla sınırlı kalmazdı. 90’larda onun triosunu (EST) dinlemek beni benzer bir caz gitarı estetiğine sahip bir topluluk kurmaya teşvik etti. Diğer bir kişi de müziğine yedirdiği tarzlara hiçbir sınırlama getirmeyen besteci ve saksafoncu John Zorn’du. Daha dolaylı da olsa, bir diğer ilham kaynağım da prodüktör Rick Rubin’di: O Run-DMC’den Slayer’a ve Johnny Cash’e kadar geniş bir yelpazedeki müzisyenlere prodüktörlük yaparken, her birine de eşit sevgi ve takdir gösterdi ve işinin sınırlarını kendi zevk ve tutkuları belirledi. Testament’ın gitaristliğini yaparken, başka zamanlarda başka tarzda müzikleri başka ekipman ve kişilerle yapabileceğimi fark ettirdi. Bu en başta biraz radikal bir şeydi ama zamanla daha çok kabul gördü. Ama yukarıdaki üç kişi -Esbjörn Svensson, John Zorn ve Rick Rubin- ciddi anlamda “kural bozucu”lardı ve beni de sınır koymamam konusunda etkilediler. Gitaristlere gelince, caz ve rock ögelerini birleştiren müzisyenlere hep hayran olmuşumdur: Jeff Beck, Al DiMeola, Jimmy Herring (Aquarium Rescue Unit), Scott Henderson (Tribal Tech) ve John Scofield’ı favorilerim arasında sayabilirim.

alex skolnick 3 - paslanmaz kalemE: Peki bu triodaki gitar soundun için ne diyeceksin? Her şarkının kumaşına uygun bir biçimde taklit etmeye çalıştığın bir gitar soundu mu var? Yoksa başka estetik tercihlerin mi oluyor?

A: Bu trio kurulduğunda, ben temiz akorlar ve akor melodileri peşinde olmaya karar verdim –ki bunlar, benim tanındığım tarzda ya çok azdır ya da hiç yoktur. Sert müzikten tabii ki hâlâ hoşlanıyordum ama gitar soundunda distortionın olmadığı bir ortamda da müzik icra etmek istiyordum. Yıllar geçtikçe daha fazla distortiona müsaade ettim ve hatta bazı şarkılar tamamen (daha “temiz” bir sounda sahip olsa da) elektro-gitarda ortaya çıktı. Hâlâ gitarın “shred” şeklinde çalındığı anlar olsa da müziğin çoğunluğu cazla tanınan, “Hollowbody” stili gitarda ve Nathan’ın kontrbasıyla yapılıyor. Ve hatta bu “temiz” şarkılar arasında da dinamiklerden ve parçanın kendine has ögelerinden dolayı çoğu zaman farklı bir ton var.

E: Peki ya şarkı tercihleriniz? Yorumlamak için şarkı seçerken, kişisel zevklerinizin yanında başka faktörleri de göz önünde bulunduruyor musunuz?

A: Yıllar geçtikçe daha az cover çalıyoruz. Erik Satie’nin klasik piyano bestesinden yola çıkılarak oluşturulan parçayı saymazsan, yeni albümümüz “Conundrum”da cover yok. Bir önceki albüm “Veritas”ta bir tane var. Ama önceki senelerde, dinleyerek büyüdüğüm ve bir caz ortamında asla duymayı beklemeyeceğin Scorpions, Aerosmith, Kiss ve Ozzy Osbourne gibi müzisyenlerin parçalarını yorumlamak daha enteresan geliyordu. Bu şarkılara iyi yorum getirebilmedeki can alıcı nokta, vokal melodisinin güçlü ve herkes tarafından söylenebilir olmasıdır –caz standartları haline gelmiş eski, popüler şarkıları dinlersen, her birinin, inanılmaz bir şekilde, “söylenebilir” ve akılda kalıcı melodiler içerdiğini görürsün. Tabii ki rock ve heavy metal türleri bu özellikleriyle bilinmiyorlar ama dikkatli bakarsan bunu görebilirsin. Bu şarkılara vâkıf olmayanların bizim bu şarkılara yaptığımız düzenlemeleri “güzel” bulmasını çok heyecan verici buluyorum.

E: Blues sana ne ifade ediyor? “Western Sabbath Stomp” herhalde benim favori AST parçam ve bu şarkıdaki yüzük kullanımının senin kariyerinin en iyi anlarından biri olduğunu düşünüyorum. (Bu parçayı İstanbul’daki çalma listende bekleyebilir miyiz acaba?) Ben bu ve AST diskografisindeki birkaç parçayı dinlerken, blues türünü içselleştirmiş bir müzisyen duyuyorum. Buna katılır mıydın? Yoksa bu müzik, duygusal bağının pek olmadığı ama sadece gitar çalış stilinin bir parçası haline gelmiş bir tür mü?

A: Teşekkür ederim. Blues stilinin benim gitar çalış şeklimin büyük bir parçası olduğu doğru. Aslına bakarsan, konserlerimizin bazı anlarında içeriye birisi girse, bunun bir blues konseri olduğunu düşünebilir. Benim için blues, tüm caz ve rock müziklerinin temelini ve aralarındaki bağı oluşturuyor. Topyekûn bir blues albümü kaydetmeyi de düşündüm, hatta blues dünyasında profesyonel olan arkadaşlarım da buna destek verdi… Bunu bir noktada yapabilirim ama AST ve Testament’ın yanında Stu Hamm ve Ofer Assaf gibi müzisyenlerle çalışmalarım çok zamanımı alıyor. Ama bluesu trionun belirli anlarına sıkıştırmayı seviyorum. “Western Sabbath Stomp”un üzerine çok fazla şarkı geldiği için uzun zamandır çalma listelerimize almıyoruz ama bu yorumun beni bir kez daha düşündürdü! Göreceğiz bakalım…

E: Biri bir caz grubuyla, diğeri de bir thrash metal grubuyla olmak üzere iki kariyeri eşzamanlı olarak yürüttüğünü biliyoruz. Caz çalışmalarının thrash riffleri ya da soloların üzerinde etkili olduğunu düşünüyor musunuz? Öyleyse nasıl?

A: Bir gitarist olarak farklı yönelimlerimin olduğu doğru. Her biri o anda birlikte çaldığım müzisyenlerin yanında, ekipmanlarımla da alakalı. Kaldı ki caz ekipmanlarımla metal çalmam (ya da tam tersi) çok zor olurdu. Yine de birbirlerine etki eden yanları olduğu gerçeği de yadsınamaz. Mesela metal müziği caza işitsel olarak getirmeyi denemiyorum ama benzer bir yoğunluğun yakalandığı anlar oluyor –ki bu anların müziğe de faydası olduğunu görüyorum. Benim diğer işlerime vâkıf oldukları için hayatlarında ilk defa caz konserine gelen seyircilerim oldu ve sonunda onlar da keyif almış olarak ayrıldılar. O bahsettiğim yoğun anların onları yakaladığını düşünüyorum. Aynı zamanda, cazın bilgi deneyimi ve doğaçlama dağarcığı, ben metal soloları ya da riffleri üzerinde çalışırken yeni fikirler doğuruyor. Hard rock ve metale uyan birçok kalıp ve konsepti böylelikle keşfettim ve bunlar masaya değişik bir şeyler getirmemde yardımcı oluyor. Bazıları bunların “çok farklı” olduğunu söyleyebilir. Ama benim bakışım şöyle: Hâlihazırda bu kalıpları çalan birçok kişi var, dolayısıyla aynılarından benim de çalmamın bir gereği yok. Daha önceden dinleyicilerin duymadığı şeyler getirmek çok daha ilgi çekicidir –ki bir müzisyen olarak amaçlarımdan birinin bu olduğunu düşünüyorum. Hem caz hem de heavy metale yönelmemin bunu mümkün kıldığını hissediyorum.

E: Daha önceden Testament’la beraber İstanbul’a gelmiştin. Şimdi de caz grubunla buradasın. Tahmin ettiğin gibi birçok metalci hayranın seni caz grubunla da izlemeye gelecek –ki, eminim, bu bütün dünyada da böyledir. Caz konserlerinde “o cepheden” seyirciler görmek hakkında ne düşünüyorsun? Onlarla etkileşime giriyor musunuz? (Belki de anlatacak bir anekdotun da vardır?)

A: Önceki soruda da bahsettiğim gibi, daha önceden bir caz konserine gitmemiş, “öbür cepheden” dinleyicilerimiz oluyor. Matthew, Nathan ve ben bunun olmasından son derece mutluyuz. Dinleyicileri onlar için farklı bir şeyle tanıştırmış oluyoruz ve çoğunlukla bunu takdir ediyor gibi gözüküyorlar. Konserlerimize gelen metal dinleyicilerinin birkaç sene sonra daha geniş bir müzik zevkine yöneldiğini, hatta caz ve blues konusunda bilgili müzisyenlere dönüştüklerini bile gördüm. Bunu çok tatmin edici buluyorum. Ayrıca dinleyicilerle yakından tanışabilmek çok güzel. Testament’la bunu her zaman yapabilmek mümkün olmuyor. Büyük konser salonları ya da festivaller çok kalabalık oluyor. Ama trio konserlerinde konser sonrası herkesle sohbet edebiliyoruz. Dinleyicilerimizle daha rahat bir ortamda tanışmak çok daha iyi.

alex skolnick - paslanmaz kalemE: Yeni Testament albümü hakkında bir gelişme var mı? Chuck Billy bu sene Nisan ayında yayımlanabileceğinden söz etmişti.

A: Evet ve hayır… Evet, bir gelişme var ve haber çok iyi: Eric’le yeni besteler üzerinde çalıştığımız yoğun bir haftadan yeni çıktım –ki bunların içinde benim bestelerim de var. Ben yokken onlar Gene Hoglan’la çalışacaklar ve ben döner dönmez onlara katılacağım. Mayıs ayı boyunca çalışmaya devam etmek ve yaz turnelerine çıkmadan önce beste ve kayıt işlemlerini bitirmeyi umut ediyoruz. “Hayır” ise şurada: Nisan ayına yetişmesine imkân yok. (Bunu yazarken şu anda gülüyorum çünkü her albümde aynı şey oluyor.) Nisan’a bir ay kaldı ve biz hâlâ daha besteleri bitirmedik. Ama kayıtlar o ay başlar diye tahmin ediyorum. Şu ana kadar yaptığımız kadarı hakkında son derece heyecanlıyım ve fanlarımızın da mutlu olacağına inanıyorum.

 

E: Son on yıl içinde Youtube’daki videolarda görebilme imkânına eriştiğimiz genç virtüözler hakkındaki fikrini de merak ediyoruz. Şaşırtıcı derecede erken yaşlarda müzik aletleriyle ağızlarımızı açık bırakan çocuklardan bahsediyorum. Bunu nasıl yorumluyorsun? Acaba bu, yeni kuşağın daha ilgili, daha odaklanmış ve/veya daha yetenekli olduğu evrimsel bir adım mı sence? Ya da acaba bu, sanata yönelik daha önceden görülmemiş bir tutku sonucu mu? Ne düşünüyorsun?

A: Gitar ve diğer enstrümanları ve virtüöziteyi önemseyen bu kadar genç müzisyenler olmasını harika buluyorum. Bunu, teknik ve canlı performansların daha ulaşılabilir olmasına bağlıyorum. Eğer yakınlarda bir gitar hocan yoksa, internete girip sadece ders almayabilir, aynı zamanda meşhur şarkıların nasıl çalındığına dair videolar izleyebilirsin. Bu, bilginin çok daha hızlı yayılmasına yaradı ve bu da bizim yaşam alanlarımızı şekillendirdi. Artık doğru müziklere ulaşmak için bir arkadaşa ya da eğitmene (ki bu yine de faydalıdır) ihtiyacımız yok. Bazı durumlarda ise teknik kabiliyetin biraz fazla vurgulandığını düşünüyorum. Bence daha çok yaratıcılığa ve enstrümanda kendi kimliğini bulmaya dikkat çekilmeli. Bunu yapmak teknik geliştirmek ve internette dikkat çekmekten çok daha zor. Ama hiç şüphem yok ki bu genç Youtube müzisyenlerinden en azından bazıları yatak odalarından çıkıp, gelecekte sahneleri işgal edecek ve müziğe yön verecekler.

Alex Skolnick Trio – Fade To Black

Alex Skolnick Trio, 14 Mart Perşembe, Zorlu PSM konserine bilet almak için: http://www.biletix.com/etkinlik/Y5H84/TURKIYE/tr

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.