BATMAN v SUPERMAN: Dawn Of Justice – DC sinema evreninde muazzam dev bir adım

Paylaş:
BATMAN v SUPERMAN: Dawn Of Justice - DC sinema evreninde muazzam dev bir adım

Warner Bros. nihayet çok uzun zaman önce yapması gereken şeyi yapıp Marvel Studios’un açtığı yoldan giderek DC Comics evrenini sinemaya taşımaktaki ilk adımı attığında yıl 2013’ü gösteriyordu (her ne kadar aslında ilk deneme 2011’deki başarısız Green Lantern olduysa da o film artık yok sayıldığından es geçiyoruz). Superman ta 1938 yılında çizgi roman sayfalarında ilk defa boy göstererek DC Comics evrenini başlattığı gibi sinemada da 2013 tarihli Man of Steel ile DC sinema evrenini başlatmak ona nasip olmuştu. Karakterin modern bir köken hikayesini ele alan uyarlama eleştirmenler ve izleyicilerden karışık tepkiler almış olsa da gişede başarı elde etti. Böylece DC Genişletilmiş Evreni (Warner Bros. / DC Comics bu sinema evrenine DC Extended Universe -DCEU- adını verdiler) ilerleme fırsatı yakaladı.

Warner Bros. DCEU’nun ikinci etabında Marvel Studios’un alışılageldik “karakterlerin solo filmleri ve ardından ekip filmi (Avengers)” tarzından farklı bir yaklaşım benimseyerek dev bir adım atmaya karar verdi. DC bünyesindeki en popüler iki karakter Batman ve Superman yıllardır bir arada sinemaya uyarlanmaya çalışılmışsa da sonuçsuz kalmıştı ve sonunda beyazperdede yan yana gözükme zamanları gelmişti. Bu film sadece iki ikonu sinemaya taşımakla kalmayacak, aynı zamanda gelecek filmlere de yön vererek DCEU’nun temellerini gerçek anlamda sırtlayan film olacaktı. Aynı zamanda emin bir adımdı da, çünkü izleyiciler arasında DC Comics’e ne kadar yabancı olanlar olursa olsun tüm dünyada çok iyi bilinen iki ikonun adı ilgi çekmeye kuşkusuz fazlasıyla yeterliydi.

300 ve Watchmen filmleriyle hem ele aldığı çizgi romanı iyi kavradığını kanıtlamış olan hem de çizgi roman sayfalarından fırlar tarzda etkileyici görsellik oluşturabilen Zack Snyder serinin ilk halkası Man of Steel’in ardından devamı niteliğindeki Batman v Superman’in de yönetmen koltuğunu devraldı. Senarist olarak da iş sağlama alındı ve çizgi roman uyarlamaları konusunda epey deneyimli David S. Goyer (Blade ve The Dark Knight üçlemeleri, Man of Steel) filmin yazarlığını üstlendi. DC’nin ünlü ekibi Justice League’in oluşumunun başlangıcı olduğunun işaretiyle filmin adı da Batman v Superman: Dawn of Justice olarak belirlendi.

batman-v-superman

Man of Steel ile oyuncu kadrosunun Superman tarafı zaten belirlenmişti. Sinemanın yeni Kara Şövalyesi’ni kimin canlandıracağı başlıca sorulardan biriydi. Pek çok aktörün adı geçerken rolün Ben Affleck’e verildiği haberi çıkınca tam bir internet çılgınlığı baş gösterdi. Affleck her ne kadar son on yıldır hem yazdığı hem oynadığı hem de yönettiği başarılı filmlerle kalitesini kanıtlamış bir isim olsa da kariyerinin gençlik döneminden hatırlanan kötü filmler bazı izleyicilerin hafızalarından çıkmamıştı. Filmde Wonder Woman’ın da gözükeceği ve rolün pek tanınmayan, daha çok Fast & Furious filmleriyle bilinen Gal Gadot’a verildiği açıklanınca bir başka internette yakınma fırtınası daha kopuverdi. Superman’in ezeli düşmanı Lex Luthor rolüne getirilen Jesse Eisenberg de gene benzeri tarzda yakınmalardan nasibini fazlasıyla almıştı.

Batman v Superman: Dawn of Justice duyurulduğundan bu yana geçen yaklaşık üç yıllık bekleyişin ardından nihayet gösterime girdi. Zack Snyder’ın Man of Steel ile oluşturduğu etkileyici görsellik ve karanlık, sert bir atmosfere sahip DCEU bu filmde de aynen devam etmekte. DCEU’nun bu yapısı sürekli mukayese edildiği Marvel Sinema Evreni’nin (Marvel Cinematic Universe = MCU) daha renkli ve daha hafif tondaki yapısına farklı bir alternatif sunmakta. Her iki film evreninin aynı yapıda olmasını beklemeden bu farklılıktan keyif almayı bilmek şahsi fikrimce en makulü.

Man of Steel’in finalinde Superman ve Zod arasında geçen savaşta Metropolis’te oluşan yıkım izleyicilerce çok eleştirilmiş, Superman’in filmde kurtarıcılıktan ziyade felaket getirdiği yönünde yorumlar olmuştu. İşte Batman v Superman’in hikayesi tam da bu noktadan kurulmaya başlıyor ve ilk filmin finaline bu defa Bruce Wayne’in bakış açısından tekrar şahit oluyoruz. Dünyanın bir anda uzaylıların varlığını öğrenmesi ve tanrısal güçlere sahip bu varlıkların oluşturduğu yıkım sıradan bir insan olarak kendini güçsüz hisseden Bruce Wayne’in öfkesini körükleyen unsura dönüşüyor. Bu öfkenin merkezinde de Superman yer buluyor. Superman ise kendini dünyalılara kanıtlamaya çalışırken Metropolis’in dahi, genç ve gözde işadamı Lex Luthor’un kurduğu gizli plan onu farkında olmadan adım adım köşeye sıkıştırmaya başlıyor.

Kimi izleyiciler filmin kurgusunu özellikle ilk yarısında dağınık bulmuş olsalar da buna katılmadığımı belirtmem gerek. Şahsen David S. Goyer ve Chris Terrio ortaklığında yazılmış olan senaryonun son derece detaylı ve çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Basit bir çizgi roman uyarlaması olarak es geçilmeyecek denli komplike bir hikaye mevcut. Baş karakterlerin hiçbirisi geri planda bırakılmayarak hepsine hak ettiği derecede eşit odaklanılmış. İnsanların Superman’e karşı farklı yaklaşımları, varlığı, niyetleri ve yaptıklarının sonuçları sorgulanırken Batman’in bakış açısı hikayenin bu katmanında önemli bir unsur oluşturuyor. Bütün olay örgüsü hiç aceleye getirilmeden yerli yerine oturmakta. Bunda kuşkusuz filmin iki buçuk saatlik süresinin büyük faydası var (director’s cut blu-ray versiyonun üç saat olacağı açıklandı). Böylece hikayenin geri plana itilip anlamsız aksiyon sahnelerine boğulmuş bir film yerine, iyi bir hikaye oluşturmaya odaklanmış bir film ortaya çıkmış. Sıra aksiyona geldiğinde Zack Snyder bu konudaki yeteneğini bolca göstermekte. Film boyunca izleyiciler için DCEU’nun yapı taşları başarıyla döşenip Justice League’in oluşumuna gidecek yol hazırlanırken DC Comics’in sıkı takipçilerinin kavrayacağı bol miktarda gönderme de içeriyor.

superman-lois-lane

Bu filmde rolüne daha da ısınmış Henry Cavill modern Superman’i ve düştüğü ikilemleri başarıyla aktarmakta. Ayrıca ilk filmde Lois Lane rolüne pek yakıştıramadığım Amy Adams’ı da bu filmle daha benimsediğimi itiraf etmem gerek. Hikayede kilit rol oynayan Lois’in hırçın gazeteciliği ve Clark için önemi başarıyla uyarlanmış.

Filmin parlayan asıl yıldızı kuşkusuz Batman olarak ilk defa karşımıza çıkan Ben Affleck. Açıkçası Affleck’in role seçildiğini duyunca isyan bayraklarını açan pek çok kimsenin aksine rol için fiziksel olarak çok uygun olduğunu düşünmüştüm. Beyazperdede bugüne dek Batman’i canlandıran aktörlerden hiçbirisinin fiziği çizgi roman sayfalarındaki Batman’e bu kadar uygun olmamıştı. 1.92’lik boyu ve köşegen yüz hatlarının yanı sıra film için ekstradan epey vücut çalışmış Affleck çok başarılı tasarlanmış yeni kostümün içinde Batman’i bayağı heybetli bir hâle sokmakta. Karşımızda daha öncekilerden çok daha iyi dövüşen, hiç görmediğimiz kadar sert bir Kara Şövalye var. Hatta daha da ileri gidip bugüne dek sinemaya aktarılan en başarılı Batman olduğunu söyleyebilirim.

Lex Luthor rolündeki Jesse Eisenberg bu karaktere filmde getirilen farklı yaklaşımın sonucunda ilgi çekici bir kötüye dönüşmüş. Çizgi roman sayfalarından alışıldık Lex soğukkanlı ve ciddi yaklaşımıyla daha klasik tarzda bir işadamıdır. Filmdeki Lex ise günümüzde teknoloji devi firmaların genç dahi liderleri baz alınarak yaratılmış. Kuşkusuz Mark Zuckerberg ve benzeri kişilerden ilham alınarak oluşturulmuş yeni versiyon bir Lex için beyazperdede Zuckerberg’ü canlandırmış bir aktörden daha uygunu olur mu? Eisenberg’ün Lex’i karaktere başarısız bir yaklaşım olacağını tahmin ettiğim, ama filmi izleyince beni şaşırtan bir unsur oldu.

Filmde kısa gözüken, ama etkisini bırakmayı başaran bir diğer karakter de DC’nin en ünlü üç kahramanından biri olmasına karşın sinemada ilk defa boy gösterebilen Wonder Woman. Bu role seçilmesi hayranlarca epey eleştirilen Gal Gadot kostümün içinde gayet güzel ve rol için yeterince karizmatik gözükmekte. İleride izleyeceğimiz Wonder Woman filmine dair gönderme olduğunu da göz önüne alırsak o filmde Gadot’a bu rolde ısınmak için daha fazla zamanımız olacaktır. Scarlett Johansson nasıl ki Black Widow rolüne ilk getirildiğinde olumsuz eleştirilere maruz kalmış ve zamanla rolü sahiplenmişse Gal Gadot’un durumu da benzer olacaktır diye düşünüyorum.

Batman-v-Superman-Trinity-Wonder-Woman-Ben-Affleck-Henry-Cavill-Gal-Gadot

Justice League’de göreceğimiz Flash, Aquaman ve Cyborg da kısa kesitlerle izleyicilerin karşısına çıkıyorlar. Bunlar zaten filmin yapım ekibi tarafından önceden duyurulduğu için yazmış olmamda sürpriz bozucu bir unsur yok. Ancak bunlardan özellikle birisinin serinin geleceği için çok önemli bir gönderme olduğunu belirteyim.

Sonuçta şahsen Batman v Superman: Dawn of Justice’in kesinlikle beklenildiğine değmiş, DCEU için çok başarılı ve sağlam bir adım olduğuna inanıyorum. Ve eğer ileride gelecek serinin tüm filmleri benzeri tarzda olursa DCEU çok başarılı bir sinema serisine dönüşecektir.

Filmin en büyük eksisi ise muhtemelen filmden değil, izleyicilerin vereceği tepkiden kaynaklı olacak. Çünkü sadece iki karakterin birbirleriyle çarpıştığı bol gürültülü bir film beklentisiyle sinema salonlarına gidecek izleyiciler çok detaylı bir hikaye örgüsüyle işlenmiş uzun ve ciddi bir filmle karşılaşınca yadırgayabilirler. Karşımızdaki tipik bir popcorn filminden daha fazlası. Kimi izleyicilerde bu tarz filmler için sıkça görülen aşırı abartılı beklentiler de olumsuz bir durum oluşturabilir. Ayrıca bazı çizgi roman hayranlarının sürekli Marvel ve DC mukayesesi yaparak takım tutarcasına fanatikleşmek ve de karşı tarafı sürekli yermek gibi kötü huyları da var. Yıllardır süregelen MCU’dan sonra şimdi de DCEU’nun başlaması bu durumu daha da abartmalarına neden olarak iyice kızıştıracaktır.

DCEU’nun bu ikinci ve çok önemli adımının ardından sırada Ağustos ayında gösterime girecek Suicide Squad var. Warner Bros. / DC Comics’in epey marjinal bir tercihi olan film bu defa kötülere odaklanacak. Jared Leto tarafından canlandırılan yeni Joker’in nasıl olacağı merakla beklenirken Ben Affleck’in Batman’i de kısa bir rolde gözükecek.

2017’de ise karakterin kökenlerini anlatan Wonder Woman filmi Haziran ayında, Zack Snyder yönetimindeki Justice League Part One da Kasım ayında izleyicilerle buluşacak.

 

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.