13

1262
0
Paylaş:

Bir Black Sabbath albümüne en çok yakışacak isimlerden biri de “13” sanırım. Rock müziğe onlarla girmiş herşeyi ilkelce çağrıştıran, asi simgelerin ideolojilerle ya da başkaldırı manifestolarıyla yağlanıp, yoğrulup masumiyetlerini kaybetmediği, satılabilir olmadığı bir uğursuzluk halini ifade ediyor tek başına.

13, uğursuzluk demek. Kötülük ve iyilikten de öncesi demek. 13, canlıların yaşamındaki kökün içinde “iyi” ya da “kötü”nün olmadığı bir yerden geliyor. Tarih boyunca insanın o yeri hatırlar hatırlamaz, yeniden unutmasından bıkan kayıp tanrıların hafızamıza attığı bir çentik. Sizi ne devlet ne anneniz ne de babanız, sadece o çentiği atanlar düşünür. Sizi hayatta tutacak tek güç odur çünkü. Peri masallarındaki iyiliğin de, Grimm masallarındaki kötülüğün de aslında sadece bizim sivilizasyonla kaybettiğimiz aklımıza gerçekleri hatırlatmak için o çentiği atanlar tarafından uydurulduğunu hepimiz biliriz. Biliriz o hikayelerin uydurma olduğunu ama bize ihtiyacımız olan çimdiği atarlar onlar, şehirlerin gaza, dumana, yalana boğduğu çaresiz çocukların yoğun bakım ünitesidir hikayeler. Gerçeği abartarak anlatırlar ki kendimizi durağanlığın, sıradanlığın, yenilenmemenin, olduğu yerde saymanın, kula kulluk etmenin rutininde öldürmeyelim, kaybetmeyelim.

black-sabbath-band

Black Sabbath, kadrosunun içine kimi koyarsanız koyun, 1960’ların ikinci yarısından beri bunu yapan adamlardan oluşuyor. Sizi bilmem ama vudu büyülerinden, cadılardan, ölümden, ölüm sonrasından, cennet ve cehennemi anlatan beş dakikalık kısa hikayelerinden öğrendiklerim, tüm öğrenim hayatımda hayat hakkında bana devlet tarafından öğretilmiş herşeyden daha fazla. Burada yeniden külliyata girecek değiliz, bu bir wikipedia özeti değil, aslında basit bir kelime cambazlığı oyunu. Heavy metal’in bu kadar popüler bir alt kültür olmasında en büyük paya sahip gruplardan biri olarak adamlarımızın serveti doruklarda ve artık hayatlarının son çeyreğini yaşıyorlar. Dolayısıyla Dio’nun vefatının ardından bu reunion’ın berbat bir Ozzy Osbourne yan projesi olarak kalacağından emindim ilk başlarda. Iommi’nin kanser tedavisi ve orijinal davulcu Ward’ın “sözleşmeyi beğenmemesi” üzerine kadrodan çıkarılması da eklenince, karşımıza çıkacak olanın son dönem fabrikasyon Ozzy albümlerine meze olan Iommi ve saz arkadaşları olacağı nerede kesin gibiydi.

ronnie-james-dioİlk altı albümün mirasıyla hep kayırmış olsak da, delikanlı gibi söyleyelim; Dio, Ozzy’den 666 kat daha iyi bir sanatçı. Ozzy’n,n sesinin sınırları belli, tüm kariyeri de doğru müzisyenlerle çalışarak yükselmek üzerine kurulu. Iommi, Rhoads ve Wylde üçlüsü olmasaydı, bugün Ozzy için müzik anlamında söyleyecek pek birşey kalmayacaktı. Kalanlar, sevgili menajer eşi, onun harika pazarlama becerisi, ortaokulda kız tavlamamıza yarayan “civcivi ezdi mi yarasayı yedi mi” geyikleri, Ozzy’nin MTV’de kendisiyle beraber bütün heavy metal tarihini rezil ettiği reality şovu ve Iron Maiden’a yumurta atılan rezalet konseri.. Black Sabbath’ın isim hakkına sahip olan sevgili Osbourne ailesi ve menajer ordusu da gerçeğin farkında olmalı ki, bu albümün bir rezalet olmasını önlemek için Ozzy’nin kapasitesi ile Iommi’nin dehası arasında uygun bir formül bulunması için bütün saksıları çalıştırmış. E imkan, tesis ve mükemmel müzisyenlik bir arada olunca doğru, daha doğrusu mümkün olan tek doğru yolu keşfetmek de kolay oluyor. Dolayısıyla “başa dönmek” ve “döngüyü tamamlamak”, böylece 30 yıldan fazla bir süre önce başlamış bir efsaneye iyi bir nokta atışıyla son vermek, harika bir strateji olarak ön plana çıkıyor.

İşte bu yüzden de albümün, direkt olarak Ozzy’nin “Bu başlangıcın sonu mu yoksa sonun başlangıcı mı?” cümlesiyle açılıyor. İronik bir şekilde ilk bir dakikası Dio’lu Dehumanizer’ı ve Heaven & Hell projesinin albümünü andıran doomy heavy metal soundundan kaçmış gibi tınlayan bu şarkıdan hemen sonra albümün en iyilerinden “God Is Dead” geliyor. Ardından gelen şarkıların tamamı ilk üç BS albümünün izinden gidiyor. Hatta bazen New Orleans havalarının, blues’un suyu o kadar çıkıyor ki ( Damaged Soul’da araya armonika giriyor be abi! ) insan Iommi’yi bir an için beste yaparken içindeki Hulk ile savaşan çift kişilikli bir süper kahraman gibi hayal ediyor. Iommi’nin doom’n’blues diye de nitelendirilebilecek bu “yıllar sonra sadece bu albüme özel” beste yaklaşımı, albümü en özel kılan etkenlerden biri. En olmadık yerlerde ( misal albümün açılışı ) o kadar bariz bir şekilde Dio’nun sesi girecekmişcesine bağıran doom part’ları koymuş ki dede, insanın arada bir “ya bu albümü adam acaba silah zoruyla mı kaydetti” diyesi geliyor. Tam emin olacakken blues’a kaçıran sololara giden yolu açacak Paranoid-esque rifler giriyor araya ve Ozzy’e “vokalini başarıyla icra etmesi” için uygun ortam sağlanmış oluyor. E peki kötü mü Damaged Soul? Hayır, özellikle gitarla ‘armonika atışmalı solodan itibaren şarkı çok güzel, retroya muz ortaların en kral olduğu dönemde de akıllıca bir ekmek. Yine de bu kadar köklü ve eski bir grubun daha gerilere gitmesi, dönemsel olarak mantıklı ve ticari olarak da tutarlı olsa bile, o kadar yolu kat etmiş, müzikal yolculuğunda acaip ufuklar açıp jenerasyonları, türleri, yüzbinlerce müzisyeni etkilemiş bir ekip için bana azıcık da olsa “acilci” bir adım gibi geliyor.

black-sabbath-13-coverBence bu “acil” atılan adımda sorun Ozzy’nin kendisi. Ozzy’nin sesi her besteye gitmiyor. Misal “bataklıkta teknede balığa çıktık” soundundaki harika balad “Zeitgeist”; ilk iki şarkı ve “Dear Father”ın ilk dört dakikasında harika tınlayan ses; başta eski riflere “rip off” selamı olan “Live Forever”da olmak üzere kimi yerlerde çakılıveriyor, uyutuyor şerefsizim. Dio 7-8 dakikalık bestelerde sesiyle ufuklar açarken, Ozzy’nin ninnici dede tonlu vızıltısı bazen sıkıcı boyutlara varıyor. Bu yüzden eğer albümü alacaksanız mutlaka üç adet bonusun olduğu versiyonu almaya özen gösterin. Zira harika nakaratıyla “Methademic”; Ozzy’nin albümün tüm geri kalanında kullanması gereken aralıkta sesini kullandığı az sayıda besteden biri olan “Peace Of Mind” ve Iommi’nin yazdığı en “retro” ( pohuahuahua ) ve iyi riflerden birine ev sahipliği yapan “Pariah” albümün asıl yıldızları. Bu bonusları çıkarın, elinizdeki albümün notu 10 üzerinden 5. Bonusları koyun, not 7 ve üzerine çıkıyor.

E şimdi diyeceksiniz bu adam ne yapıyor? Hem dövüyor hem seviyor mu? Sanırım öyle yapıyorum sevgili okur. Çünkü bu hikaye bir rezaletle değil de, 10 üzerinden net 7 alacak bir albümle bittiği için çok mutluyum. Güzel bir albüm ama madem niyet döngüyü tamamlamak, başa dönerek hikayeyi bitirmek, bir sözleşmedeki üç beş kuruşa orijinal davulcuyu harcamak vefasızlıktır. Yerine gelen RATM davulcusu çok çok iyi bir performans göstermiş olsa bile bu, vefasızlık işte ne yapayım, BJK’liliğim tuttu. Ek olarak albümün en güzel şarkılarını, Ozzy’nin en iyi vokal performanslarının olduğu şarkıları bonus olarak koymak da bakkallıktır, vizyonsuzluktur, eşşekliktir.

Hala ben bu yazıdan birşey anlamadım, sen şimdi ne diyosun bu albüme, kaça olur diyenlere, ben gittim box seti aldım sayın okur. Evet albüm o kadar iyi ama aklıma “Dehumanizer” ve “The Devil You Know” geldikçe çaktırmadan yutkunuyorum ve bu gruba kafamda hep farklı bir son çiziyorum. Çünkü bence her hikayeyi bitirmenin en iyi yolu, onu başa döndürmek değil. Zira – spoiler – Stephen King, Kara Kule’yi finalde ilk sahneye döndürerek bitirdiğinde, adamdan nefret etmiş ve iki üç yıl hiçbir kitabını okumamıştım.

Dipnot: Albümdeki “bluesluluk” ve bonusların gizemi konularında beni uyandıran Kaan Akay ve Mert Yıldız’a buradan sevgilerimi iletiyorum.

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.