Suicidal Tendencies – 13

Paylaş:
suicidal-tendencies-13

2007’de İstanbul Balans’ta gerçekleşmiş olan ilk ve tek Suicidal Tendencies konserini hatırlayan var mı? İşte o konser tabiri caizse yıllarca sürmüş karşılıksız bir aşkın ilanıdır. Bu ülkede insanlar sadece iki konserde sokaklarda tribün gibi dizilerek sloganlar, şarkılar, marşlar söylemiş ve mekana bu şekilde girmiştir; ilk Napalm Death konseri ve 2007 Suicidal Tendencies konseri. Balans’ın balkonundan stagedive yapanlar mı istersin, Muir’in her satırı ezbere bilen seyircileri tek tek eliyle işaret ederek selamlaşmasını mı istersin, milletin takımları lehine tezahürata başlayıp ortamı tribüne çevirmesini ( ama her kapışmanın ST! ST! ST! sloganlarıyla bitmesini ) mi istersin, anlat anlat bitmez o konser. Hele ki kapı önünde taa 90’ların başlarında TR’nin ekstrem metal/hc ortamında yer almış neredeyse herkesin bir araya gelip çevirdiği eşsiz muhabbeti nasıl anlatırım bilmiyorum. Bilmiyorum çünkü çok sarhoştum ve çok mutluydum. Dolayısıyla bu konseri izlemiş herhangi bir insan evladının bu grup hakkında objektif olabilmesi teknik olarak mümkün değildir. Bu yüzden okuyacağınız satırları mantık süzgecinden iki kere geçirmek size kalmış, ben uyarımı baştan yapayım.

Yeni Suicidal albümünün haberi, daha birkaç ay önce düştü ortama. Muir, İstanbul konserinin de dahil olduğu turneden sırt ağrıları ve sağlık sorunları ile dönüp, üzerine bir de Year Of The Cycos gibi geyik ötesi, yarım yamalak “sampler” albümle karşımıza çıkınca, hepimiz ümidi kesmiştik adamımızdan. Tamam, iyi şarkılar da vardı içinde ama biz BAŞTAN SONA SUICIDAL şarkıları içeren bir albüm istiyorduk yahu! Son iyi albümlerini çıkardıklarında sene 1999’du ve albümün adı Freedumb’dı. Muir’in diğer projelerindeki funky sound ve beste yapısı kısa çiğ punk besteleri ile harmanlanmıştı. E ilk iki albümdeki oldschool punk havasına da sahip olduğundan bağrımıza basmıştık Freedumb’ı. Ardından sadece bir yıl sonra Free Your Soul And Save My Mind isimli rezalet geldi. Zaten bir yıl arayla iki albüm çıkıyor olmasından kıllanmalıydık ama ne yapalım, seviyorduk bir kere. İlk iki şarkı Self Destruct ve Su Casa Es Mi Casa gayet iyi olsa da “Pop Songs” gibi zeka testi çağrısı içeren zavallı bir single, Muir’in funky projeleri için bile yavan kalacak bestelerle kimsenin hatırlamak istemediği bir ucube olarak unutuldu gitti albüm. 2010 yılında çıkan ve telif hakkı sorunları yüzünden grubun majör firma dönemlerinden hiçbir şarkı içer(e)meyen Live At The Olympic Auditorium DVD’si ise son umut kıvılcımıydı zira içinde “Show Some Love… Tear It Down!” isimli yeni bir beste bulunmaktaydı ve gayet güzel bi şarkıydı! Freedumb’dan The Art Of Rebellion’a uzanan bir havası vardı ama tam üç sene boyunca yeni bir albüm gelmedi. Onun yerine DVD ile aynı yıl No Mercy Fool isimli bir toplama daha çıkarıp, eski şarkıların bir kısmı ile Year Of the Cycos’daki ST şarkılarını yeniden kaydetmeyi tercih ettiler. Ortada yeni albüm falan yoktu.

suicidal-tendencies-band

Bu kısır vaziyetten çıkmaları üç yıl sürdü.  “13 yıl aradan sonra çıkacak ilk stüdyo işi olması şerefine adı  13 olacaaaak” haberi geldikten bir süre sonra da albüm düştü ve tabii ki hemen uzanıp aldık düşen şarkıları. İlk single Cyco Style’dan anında nefret ettim. Dümdüz bir gitar rifi üzerine bayık bir nakarat, finale zorlama bir mosh rifi ile yeni nesli tavlama numarası çok yapmacık gelmişti bana. Single’dan sadece iki hafta sonra gelen albümü dinlemeye başladığımda ise sağlı sollu aparkatlarla sersemlemiş Muhammed Ali gibiydim zira hala dans ediyordum! Shake It Out, Smash It ve This Ain’t No Celebration; arka arkaya üç şarkı, Freedumb / Join The Army havası üfleyerek gafil avlamıştı beni. Tam yorulacaktım ki hız bir anda düşüverdi; God Only Knows ve Make A Stand, sanki The Art Of Rebellion’un düşük tempolu, hipnotik şarkılarına tribute olsun diye yapılmışlardı. Tam artık “ee ama bu baydı” diyecekken sıra Who’s Afraid’e geldi ve şarkılar toparlanmaya başladı. DVD’den hatırladığımız Show Some Love ve takibindeki  Cyco Style, Slam City ve Till My Last Breath ile “13” doruğa çıktı. Klibi izlerken “bu ne biçim şarkı” dediğim Cyco Style, şimdi albümde dinlerken kulağıma harika geliyordu, şoktaydım!

Evet, yazıyı kısa hikayeye çevirmeden kendimize gelelim, albümü sevdim sayın okurlar. Muir nihayet artık funky olayların ST’ye göre olmadığını kabul etmiş. O yüzden her biri ayrı ayrı virtüözite sınırlarında dolaşan ekibini daha sert ve oturaklı bir punk soundu yaratmaya yönlendirmiş. Elemanlar çekinmeden punk’tan metalcore’a oradan groove metale girip çıkabiliyorlar. Korkmayın, ST bir metalcore grubuna dönüşmüş falan değil, son dönemin trendlerini araya sos olarak tadı güzel vermişler diyelim. Özellikle ana omurgasını çok basit riflerin oluşturduğu şarkılarda bile gitar, bas, davul üçlüsü o kadar güzel süsler ile karşımıza çıkıyor ki, şarkıları dinlerken annesinin henüz fırından çıkardığı kaynar haldeki pudinge elindeki plastik kaşıkla saldırıp ağzı yanınca sağa sola koşturmaya başlayan hiperaktif bebeler gibi hissediyor insan kendini. Çete bu sefer Freedumb ve The Art Of Rebellion albümlerini kendine eksen almış fakat sound olarak modern ve güçlü bir sound tercih edilmiş. “No Mercy Fool”da eskileri yeniden kaydederken akıllarında olan şeyi burada başarıyla uygulamışlar.

Filler yok mu albümde? Var, bir tane de değil daha fazla. Peki albüm iyi mi? Gayet iyi. Hem de konserlerde “şunu da çalsınlar oluuum” diyeceğiniz kadar iyi şarkılara ev sahipliği yapacak kadar iyi. Evet, bir klasik değil ama zaten biz de Cyco Miko’dan bir klasik beklemiyoruz artık. Kafasında özellikle politik anlamda “dumbAmerican” fikirlere yer açılmış olsa bile son zamanlarda, bize ait, sadece 2007’de o gece orada olanların ölürken bile hatırlayacağı anların hiç ölmeyeceğini ilan eden bir Muir manifestosu “13”. Daha önce aramıza bir kez girmişseniz, kayıtsız kalmayın.

 

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.