dEUS – Following Sea (Play It Again Sam, 2012)

Paylaş:
Yazarın notu7
7
Okuyucu Puanı: (0 Oy)0

Sene sanırım 1994. Müzik keşfi için çıkmış olduğum yolculuğun daha başında olduğum, neyi gerçekten sevip, neye yakın hissettiğimi bulmaya çalıştığım çocukluk zamanları. Benim biraderin treş ve spiid metal zevkini o kadar da paylaşmadığımı anladığım, onun gibi Deep Purple değil de Pink Floyd sevdiğimi anladığım yılları geçeli birkaç sene olmuş, artık kendimi onun sevdiği şeyleri sevmek, sevmediği şeyleri de itelemek zorunda hissetmediğim zamanlar. Şansıma da, 90’lar benim ilgili olduğum müzik türleri için o kadar heyecan verici yıllar ki, zincirler artık kırılmış, yaratıcılıklar serbest kalmış, yapılabilecek bin bir çeşit heyecan verici müzikal seçim söz konusu. Bir yandan Laneth dergisi sağ olsun Amorphis, Paradise Lost, Pestilence ve bilimum şahane Metal grubunu keşfetmişim, ama bir yandan da gözüm Blue Jean’deki Cool köşesi ve o köşede tanıtılan indie gruplarda. Tamam brutal vokal seviyoruz ama bir yandan da Manic Street Preachers, Catherine Wheel falan da şahane geliyor. MTV’de bir yandan Headbangers Ball, bir yanda da Alternative Nation var. Headbangers Ball’da Cathedral çıkıyor, diğerinde Codeine. O dönem en sevdiğim grup My Dying Bride. Herifleri çekim kasetten dinlediğim için kaç kişidirler, tipleri nasıldır, hiçbir fikrim yok. Diğer yandan, herifler keman kullanarak kanıma girmişler, hastaları olmuşum. Günün birinde MTV’de Belçika’lı bir grup çıkıyor, Metal değil ancak buğulu, uçuk bir Alternative Rock yapıyorlar ve daha önemlisi, kadrolarında kemancı var! [youtube id=”2T8cKAGcFHs” width=”620″ height=”360″] dEUS diye yazılıyor grubun adı. Hemen grubu takibe alıyorum. Daha ilk albümleri “Worst Case Scenario”yu yayınlamışlar. Albümde enfes dream-pop melodili Rock parçaları ile Tom Waits türünden manyaklıklar el ele gidiyor. Hazmedilmesi zor, değişik ancak bir o kadar da renkli bir müzikleri var. Ardından 2. albüm “In A Bar, Under The Sea” memleketimizde orijinal olarak yayınlanıyor. Onu da alıyorum! “Worst Case Scenario”nun gece havası gitmiş, iyiden iyiye renkli, şizofrenik bir albüm çıkmış ortaya. Tindersticks tarzı hüzünlü parçalarla dans edilebilir pop rock parçaları birbirine girmiş, harika bir şey olmuş çıkmış. Bir yandan herifler memleketleri Belçika ve Avrupa’da durmadan büyürken, ülkemizde de isimleri yayılıyor. 3. albüm “The Ideal Crash” ve single ‘The Instant Street’ ile ortalık çalkalanırken grup muhtemelen kadro istikrarsızlığı ve frontman Tom Barman’in film çalışmaları arasında dağılıp gidiyor. Sonra 2000’lerde süper bir kadro ile tekrar ortaya çıkıyorlar. Bir diğer Belçika harikası Evil Superstars’ın baş kişisi Mauro Pawlowski, sahnede Tom Barman’in yanında yerini alıyor, alkolik tipli şahane basçı Alan Gevaert ile klas davulcu Stéphane Misseghers, Tom Barman ve kemancı/klavyeci/ayakçı Klaas Janzoons’a katılıp kadroyu tamamlıyor. Dönüş albümleri “Pocket Revolution” Belçika’da direkt 1 numaradan giriyor listelere, bir de ‘Bad Timing’ diye bir efsaneyi kazandırıyor dEUS diskografisine. Sonra “Vantage Point” diye bir albüm yayınlıyorlar ki albüm 10 parçalık bir başyapıt, bütün parçalar tek tek birer hit niteliğinde. dEUS’un özgün Alternative Rock’ına ek olarak böyle de bir pop harikası yer alıyor albümde: [youtube id=”Horl9gLzs_c” width=”620″ height=”360″] Neyse, ben de klibi izlemek için bi durdum, ne tatlı di mi, zannedersiniz dünyada savaş yok, ya da Meksika’da çeteler birbirlerinin derilerini canlı canlı yüzmüyor. Ehm, neyse, atmosferi bozmadan devam edersek… Herifler geçtiğimiz sene İstanbul’u ziyaret ettiler ve birbirinden şahane 2 konserle beni ve çoğunluğunu ülkemizde gurbette bulunan Belçikalıların oluşturduğu dinleyicilerini mest ettiler. O esnada yayınlamak üzere oldukları “Keep You Close” albümünden de 2 parçayı ilk kez bize dinlettiler. “Keep You Close”da “Vantage Point”in sert, in-your-face (Türkçesi: goduumun çocuu) sound ve besteler gitmiş, daha bir Phil Spector etkisinde aranjmanlar, daha soft ve olayı ağırdan alan parçalar gelmişti. Güzel albümdü ancak bir başyapıtın ardından hafif bir hayal kırıklığı yarattı bünyelerde. Grup bunu hissetti mi nedir bilinmez, bu sene büyük bir sürpriz yaparak, daha “Keep You Close”un yayınlanmasının üzerinden 1 sene bile geçmemişken, önceden haber maber de vermeden “Following Sea”yi yayınlayıverdi. [youtube id=”WsFfHdqNOWI” width=”620″ height=”360″] “Following Sea” anladığım kadarı ile grubun “Keep You Close” için beste yaparken yarım bıraktığı işlerin ağırlıkta olduğu bir albüm. Sağda solda arta kalmış parçalardan oluşturulmuş albümler genelde ya çok kötü olurlar (bkz. “Reload”) ya da çok iyi (bkz. “Exile On Main St.”). Bunun sebebi, eldeki malzemenin kalitesi ile olduğu kadar, bu eldeki malzemenin bir araya geldiğinde bir albüm kimliğine ulaşıp ulaşamaması ile ilgilidir. Misal, “Reload” dünyanın en bayık, en sıkıcı albümü iken, “Exile On Main St.”de bu arta kalmış parçacıklar ortaya renkli ve çok yönlü bir dinleti çıkmasına sebep olur. “Following Sea” bu konuda bir anormallik içeriyor zira ne kötü bir albüm, ne de bir başyapıt. Beklenildiği gibi “normal” parçaların yanında “enteresan” denemeler içeriyor ve kesinlikle ama kesinlikle dinleyiciyi hiç sıkmıyor. Diğer taraftan parçaların her biri eşit güçte değil, hatta şöyle söyleyeyim, bazıları parçadan ziyade “fikir” kimliği taşıyor amma ve lakin “parça” olan parçalar o kadar güçlü ki, eğer bu “normal” biçimde yazılmış bir albüm olsaydı, kesinlikle ama kesinlikle dEUS’un en iyi albümlerinden biri olurdu. Bakalım hangileriymiş bu “parça” olabilmiş parçalar… Yukarıda linkini koyduğum ‘Quatre Mains’ zaten ortada – dEUS’un 2000’li yıllarda yazdığı en iyi single’lardan biri, en azından “Keep You Close” single’larının tamamından daha zehirleyici bir parça. ‘Sirens’ “Keep You Close”daki genel havanın uzantısı, soft bir pop ballad, o albüme rahatça girebilirmiş. ‘Crazy About You’ dEUS stili Pop’a tatlı bir örnek. Kapanıştaki  ‘One Thing About The Waves’, ‘Bad Timing’ ya da ‘The Instant Street’ tarzı her saniyesinde duygusal bir yükseliş içeren bir parça. Ancak albümün hiti kesinlikle enfes bir yaz rüyasını anımsatan pop harikası ‘The Soft Fall’. [youtube id=”vypfSoO4VR0″ width=”620″ height=”360″] Muhtemelen dikkatinizi çekmiştir, “pop” kelimesini epey çok kullandım yukarıdaki paragrafta. Albümde Tom ve Mauro efendiler overdrive pedallarını rafa kaldırmışlar ve çoğu parçada gitarları genelde yoğun klavye ve synthesizer örgüsü üzerinde birer tatlandırıcı olarak kullanmışlar. Müzikte yer yer yaylılar, yer yer de Giorgio Moroder’imsi old school klavye sesleri olayı taşıyor ve parçaların çoğu “dEUS stili pop” çizgisine yakın. Diğer yandan “Worst Case Scenario”nun absürd spoken-word vokalli parçalarını anımsatan ‘The Give Up Gene’ ve ‘Girls Keep Drinking’ bariz biçimde kıyıda köşede kalmış enteresanlıklar ancak tecrübeli dEUS dinleyicilerini rahatsız edeceklerini hiç sanmıyorum. Kısacası eğer dEUS’u Rock yönü ile daha çok seviyorsanız bu albümde aradığınızı bulamayacaksınız fakat bu albüm geçtiğimiz yaz için dEUS’un çabucak fanlarına sunduğu bir armağandan ibaret aslında. Üzerinde fazla kafa patlatılmamış, içten ve keyifli bir albüm “Following Sea” ve daha önce de belirttiğim gibi, dinlerken asla sıkılmayacağınız, renkli bir albüm. Bu albümün ertesinde dileyebileceğim tek şey dEUS’un “Vantage Point”teki direkt, gitar temelli müziğine dönüşüdür tabii ki. Aslına bakarsanız gönlüm hep ilk albümdeki gibi kemanın solo bir enstrüman olarak kullanıldığı parçalar yazmalarına gidiyor ancak bu konuda umudum hiç yok. Belki de olmamalı, zira her koşulda, dEUS dahil hiçbir müzik grubu, bir daha bu denli çılgın, bu denli güzel bir Alternative Rock parçası yazamayacak!!! [youtube id=”h3r7Oo0Fs-8″ width=”620″ height=”360″]

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.