JUSTIN TIMBERLAKE – THE 20/20 EXPERIENCE

Paylaş:
justin-timberlake-the-20-20-experience

Birçok kişinin tepkisel bir şekilde yaklaşacağını düşünsem de içinde bulunduğumuz müzikal çağın çok önemli albümlerinden birisi hakkında bir şeyler yazmamak olmazdı. Albüm çıktığından beri ulaşabildiğim insanlara albümün ne kadar iyi olduğunu anlatmaktan ve dinlemeye sevk etmekten dolayı fahri “JT” PR ekibi gibi algılandığım da doğrudur. Justin Timberlake müziğini antipatik buluyor olsanız dahi kısa bir süreliğine bırakmanızı rica ederek girişeyim cümlelere…

Justin Timberlake ilk albümü ile (Justified-2002) mainstream pop dinleyicileri için kulak ezberine alınacak şarkılar yapmış ve bundan sonraki süreçte içinde bulunduğu piyasa için çok önemli bir başrolü şimdiden kaptığını göstermişti. Yayınladığı ikinci albümü ile de (Future Love/Sex Sounds-2006) hem yerini sabitlemiş hem de müzikal yönden farklı ve ilerici bir yapısı olduğunu göstermiştir. Kendisinden beklenen albümü yapmak yerine değişken bir müzikal çizgide ilerlemesi altı yıldan fazla bir süredir kendisinden yeni bir albüm bekleyen dinleyicilerin de merak duygusunu arttırmıştır. Geçtiğimiz aylarda yayınladığı üçüncü albümü (The 20/20 Experience-2013) ile de dinleyicilerini bu anlamda şaşırtmamış olup geçirdiği süreçte ilerlettiği müzikal birikimini resmen ilan etmiştir.

Albümün kayıt kalitesi, son zamanlarda yapılan en ciddi pop müzik prodüksiyonlarından birine adını yazdıracak kadar iyi olmuş. İyi bir müzik sistemi ile dinlendiğinde, yaratılan harikalığın boyutu her şarkıyı yeniden keşfetmeme neden oldu şahsen. “Dont Hold The Wall” şarkısı albümün kayıt başarısı hakkında tek başına sınıf başkanı edasında dinlenmeli. Müthiş bir kulak orgazmı yaratmışlar bu parçada. Albümün kimyasını oluşturan retro soul yapı muazzam derecede iyi bir müzisyenlikle birleşmiş ve uzun şarkı sürelerine rağmen oldukça keşif imkanı da sağlayan bir bütünlük oluşturmuş. Bu tarz bir müzikte/albümde bu kadar uzun şarkı sürelerine pek rastlamıyoruz gerçekten de. Fakat JT’nin bu süreler ile ilgili olarak koruduğu iddialı tavrını ve neden bu sürelerde parça yapmış olmasını şarkıları dinledikçe çok daha iyi anlamlandırıp kavrayabiliyorsunuz.

Albümün kayıt şahaneliği hakkında çok teknik bir analize girmek benim boyumu elbette aşıyor fakat duyduğunuz tüm enstrümanların canlı bir şekilde kayıt edildiğini ve performansların da yine bu canlılıkla yapıldığını bilmek, ortaya konmaya çalışılan emek ve zengin müzikal yapı hakkında fikir vermeli diye düşünüyorum. Yakın zamanda Brit Awards’ta gerçekleştirdiği “Mirrors” performansını izlerseniz ne dediğim çok daha iyi anlaşılabilir. Zira böylesine çok katmanlı bir müziği canlı olarak bu mükemmellikte performe etmek de oldukça zor bir iş. Sürekli albümün teknik şahaneliğinden bahsedip de teknik olarak çok iyi ama ruhsuz bir albüm mü acaba soruları akla gelmesin. JT oldukça yoğun olarak kullandığı metaforlar ile, aynı zamanda çok da bütünlüklü bir ruh hali ile sarmalamış şarkıları. Zaman zaman kullandığı sarhoş dil ve ironik tanımlamalar oldukça güçlü sonuç vermiş parçalarda.

[youtube id=”NXtEnURrlBY” width=”620″ height=”360″]

Albümün bir diğer özelliği de bu derece siyahi bir müziğin yakın zaman içerisinde bir beyaz tarafından yapılmamış oluşu aslında. Albümün müzikal çeşitliliği düşünüldüğünde bünyesindeki afro-beat, soul, pop ve dance karakterlerini yakın zamanda bu denli iyi bir harmanda ve bu kadar büyüleyici bir prodüksiyonda da görmemiştik. Her şarkı içerisinde ustaca eritilen funky havanın devasa sayılabilecek orkestrasyonlarla kombine edilmesi gerçekten şahane sonuç vermiş. Açılış parçasında tüm bu elementleri görmek mümkün olsa da albümü vurucu kılan ve kendisinden beklenen radyo hitlerinin biraz daha ilerdeki parçalarda ortaya çıktığını görüyoruz. Albümün en iyi şarkısı olarak bulduğum “Tunnel Vision” buna en iyi örnek. “Suit&Tie”, “Mirrors” ve yakın zamanda çok daha iyi keşfedileceğini düşündüğüm, içerisindeki oryantal /etnik melodileri ile yeni bir radyo hiti olacağına inandığım “Let the Groove Get In” buna ek örnekler olarak anılabilir. Ayrıca tüm parçalardaki klas vokal melodileri ve tekniğine ise şapka çıkarmamak mümkün değil. Kayıt sürecine ilişkin bir belgesel yayınlandığında bunun ayrıntılarını görmek şahsımı çok memnun edecek.

Müzikal işbirliği içerisinde olduğu Timbaland oldukça etkileyici beat’leri ile albümün dinamizmini sağlayan kişi olarak ortada. Bonus parça olarak kullanılmasını anlamlandıramadığım Body Count bunun en vurucu örneği bence. Ki rahatlıkla bir single olarak öne atılabilirmiş.

Oldukça taze sayılabilecek müzikal kariyeri içerisinde bu denli erken bir dönemde sunmuş olduğu bu albüm, hem kendi diskografisinde hem de ardılında çıkacak albümler içerisinde çok önemli bir albüm olarak yer alacak. Bu olgunlukta bir albüme bu yaftayı yapıştırmak hiç de zor değil. Zira, bulunduğu müzikal ortamı düşününce bu kalifiyede bir albüm her müzisyenin harcı değil. Üzerinde vakit ayırıp dinlemeniz gereken albümlerden biri olduğunu yineleyerek bu albümü es geçmiyor olmanızı temenni ederim. Kaçırılacak ya da atlanacak gibi değil…

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.