Sana dün bir tepeden baktım Aziz Morrissey!

Paylaş:

Nisan ayıydı ortalık Morrissey İstanbul konseri dedikodularıyla çalkalandı. İlk çıkan dedikodu abimizin Efes Pilsen One Love Festivali’nde sahne alacağı üzerineydi. Heyecanla beklerken konserin gerçek tarihi, mekanı ve organizasyonu açıklandı:

19 Temmuz 2012 – sorun yok, Moz’u her zaman izleriz.

İstanbul Caz Festivali – Çüş! Moz’un Caz ile ne alakası var yahu? Adam bildiğin gürültücü! (bkz. World Won’t Listen, Louder Than Bombs)

Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu – Buyurun buradan yakın!

Morrissey dediğiniz adam idoldür, idollerin yeri yukarısıdır. Bu adamı yukarıdan değil aşağıdan izlemek isterim ben. Kaldı ki koltuklu yerde Morrissey konseri güzel olmaz. Bu adamı bize amfi tiyatroda izletmek kimin fikriyse tebrik etmek istiyorum. Bir de önlerde bolca mühim davetli olduğunu fark etse (ki o mühim davetliler konserin 45. dakikasından itibaren çıkmaya başladılar) sahnede bir John Lennon’luk yapabilirdi. Morrissey’in son turnesinden muhtelif videolar var youtube’da, bir görün bakın, insanlar nasıl da eğleniyorlar ayakta konserlerde.

Ardından bilet fiyatları açıklandı ki, onun hakkında uzun yazmayacağım sadece İstanbul konserinden 2 gün önce gerçekleşen Atina konserinin yaklaşık 5.000 kapasiteli bir yerde gerçekleştiğini ve bilet ortalamasının 30-40 Avro arasında olduğunu bilin, yeter.

bu foto Elif Sohtorik tarafından çekilmiştir

Neyse, konser günü geldi çattı, gittik Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’na, çevre çok şekil olmuş ama Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu yine aynı Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu. Tuvaletin girişine turnike koymuşlar ama tuvaletlerde bir değişiklik yok. Türk seyircisinde de bir değişiklik yok. Biletin üzerinde “Kapı açılış: 20.00 / Konser: 21.00” yazıyor, saat 21.45 olmuş hala içeri girip yer arayan insanlar. Cidden aklım almıyor, ya konserde Morrisey’den önce çıkan hatun olmasaydı? Koskoca Morrissey gelmiş ve konsere geç geliniyor, çok enteresan.

Bu arada konserden sonra öğrendik ki konserden önce organizasyon görevlileri seyirciler arasında dolaşıp bazılarına konseri sahnenin önündeki boşluktan izlemek isteyip istemediklerini sormuş. Kabul edenleri de aşağı sahne önüne indirmişler. 1. Niye bana sormadınız lan? 2. Bu soruya “hayır” diyen oldu mu? Olduysa ölsünler lütfen.

Neyse, saat 21.00 oldu ve önce Kristeen Young sahneye çıktı. Buraya bu kadının ne resmi sayfasının linkini ne de videosunu koymuyorum ki sizler bilmeyin böyle bir ismi. Hoş, yaptığı müzik yüzünden büyük ihtimalle bu yıl Babylon veya İKSV Salon’a getirirler bunu diye de düşünmüyor değilim.  Kristeen Young yaklaşık 40 dakika boyunca bize eziyet ettikten sonra “Have a good night” diyip giderken büyük alkış koptu. Ve ardından sahnedeki perdede çeşitli videolar yayınlanmaya başladı:

SHOCKING BLUE “Mighty Joe”

[youtube id=”WhrKqoQCF9s” width=”620″ height=”360″]

SPARKS “Never Turn Your Back On Mother Earth”

[youtube id=”haf5s0b–zw” width=”620″ height=”360″]

Özellikle Sparks çaldığında çok mutlu oldum, en azından Türkiye’de bir konser ses tesisatından Sparks dinlemiş oldum. Bu da bir şeydir tabi. Sparks’tan sonra New York Dolls çaldığında anladık ki birazdan başlıyor konser. Zira New York Dolls Morrissey’in hakkında kitap yazacak kadar fanı olduğu bir gruptur. Ama New York Dolls videosundan sonra Amerika’nın Huysuz Virjin’i Lypsinka‘nın videosu yayınlandı.

[youtube id=”BxjILGxNNKo” width=”620″ height=”360″]

Video bir çığlıkla kesildikten sonra Morrissey ve saz arkadaşları sahneye çıktılar. Önce seyirciyi selamladılar ve enstrümanlarının başına geçtiler. Morrissey’in müzisyenleri, biri hariç, sahneye üzerinde “Assad Is Shit” yazan t-shirtlerle çıktı. Bunu Türkiye’ye özel algılamayın, zira abinin bu yıl içindeki birkaç konserinde de müzisyenleri aynı t-shirtü giymiş. Davulun üstündeki Türk bayrağı da keza burası için özel bir durum değil. 2 gün önceki Atina konserinde de Yunan bayrağı varmış, Şili’de Şili bayrağı, Japonya’da Japon bayrağı, vs.. örnekler çoğaltılabilir. İsteyen google ve youtube’da bulabilir.

Neyse, biz abiden 2006’daki konserdeki gibi “Merhaba! Zeki Müren! Morrissey!” gibi bir şey daha bekledik ama o Patti Smith’ten People Have The Power ‘ın nakaratı eşliğinde Türk bayrağı açtı.

[youtube id=”olzKpIer9Uw” width=”620″ height=”360″]

Gördüğüm kadarıyla bize özel olan tek olay buydu. Diğer ülkelerde bayrak açtığını görmedim. Ama bunda başka şeyler aramamak lazım. Morrissey bizim ülkemizi birazcık biliyorsa sahnede bayrak açarak insanları konuşturacağını da biliyordur ve ondan açmıştır o bayrağı. Morrissey dediğiniz adam şöhrete geç ulaşmış (The Smiths’teki diğer müzisyenlerden 4-5 yaş büyüktü), ilgi meraklısı bir adam. Bunu yazdığı şarkılarda, yaptığı hareketlerde görmek mümkün. Hep hakkında konuşulsun istiyor. Bunu da her seferinde başarıyor. Bu da ayrı bir yetenek. Politik olarak da görüşleri çok tartışma götürür ama sonuçta karşımızdaki adam How Soon Is Now?’ı yazmış biri, bırakın da saçma sapan fikirleri olsun.

Neyse, konser How Soon Is Now? ile başladı. Kesinlikle bir konser açılış şarkısı değil, ama bu Morrissey’in konseri olduğu için çok sorun olmadı diyebilirim. Ardından bence Morrissey solo döneminin en güzel şarkılarından biri olan Everyday Is Like Sunday geldi.

[youtube id=”S7VNGhZ_-uo” width=”620″ height=”360″]

Bombalar peşpeşe geliyordu, You’re The One For Me Fatty büyük bir sürprizdi. 2000’ler Morrissey fanlarının en sevdiği şarkılardan You Have Killed Me ve The Smiths klasiği I Know It’s Over ile ortalık iyice dağıldı demek isterdim ama seyircinin büyük bir kısmı hala oturuyordu!

Morrissey’in iletişim muhteşemdi. Yukarıdaki fotoda gördüğünüz gibi seyircilere uzanıp onların elini tutuyor, hediyelerini alıyordu. Hediyeler arasında bir Charles Aznavour plağı bile vardı! Bu arada tam emin değilim ama 1 genç kız 1 de çocuk olmak üzere iki kişi sahneye çıkıp Morrissey’e sarılma şansını elde ettiler. Moz bir ara mikrofonu seyirciye uzattı ve istediğinizi söyleyin dedi. Hadi “I Love You Morrissey”, “Adamın dibisin Morrissey” falan yine mantıklıydı da Morrissey’e “Marry Me Morrissey” diyen kadını anlamadım.

Sahnenin arkasındaki dev perdede şarkılara göre görüntüler yayınlanıyordu ama genelde perdenin üstünde “Who is Morrissey?” diye soran bir Oscar Wilde vardı. Milliyet‘te yazdığı gibi George Orwell değil o, aman yanlış bilgilendirilmiş olmayın. Radikal‘de yazdığı gibi de Morrissey’in ismi Jim Morrissey değil. Adamın tam adı Steven Patrick Morrissey, Steven de Patrick de kısaldı mı Jim olmaz yahu! Gün geçmiyor ki Türk basını bizi güldürmesin.

[youtube id=”K0uvgQKyMBk” width=”620″ height=”360″]

Neyse, biz yine konserimize dönelim, bu sefer abimiz en arada harcanan albümlerinden biri olan Maladjusted’dan Alma Matters çalarak en azından beni çok mutlu etti. Zira, birçok yerde kötü eleştiriler alan, satışları da düşük olan Maladjusted benim çok sevdiğim Moz albümlerinin başlarında gelir. Moz şarkının sözlerinin bir kısmını söylemektense hırıltı çıkarmayı tercih etti :)

Black Cloud sonrası birçok kişinin beklediği Ouija Board, Ouija Board geldi, seyirci katılımı güzeldi bu şarkıda. Ama ardından gelen şarkı benim için iyi şok oldu. Zira yukarıda dediğim gibi az sevilen ama benim hasta olduğum Maladjusted albümü ile aynı adı taşıyan şarkıyı söyledi Moz! Sanırım, burada o şarkıyı seven kimse yok ki youtube’da videosunu bulamadım. Ardından bol bol 2000’ler şarkılarını seslendiren Moz biraz benim konsantrasyonumu bozdu, zira son yıllarına çok hakim değilim Moz’un, hep aynı gelmeye başladı şarkılar bana. Hele ki Frankie Valli coverı To Give yerine başka şarkı çalınabilirdi. Zaten biraz dost acı söyler misali rahat takılıp itiraf etmem gerekir ki The Smiths şarkıları ile Morrissey şarkıları arasında büyük uçurumlar var. Kimse itiraz etmesin ama The Smiths > Morrissey. Bunu özellikle peşpeşe söylenen 9 Morrissey şarkısından sonra gelen Still Ill’de çok iyi anladım. Aga o şarkı bile tek başına diğer şarkıları ezer.

[youtube id=”xGps4gYtfCc” width=”620″ height=”360″]

Bazen albümden dinlerken sonuna kadar beklemeden geçtiğim Last Night I Dreamt That somebody Loved Me bile bu konserde ezdi geçti yahu. Ha, perdedeki görüntüler yüzünden Meat Is Murder bir an önce bitsin istedim, orası ayrı. Abimiz Let Me Kiss You çaldıktan sonra sahneden ayrıldı.

[youtube id=”bMQkXpJMn4w” width=”620″ height=”360″]

Tabi kesilmeyen alkışlara dayanamayan Moz ve kankaları tekrar sahneye çıktılar ve Speedway I will see you in far off places’i söyleyip gittiler. Dürüst olmak gerekirse büyük hayal kırıklığı oldu bu benim için. Biraz daha enteresan bir şarkı seçebilirdi abimiz. Ne bileyim, bir Suedehead fena olmazdı, veya The More You Ignore Me de olabilirdi. Ama olmadı. Zaten konserde çok eksiklikler vardı, Irish Blood English Heart ve Last Of The Gang To Die gibi son dönem hitlerinin olmamasına söylenen çok kişi olmuştur eminim. Ben de The Smiths döneminden 2-3 şarkı daha olsaydı daha mutlu olurdum.

Kıssadan hisse, bu hafta önce Pulp sonra Morrissey ile resmen Britanya’ya doydum. Pulp konseri ile ilgili yorumlarımı yazmıştım. Morrissey konseri daha güzel bir yerde daha heyecan verici olabilirdi ama bu da hiç yoktan iyidir. Rica ederim, güzel insanlar oturarak izleyecek diye bu tarz konserleri Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosunda düzenlemeyin.

bu foto Elif Sohtorik tarafından çekilmiştir

Bu arada bu yazıyı hazırlarken bulduğum bir videoyu paylaşmak istiyorum. The Smiths’in efsane The Queen Is Dead albümünün açılışındaki Take Me Back To Dear Old Blighty‘nin yer aldığı The L Shaped Room filminin görüntüleri eşliğinde bir The Queen Is Dead videosu:

[youtube id=”xKKqYSQCh9M” width=”620″ height=”360″]
Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.