STAR WARS Episode VII: The Force Awakens – Devam filmi görünümüne bürünmüş bir yeniden çevrim

Paylaş:

Film gösterime gireli bir ayı aşkın zaman geçti ve izleyecek pek çok kişi zaten çoktan izlemiştir. Gene de bu yazının filme dair SPOILER İÇERDİĞİNİ en baştan belirterek filmi henüz izlememiş olanlar varsa yazıyı okumamaları yönünde uyarmış olayım.

Star Wars dünya çapındaki bütün süksesine ve hatta bazı ülkelerde Jedizm diye bir din oluşmasına sebep olacak denli büyük bir fenomen olmasına karşın, eninde sonunda eğlencelik bir fantastik yapımdır. Fakat böylesine fanatik bir hayran kitlesine sahip serinin bir filmini olumsuz yönde eleştirdiğiniz zaman kaçınılmaz bir şekilde tepki alır, hatta kimilerince yerilmekten kurtulamazsınız. Gene de kendim de çocukluğunda Star Wars’ı severek büyümüş nesilden olmama karşın bu riski göze alıp serinin yeni filminden duyduğum rahatsızlıkları kaleme almak istedim.

Öncelikle belirteyim: Lucasfilm’in 2012 yılında Disney tarafından satın alındığı ve yeni üçlemeyi çekmeye başlayacağı açıklandığı zaman Disney’in seriyi mahvedeceği yönünde endişelenen hayranlardan biri değildim. Tam aksine Disney’in Star Wars’a uzun süredir ihtiyaç duyduğu taze bir kan sunma olasılığı olduğunu düşünmüştüm. Disney tarafından çekilen yeni filmi ne büyük bir beklenti ne de olumsuz bir önyargı beslemeden izledim. Bu yüzden abartılı bir beklentiye girdiğimden hüsrana uğramak gibi bir durumum söz konusu değil. Sadece gözüme çarpan noktaları gayet objektif olarak değerlendirmek istiyorum.

Orijinal üçlemeyi severim, özellikle çekildiği dönem göz önüne alındığında sinema tarihindeki efsanevi statüsünü kesinlikle hak ederek edinmiştir. George Lucas dünya genelinde muazzam bir hayran kitlesine ulaştırdığı film serisiyle resmen eski dönem Yunan ya da İskandinav mitolojileri benzeri modern bir mitoloji yaratmıştır ki modern kültürde buna benzer başka bir örnek yoktur. Ön üçlemeyi (prequel trilogy) aşırı CGI’a boğulmuş dijital yapısı ve olur olmaz gereksizce yerleştirilmiş bayık mizahı (Jar Jar Binks, C3P0 vs.) yüzünden epey eleştirsem de arka planda Palpatine’in yükselişi ve cumhuriyetin giderek imparatorluğa dönüşü güzel anlatılmıştır (keşke bu bölümler filmlerde daha ön plana çıksaydı). Ayrıca ön üçleme aynı orijinal üçleme gibi çok iyi seçilmiş karizmatik aktörler tarafından canlandırılan unutulmaz yeni karakterler (Qui-Gon Jinn, Mace Windu, Kont Dooku vs.) ve çoktan dilimize yerleşmiş replikler vermiştir.

Gelgelelim The Force Awakens’da Lucas’ın çektiği filmlerdeki zihne kazınan türde sekanslar, hafızalara yerleşecek diyaloglar ya da sempati duyulacak yeni karakterler (pratik efekt harikası BB-8 dışında) bulamadım. Lucas’ın serisinin en başarısız halkası olarak görülen The Phantom Menace’da bile John Williams’ın Duel of the Fates müziği eşliğinde akıllardan çıkmayan bir final düellosu vardır. The Force Awakens’da bunun yanına yaklaşabilen epik bir sahneden bahsedemezsiniz.

Disney, The Force Awakens’ın hazırlıklarına başlarken özenle bir senarist ekibi oluşturdu ki bu ekipteki Lawrence Kasdan aynı zamanda The Empire Strikes Back ve Return of the Jedi’ın da senaryosunu yazmıştır. Ancak Disney ön üçlemenin aldığı olumsuz tepkilerden çekinip orijinal üçlemenin havasını geri getirmeye çalışırken özellikle A New Hope filmini düpedüz kopyalayarak devam bölümünden ziyade ortaya bir yeniden çevrim (remake) çıkarmış. Yazılan senaryo hiçbir orijinallik içermeyen, eski filmlerin taslağının tamamen aynısı şeklinde. Bunca senaristin dünyanın en büyük sinema serisine böylesine tembel bir hikaye yazması kesinlikle mazur görülemez. Orijinallik namına olan tek şey seriye eklenen yeni karakterlerse bunu ‘genişletilmiş evren’ (filmler harici roman, çizgi roman ve animasyon serilerde geçen olaylar) yazarlarının zaten yıllardır yapmakta olduğunu hatırlatırım.

star-wars-7-rey-bb8

Buyurun senaryo kopyalanmasına bir bakalım:

– İmparatorluk güçleri tarafından baskına uğrayınca Leia planları R2D2’ya teslim eder ve yakalanır. R2D2 çöl gezegeni Tatooine’de hikayenin kahramanı Luke ile karşılaşır.
– Yeni Düzen güçleri tarafından baskına uğrayınca Poe planları BB-8’e teslim eder ve yakalanır. BB-8 çöl gezegeni Jakku’da hikayenin kahramanı Rey ile karşılaşır.

– Leia filmin baş kötüsü Darth Vader tarafından sorgulanır ve sonrasında Stormtrooper kılığına girmiş Luke ve arkadaşları tarafından kurtarılır.
– Poe filmin baş kötüsü Kylo Ren tarafından sorgulanır ve sonrasında ihanet eden Stormtrooper Finn tarafından kurtarılır.

– Filmin kahramanları Tatooine’den Millenium Falcon ile ayrılıp imparatorluk gemilerinden kaçar.
– Filmin kahramanları Jakku’dan Millenium Falcon ile ayrılıp imparatorluk gemilerinden kaçar.

– İmparatorluğun galaksiye dehşet saçan, gezegen yok edebilen yeni silahı Ölüm Yıldızı’dır.
– Yeni Düzen’in galaksiye dehşet saçan, gezegenler yok edebilen yeni silahı Starkiller Üssü’dür.

– Mos Eisley’deki uzaylı ucubeler barı.
– Maz Kanata’nın uzaylı ucubeler barı.

– Asi güçleri ellerine geçen planlarla Ölüm Yıldızı’nı patlatmak için toplantı yapar.
– Direniş güçleri Finn’in verdiği planlarla Starkiller Üssü’nü patlatmak için toplantı yapar.

– Asiler Endor gezegenindeki kalkan reaktörünü etkisiz hale getirip Ölüm Yıldızı’nın savunmasını indirir ve saldırıya açık hâle getirirler.
– Direniş Starkiller Üssü’nün yüzeyindeki kalkan reaktörünü etkisiz hale getirip savunmasını indirir ve saldırıya açık hâle getirirler.

– Obi-Wan karanlık tarafa geçmiş eski öğrencisi Darth Vader ile yüzleşir ve kahramanların gözü önünde öldürülür, kahramanlar kaçar.
– Han Solo karanlık tarafa geçmiş oğlu Kylo Ren ile yüzleşir ve kahramanların gözü önünde öldürülür, kahramanlar kaçar.

– X-Wing saldırısı sonucu Ölüm Yıldızı patlatılınca savaşı Asiler kazanır.
– X-Wing saldırısı sonucu Starkiller Üssü patlatılınca savaşı Direniş kazanır.

– Unutulmuş gezegendeki basit bir çiftçi olan Luke içindeki gücü keşfederek zaferi getiren kahraman olur.
– Unutulmuş gezegendeki basit bir hurdacı olan Rey içindeki gücü keşfederek zaferi getiren kahraman olur.

Star-Wars

The Force Awakens’da önceki filmlerde yapılanlar neredeyse birebir tekrarlanırken aynı zamanda Lucas’ın filmlerinde oluşturduğu birçok unsur yıkılmış.

1. Anakin, galaksi tarihinde en yoğun güç barındıran ‘seçilmiş kişi’ olmasına karşın ancak yıllar boyunca edindiği eğitimle Jedi Şövalyesi olabiliyordu. Tüm gücüne karşın ilk karşılaşmalarında Kont Dooku’ya yenilmesine engel olamadı. Üçüncü filmde bile henüz tam potansiyeline ulaşmamıştı ve ustası Obi-Wan Kenobi tarafından mağlup edildi. Luke da babasından gelen tüm güce karşın ancak Obi-Wan ve Yoda’nın eğitimiyle Darth Vader’la yüzleşebildi ve sadece 3. filmin sonunda onu yenebilecek seviyeye ulaştı. The Force Awakens’ın baş karakteri Rey ise hiçbir eğitimi olmadan ilahî vahiy gelir gibi bir anda gücün tüm nimetlerinden yararlanıp zihni etkileme ya da güçle kımıldatma gibi yetenekleri sergileyebiliyor. Rey eline ilk defa ışın kılıcı alışında bir Sith çırağını mağlup edebiliyor (oysa ışın kılıcı kullanmanın zamanla ve eğitimle bilenen apayrı bir yetenek olduğunu Kont Dooku’dan öğrenmiştik). İlerleyen filmlerde Rey’i ister Luke’un kızı olarak, isterse başka bir kökenle her nasıl açıklarlarsa açıklasınlar “gücün eğitimle birlikte gelişimi” olayını yıkmış durumdalar. Bu kıza kıyasla seçilmiş kişi olan Anakin zayıf kalmış ve onu Star Wars hikayelerinde apayrı bir yere getiren eşsiz özelliği elinden alınmış.

2. Tüm galaksiye hükmeden imparatorluğun Ölüm Yıldızı’nı oluşturması ancak yıllar boyunca bütün kaynaklarını seferber ederek yapabildiği bir gelişmeydi. Ölüm Yıldızı’dan 30 yıl sonrasındaysa tüm galaksiye hükmetmeyip bir taraftan yeniden kurulmuş Cumhuriyet ile mücadele eden, daha az kaynağa sahip Yeni Düzen tarafından onun beş katı büyüklüğünde ve tek seferde birçok gezegeni yok eden Starkiller Üssü yapılmış. Yeni filmdeki bu tasarım önceki Ölüm Yıldızı’nın çok istisna bir silah olma özelliğini ortadan kaldırıyor. Galaksideki herhangi bir faşist yönetimin gezegen patlatan bir silah yapması bir rutine dönüştürülmüş. Senaryoda öncekinin daha büyük ve güçlü kopyası olan bir silah yapmaktan öteye gidilmemiş. Ayrıca Ölüm Yuldızı’na saldırı hikayesi zaten orijinal üçlemenin 1. ve 3. filmlerinde olmak üzere seride iki defa kullanılmışken üçüncü defa yinelemek yaratıcı bir fikir bulamayıp eskiyi kopyalamaktan farksız. Böylece bugüne dek çekilmiş Star Wars filmlerinin neredeyse yarısında aynı konsept işlenmiş oldu. Koca bir galaksi dolusu hikaye sağlayan bir cevher varken sürekli “gezegenimsi büyük silahı/üssü patlat ve zaferi kazan” rutinine sarmak yaratıcılıktan çok uzak bir yazarlık.

3. Lucas’ın hikayeleri çok düz bir anlatıma sahiptir. Muhtemelen filmlerin bu yalın anlatımı serinin her kitleden böylesine ilgi çeken bir fenomene dönüşmüş olmasında da önemli bir etkendir. Gereksiz gizem yaratma çabalarıyla hikaye akışı bozulmaz. Saflar (cumhuriyet/ayrılıkçılar, jedi/sith, imparatorluk/asiler) çok kesin hatlarla belirlenmiştir ve izleyici bu safları hemen kavrar. Sürekli ileri doğru devam eden düz anlatım boyunca asla geriye giden bir flashback sahne kullanmaz. Oysa The Force Awakens’da muhtemelen yönetmen JJ Abrams’ın önceki yapımlarından alışılageldik “ilgi çekmek için devamlı gizem yarat” takıntısı görülmekte. Hikayeye göre cumhuriyet, direniş ve yeni düzen olmak üzere üç safın olduğunu öğreniyoruz. Ancak bu safların hiçbiri kesin olarak belli değil. Cumhuriyet ile direnişin neden birbirlerinden ayrı var oldukları belirsiz. Yeni Düzen’in neyin nesi olduğu (imparatorluğun kalıntısı oluşundan öte bir bilgi yok) ve neden cumhuriyete karşı oluşu belirsiz. Ayrıca Star Wars filmlerinde ilk defa bir flashback sahne (Rey’in çocukluğu) görüyoruz. İlerleyen filmlerde bunlar daha detaylı işlenecektir muhtemelen, ancak iki saati aşkın süren film boyunca önceki üçlemenin imparatorluk ve asiler çatışmasının bir kopyası olduğu dışında bir belirti göremedik.

4. Orijinal üçlemedeki ekibi 33 yıl sonra yeni bir Star Wars filmi için yeniden bir araya getirip hikayelerine devam ettirilecekken önceki serinin baş karakteri Luke Skywalker’ı sadece filmin sonunda 15 saniye görebildik. Sonraki filmlerde çok daha ön plana çıkıp neden inzivaya çekildiği anlatılacaktır kuşkusuz. Ancak Luke ile Han Solo’yu bir kere daha birlikte görme şansımız Han Solo’nun ölümüyle elimizden tamamen alındı.

5. Luke’un filmde neredeyse hiç var olmaması onun orijinal üçlemedeki karakter gelişimine tamamen zıt bir görüntü çiziyor. A New Hope’da henüz evinden yeni kopmuş toy bir gençken Ölüm Yıldızı’nda Leia’yı kurtarmaya girişen, The Empire Strikes Back’de arkadaşlarının tehlikede olduğunu hissettiği için Yoda’nın verdiği eğitimi yarıda bırakıp Bespin’de Darth Vader’la yüzleşmeye giden, Return of the Jedi’da dostu Han Solo’yu Jabba’dan kurtarmak için operasyon düzenleyen, dostları zorda olunca daima onlara yardım eden bir karakterdi. Gelgelelim The Force Awakens’da direnişin başındaki Leia’nın en ihtiyaç duyduğu zamanlarda kardeşini yalnız bırakmış, Starkiller Üssü koca bir sistemdeki gezegenlerde milyonlarca kişiyi öldürürken ve de en yakın dostu Han Solo öldürüldüğünde bile (ki tüm bunları mutlaka güç aracılığıyla hissetmiştir) inzivasını sona erdirmeyen birine dönüşmüş Luke.

6. Kylo Ren tam anlamıyla hayal kırıklığı bir karakter. Bu roldeki Adam Driver’ın gayet anti-karizmatik siması bundaki etkenlerden biri. Doğumundan çok öncesinde ölmüş ve galaksi tarihinde adı çok kötü bir şekilde anılmakta olan Darth Vader’ı ikonu haline getirmiş olması mantıklı gelmiyor. Han ve Leia’nın çocuğu, Luke’un eğittiği yeğeni olarak mutlaka Anakin’in hikayesini duymuştur. Tüm buna rağmen karanlık tarafa geçmiş olması senaryo gereği kabul edilebilir olsa da Vader’ı kendine rol model yapmış olması pek yenilir yutulur bir olay değil. Güç konusunda zerre eğitim almamış birine karşı serideki ilk düellosunda mağlup olması ve hatta ışın kılıcı kullanan bir stormtrooper’ın bile ona kafa tutabilmesi de daha gözüktüğü ilk filmden karakterin karizmasını fena halde bozdu. Darth Maul da bir Sith çırağıydı, ama iki Jedi’ya karşı yaptığı düelloda Jedi Ustası olan Qui-Gon Jinn’i öldürdü, padawan’ı Obi-Wan’ı da neredeyse öldürüyordu; muhtemelen Rey ve Finn’i birkaç saniyede çıtır çıtır yerdi. Maul ve Kylo arasındaki karizma farkı bariz; bu da Lucas’ın en kötü yazdığı filmde bile karizmatik karakter yaratabilme yeteneğini gösteriyor.

7. Kylo Ren’in Han Solo’yu öldürdüğü sahne dramatik olmaktan uzak. Serinin en sevilen karakterlerinden Han Solo’nun ölümünün getirdiği şok etkisi var sadece (ki zaten çoğu kişi böyle bir şey olacağını bekliyordu). Bu olay öncesinde iki karakter arasındaki baba-oğul ilişkisini ve anlaşmazlıklarını gösteren hiçbir ortak sahne göremedik. Sadece Han ve Leia’nın oğullarına dair konuşmasını işittik. Öncesinde ortak hiçbir sahneleri olmayınca evladın babasını öldürmesinin acı dramı izleyicide yeterli etkiyi veremiyor. Kylo ve Han arasında önceki üçlemelerdeki Anakin’in Obi-Wan’la çarpışması ya da Luke’un babası Darth Vader’la yüzleşmesi gibi zamana yayılarak etkileyicilik unsuru arttırılmış bir durum yok. Harrison Ford’u isteği doğrultusunda seriden çıkarmak için çok aceleye getirilmiş bir hikaye olarak gözüküyor.

8. Filmde yan karakterler çok zayıf işlenmiş. Yüce Lider Snoke filmin öncesinde bolca merak uyandırılıp filmde sadece birkaç dakikalık hologram sekansından başka gözükmeyen bir karakter. İlerleyen bölümlerde mutlaka daha detaylı işlenecektir. Film öncesi pazarlama malzemesi olarak epey kullanılan Captain Phasma da bir diğer hayal kırıklığı. Toplamda sadece beş dakika gözüküp kayda değer hiçbir şey yapmadı ve kahramanlar tarafından çok kolayca yakalanarak hikayesi Starkiller Üssü’nün çöplüğünde (o da kameraya yansımadan) son buldu. İlerleyen filmlerde rolü daha büyük olacak deniliyor, ama daha en baştan fena madara edildi. Karizmatik bir kötü karakter yaratmak ve izleyicilere beğendirmek istiyorsanız asla onu madara ederek başlamamak gerektiğini senaryoyu yazarken unutmuşlar.

Bu kadar eleştirdim de filmin hiç mi iyi yanı yok? Tabii ki var. Öncelikle seri, ön üçlemenin yersiz mizah sekanslarından kurtulup daha ciddi bir havaya büründürülmüş. Mizah göze batmayan ve hikaye akışını alakasız bir şekilde bozmayacak şekilde yerinde kullanılmış. Özellikle başroldeki genç aktörler uzun zamandır bir Star Wars filminde şahit olduğumuz en iyi oyunculuk performansını sergilemişler. Ön üçlemenin göze batan aşırı dijital görüntüsünden arınıp orijinal üçlemenin daha gerçekçi gözüken görsel ortamı geri dönmüş. CGI yerine mümkün olduğunca pratik efektlerin kullanılması çok yerinde bir karar. Ancak CGI aracılığıyla yaratılan Yüce Lider Snoke ve Maz Kanata bence başarılı olmamış, yapaylıkları çok belli oluyor. Planet of the Apes (Caesar) , Pirates of the Caribbean (Davy Jones) , The Hobbit (Gollum) gibi filmlerde şahit olduğumuz, sinemadaki günümüz CGI karakter yaratma standartlarının altında kalmışlar.

The Force Awakens’a yönelik eleştirilerim bunlardır. Mutlaka sizlerin de yukarıda yazdığım eleştirilerimde kendinizce katıldığınız ya da farklı düşündüğünüz noktalar vardır. Sadece filmi “popüler olanı yer” takıntısıyla eleştirmediğimi belirtmek ve seriyle birlikte büyümüş ve beğenen bir izleyici olarak yeni filmin hikayesinde rahatsızlık veren unsurları vurgulamak istedim.

star-wars-poster

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.