TRENCHWAR Röportajı: 2020’nin son thrash metal saldırısı Ankara’dan

1270
0
Paylaş:
2020’nin başlarında, Ankara ve Türkiye’nin rock ve metal müzik adına en büyük değerlerinden biri olan Dr. Skull’ın 1500’den fazla dinleyicinin şahitlik ettiği geri dönüş konserine tanık olanlardan biriydim. Klasik konser öncesi sokak muhabbeti sırasında, grubun gitaristi Tolga sayesinde keşfettim Trenchwar’ı. Birbirimizi yıllar sonra yeniden görünce, çocuk gibi içip eğlenen arkadaş grubumuzun arkasında soteye geçtik ve bu ay dinleyeceğiniz albümden beş şarkıyı mutluluk içinde dinledim. Thrash metal, ülkemizde hep az ama öz icra edilen türlerden oldu fakat Thrashfire’ın çıtayı yükselten işleri ve Metalium’un yeni albümü beni çok mutlu etmişti son yıllarda. Trenchwar’da duyduğum şey ise, Bay Area thrash metal’ini çok çok iyi icra eden bir şarkılar bütünüydü ve bu ay yayınlanacak ‘Criminal Organizations’ bu şarkılardan birini oldukça iyi bir kayıtla dinleyebilmeniz için çok iyi bir fırsat. Ama önce, Trenchwar’ın hikayesini dinleyelim Tolga’dan. Zira karşımızda ülkenin doom, melodik death metal ve thrash metal tarihinin üç önemli grubundan elemanların bir araya gelmesiyle oluşan, sıra dışı kadro mevcut.

‘Trenchwar’ bir fikirden aktif bir gruba doğru nasıl gelişti? Kısacası, Tolga’nın Amerikan thrash metal’i icra etme isteğinden, Solitude ve Forgotten elemanlarını bir araya getiren bir gruba dönüşümünüz nasıl oldu?

Albümü tek kişi olarak kaydederken arkadaşlar yavaş yavaş gruba katılmaya başladılar. Aslında baştaki mantık albümde yer alacak elemanlarla session müzisyen olarak çalışmaktı, bu çerçevede davulcu Serdar başta session eleman olarak geldi ama daha sonra yapılan işi beğenip benimsemeye başlayınca full time eleman olarak katıldı, diğer arkadaşlar ise yapılan işi beğenince direkt full time olarak katıldılar gruba.

Albümdeki şarkı sayısı yedi olarak görünüyor ama daha fazla şarkınız olduğunu biliyorum. Bütün bunları üretirken grup olarak ne kadar zamana yaydınız projeyi ve özellikle besteler yapılırken nasıl bir yol izlediniz? Zira duyduğum ABD thrash metal altyapısının üzerine yer yer Güney Amerikalı ve Avrupalı grupları andıran saldırgan, hırçın ve yer yer brütal vokaller, ortada birden fazla kişinin bir takım gibi çalıştığı duygusu uyandırdı bende, ne dersiniz?

Aslında şarkılar albüm için önceden hazırdı, yazımları yaklaşık iki senede bitti, Deniz’in parçası olan Mass Mind Rape oldukça eski bir parça ama benim çok sevdiğim bir şarkı olduğu için onu da kullanmaya karar verdik. Vokal ile ilgili olarak ise, albümün sözlerini yazarken vokalde kafamda şekillenmişti zaten, bunları Harun’a aktardıktan sonra evde kendisinin çalışmasını ve kendinden bir şeyler katmasını bekledik. Harun hazır olduğunu söyleyince kayıtlarını aldık. Harun bir vokalistten çok müzisyen olduğu için biz nasıl gitar riffi yazıyorsak o da vokal yazıyor, dolayısıyla vokaller çok müzikle uyumlu oluyor. Gerçek bir grup olarak bir araya geldikten sonra ise 3-4 şarkı yaptık, önceden elimizde olanlar şarkılarla birlikte pek çok riff de var elimizde. Yeni yaptığımız şarkıları getirdiğimiz riffleri işleyerek ve onların üzerlerine yeni bir şeyler yazarak yaptık, yani herhangi birimiz şarkıyı bitirip gelmiyoruz, vokaller ise en son yazılıyor.

‘Criminal Organizations’ın covid döneminin içinde bir albüm olarak bütünlüğe ulaşmasına nasıl karar verdiniz? Albüm kaydı nerede yapıldı, miks, mastering ve kapak çalışmalarında nasıl bir ekip ile çalıştınız?

Albümün kaydı 2016 yılından beri sürdüğü için aslında covid dönemine sadece miks ve mastering kaldı. Albümün kaydını Stüdyo Deep’te yaptık, miks ve mastering’i ise gitaristimiz Deniz Durdağ yaptı. Kapak resmi ise bizi biraz uğraştırdı. Yunanistan’dan Yiannis Pavlidis adlı arkadaşımız çizdi kapağı, fakat Yiannis’e kadar yedi kişi ile görüştük, iki-üç tanesi dünya çapında isimlerdi, bu yüzden verdikleri fiyatlar altından kalkabileceğimiz fiyatlar değildi, Türkiye’den de birkaç arkadaşla görüştük ama olmadı, en son bizim şirketle konuştum yardımcı olması için, şirket bizi Yiannis’e yönlendirdi ve görmüş olduğunuz kapak çizildi. Ayrıca Yiannis bir de tişört dizaynı yaptı sağolsun. Çok güzel iş çıkardı gerçekten. Kapağın dizaynını ise Slim Rodrigüez arkadaşımız yaptı.

Sanırım Yunanistan’dan Sleazy Rider Records yayınlıyor albümü, neden bu firmayı tercih ettiniz? Türkiye içinde ayrı bir dağıtım olacak mı CD LP ve tişört için?

Evet Sleaszy Rider Records yayınlıyor. Forgotten’ın albümünü de aynı firma yayınlamıştı, şirketin sahibi Tolis tanıdığımız, bildiğimiz ve çok sevdiğimiz bir arkadaşımız, her zaman gruba yardımcı olan ve grupları için elinden geleni yapan bir insandır. Bundan dolayı kayıt bitince kendisine şarkıları gönderdim, çok beğendi ve yayınlamaya karar verdi. Türkiye içinde cd ve tişört dağıtımını biz yapacağız. Tişörtleri sipariş üzerine bastıracağız. CD’leri ise sadece İstanbul’a göndereceğiz, diğer şehirlerden almak isteyen olursa gruptan alabilirler, ayrıca Ankara’da ise birkaç yere bırakacağız.

Albüm daha açılışındaki ‘Kill’ ile oldukça hızlı ve saldırgan bir biçimde açılırken, sözleri dikkatle dinleyince nakaratın ‘Öldürün bizi ama yine de direneceğiz’ dediğini fark ettim. Burada Trenchwar, Ortadoğu’da artık hepimizin bildiği mevzulara karşı hepimizde gelişen tepkiyi mi dile getiriyor tahmin ettiğim gibi?

Sözleri burada tekrar yazmayayım ama Ortadoğu ile ilgili değil sözler. O kadarını söyleyeyim.

Albümden sonra normalde size nerelerde nasıl konserler vermeyi planladığınızı sormam gerekir fakat içinde bulunduğumuz Covid çağı bunu imkansız kılıyor neredeyse. Albüm dinleyiciye ulaştıktan sonra özellikle çoğu grubun artık yapmaya başladığı livestream konser ya da canlı stüdyo performansı gibi aktiviteler düşünüyor musunuz?

Aslında çok istiyorum livestream ya da stüdyo performansını ama ne yazık ki herkes dağılmış durumda bu süreçte, o yüzden ne yazık ki yapamayacağız. Malum, insanlar dışarı çıkmak istemiyorlar haklı olarak, stüdyoya girdiğiniz zaman küçük bir alanda en az altı kişi olacaksınız bu da insanları gerecektir haliyle. Bundan dolayı şahsen stüdyo performansını ne kadar yapmak istesem de imkansız görünüyor şu anda.

‘Thrash Not Trash’ şarkısının hikayesi nedir? Thrash metal’e trash metal şeklinde hitap edilmesiyle ilgili sayısız geyik buldum facebook’da thrash metal fanları arasında ama bu hikayenin bir çıkış noktası ya da merkezi var mı?

Thrash Not Trash parçasının müziğinin çıkış noktası Exodus’un Thrash Under Pressure ve Shovel Headed Kill Machine parçalarıdır. Albümün bitişine gaz, kısa ve marş gibi bir parça koymak istedim ve bu şarkı çıktı, sözleri ise senin de belirttiğin gibi thrash metale trash diye hitap edilmesiyle ilgili. Eğer marş gibi bir şey koymak istiyorsam herkesin konuştuğu böyle bir konu olmalı ve nakaratı herkes tarafından söylenmeli diye düşündüm, sözleri yazarken de thrash metal ile ilgili ikonik şeyler ile üzerimde çok büyük etkisi olan thrash metal albümlerine gönderme yapmak istedim ve bu şarkı çıktı ortaya. Ama en son şarkı olarak koymadık albüme 😊

Şarkı süreleriniz özellikle Exodus fanlarının seveceği şekilde 6-8 dakika arası, Türün yeni ve genç temsilcilerinde grupların şarkı sürelerini bu kadar uzatmadığını görüyoruz fakat sizin grup tamamen eski tayfadan oluşuyor ve bizim nesilde nedense şarkı yaparken süreleri uzun tutma eğilimi var, bu neden sence?

Evet haklısın, genç nesil daha kısa şarkılar yazıyor. Sanırım bu yetiştiğimiz dönemlerden kaynaklanıyor. Benim için en önemli gruplardan birisi olan Metallica’nın hayatımı değiştiren albümü And Justice For All’un şarkı sürelerini biliyoruz, Exodus’un 80’lerdeki değil 2000’li yıllarda yazdıkları şarkıların sürelerini biliyoruz, artı asla en iyi gruplar sıralamasına sokmadığım ELOY’un en sevdiğim albümlerinin şarkı süreleri 10-15 dakikadır, Pink Floyd parçalarının süreleri malum, Testament’in de keza 6-7 dakikalık pek çok şarkısı bulunur bildiğiniz gibi, bununla ilgili daha pek çok örnek var. Kendi adıma konuşayım ben bunları dinleyerek büyüdüm, bu tarz grupları dinlememiş yeni neslin yazdığı şarkılar da kendi dinledikleri gruplarınki gibi oluyor kaçınılmaz olarak. Bir de bence dinlediğin grupların, müzisyenlerin senin riff yazımını etkilemesi de var. Benim dinlediğim grupların geneli uzun cümlelerden oluşan riffler yazıyorlar, dolayısıyla ben de öyle yazıyorum, sanırım bu da ayrı bir etken.

Hazır genç gruplardan bahsetmişken bu tür Türkiye’de çok az icra ediliyor her nedense ve kadronuzda ülkede bunu hakkıyla icra etmiş Solitude’un gitaristi var. Genç gruplardan takip ettikleriniz var mı ve onlara tavsiyeleriniz neler?

Açıkçası Türkiye’de takip ettiğim genç gruplar yok ama genel olarak verebileceğim tek tavsiye müziğin bir heves olmadığının farkına varmaları ve müziği herhangi bir beklenti olmadan yapmalarıdır. Belki sonunda başarı gelmeyecektir ama olsun, önemli olan sevdiğin şeyi yapmaktır bence. Sanat, bize yıllarca anlattıkları gibi ne sanat içindir ne de toplum içindir, sanat o sanatı yapan insanın kendisi içindir, kendin için yaparsın ne yaparsan, delirmemek için yaparsın. Dolayısıyla bu işi yapmak için gerçekten istemek lazım, gerçekten istemiyorsanız o işe hiç girmeyin zaten bırakacaksınız ileride. Yapılan işin amacı başarıya ulaşmak olduğu zaman zaten başarı da gelmiyor çünkü samimiyetten uzaklaşıyorsunuz bir amaca yönelik hareket ettiğiniz zaman.

Albüm grubun adını taşıyan ‘Trenchwar’ ile sona eriyor. Buradan bunun sadece ilk adım olduğunu ve devamının geleceğini anlıyoruz, elinizde birçok şarkı olduğunu da biliyorum, var mı ilerisi için split ep, plak, yeni albüm fikri?

Elimizde ikinci albümün dörtte üçünü oluşturacak kadar şarkı var, artı birkaç parçalık riff var. Açıkçası ben albüm yayınlandıktan ve Forgotten albümünün kaydı bittikten sonra yeni albüm kaydına girmek istiyorum. Sanırım 2022 yılında veya en geç 2023 yılı başında yeni albümü yayınlarız diye düşünüyorum. Baktık albüm 2023’e sarkıyor o zaman arada bir tane split veya EP yapabiliriz.

Trenchwar’ın iki elemanı aynı zamanda Forgotten ile müzik macerasına devam ediyor ve 2021’de yeni albüm ile yollarına devam edeceklerini biliyoruz. Deniz’in Solitude’u yeniden diriltmek gibi bir planı var mı ya da yeni başka bir projesi mevcut mu?

Deniz’in ne yazık ki Solitude ile ilgili herhangi bir planı yok, bazen konuşuyorum ama olumsuz yaklaşıyor. Farklı bir proje de yok bunun sebebi ise ev iş, çocuk, Trenchwar dörtlüsünün yanına bir beşinci sorumluluğu almanın gerçekten çok zor bir iş olması.

90’larda ve 00’lerde ne zaman Ankara’ya gelsek, gelenleri bir çete gibi kalabalıkça ağırlayan bir tayfa ile karşılaşırdık. Bu durumun 2010’larda Heavy Stage festivallerinde de değişmediğini gördük. Peki son otuz yılda sizce ülkedeki ve dünyadaki heavy metal / ekstrem metal dünyası nasıl değişti?

Bana kalırsa iyi yönde değişti. Bazen hala insanların 90’lardan bahsedip hayıflandığını görüyorum, bence gereksiz bir yaklaşım, ben de özlüyorum o yılları ama artık devir değişti bunu kabul etmek lazım. Günümüzde öncelikle iyi müzik yapan grup sayısı daha fazla ve daha iyi imkanlara sahibiz. Artık dinleyici seçici, bu da seni daha iyisini yapmak için zorluyor ve ileri gitmeni sağlıyor. Kayıtlarımız dünya standartlarında. Müzik ve genel olarak sanat anlamında daha iyi beslenebiliyoruz, bu çok önemli bir şey bir müzik grubu için. 90’ların güzel yanı ise; öncelikle o dönemde küçüktük ve yaptıklarımızdan daha fazla zevk alıyorduk, dolayısıyla daha heyecanlıydı her şey, ikincisi bu tarz müzik yeni yeni patlamaya başladığı için seyirci daha çoktu, ortamlar daha samimiydi ama haliyle zaman içerisinde insanlar ayrıldı ve sadece gerçekten sevenler kaldı, azaldık. Dolayısıyla artık çok fazla seyirci yok, bu üzüldüğüm şeylerden bir tanesi ama devir böyle, yapacak bir şey yok açıkçası. Ben arkama dönüp, geçmişe takılıp hayıflanarak hayatımı geçireceğime önüme bakarak yeni bir şeyler öğrenmeyi tercih eden bir insan olduğum için içinde bulunduğum an ve ilerisini daha çok önemsiyorum. Hiçbir konuda dijitalliği sevmiyorum, hala analog kafayla iş yapmak isteyen birisiyim, artık zamanımızda analog hiçbir şey hemen hemen kalmadı. Ama bu demek değildir ki sadece analog olan güzeldi, dijital dönem de kendi sanatsal bakışını, sanatçısını, ustasını yarattı, dolayısıyla yeni döneme adapte olman gerekiyor, dünya böyle. Eğer yeni döneme adapte olursan onun da içinde pek çok güzel şey barındırdığını görebilirsin. Geçmişte de çok güzel günler vardı ama yaşadık, geçti, gitti ve bitti. 

 

Röportaj için çok teşekkürler.

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.