GODFLESH – A WORLD ONLY LIT BY FIRE (AVALANCHE RECORDINGS, 2014)

Paylaş:
godflesh-a-world-lit-only-by-fire-2014
Yazarın notu8
8
Okuyucu Puanı: (0 Oy)0

Godflesh ile tanışmamı Laneth dergisinin ilk sayılarından birine borçluyum. 1992 çıkışlı “Pure” albümü dönemine denk gelen bir makaleydi bu ve yazıda grubun gerçek bir davulcu yerine “drum machine” kullandığından bahsediliyordu. Körpe zihnim için yepyeni bir müzikal sayfa açılmış oluyordu böylelikle: Çok sert bir metal grubu, gerçek davul kullanmak yerine -pop grupları gibi- programlanmış davulla müzik üretip, albümler kaydedip, konserlere çıkabiliyordu. Normalde “drum machine” denilen bu cihazı kanla, terle üretildiği vakit makbule geçen bir müzik türünde kullanmak teoride “delikanlılığa” aykırıydı, ancak bahsi geçen grubun pop-metal değil, uçlarda ve sert bir müzik ürettiğinden bahsedilmesi abesti. Bu, benim için tamamen yeni bir sayfaydı ve muhtemelen ‘90’lar metal müziği için zihnimin kilidini açan anahtar oluyordu. Hemen “Pure” albümünün kopya kaydını aramaya koyuldum ve buldum. Açıkçası death metal dinlemeye yeni yeni alışmakta olan bünyem için bu albümün mekanik davullarını, kaotik riflerini, kirli vokallerini hazmetmek kolay değildi. Diğer yandan, Ministry ve Nine Inch Nails gibi isimlerle endüstriyel metali sevmeye başlamışken Godflesh’in bulanık ve gizemli müziği benim için fazlasıyla ürkünç geliyordu. Godflesh ne bildiğim death metal, ne de endüstriyel metal gruplarına benziyordu. Bu müzik, ruh hastalığının sese dönüşmüş hali gibiydi ve muhtemelen bunu üreten insanlar sapık falandı! [youtube id=”_FEAGW-1yN0″ width=”620″ height=”360″] Godflesh’in içine gerçek anlamda girebilmem bundan birkaç sene sonrasına, ileri seviye anksiyete bozuklukları ve depresyon ile farkında olmadan cebelleşmeye başladığım zamanlara denk gelir. Söz konusu ruh haline girmem ile beraber “Pure” albümünün artık çaba sarf etmeden içine girebildiğimi, daha doğrusu “düşebildiğimi” fark ettim. Demek ki bu müziği algılayabilmek için özel bir çaba göstermek değil, spesifik bir ruh halinde bulunmak gerekiyordu. Böylelikle “Godflesh,” “Streetcleaner” ve “Selfless” albümlerini de edindim ve Godflesh bu buhranlı dönemimin “bayrak” gruplarından birine dönüştü. Artık yolda yürürken kafamın içinde Broadrick’in nefret ve kin dolu sesi çınlıyor, bakımsız fabrikaların yanından geçerken beynimde Godflesh’in metalik davul vuruşları yankılanıyordu. İnsan stabil kalan bir varlık değildir. Zaman, her şey gibi insanı da değişime uğratır. Dedim ya “Godflesh ruh hali müziği üretiyor” diye, grup elemanlarının ruh halleri de değişmiş olacak ki müzikleri zamanla değişmeye başladı. “Songs Of Love And Hate” albümünde mekanik drum machine’in yerini hakiki davul ve bol miktarda sample kullanımı aldı. Ancak yine agresif ve yer yer de kırılgan bir albümdü bu: Albümün son parçası ‘Frail,’ adeta agresyon zırhının içinde, köşesine çekilip ağlamaya hazır olan birinin yüzünü göstermeye çalışıyordu. Yeni bir yüzdü bu. [youtube id=”M0p0OLkSs8A” width=”620″ height=”360″] Grubun tekno-etkili ritm altyapılarına geçiş yaptığı “Us And Them” albümünde ise, albümün sonundaki melankolik iki parça dışında, ruh hallerimiz kesişmedi Godflesh ile. Tekrar akustik davula döndükleri, aşırı sert ve minimal “Hymns” albümünde ise karamsarlığın dibine vurmuş, yenilgi bayrağını dikmiş bir Godflesh vardı. “Hymns” albümü hakikaten de Godflesh’in sonu oldu. Son birkaç albümün nadir parçalarında kendini sergileyen duygusallık, aslında grubun lideri Justin Broadrick’in içine düşmekte olduğu depresyonun işaretçisiydi: “Hymns” albümü için Amerika turnesine çıkmak üzereyken Broadrick krize girdi, kendini evine kilitledi ve maddi zarara da girerek grubu dağıttı. Godflesh’in tarihe karışması, Broadrick için yeniden doğuş anlamına da geliyordu. İsmini “Hymns”in son parçasından alan Jesu projesini kurdu ve yoğun Shoegaze etkili albümleri ile 2000’lere damgasını vurdu. ‘90’ların agresif, karanlık Broadrick’i yerine artık olgun, kırılgan hit parçalar yazan bir Broadrick vardı. [youtube id=”gBs-cZs9m8U” width=”620″ height=”360″] Godflesh’in 2011’de tekrar bir araya gelmesi ilk bakışta “para” odaklı bir hamle olarak görüldü. Neticede Godflesh, Broadrick’in tabiri ile “duygusal değişiklikten ötürü” hayatının sonuna gelmiş ve Jesu’nun doğumuna sebep olmamış mıydı? Madem ki Broadrick artık Godflesh’in doğumuna sebep olan o karamsar, agresif kişilikten uzaklaşmıştı, yeni bir Godflesh nasıl olacaktı? Bunun yanıtını bulmak aslında güç değil. Jesu, Broadrick için bir “içe dönüş” yolculuğuydu. Bencil, dünyanın geri kalanından ziyade kendi iç dünyasını odak noktası olarak alan bir müzikti. Godflesh’in dünyaya duyduğu nefret hissi, Jesu’da mevcut değildi. Ancak yakın zamanda bir çocuk babası olan Broadrick’in kendi iç dünyasından çıkması ve bir çocuğa babalık etmenin bu korkutucu dünya karşısında getirdiği endişe, Broadrick’i tekrar Godflesh’in çıkış noktası olan katı öfkeye taşımış olabilir. Tabii bunlar varsayım ancak kesin olan bir şey var ki, artık Broadrick’in Jesu’yu tamamen “yumuşak” bir proje haline getirip “sert” dışavurumu için de ilk dönemki melankoliye ve kırılganlığa hiç bulaşmamış olan Godflesh’i tercih ediyor olması. [youtube id=”_dZDJkTF8e0″ width=”620″ height=”360″] Bu sene başında yayınlanan “Decline And Fall” EP’sinin sinyallerini verdiği gibi, yeni Godflesh en çok “Pure” dönemine yakın duruyor: Baskın ve mekanik drum machine, atonal gitarlar, bol overdrive’lı bas ve öfkeli Broadrick vokalleri. Bu albümü Godflesh diskografisi içinde tanımlarken iki kelime kullanmak yeterli olacaktır:

  1. Minimal: “Songs Of Love And Hate”den itibaren grubun müziğine giren yoğun sample’lar tamamen gitmiş, kuru, soğuk sound geri dönmüş ve parçalar olabilecek en tekdüze hallerine indirgenmiş.
  2. Sert: “A World Only Lit By Fire”da Broadrick tamamen 8-telli gitar kullanmış ve metalik drum machine seslerinin de desteği ile bu albüm, Godflesh’in en “sert” albümü olmuş.

Minimalizmi bu kadar ön plana çıkardığı için “A World Only Lit By Fire” ne içine girilmesi kolay bir albüm, ne de herkesin seveceği bir albüm. “Streetcleaner”ın ürkütücü vahşeti yerine bu albüm dünyanın şu anki berbat halinin ağırlığını kabullenmiş, kapkara bir karamsarlığı ön plana çıkıyor. “Deadend,” “Forgive Our Fathers,” ve “Life Giver Life Taker” Godflesh’in en karanlık parçaları arasında başa oynar. Diğer yandan “Obeyed” ve “Carrion” atonal gitarları ile ön plana çıkan ve adeta Lovecraft benzeri bir delilik hissi veren iki başyapıt da albümün öne çıkanlarından. [youtube id=”9-3HipcpANA” width=”620″ height=”360″] “A World Only Lit By Fire”, Godflesh’in düşünsel özüne başarı ile dönüş yaptığını müjdeleyen bir albüm. Sonraki dönem Godflesh’in belirli “renk”lerini taşımıyor olabilir ancak grubun çıkış noktasının “Avalanche Master Song” gibi 7 dakika boyunca tek bir rifin tekrarından oluştuğunu düşünecek olursak, bu geriye dönüş son derece yerinde olmuş diyebiliriz. Scott Walker ve Sunn 0))) ortaklığından doğan “Soused” ile beraber “A World Only Lit By Fire” bu sene karanlık-sevenlerin başucu albümlerinden biri olmaya en önemli aday.

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.