Mazoşist Sözleşme ile Bireyi Uyandırma: Godflesh, Kara Cephe ve Diğer Endüstriyel Metal Grupları

Paylaş:
endustriyel metal - paslanmaz kalem

Fransız Paul Valéry ve Alman Walter Benjamin gibi düşünürler, modern toplumlarda, teknolojik icatların yaşama ve var olma biçimlerimizi şekillendiren başat unsurlar olacağını ta 20.yüzyılın başından öngörmüşlerdi. Ardlarından gelecek olan Kanadalı Marshall McLuhan da onlarla birlikte, teknolojinin sanat türleri ve sanatın üretim şekillerini de belirleyeceğini, dolayısıyla yaratıcılık ve kültür üzerinde muazzam etkileri olacağını tasavvur etmişti. Örneğin, Benjamin fotoğrafın icadının Empresyonistleri etkilemesinin yanında, ekseriya bütün ressamları geleneksel ve standardize temsil kaygılarından kurtardığını savunmuştu: Fotoğraf, yani teknoloji, bir anlamda, ressamlara özgürlük getirmişti.

Kameranın icadı empresyonistleri anlık hareketleri resmetmeye teşvik etmişti

Bu gerçeğin ışığında, müzikteki teknolojik gelişmelerin çağımızda ne kadar çok kulvar açtığı hepimizin malumu. Enstrümanların geçirdiği teknolojik evrim, ses iletim teknolojileri, kayıt cihazları, bilgisayarlar vs. gibi gelişmelerin müzisyenlere açtıkları kapılar ve genişlettikleri yaratıcılık alanları sayesinde bugün dünyada sayısız müzik türü ve müzisyen bulunmakta. Ama her teknolojik yenilik birçokları tarafından ilk başta mutlaka reddedilmiştir; bunların, yaşanan dönemin sonunun habercisi olduğu, hatta var olan ideolojiler ve insanlık için birer tehdit oluşturacakları da düşünülmüştür. Bu hiçbir zaman tam anlamıyla böyle olmaz. Benjamin’in fotoğrafın icadı örneğindeki gibi, teknolojik gelişimi saf bir şekilde ve direkt kullanan öncüler yanında, onu gelenekselle birleştirip “yeni”ye ulaşanlar da çoktur.

Mesela başta Godflesh, Ministry ve günümüzden örnek vereceğim Kara Cephe gibi endüstriyel metal grupları, “organik” ve performansa dayalı müziği savunan kimi müzisyenler gibi sample ve drum machine (dijital davullar) tarzı gelişmeleri reddetmek yerine, onları da müziklerine eklemleyerek taze ve çarpıcı soundlar ve estetik yaklaşımlar türetmiş ve tabii ki de bunlara eşlik edecek felsefeleri benimsemişlerdir.

Justin Broadrick

İki yıl boyunca öncü İngiliz grindcore grubu Napalm Death’te de gitar çalan multi-enstrümantelist Justin Broadrick bu yeniliğin öncüsüydü. Broadrick, Napalm Death’ten ayrılmasını müteakip, 1989 yılında, Chicago’dan İngiltere’ye sıçrayan elektronik müzik türü acid-housea kendini kaptırmıştı: “’89’da acid-house hareketiyle tanışır tanışmaz, bir anda değiştim. Aphex Twin’in ‘Digeridoo’sunu ilk duyduğumda, gitmek istediğim yönün bu olduğunu biliyordum.” Godflesh’in elektronik müzik (müziğin teknoloji ayağı) ve metali (müziğin performansa dayalı insan ayağı) bir araya getirdiği soundunun tohumu böyle atılmıştı.

Antik Yunan’da bütün var oluşun titreşim halinde olduğu, müzisyen ve müzik aletlerinin de semavi (yani göklere ait) müziklerden fragmanlar yakaladığı düşünülürdü. Broadrick ve öncüsü olduğu endüstriyel metal de adeta aynı ilkeyi Endüstri Devrimi sonrası toplumun titreşimlerini yakalamak için uyguluyordu. Godflesh’te oluşturduğu soundun hamurunda Swans’ın noise rock hırçınlığı, Brian Eno’nun ambient sesleri, hemşerisi Birmingham’lı Black Sabbath’ın rock ’n’ roll geleneğine bağlı riff düşkünlüğü ve Whitehouse’un rahatsız edici power electronics etkisi vardı. Broadrick müzikal olarak bu “titreşimlerin” peşindeyken, Godflesh’in sözleri ve lirik içeriği içinse, yaşadığımız dönemin sosyo-kültürel “titreşimlerini” yakalamıştı: Bu unsurlar da “endüstriyel” etiketinin altında gizlidir.

“Birey” kavramını ezip geçen, “makineleşmiş” günümüz modern toplum ve kültürü

Türe ismini veren ve türün yıkıcı, hipnotik etkisini simgeleyen “endüstriyel” ifadesi, karşısında bir şey yapamayacağımız, elimizin kolumuzun bağlı olduğu bir gerçekliğe işaret eder. Türün müzisyenlerine eşlik eden dijital davullar, yani “makine” iması, distopik bilim kurgu eserlerinde anlatılan, robotların insanlığı ele geçirdiği uzak, fantastik bir geleceği değil, daha çok “birey” kavramını ezip geçen, “makineleşmiş” günümüz modern toplum ve kültürünü anlatır. Bu punk değildir; o yüzden, karşımızda dövecek, yola getirecek bir düşmanımız yoktur. Bu death metal ya da black metal de değildir; o yüzden karanlığı kutlamıyor ya da vahim sonuçlarıyla mücadelenin yollarını tartışmıyoruzdur. Endüstriyel metalde sadece yeni dünya düzeninin mekanik yanını görüyoruz. Bu düzen varlığımızı, özgürlüğümüzü, özgünlüğümüzü ve yaratıcılığımızı bir makine gibi ezip geçmektedir. O hepimizden büyüktür ve durdurması imkânsızdır. İstediğimizi yapalım: Bağıralım, çağıralım, o büyük gövdesine yumruklar savuralım… Bu büyük makine bizi hissetmez, hatta bize bir hor bakış bile bahşetmez. Varlığımız ve yokluğumuz onun için birdir. Endüstriyel metal, o mekanik hırçınlığıyla, modern dünya düzeni karşısında bizim bir hiç olduğumuzu söyler… Ve bunu da edebi, insancıl bir beyan olarak değil, soğuk ve nesnel bir olgu olarak ortaya koyar.

Gilles Deleuze

Fransız düşünür Gilles Deleuze’ün “Soğukluk ve Vahşet” isimli denemesindeki mazoşist anlaşmayı hatırlatırcasına, endüstriyel metal gibi sert, gürültülü müziklerde dinleyici ve müzisyen arasında bir sözleşme/kontrat vardır. Bu kontrat, iki taraf arasındaki eşitliği geçici bir süre boyunca askıya alır. Dinleyici müziğin sertliğinin, yoğunluğunun, ağırlığının (yani “efendi”nin) boyunduruğu altına girer, sözlerdeki felsefeye ve hatta doktrinlere kendini isteyerek maruz bırakır, bir “köle” gibi. Ama bu noktada, çok büyük bir tezat faaliyete geçer: Bir kölenin sözleşme yapma kabiliyetini tamamen yitirdiği sözleşmelerin aksine, endüstriyel metaldeki sözleşme, başka hiçbir türde olmadığı kadar, dinleyiciyi özgür bırakmaktadır. Diğer müzik türlerinde duygulanmak, hüzünlenmek, neşelenmek, ağlamak gibi ruh halleri sergileyen ve müziğin bitimine doğru bir duygusal katarsis yaşayıp hayatına olduğu yerden devam eden bir dinleyici profili varken, aksine, bahsi geçen mazoşist sözleşmede, başta eslek, teslimiyetçi olan ama an be an öfkelenen ve müziğin bitimiyle kendinde hayatı ve dünyayı değiştirme isteği duyan bir birey profili çıkmaktadır.

Kara Cephe

Yani büyük resme baktığımız zaman, Godflesh ve benzerleri bir yanda modern dünyanın umursamaz zalimliğini tasvir ederken, bunla eş zamanlı olarak da dinleyicisinin ataletini kırmaya, edilgenliğini yok etmeye çalışan, Brecht-vari bir felsefi kaygı içindedir. Örgütlü tepkiden, politik duruşlardan çok, mikro seviyede özgürlükten ve bireysel varoluştan bahseder. Bu yüzden, mesela, black metal ya da death metal, “İnanmıyorum!” gibi, dinleyicinin kendini anlatıcının yerine koyabileceği edebi bir söylem benimserken, endüstriyel metal, dinleyicisine doğrudan “İnanma!” der: Alaşağı etmeyi arzuladığı modern dünya düzeni liderlerinin ve iktidarlarının söylemini taklit eder adeta… Yani bir an için “güç”ü taklit eder. (Godflesh’in etkilendiğini sıklıkla dile getirdiği Whitehouse’un müziklerini tanımlarken kullandığı “power electronics” ifadesindeki gibi.)

Kara Cephe de bu söylemleri ve estetik duruşu çok iyi kavramış bir grup. Benzer söylemlere sahip İtalyan filozof Julius Evola’dan albüm kartonetlerine alıntıladıkları pasaj da bunun bire bir göstergesi:

Radikal ol

prensipli ol

mutlak ol

burjuvazinin ‘aşırı uç’ olarak tanımladığı şey ol:

Kendini hesapsızca ada

onların ‘hayatın gerçeği’ olarak tanımladığı şeyi reddet

ve o tür bir ‘hayat’ tarafından

kabul görmeyecek biçimde davran

asla mücadele prensibinden vazgeçme

Kara Cephe, endüstriyel metalin tüm estetik özelliklerini de çok iyi benimsemiş: Kullandıkları samplelar, günümüz toplumunun her gün içinde yüzdüğü bilgi kirliliğini, fikir ve kavram kargaşasını ve biteviye gürültüsünü çok klas bir biçimde dinleyicisine sunuyor. Günümüz toplumunun suratımıza çarptığı ama benliğimizin kabul etmediği değer yargılarını sahiplerine iade etmeyi estetik bir biçimde kotarıyorlar.

Kara Cephe ve selefleri olan Godflesh ve diğer endüstriyel metal gruplarını bir de bu açıdan değerlendirmeyi deneyin.

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.