İlk Türkiye Konseri Öncesi Mark Clifford (Seefeel) ile Röportaj

Paylaş:
seefeel - paslanmaz kalem

Dream pop, shoegaze, ambient ve electronica türlerini sıradışı bir şekilde harmanlayan, 90’ların efsane İngiliz topluluğu Seefeel ilk Türkiye konseri için Sonar Festival kapsamında, bu hafta sonu Zorlu PSM’de. Gitarist/vokalist Sarah Peacock’la birlikte grubun kurucu üyesi olan Mark Clifford bu özel konser öncesi sorularımızı yanıtladı. Canlı performanslarının yeri geldiğinde hipnotize edici, başka zamanlarda sağaltıcı bir etkisi olan bu grubu kaçırmamanızı tavsiye ediyoruz.

seefeel - paslanmaz kalem 2Emre Karacaoğlu: Hangi dış etkenler müziğinize dahil olabiliyor? Beste yaparken kültür, dünya haberleri, insan ilişkileri vs. gibi konulardan mı yoksa daha süblim bir seviyede müzik ve sanattan mı ilham alıyorsunuz? Bu sorumun nedeni, “Quique” albümünüzdeki aydınlık ve iyimser tonun sonraki albümlerinizde daha karanlık ve tavizsiz bir havaya bürünmesi. Eğer bu gözlemime katılıyorsanız, bu işitsel evrimi nasıl açıklıyorsunuz?

Mark Clifford: Kişisel olarak asla sadece kültürden ve çevremden etkilenmiyorum; kendi yaşadığım hayat çok daha büyük bir etken. “Quique” bizim için çok iyimser geçen bir dönemde yazılmış ve kaydedilmişti. O zamanlar Londra’da çok canlı bir müzik sahnesi vardı: Müzikal sınırlar belirsizleşiyor ve fikirlerin birbirleriyle karışması sadece kabul edilebilir değil, bu işin geleceği olarak görülüyordu. Bunların yanında yazın ortasında, Camden’da bir stüdyoda kayıt yapıyor ve pencerelerden çalışma alanımıza güneş ışığı geliyordu. “Succour“u kaydettiğimiz zaman ise bu parlaklık biraz yok olmuştu. Kendi adıma konuşursam, turneye çıkma ve albüm tanıtımı işlerini ağır bir yük olarak görüyor ve hiç çekici bulmuyordum. Brit Pop sahneyi ele geçirmeye başlayınca o başlardaki iyimserliğimiz de bir nebze yok oldu. Bu noktada bir karanlığın beni ele geçirdiğini ve bunun da müziğe yansıdığını inkar edemem.

 

seefeel quique - paslanmaz kalemEK: Kariyeriniz/yaşamınız boyunca müziğe nasıl yaklaştınız? O, içinizdeki duyguların estetik bir ifadesi mi oldu? Yoksa teknoloji/politika/bilim/felsefe/vs. gibi alanlar için bir alegori mi? Ya da siz grup üyeleri için daha mistik bir anlamı mı vardı -mesela “evrenin topyekun sesine bağlandığını” iddia eden müzisyenler gibi siz de dinleyicilerinizi ve kendinizi bir işitsel beden-dışı deneyimine mi davet ediyordunuz?

MC: Her şeyden daha çok, kişisel bir ifade şekli olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca herhangi bir mistik amacım da yok; hatta Seefeel’da yaptığım hiçbir şeyde politik, felsefi vs. gibi boyutun olmadığı gibi. Onu belki kendimi ve dinleyen herkesi bu gündelik kavramlardan kaçırdığım bir yer olarak tasvir edebilirim. Ben müzik yaparken genellikle kulaklık kullanıyorum -ki bunun sayesinde de kendimi çevreden soyutlayabiliyor ve ses ve ‘renk’ dışında bütün imgeleri zihnimden uzak tutabiliyorum.

 

EK: Sonraki albümlerinizde gürültüyü nasıl kucakladınız? Tavrınızdaki bu değişimin nedeni neydi? ‘Gürültü’ size bugün ne ifade ediyor?

MC: Benim için ‘gürültü’ standart müzik formüllerine meydan okuyan şeylerdir. Bu bakış açısıyla önceki albümlerimiz ile sonrakiler arasında büyük bir fark görmüyorum. Müziğimizde gürültü ve ses, müzisyenliğin yerini alması için kullanılıyor -ki müzisyenlik hiç benim ilgimi çeken bir şey değildir. Eno ya da Cocteau Twins gibi isimler olsun, dinleyerek büyüdüğüm, üzerimde etkisi olan müziklerin standart anlamda müzisyenlik hiç içermediğini belirtmeliyim.

 

seefeel - paslanmaz kalem 3EK: Elektronik sesler ile organik enstrümanları birleştiren bir grup olarak, teknolojiye yönelik bakış açınız nasıl? Önceki röportajlarından birinde ‘insan’ ile ‘makine’ arasındaki ilişkiyi bir gerilim olarak addettiğini söylemiştin. Gerçekten böyle mi düşünüyorsun? Daha uyumlu bir ilişki ya da bir anlaşma mümkün değil mi sence?

MC: Hangi röportaj olduğunu hatırlayamadığım için bağlamından emin değilim… Sonuçta teknoloji çok hızlı değişiyor. Ama benim için gerilim olumsuz bir şey değildir. Değişik durumlar arasında ortaya çıkan, negatif gerilimden farklı bir şeydir… Mesela iki farklı görüş arasında çıkan gibi.

 

EK: Seefeel kadar yetenekli, yaratıcı ve eleştirmenler tarafından da takdir gören bir grup 2011 yılına kadar 14 sene boyunca nasıl dağınık kaldı? Bu esnada her birinizin müzik yapmaya devam etmesi ve bazı röportajlarda sizi grup olarak bir arada tutan şeyin her şeyden çok dostluk olduğunu söylemiş olmanız bu işi çok daha anlaşılmaz hale getiriyor!

MC: Gerçekten anlaşılmaz, öyle değil mi? Bunu cevaplamak kolay değil çünkü, sonuçta, hepimizin farklı hayatları var ve zaman geçtikçe bu hayatlar sizi ele geçirebiliyor. Biz sabit bir yapıya sahip bir grup değiliz ya da üstümüzde sürekli yeni bir şey yayımlamamızı isteyen bir yönetim de yok. Dolayısıyla yollarımız doğal olarak yeniden buluştuğunda müzik yapan kişileriz. Kişisel olarak, ben asla müzik yapmadan durmam. Yayımlanmamış yüzlerce saat müziğim var. Müzik benim için salt bir komodite değil; istediğim için ve keyif aldığım için yaptığım bir şey. Dolayısıyla dışarıdan gelen etkilerle zorlanabilecek bir şey de değil.

 

seefeel - paslanmaz kalem 4EK: Zorlu PSM’deki Sonar Festivali’nde gerçekleşecek olan ilk Türkiye performansınızda biz dinleyicileri nasıl bir şov bekliyor? Grup olarak son yayımladığınız çalışma dokuz sene önceydi. Bu süre esnasında grup üyeleri arasındaki sinerji nasıl şekillendi? Konserlerinizde çok sıkı sonik deneyimler yaşatmanızla tanınıyorsunuz. İstanbul’daki dinleyicileriniz olarak daha aşağısını beklemiyoruz!

MC: Geçtiğimiz seneler içinde çok bir şeyin değiştiğini düşünmüyorum -sadece sahnede daha sonik parçalar çalmaya odaklanmamız dışında. Bu yüzden de “Quique”den birçok parça çalma listemize giriyor. İçiniz rahat olsun: İstanbul’da ilk defa çalacak olmamızın heyecanı bizi sahnede ateşleyecektir.

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.