PENTAGRAM’LA AKUSTİK ANLAR VE HATIRALAR…

Paylaş:
Pentagram akustik konser kritiği - Çağlan Tekil - Paslanmaz Kalem

Pentagram 30. yılını akustik bir albümle ve akustik konserlerle kutluyor. Laf aramızda, benim de Pentagram fanlığında 29. yılım. Madem öyle, ben de kendi çapımda Pentagram fanlığımı kutlayayım diye düşündüm ve Pentagram’ın 5 ayrı şehirde vereceği 5 akustik konsere de katılma kararı aldım. Lakin işler planladığım gibi gitmedi, sondaki iki konser başka konserlerle çakışınca sadece ilk 3’üne gitmeyi başarabildim. Planım ilk akustik konserin verileceği İzmir’e kendi çabamla gitmek, ardından gelen Ankara konserine ise grupla gidip dönmekti. Bu sayede yolda grupla yeni albümleri “Akustik” üzerine de röportaj yapabilecektim…

İZMİR

Konser İzmir Arena’da gerçekleşecekti. Mekana vardığımda kapıda birikmiş kitleyi görünce keyfim yerine geldi. Oldukça kalabalıktı ve bu kitle içinde genç arkadaşların sayısı da bir hayli fazlaydı. Turnenin ilk konseri olduğu için herkes heyecan ve merak içindeydi. 11 şarkılık albüm 55 dakika sürüyordu, en az 90 dakika sürmesi gereken konserde grubun albüm dışı hangi şarkıları çalacağı tamamen sürprizdi.

Grup sahneye çıkmadan teypten akustik ve çoğunluğu enstrümantal olan şarkılar çalınıyordu. Bunun iyi bir fikir olduğunu düşündüm. Az sonra ışıklar kısıldı ve Pentagram elemanları loş ışık eşliğinde sahneye geldiler ve sahnedeki yerlerine oturdular. Soldan sağa Metin, Ogün, Gökalp, Murat ve Hakan’dan oluşan ileri beşli, arkada Tarkan, Cenk ve gruba bu turnede eşlik eden Şebnem Ferah klavyecisi Ozan Tügen’le destekleniyordu. İlk dikkat çeken Pentagram’ın şu anki vokalisti Gökalp’in bir Pentagram konserinde ilk kez gitar çalıyor olmasıydı. Ozan da bazı şarkılarda gitar çalınca sahnede aynı anda 4 gitarist görmüş olduk. Bu arada Ozan’ın sahnede ayakta duran tek kişi olduğunu ve konserde klavye ve gitarın yanı sıra cura çaldığını da belirteyim…

Konser “MMXII”nin kapanış, “Akustik” albümünün açılış parçası ‘Apokalips’ ile başladı. Akustik albümde bu seçim bende “Kaldığımız yerden devam ediyoruz” hissi uyandırmıştı, konserde de açılış aynı şarkıyla olunca şık oldu… Şarkının girişinde spot ışığı sadece klavye ile şarkıya giren Ozan Tügen’i aydınlatıyordu,  gitar bölümü başladığında ise sahne aydınlandı ve İzmir seyircisinden yoğun bir alkış ve çığlık yükseldi. Hakan unplugged konserlerinde müzisyenlerde görmeye alışık olduğumuz şekilde hırkayla çıktı sahneye:) Ogün çok şıktı, takım elbise içine tişört giymiş ve saçlarını toplamıştı. Arka üçlüde yer alan Tarkan ise sweat shirt’ünün kapşonunu geçirmişti başına. Gökalp vokale girdiğinde şarkı tüm salon tarafından söyleniyordu, grup elemanlarını bilmem ama benim tüylerim diken diken oldu. İkinci şarkı ‘Lions in a Cage’de bu defa Murat İlkan vokaldeydi. 3. şarkı Ogün Sanlısoy’un seslendirdiği ‘Fly Forever’dı. Ogün bu parçayı başta Güneydoğu’da şehit düşen eski Pentagram gitaristi Ümit Yılbar olmak üzere tüm yitirdiklerimiz için çaldıklarını söyledi. İlk 3 şarkı üç vokalistin kendi döneminin şarkılarıydı ve geri vokalleri katmazsak solo seslendirildiler. Altyapıda yer alan bazı enstrümanlar teypten verildi doğal olarak. Grup elemanlarının heyecanı yüzlerinden okunuyordu, Albümdeki 11 şarkı da çalındı, albüm dışı, sadece konserler için hazırlanmış olan şarkılar ‘Şeytan Bunun Neresinde’, ‘1000 in the Eastland’, ‘Dark is the Sunlight’ ve ‘Bir’di. ‘Bir’de beklendiği üzere seyirci dağıldı tabii. Kapanış ‘Sonsuz’ ile oldu. Pentagram konserine gitmiş herkes bilir, kapanışta tüm grup elemanları sahne önüne gelir, kolkola girerler ve 3-4 kez eğilerek seyirciyi selamlarlar. Bu seremoniyi de “1,2,3” diye sayarak baterist Cenk organize eder. Sonra davulun sehpasına çıkmış fotoğrafçıya, seyirciye sırtlarını dönerek poz verirler. Tüm eller kalkar ve bu poz sonrası herkes yavaşça dağılır. Bu kez dağılmadı. “Pentagram, Pentagram” tezahüratları dinmeyince grup bir kez daha sahneye çıktı. O kadar beklenmedik bir durumdu ki gitarist Metin Türkcan seyirciye attığı penayı geri istedi. Murat İlkan seyirciye “İlk kez Pentagram bise çağırılıyor, ben gruptayken hiç başımıza gelmemişti” diyerek durumu özetledi. Penası Metin’e geri dönünce ‘Gündüz Gece’ ve ‘Bir’i tekrar çaldılar. Konser bittiğinde seyirci onları bir ağızdan ‘İzmir Marşı’nı söyleyerek uğurladı…

pentagram 17 mart izmir konseri

Konser bitince kulise geçtim. Kulis ana baba günüydü. Şaka değil, cidden öyleydi,  anne babalar çocuklarını da almış gelmişler, grup elemanlarından imza alıyor ve övgülerini sunuyorlardı. Bir anne, çocuğunu ve onun yaptığı Pentagram resmini getirmişti. Cenk resmi görünce en çok duygulanan oldu. İki çocuk babası olduğundan olsa gerek. Beni ilk Cenk gördü, -gruptaki akustik gitar ve gitarist bolluğuna atıfla- “İlk provayı görmeliydin, gitar kursu gibiydi” dedi gülerek.  Ozan Tügen’i yakalayıp tedirgin edici cable guy kimliğimle akustik albümdeki şarkıları neye göre seçtiklerini sordum. Ozan da birçok şarkı denediklerini, en içlerine sinen şarkıları albüme koyduklarını söyledi. “Ancak konserde gördük ki albümde olmayan şarkılar da bir hayli güzel tınlıyor. Bu albümün ikincisinin olması şart” diye de ekledi. Bence de… Pentagram ve Şebnem Ferah ekibinin arasındaki özel bağa bayılıyorum. Çok iyi arkadaş oldukları için müzikal birliktelikleri de aynı lezzette oluyor, birbirlerinin projelerine ve sahnelerine konuk oluyorlar sık sık. Kuliste herkes mutluydu, belki en çok da Murat. Ogün ara sıra Pentagram sahnesine konuk olup grupla 1 ya da 2 şarkı seslendiriyor ama Murat’ı Pentagram’la sahnede görmeyeli bir hayli çok oldu. Murat turneye eşi Alper’le katılmıştı. Evliliğe karşı olumsuz düşüncelere sahipseniz bu çifti izleyin yeter, mükemmeller. Görmekten her zaman mutlu olduğum Gökalp’in kız arkadaşı İmge de kulisteydi. Çok yetenekli bir kadın, instagram’da imgecelepci adresine bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız… Grubun tatlı menajeri Didem, Pentagram kulislerinin hep kalabalık olmasına alışkın ama bir yandan da kontrolü elden bırakmamaya gayret gösteriyor. Tüm o kalabalığı kakafoniye ve izdihama yol açmayacak şekilde yönetmek ancak Didem’in başarabileceği bir şey, zaten aşırıya kaçıldığında Didem’in surat ifadesinden artık kulisten çıkmak gerektiğini anlıyorsunuz. O sırada Didem yanıma geldi ve “Nasıldı konser?” diye sordu, “Mükemmeldi, çok beğendim” dedim. “10 üzerinden kaç verirsin?” dedi, “9” dedim. “Aaa neden bir puan kırdın?” diye sordu, “Demir’in soloları banttan verildi, canlı değildi, tek falso oydu” diye cevap verdim. Belki İstanbul konserine son dakikada Demir’i çağırmaları bu boşluğu kapatmak için olmuş olabilir, bilemiyorum…  Konsere dair söyleyebileceğim son şey ilk akustik konser tecrübesinden alınlarının akıyla çıktıkları…

ANKARA

Pentagram turne otobüsüİzmir konserinden dört gün sonra gece yarısı Ankara’ya yola çıkmak üzere Fındıklı’da grubun prova yaptığı stüdyoda buluştuk. Prova henüz bitmiş, hepsi yorgunlukla bakıyordu. Ama en çok hem Şebnem Ferah’la, hem Pentagram’la, hem de Murat İlkan’la konserlere çıkan Metin yorgun düşmüştü, hemen uyumak üzere otobüse geçti. Pentagram uçak opsiyonu olan yerlere bile otobüsle gitmeyi tercih ediyor. Bu otobüs klasik otobüslerden değil, iki katlı, üst katında 14 adet yatak bulunuyor, yurtdışında örneği bolca bulunan turne otobüslerinden biri anlayacağınız. Üst katta arkada bir de kanepelerle çevrili, ortasında masa olan bir bölüm var, grup elemanları ve teknik ekip yatana kadar orada muhabbet ediyor. Teknik ekip deyip geçtiğime bakmayın, roadie’sinden ses mühendisine kadar çok yetenekli ve işini severek yapan adamlarla çevrili grubun etrafı. Hem işlerinin ehliler, hem de Pentagram fanılar. Pentagram elemanları da onlara çalışan gözüyle değil, yoldaş gözüyle bakıyor. Çalanıyla, çalışanıyla harika bir ekip kısacası…

Pentagram turne otobüsünde

Otobüse bindik, üst katta arka taraftaki masalı alana geçtik, elemanlar direkt gitarları çıkardılar ve çalışmaya başladılar. Ankara konserine iki yeni şarkı daha eklenecekti; ‘This Too Will Pass’ ve ‘Doğmadan Önce’. Ozan, Hakan ve Gökalp çalıyor, Gökalp ve Murat vokal yapıyor, Tarkan ise masada tempo tutarak onlara metronom veriyordu.  Röportaj için doğru zaman değildi, hem çaldıklarını dinledim, hem de pek görüşemediğim Murat İlkan’la muhabbet ettim. Ama en çok da gözlemledim. Yüzlerinde yorgunluk var ama bir yandan yaptıkları işi de çok önemsedikleri için buna takılmıyorlar. Doğrusunu söylemek gerekirse bu akustik albüm onları yeniden oyuna soktu. Son birkaç konserlerinde içlerindeki heyecanı yitirdiklerini gözlemlemiştim, zaten hemen hepsinin günlük hayatta işleri var ve o işlerle çok meşguller, böyle olunca bir araya gelip prova yapamadıkları için hep aynı setlistle sahne alıyorlardı. Akustik albüm hem onları yeni bir kulvara soktu, hem de grup elemanlarına tekrar heyecan kazandırdı. Özellikle de Gökalp’e. Pentagram’da ilk kez sahnede gitar çalıyor. Daha da önemlisi akustik konserlerde adeta bir maestro gibi ileri beşlinin ortasında her şeyi kontrol altında tutuyor. Doğrusunu söylemek gerekirse gruba katıldığından beri Pentagram dinleyicisi ve seyircisi onu Murat’la kıyaslamaktan hiç vazgeçmedi. Ancak bu akustik turneyle Gökalp çok puan topladı. Artık bu güçlü fan kitlesi onun da arkasında. İzmir’de “Murat… Murat…” diye bağıran kitle bir süre sonra “Gökalp… Gökalp…” diye tezahürat yaptığında Gökalp “Arkadaşlar, ben, o, şu yok, biz Pentagram’ız, sadece Pentagram var” dedi ve tüm seyirci alkışlarla “Pentagram… Pentagram…” diye haykırmaya başladı. Bu anons da hanesine artı puan olarak yazıldı tabii. Bir de şu “Keyfiniz yerinde mi arkadaşlar?” anonsunu azaltsa, hatta bitirse tam olacak:) Hatırlamadığım bir konserde biri henüz Gökalp bu anonsu yapmadan önce sahneye doğru haykırmıştı; “Keyfimiz yerindeeee”…

Pentagram elemanları hangi şarkının kime ait olduğunu söyleme konusunda bir hayli ketum bir tavır sergiler ve tüm söz-müziklerin Pentagram tarafından yazıldığını belirtir. Ben her muhabbetimizde ağızlarından laf almaya çalışırım, çünkü birbirinden çok farklı yapıdaki bu şarkıların sahiplerini cidden merak ederim. Misal ‘Fly Forever’ın Demir’e ait olduğunu düşünüyorum. Bu sadece bir varsayım ama gerçek olan bir şey var. Gökalp Pentagram’a girdiğinde yanında şarkılarıyla geldi. Bu şarkılardan birinin ‘Uzakta’ olduğunu bir grup elemanından öğrenebildim. Araştırmalarım sürecek:)

Sabahın köründe Ankara’ya vardık. Önce biraz uyudum, sonra Ankara’daki arkadaşlarımla buluştum. Nihayet akşam oldu ve konser vakti geldi çattı. Konser Jolly Joker’da gerçekleşecekti. Bir hayli büyük bir mekan burası ama Pentagram için sorun olmadı bu, içerisi bir hayli doluydu. Ankara seyircisinin yaş ortalaması İzmir’e göre daha yüksekti, belki de ondandır, İzmir seyircisinin coşkusu yoktu. Ama şanslıydılar, iki şarkı fazla dinlediler. Pentagram burada da bise çağırıldı ve çalınanlar yine ‘Gündüz Gece’ ve ‘Bir’ oldu…

Otele döndük ve İstanbul’a dönüş için hazırlandık. Metin yorgun olduğu için otelde kaldı, ertesi gün uçakla dönmeye karar verdi. Gece 3 gibi otobüse binildi, üst katta arka tarafa geçildi ve konserin kritiği yapılmaya başlandı. Bu muhabbet bittiğinde röportaj yapabilecektim. 3 gün sonra gerçekleşecek olan İstanbul Volkswagen Arena konserinde 360 derecelik sahne kullanılacaktı, grubun ışık şefi Uğur bu sahnenin nereye kurulacağı, şekli ve elemanların nerede duracakları hakkında bilgi verdi gruba. Sahnede birbirine bakarak çalan ve bu sayede bir sinerji yakalayan grup elemanları sahnenin dört bir tarafında birbirlerine sırt dönerek çalmak konusunda pek istekli değildiler. Uzunca bir süre bu konu tartışıldı ve sonuçta 360 derecelik sahneden vazgeçildi ve bu durum sosyal medyadan paylaşıldı. Tam bu konu kapandı nihayet röportaja geçeceğiz derken bu kez de sahneye çıkış anı konuşulmaya başlandı. Tarkan “Kaydetsene bunları” deyince kayda başladım. Ogün girdi söze; “Bakın ben çok konsere çıkıyorum, artık seyirci gibi de görmeye başladım olayı. Kendi konforumu düşünmüyorum, seyirci o sırada nasıl bakıyor olaya. Işıklar yandı, mal gibi herifler geldi sahneye. Yolda da şey var, sahneye çıkacağız, Metin ‘abi sen geç önce’ diyor. Nezaketinizi otelde yapın, bu ne ya, yol veriyor bana kibarlıktan. (kahkahalar)  Olm geçsene lan diyorum, ‘yok abi önce sen’ diyor.” Tarkan söze girdi, “Şunu söylemem lazım, Cenk ve benim sahneye girişimiz o kadar sakar oldu ki, senin bizden sonra girişin emin ol çok karizmatik olmuştur.” Ogün yine söz aldı; “Tarkancım ben bu projede sağ kanatım ya da forvetim, takım kazanırsa ben kazanırım. Benim demek istediğim eğer mevzu 30 yılsa bunu yakışıklı yapalım, derdim o. Provasını yapmadığın şeyi sahnede yapmamak lazım derler. Kim mi der, ben derim, nasıl güzel laf di mi:) Biz her şeyin provasını yaptık müzik olarak ama en önemli şeyi unuttuk, sahneye girişi. İzmir’de her şey doğal akışında gelişti, güzel oldu ama Ankara’da kaostu. Girişte bir sound lazım, ister siren sesi, ister Carmina Burana, ister yeni ya da eski bir şarkı ama sahneye boş çıkmak güçsüz oluyor.” Bu arada konu konser esnasında seyirci ile muhabbetten açıldı. İzmir’de Ogün ve Hakan’ın şarkı aralarında seyirciyle diyalogları vardı, çok alkış aldı. Ancak Ankara’da sessizliğe gömüldüler, sebebi sahne içinde yaşadıkları ses sorunlarıymış. Ogün; “Mesela şarkı aralarında geçmişe dair hikayeler anlatsak. ‘1992’de Trail Blazer kaydındayız, şöyle oldu böyle oldu’ gibi. Çünkü çok hikayemiz var. Mesela İzmir’de ‘bu şarkıyı en son 25 sene önce çalmıştık’ dedim, Haki dedi ki “Biz bu şarkıyı ilk kez 1989’da burada çalmıştık’. Bunları biz biliyoruz ama seyirci bilmiyor.” Tarkan girdi araya “Mesela Ankara’da ilk Ankara konserimizi anlatabilirdik.”, Hakan aldı sözü; “Hatta senin yetişemediğin Ankara konserini anlatırdık:)” (gülüşmeler) “Ne oldu peki yetişemeyince?” diye sordum. “Ben bas çaldım” dedi Hakan. Bombaaaa. Pentagram’ın bir kısmı gün ışığına çıkmamış anılarla yüklü tarihinden inanılmaz bir an bu, Pentagram tarihinde ilk ve son kez Hakan bas vokal olarak sahneye çıkıyor. “Mutlaka anlatmanız lazım” dedim. Hakan “Konser bitti, bunlar geliyor elinde gitarla koşa koşa” dedi Hakan. Sene 1990, gitarda Murat Net, bas/vokalde Hakan ve davulda Cenk. Venom gibi resmen, orada olamadığıma üzüldüğüm bir Pentagram konseri daha eklendi listeye. Tarkan anlatmaya başladı; “1990 yazı, Rıdvan’la (Pentagram’ın o dönemki menajeri) beraber Bodrum’dayız. Yanımızda birer İngiliz hatunla restoranda oturuyoruz. TV’de de Serdar Öktem’in Helezon programı başladı. Programda altyazı geçiyor, ‘Pentagram konseri, Ankara Hacettepe Üniversitesi…’ Tarihe bakıyoruz ertesi gün. Hemen koştuk Rıdvan’la, o sırada ulaşılabilir telefon sadece Cenk’in evinde var, Hakan’ın evinde telefon yok. Bir de Murat Net’in anneannesinin evinde telefon var, elimde sadece ulaşılabilir iki ev telefonu var yani. Cenk’in evini aradım cevap yok. Murat Net’in evini aradık, Hakan açtı telefonu. Programda görüp arayacağımızı tahmin ettikleri için hepsi oraya gitmişler, bekliyorlar:) (kahkahalar) Ani gelişmiş bir konser, habersiziz yani. ‘Yarın 6’da konser, mutlaka yetişin’ diyor Hakan. Biz İngiliz kızları bırakıp direkt otobüs bileti aramaya giriştik.” Grubun video çekimlerini yapan Ahmet girdi söze; “Abi kızları da götürseydiniz ya, rocknroll…” Tarkan “Yok aileleriyle birlikte gelmişlerdi tatile.” Tarkan devam ediyor; “Neyse, İlk otobüse aldık bileti, hesabımıza göre konserden 1 saat önce orada olacağız. Yolda sürekli saate ve kilometreye bakarak nihayet saat 4’te indik Ankara otogara. Taksiye bindik gittik Hacettepe’ye, herkese ‘konser nerde?’ diye soruyoruz, salonu bulduk, girdik 30 tane mikrofon ve sandalye sahnede. Meğerse oradaki kampüste halk müziği konseri varmış, herkes o konserin yerini tarif etmiş. Atladık yine taksiye, diğer kampüse gittik. Ama program değişmiş, 6’da başlayacak olan konser 4’e alınmış. Bizimkiler de nasılsa yetişemez bunlar diye düşünüp kabul etmişler değişikliği. Net hatırladığım Rıdvan’la birlikte merdivenlerden koşarak çıkarken kapıda Bartu’yu (Toptaş, eski Pentagram vokalisti) gördüğümüz. Tamam dedim, konser burada.” Burada ben girdim araya, “Bir dakika Bartu ne alaka o sırada?” (Bartu 1990 yılının en sonunda katıldı Pentagram’a) Tarkan, “Bartu o sıralar Pentagram’ın roadie’si. Neyse, içeri girdik baktık Cenk ve Hakan kan ter içinde. Ne oldu dedim, konser bitti dediler. Sonra bira içmeye gitmiştik bir yerlere. Kızlar da Bodrum’da kaldı.” (gülüşmeler)…

pentagram kadro

Ogün ‘Doğmadan Önce’ye son dönemde çok yükseldiğini söyleyince Tarkan ve Cenk de ona katıldı. Cenk; “O çok protest bir şarkı. Gezi olayları esnasında konserlerde bir ağızdan söyleniyordu.” dedi. Tarkan bir konserde Gökalp’in bu parçayla ilgili çok güzel bir sunum yaptığını söyledi ama Gökalp dahil kimse ne dediğini hatırlayamadı :) Cenk “‘Ölümlü’yü de koyalım bence setliste” deyince ben de “‘Fall of a Hero’ mutlaka olmalı” dedim. Cenk “Ben de istiyorum, çok güzel şarkı, yüksek sesle söyle, herkes duysun” dedi, yüksek sesle söyledim, Gökalp “Akustiğe uygun, çok güzel şarkı, elbette olabilir” dedi. Tarkan “Şu sıkışık zamanlarda 1-2 prova daha yapabilsek bir 10 şarkı daha çıkar rahat” deyince, diğer elemanlar da bu görüşe katıldı. Bakalım… Bu arada Bursalı büyük fan Onat Hafız Bursa’daki konserin soundcheck’inde ‘Powerstage’in bir kısmının çalındığını söylemişti, Şebnem Ferah/ MFÖ konserinde Cenk’i görünce bu konuyu sordum, “İlk albümden sürprizler olabilir” dedi. Ardından “Nasıl gelmezsin, muhteşem konserdi, seyirci mükemmeldi, tüylerim diken diken oldu” diye ekleyerek beni pişmanlık denizine sürüklediğini de ekleyeyim:(

Daha sonra muhabbette loş ışıkta sessizlikte sahneye çıkma olayı yerine bir intro ile sahneye çıkma fikri üzerinde yoğunlaştılar. Oysaki akustik konserlerin özelliği gösterişli şekilde değil, sessiz sedasız sahneye çıkıştır. İlk iki konserdeki sahne girişleri bence mükemmeldi ama bu konuda fikir belirtmeyip sessiz kalmayı tercih ettim… Saat 5 oldu ve muhabbet hala devam ediyordu, en iyisi yatayım dedim ve yataklardan birine uzandım. Kalktığımda İstanbul’a varmıştık…

İSTANBUL

İstanbul konserine az kala eski Pentagram gitaristi Demir Demirkan’ın sırf bu konsere çıkmak için Amerika’dan geleceği açıklanmıştı. Grup Demir’le sadece bir prova yapabildi ve konser günü geldi çattı. Konser öncesi mekanda biraz dolaştım. Yaş ortalaması 25 civarı olan bir seyirci kitlesi vardı. Grubun official merchandise üreticisi Full Black’in standına baktım, bir hayli tişört satılıyordu. Sonra kulise çıktım. Şebnem Ferah’ı da orada görünce ‘Anatolia’ şarkısında sahneye çıkacağını düşündüm, sevindim. Sonuçta dün akşam konser vermişti, sesi yorgun olabilirdi. Aşağı indim ve salona girdim. Bir anda ışıklar sönünce teypten ‘Time’ şarkısı girdi, yan ekranlarda ise grubun eski konserlerinden görüntüler dönmeye başladı. Ümit Yılbar ekranda belirdiğinde alkışlar ve çığlıklar göğe yükseldi. Şarkı devam ederken grup elemanları da loş ışıkta yerlerine oturdular. Bu bir hayli sönük ve duraksamalı bir açılış oldu açıkçası. Şarkı bittiğinde seyirci bir ağızdan “Popçular Dışarı” diye bağırmaya başladı. Grup tezahüratların dinmesini bekledi şarkıya girmek için ve spotun aydınlattığı Ozan Tügen ilk şarkı ‘Apokalips’in başlama vuruşunu yaptı…

demir demirkan pentagram akustik konserAnkara setlistinin aynını İstanbul’da da çaldılar. En büyük fark Demir’in katılımıydı. ‘Fly Forever’ şarkısına büyük katkı yaptı, hem şarkının başında hem de ortasında uzun birer solo attı. Konser boyunca heyecanla ve sevinçle çaldı, yüzünden tebessüm eksik olmadı. Bir ara “Konser bitince tüm konseri tekrar baştan çalalım istiyorum” dedi yine gülerek. ‘Anatolia’da Şebnem Ferah çıksın diye bekledim ama çıkmadı. Sonradan öğrendim ki sebebi sesinin yorulmuş olmasıymış. Tüm konseri basçısı Buket ve menajeri Yeşim’le beraber tribünlerden izlemeyi tercih etti.

Pentagram’a bu turnede katılan üç eski elemanı da solo kariyer sahibi insanlar. Ogün 23, Demir 20, Murat 8 senedir grubun 5 köşesinden biri olmamasına rağmen Pentagram ismi onları bir araya getirmeye yetmişti. Gruba yabancı birine sahneyi gösterseniz “Sence hangileri grubun güncel kadrosunda değil?” diye sorsanız seçmekte zorlanırdı. Hepsi aynı tutkuyla çalıp söylediler. Bense after party’de röportaj yapamamanın üzüntüsünü yaşadım ama sonra grup elemanlarının mutlu yüzlerini görünce her şeyi unuttum.Bir yandan da düşünmeden edemedim; yoksa yaptım mı?:)

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.