WACKEN OPEN AIR Festival 2022 – FASTER, HARDER, LOUDER!

Paylaş:

1990 yılından beri devam eden Almanların dev festivali, hatta dünyanın en büyük açık hava Heavy Metal festivali, bu sene muhteşem bir final ile tamamlandı. İki yıl pandemi nedeni ile verilen aradan sonra katılımcı sayısı normalde 75 bin iken, bu sene 15 bin kadar daha fazla idi. Bu senenin konsepti olan zombiler, gecenin sonunda iki ana sahnenin ortasına kurulmuş olan dev “Cehennemin Kapısı”nın açılmasıyla yerini şahane bir tiyatral şov ile Vikinglere bıraktı. Evet seneye, 2023 konsepti şimdiden belli; Vikingler! Bu gösterinin tanıtım filmini, festivalin resmi YouTube sayfasından izlemenizi tavsiye ederim: https://www.youtube.com/watch?v=YO2kXhYPjgs

Bu sene çıkan grupların tam listesi organizasyonun resmî sitesinde mevcut.

Yaklaşık 200 grubu izlemeye Avustralya, Meksika, Japonya, İsrail, Şili, Hawaii, Texas, Güney Amerika, Güney Afrika, Yeni Zelanda gibi yerlerden insanlar popolarını kaldırıp geldiler.  

En son 2007-2008 ve 2010 yılında toplamda üç kez katıldığım bu festivale, aradan geçen 12 yıl sonunda ilk defa basın olarak katılmış oldum. Tekrardan Paslanmaz Kalem’e teşekkürlerimi iletiyorum bu vesile ile. Basın için bu sene iki ayrı kamp alanı vardı: günübirlik gelenler ya da tüm festival için kombine gelenler. Özellikle kuzey ve batı Avrupa basın çalışanları ağırlıklı, bunun dışında kuzey ve güney Amerika’dan gelenler ile Asya’dan gelen basın çalışanları da vardı. Kamp alanlarından her 10 dakikada bir kalkan, basın çalışanlarına özel servis ayarlanmıştı. Servis bizi 1 km mesafede ana sahnelerin yanında olan, basın alanı kapısına kadar bırakıyordu. Bu alan içerisinde basın çalışanlarına Wifi bağlantısı, çalışma ofisi, ekipmanlarını bırakabilecekleri kilit odaları, şarj üniteleri, basın açıklamalarının yapıldığı ayrı bir konferans odası, yeme içme yerleri, festivali canlı izleyebileceğiniz dev ekranlar ile gece partileyebileceğiniz bir bar tesis edilmişti. 

Brüksel’den yaklaşık 7 saatlik kuzeye doğru, araba yolculuğu ile önce Hamburg, oradan daha kuzey batı; Danimarka sınırına doğru giderken Wacken kasabasına geldim. Aslında kasaba değil, köy diyebiliriz, 2 bin kişilik nüfusu olan, geçimini tarım ile sağlayan bir yerleşim alanı ne de olsa. Yol boyunca özellikle Bremen kısmına yaklaştıkça festival arabalarını görmeye başlıyorsunuz fazlası ile.

 

Festival Alanı – Yerleşke 

300 hektar, yaklaşık 3 km2’lik devasa bir alandan bahsediyoruz. 

Festival alanına yaklaştıkça olay biraz karmaşıklaşıyor, neyse ki burada Almanların askeri disiplini devreye giriyor. Sağlam bir hiyerarşi ile üzerlerindeki yeleklerde hangi görev için oldukları açıkça yazan çalışanlar karşılayıp, yazılı kurallar bütünlüğü ile sizi oldukça yumuşak bir şekilde, nerede ne yapmanız gerektiği konusunda güzelce yönlendiriyorlar. Güvenlik, polis, yol göstericiler, sağlık çalışanları, gezici satıcılar, kapı kontrolünü sağlayan ekipler, acil durum teknisyenleri, amaçlarını bilmediğim bir o kadar diğer birimler ve kendi aralarındaki hiyerarşi başka bir festivalde karşılaşmadığım kadar detaylı, düzenli idi. 

Sahneler ve Alanlar

Toplam 8 sahne mevcut. Bu sahneler de farklı alanlara dağıtılmış durumda. 

Fanların “Kutsal Toprak” diye adlandırdıkları, resmi ismi THE INFIELD alanı; Faster ve Harder ana sahneleri burada konumlandırılmış, ilginin en yüksek olduğu, grupların değişmeli çıktığı yan yana iki sahneden oluşuyor. 

Diğer büyük bir sahne olan Louder, WACKEN CENTER alanında bulunmakta. Bu alan grupların imza günleri düzenlendiği alan aynı zamanda.

Orta çağ konseptinin bulunduğu, şövalyelerin tam takım zırhları ile savaştığı, çarpıştığı alan WACKINGER VILLAGE’da genelde orta çağ rock, pagan metal ya da folk metal gruplarının çıktığı Wackinger sahnesi bulunmakta.

Efsane metal müzik savaşlarının, yarışmalarının yapıldığı alan, BULLHEAD CITY diye geçiyor. Bu bölge aynı zamanda kamp alanı ile ana sahneler arasında kalan, geçiş sahnelerini barındıran yer. Bu sahneler W.E.T. ve Headbangers diye isimlendirilmiş. 

CAMPING PLAZA, bilet değişiminin yapıldığı, kamp alanına en yakın sahnelerin bulunduğu alan olarak geçiyor. Thrash ve Industrial metal grupları genelde bu alanda çıkıyor. Etraf da bu konsepte göre dekor edilmiş. Welcome to the Jungle ve Wasteland sahneleri de burada yer almakta. Bu bölgenin en ilginç yani, Farmers Market’in bulunması. Bölgenin anlaşmalı çiftçileri, taze sebze, meyve, süt ve süt ürünlerini burada kalan metalcileri açık hava pazarı ile buluşturmuş durumda. 

Kamp Alanları

Kamplar festival alanın en çok yer kaplayan yerleri. Tuvalet, duş, su gibi temel ihtiyaçlar hem ücretsiz hem de tahmin edemeyeceğiniz kadar temiz ve hijyenikti. Temizlik işi için oldukça kalabalık bir servis grubu festival boyunca arı gibi çalıştı resmen. Ek hizmet ve alt yapı olarak; yön tabelaları, geceyi aydınlatan ışık direkleri, kahvaltı çadırları, küçük süpermarket çadırları, yiyecek ve içecekler için birkaç tezgâh mevcuttu.

Bunun dışında özel kamp alanları düşünülmüş;

Wheels Of Steel-Alan: Bu parkur sahne alanına yakın olup, engelli metalciler ve refakatçileri için ücretsiz tutulmuş. Kırık tekerlekli sandalyeleri tamir edebilecek çalışanlar gibi bazı özel hizmetler de düşünülmüş. 

Camperpark Wacken: Elektrikli parseller- Camperpark Wacken GbR firması tarafından organize edilen bölge diğerlerinden daha sessiz ve çocuklu aile dostu bir bölge oluşturulmuş.

Moshtel: Sahne alanına yakın olan konteyner otelleri düşünülmüş. Köy olan Wacken’da otel, pansiyon benzeri bulunmadığından, birçok hayranın doğrudan Wacken’da sağlam bir konaklama isteğini karşılamak için kurulmuş bir kamp alanı.

Residenz Evil: Moshtel’e benzer şekilde Residenz Evil, sağlam çadırlar, konteyner üniteleri ve özel tuvaletler gibi güzel eklentiler sunuyor. Lüks kamp hayati yasamak isteyenler için. Kendi çadırınızı getirmek isterseniz burada arsa da kiralayabilirsiniz.

Bauer Uwes Garten: Birlikte parti yapmak istiyorsunuz ama bir araya gelemiyor musunuz? Bauer Uwes Garten sizin çözümünüz oluyor burada. Ayrıca burada kendinize özel mobil tuvaletler de kiralayabilirsiniz.

Camping Only: Otogarın yakınlarında, araçsız kamp yapılabilecek alan bulunmaktadır. Araçların bulunmadığı, nispeten daha sessiz, tipik büyük müzik sistemleri burada zar zor bulunur.

World Metal Camp: Seyahat ortaklarımızla birlikte araçsız gelen ziyaretçiler için büyük bir kamp kurulmuş buraya. Odak noktası, ziyaretçiler arasındaki uluslararası değişimi sağlamak olmuş bu konseptle. 

Full Metal Army Camp: Her yıl festivalin hayran kulübü, parti çadırı, elektrik prizleri ve diğer birçok olanakla birlikte büyük bir ortak kamp düzenler ve burada buluşurlar. 

 

Ek Tesisler

Wacken Open Air sadece aynı adı taşıyan Wacken köyüne bağlı bir festival değil. Alan o kadar büyük ki, festivalin başarısına katkıda bulunan Wacken, Gribbohm, Bokelrehm ve Holstenniendorf, yani diğer köy toplulukları arasındaki bölgeleri de kapsayan bir alan oluşmuş durumda. Besdorf ve Vaale gibi diğer kasabalar da her yıl festivale olumlu katkıda bulunuyor.

Ziyaretçiler köylerin her birinde harika zaman geçirebilir, ancak açık ara en ilginç şeyler Wacken’de bulunur. Bira ve sosislerin yanı sıra süpermarketler, ATM’ler, eczane, diş hekimleri, açık havuz ve efsanevi Wacken Open Air’in ilk fikrinin doğduğu yer olan Landgasthof zur Post ve çok daha fazlası var.

METAL KİLİSESİ

Wacken’in merkezinde en sıra dışı konser yeri bulunmakta. Wacken kilisesi de her yıl birkaç kez festival programına dahil ediyor. Kilisenin özel akustiği ve atmosferinin yanı sıra samimi ortam ve müzisyenlerin seçimi, unutulmaz olaylara ev sahipliği yapıyor.

Tabii ki diğerleri gibi bu gösteriler de bilet fiyatına dahil ancak kilisenin kapasitesi nedeniyle giriş kısıtlı.

WACKENS AÇIK HAVA YÜZME HAVUZU

Son olarak Wacken’ın halka açık yüzme havuzundan bahsedelim. Zorlu festival gününden önce veya sonra serinlemeye ihtiyacınız varsa, ihtiyacınız olanı bulacağınız gereken yer burası: serin, berrak suya atlamak!

Festival alanına dönüş yolunda W:O:A Havuz Servislerini kullanabiliyorsunuz.

Otobüsler dönüşte şehir merkezinde ve süpermarketlerde de mola veriyor. Tüm otobüs turu sadece 1 euroya mal oluyor!

Yeme İçme

Ortalama kişi başı 5,1 litre biranın tüketildiği festivale, toplamda 400 bin litre bira akışını sağlayacak, yerin 80 cm altına kazılmış, 7 km uzunlukta bira boru hattı döşenmiş bir festivalden bahsediyoruz.  

Yukarıda bahsettiğim bütün sahne alanları içerisinde bilumum her yemek türü mevcuttu. Yöresel yemeklerden, Asya, Amerika, Ortadoğu mutfaklarından örnekler bulabileceğiniz geniş bir mutfak yelpazesi sunulmuştu. Bunun dışında köyün derinliklerine inerken ana cadde boyunca düzinelerce stant, çadır bulacaksınız, yerliler ve seyyar satıcılar, geçiminizi sağlamak için her şeyi sunuyor burada. İster bira, sosis, ister alkolsüz içecekler ve ev yapımı reçel olsun, burada her şeyi bulacaksınız. 

Ayrıca Aspirin veya antialerjik gibi ilaçları satın alabileceğiniz Duhorn Eczanesi’ni açık tutmuşlar. Festivalden önce eczane ile iletişime geçerseniz insülin gibi özel ilaçlar da sipariş edebiliyorsunuz.

Glüten intoleransı nedeniyle bazı yiyecek ve içecekler için endişelenmeniz gerekiyorsa, artık endişelenmenize gerek yok! Hangover Wacken’da glutensiz yiyecekler alabilirsiniz! 

Festival alanı içerisinde minik bir Asya mutfağı büfesinde bile menülerin içeriğinde detaylı bir şekilde belirtilmiş tablo örneği (Tabi Almanca bilmek şart bazı durumlarda!): 

İçecekler konusunda fiyat bilgisi olması açısından tabloyu ekliyorum, tabi litre değerlerine dikkat edelim:



W.O.A. Mobil Uygulaması

Gruplar hakkında genel bilgi alabileceğiniz, hangi grubun ne zaman hangi sahnede yer alacağını gösteren zaman çizelgesi oldukça sık kullanılan menülerdi.

Bilekliğinizdeki çip ile entegre temassız ödeme (cashless) seçeneği büyük kolaylık sağlıyor.

Haritalar kısmında neyin nerede olduğunu detaylı bir şekilde görebiliyorsunuz. Eğer uygulamaya konum erişimi verirseniz, sizin nerede olduğunuzu ayni haritada göstererek yer bulmanızda büyük kolaylık sağlıyor, özellikle yetişmeniz gereken bir grubu hangi sahnede olduğunu yönlere bakarak kolaylıkla hareket etmenizi sağlıyor.

Sosyal medya kısmında, organizasyonun Instagram, Facebook, Twitter resmi hesaplarına erişim sağlıyor güncel gelişmeleri takip edebiliyorsunuz.  

Playlist kısmında Spotify ile entegre olarak, W.O.A. 2022 listesine erişim sağlıyor. Tavsiye ederim: https://open.spotify.com/playlist/78NloPtEpD7pMMC6dQoLdt

Bunun dışında favorilerine eklediğiniz grupların sahne performansı başlamadan 15 dk öncesinden haberdar ediyor uygulama. Hatırlatma süresini ayarlardan 1 saate kadar ayarlayabiliyorsunuz. 

Son olarak genel duyurular, oldukça etkin bir şekilde uygulama üzerinden bildirildi. Özellikle çok sıcaklarda yeterli miktarda su içilmesi gerektiği, ya da yağmur ve rüzgâr beklentisi olduğu durumları aktif bir şekilde bilgilendirildik. 

Bu kadar bilgiden sonra gelelim grupları ve performanslarını incelemeye. 

Gruplar: İlk gün (3 Ağustos Çarşamba)

Festival tarihi 1-8 Ağustos arasında görünse de kapılar basına 2 Ağustos’tan itibaren açıldı. 

1 ,2 ve 3 Ağustos’ta ana sahneler kapalı idi. Isınma (Warm-up) şeklinde etkinlik, gösteri, şov ve alternatif sahne grupları daha çok yer aldı bu ilk günler. 

Çarşamba günü sabah 8’de festival bilekliğimi aldıktan sonra, önce kamp yerine yerleştim, daha sonra ana sahnelerin yanına kurulmuş olan basın bölgesine geçtim. Burada birkaç Türkçe konuşan kişi ile karşılaşınca şaşırdım ilk önce, sonra tanışmak için yanlarına gittim. Midnight grubunun üyeleri imiş, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan arasındaki Jam Festival’de birinci gelerek Wacken’dan davetiye almışlar. 

Onlarla vedalaştıktan sonra kendimi festival alanına attım. 2005 yılında kurulmuş olan Orta çağ metali yapan (Medieval Metal), alman grubu Ingrimm, Wackinger sahnesinde yer aldı. Bu tarz müziklerde gayda, flüt ve Türkçesini bilmediğim hurdy-gurdy inanılmaz otantik bir hava katıyor. 

 

Daha sonra W.E.T. sahnesinde yer alan Iron Maiden grubunun çakması, cover grubu The Iron Maidens da kimmiş bir bakayım dedim. Taa ABD Los Angeles’dan gelen 5 kadın üyeden oluşan grup 2001 yılında kurulmuş. Toplamda 14 kez grup üyeleri bu süre içinde değişmiş, sadece davulcu yerini korumuş bir grup.  

 

Diğer bir sahneye giderken yol üzerinde gezici bir grupla karşılaştım. Oldukça eğlenceli Hollandalı grup Blaas of Glory, kostüm ve çalış şekilleri ile insanları gülümsetmeyi başardı. Grubun mini bir performans videosunu, yazının Sosyal Medya kısmında paylaştım. 2007’de kurulmuş olan grup, parodi cover şarkıları ile ve genelde hard rock performansları ile tanınıyorlar. 

 

Hollandalı gezici grubu takip ederken kendimi yine Wackinger sahnesinin önünde buldum. Nothgard isimli 2008 yılında kurulmuş, melodik death metal yapan bir grup. Bir başka başarılı alman grubu. Klavye ve elektrik baslar önde olan bir grup ve melodileri oldukça başarılı. Vokalde Dom’un sesi oldukça güçlü. 

Daha sonra Tobias Sammet‘s Avantasia’yı dinlemeye Louder sahnesine gittim. Yine başka bir alman grup olan Avantasia, senfonik, power, progresif metal kategorisinde çalıyorlar. 1999 yılında kurulan grup, opera modunda şahane bir performans sergilediler. Lost in Space en sevdiğim uyarlamalarını en sonlarda çaldılar.  

Dönüşte son bir kez daha Wackinger sahnesine gittim ve yine çok eğlendim. Alman folk müziği yapan Knasterbart seyirciyi coşturmuştu geldiğimde. 2012 yılında kurulmuş olan bu grup 7 üyeden oluşuyor. Sahne kıyafetleri orta çağ modasına uygun bir şekilde idi 😊

Gruplar: İkinci gün (4 Ağustos Perşembe)

İkinci güne yine basın odasında hazırlıklar ile başladım. Endonezya’dan gelen bir heavy metal grubu ile yan yana oturduk. Epey müzik, siyaset üzerine muhabbet döndü diyebilirim. Grubun ismi Burgerkill, Türkiye’deki Murder King isim benzerliği çağrışımını yaptırdı direkt bende. 1995 yılından beri aktif olan grup Jakarta sokaklarından aldığı rüzgârı Alman topraklarına taşımaya gelmişlerdi.  

 

Bugün ana sahnelerin açıldığı gündü aynı zamanda. İlk olarak Skyline grubunu izlemeye sahne üzeri ve arkasına geçerek birkaç çekim yaptım. Festivalin birinci gününden (1990’dan!) itibaren, Skyline festivalin en önemli, en anlamlı grubudur. Neden mi? Holger Hübner ve Thomas Jensen 1989’da Wacken festival fikrini geliştirdiğinde, Jensen aynı zamanda cover grubundaki basçıydı. Jensen 1992’de Skyline‘dan ayrılmak zorunda kalmasına rağmen, hızla büyüyen festivalin kurucu üyesi Andreas “Gösy” Schlueter gruba bugüne kadar liderlik etmeye devam etti.  2009’dan beri SKYLINE, geleneksel olarak Wacken Open Air’i ana sahnedeki ilk grup olarak açtı. Grup 30. yıl anısına, 2019 yılında iki parça yaptı; “30 Years Ago” ve “This is W.O.A.

Gösterinin sonuna doğru olağandışı bir şey oldu: Davulcu Gösi bir motosiklete bindi, sahneye gerçek bir Harley-Davidson ile çıktı. Ardından, festival organizatörü Thomas Jensen daha sonra duyurdu: “Şanslı bir metal kafa bu motosiklete sahip olacak!”

Bu sıradan bir motosiklet değildi.  Harley-Davidson’ın bu modeli, dünya çapında, bu işte en iyi on kişiden biri olarak kabul edilen, Denny Schramm tarafından W:O:A 2023 tarzında benzersiz ve ayrıntılı bir resimle, özelleştirildi. Festivale özel bu boya işini dünyanın başka hiçbir yerinde bulamazsınız!

Bu yazının “Sosyal Medya” kısmında, sahne içinden yaptığım çekimleri görebileceğiniz bir link paylaştım.

Hemen bir sonraki ana sahne grubu Cirith Ungol için sahne arkasında yerimi aldım. Ben doğmadan önce kurulmuş bir başka Kaliforniyalı grup, 1971’den beri varlar. Doom ve power metal yapan grup, dört kişilik bir sahne ekibi ile yerlerini aldılar. Babam yaşındaki adamların yaptığı bu müzik, her ne kadar vokalist Tim ile biraz sönük kalsa da genel olarak büyük saygı duydum. 

 

 

 

Burada kısa bir ara verip Rotting Christ imza sırasına girdik. Komşu ülkeden gelen Sakis ile kisa bir İzmir muhabbeti yapip yerimizi bir sonraki nesillere bıraktık 😊

Ana sahneye doğru yürürken, bizi bir sürpriz bekliyordu. İsveçli Amon Amarth sürpriz grup olarak, 5 şarkı ile iki ana sahnenin ortasında, yüksek bir kule üstünden performans sergilediler. Organizasyon, grubu onure etmiş oldu ve önümüzdeki sene konsepti olan Viking temasını işlemiş oldular bu vesileyle. Yine bu grupla birlikte mosh ve circle pit’ler, wall of death’ler, headbang’ler, crowd surfing’ler havada uçuştu.

Louder sahnesinde yılların eskitemediği grup Overkill bizleri bekliyordu. 80’lerin New Jersey çöplüğünden çıkıp bizlere thrash metal budur’u tekrardan hatırlattı. Taksim Caravan zamanlarına götürdüğü Elimination şarkısı ile nostaljik olmadım desem yalan olur. 

Ufak bir su molasından sonra, Harder sahnesinde Mercyful Fate bizleri bekliyordu. Yılların eskitemediği bir başka grup olan Danimarkalı grup, 1981’den beri metale hizmet etmeye devam ediyordu.  Yüz boyası ve şeytani kostümü ile King Diamond korkunçtu ve sahne performansları çok iyiydi. Günün son ana grubu Judas Priest’i dinlemeden yoluma devam ettim. 

Belçika basınından bir arkadaşımın tavsiyesi ile alternatif sahnelere doğru yöneldim. Butcher Babies adrenalin dolu, yerinde duramayan, iki güzel enerjik kadının sahne performansı ile karşılaştım. 2009’da kurulan grup, şaşırmadık, Kaliforniya’dan kalkıp gelmişler. Ablalar yerinde pek durmadıklarından genelde videoya çekebildim. Yine bu yazının “Sosyal Medya” başlığında video linkini görebilirsiniz. 

Gecenin en renkli, en bel altı, en küfürlü, en erotik, en absürt, en sapık, grubu GWAR idi. Bu grubu dinledikten sonra üstüm başım boya içinde kaldı. 1984’ten beri heavy metal yapan bu Amerikalı grup Virginia’dan kostümlerini de alıp gelmişler. Merak ettiğim bu kostümlerin ağırlığını sahne boyunca nasıl taşıyabiliyorlar. Hava muhteşem güzel, sıcak, bir tek bulut bile yokken, sahneye yakın olan, korumalar, basın ve seyirciler yağmurlukları ile gelmişlerdi. Her parçada ayrı kostümlü bir karakteri çıkarıp, yine kostüm içinden seyirciye boya fışkırtarak eğlenen bir topluluk. 

GWAR‘ın grup üyeleri, barbar gezegenler arası savaşçılar olarak betimlenir ve bilim kurgu temalı mitoloji etrafında döner sahne şovları. Tipik olarak sosyal ve politik hiciv ve aşırı şiddet içeren, cinsel ve saçma sapan mizahla dolu olan sahne şovları var diyebilirim. Bol miktarda sahte kan, idrar ve meni püskürtülür. Bu tür sahne araçları, Gwar’ın düzenli olarak medya tarafından bir “şok rock” grubu olarak etiketlenmesine yol açar!

Grubun videolarını paylaşmadım bilerek, isteyenler bir konser kaydını internetten izleyebilir 😊En sakin halleri ile şuraya bir resimlerini koyayım:

Gruplar: Üçüncü gün (5 Ağustos Cuma)

Güne kahve ve çikolata ile başladıktan sonra, direkt Wackinger sahnesinde yer alan, Scardust ile açılışı yaptım. İsrail’den gelen bu grup, progresif metal yapıyor ve hakkını fazlasıyla veriyor. 2015’te metal camiasında sahne almaya karar veren bu grup, fazla bir seyirciye sahip değildi. 

Vokalist Noa, klasik olarak eğitilmiş bir şarkıcı, koro şefi ve İsrail merkezli korolar ve şarkıcılar için uluslararası öğretim görevlisi atölye eğitmeni olarak yerini almış ancak sahnede sesi ile tam bir yırtıcı kadın figürü sergiledi. Tebrikler Noa, bu yolda devam!

Bir sonraki sahne Louder’da çıkacak olan grup Stratovarius idi. 1982 yılında Helsinki’de davulcusu Tuomo tarafından kurulan grup Finlandiya’nın metal bayrağını taşıyan önemli bir power metal grubu. Favorilerimden 4000 Rainy Nights, Hunting High and Low ve Wold on Fire’ı çalmaları sadece bana değil herkese keyif verdi. Sahne önünden yakaladığım bir pozu şuraya bırakalım:

Bir sonraki grubumuz Behemoth için sahne arkasında yer alan şanslılardandım. Yanımda kostüm değişikliği ilginç bir deneyim oldu😊 Ne diyebilirim, sahne performansları baştan sona karizma. 1991’de kurulan Polonyali grup black, death metal yapıyor. Grubun solisti Nergal, 2007’de sahnede İncil’i yırtarak alenen dine hakaret etmek suçundan Polonya’da Mart 2010’da yargılandı. Aynı sene kemik iliği nakli için hastaneye yatırıldı. Bu festivalde de kostümü, makyajı, ciddi tarzı ile klasik başarılı performansını sergiledi.

Ana sahnede beklediğim diğer bir grup da In Extremo idi. Alman orta çağ metal grubu seyirciyi en çok coşturan gruplardan biri oldu. Ateş şovlarının hakkını verdiler sahnede. Vollmond parçası ile 2007 yılında tanımış olduğum grubu o zamandan beri keyifle dinliyorum. 

Gecenin son yıldızı Slipknot, sahneye kendi fotoğrafçılarını aldığı için grubu uzaktan izleme şansım oldu. En çok kalabalığı yakalayan grup oldu kesinlikle. En favori parçalarını, yüzlerini gizleyen karizma maskeleri ile çaldılar. Sıra ile: 

  • Disasterpiece
  • Wait and Bleed
  • All Out Life
  • Sulfur
  • Before I Forget
  • The Dying Song (Time to Sing)
  • Dead Memories
  • Unsainted
  • The Heretic Anthem
  • Psychosocial
  • Duality
  • Custer
  • Spit It Out
  • People = Shit
  • Surfacing
  • ‘Til We Die

 

Önlerdeki dumandan fanların fazlası ile coştuğu görülüyordu. Özellikle Wait and Bleed’de yer yerinden oynadı.

Gruplar: Son gün (6 Ağustos Cumartesi)

7 saatlik araba ile dönüş yolculuğum olduğu için fazla yormadım kendimi bugün. Önceden dinleme şansına sahip olduğum As I Lay Dying, Arch Enemy, Lordi ve PowerWolf u geride bıraktım. Onun yerine birçok grubu canlı basın odasından izledim. Organizasyonun basın açıklamasına katıldım, festival alanında olan onlarca farklı aktivitelere, etkinliklere, oyun ve gösterilere katıldım. Atmosferin tadını çıkarmaya çalıştım. Bol bol fotoğraf çektim. 

Metal Yarışları 

Festival süresince en çok aklıma takılan konu, neden bir Türk Heavy Metal grubunun burada sahne almaması idi. Wacken Open Air, bu işin mentorluğunu yapan Avrupa’daki en önemli, en ciddi, en bilinen organizasyon. Buraya katılmak için belli bir başvuru ya da şart var mı diye sorduğumda bana gelen cevap aşağıdaki gibi oldu. 

Azerbaycan’dan, Endonezya’dan gruplar geliyorken bizden niye bir grup olmasın. 

Metal Battle sitesinde girdiğinizde Türk grupları bize yakın olan Bulgaristan, Yunanistan gibi ülkelerde metal yarışlarına katılabilir. 

Sosyal Medya

Festivalden mümkün olduğunca günlük paylaşımları Instagram hikayelerimde paylaşmaya çalıştım.

https://www.instagram.com/stories/highlights/18240031540140808/

Butcher Babies sahne onu performansı:

https://www.instagram.com/p/Cg2pDo8gUaL/

Skyline sahne arkası festivale özel tasarlanmış Harley Davidson şovu

https://www.instagram.com/p/Cg1y-XRoNO_/

Hollanda’li eğlenceli grup Blaas of Glory sokak performansı:

https://www.instagram.com/p/CgzoZ9ig3-z/

Türkiye’den Gelen Metalciler ile Söyleşi

Türkiye’den katılım bu sene oldukça azdı. Üniversiteden yakın arkadaşlarım Engin Katrancı ve Mustafa Adak ile bir yıl öncesinden festival hakkında konuşuyorduk. Mustafa bu sene gelemedi ancak Engin ile buluşma şansını yakaladım. 

Onun dışında sosyal medyadan haberleştiğimiz, Almanya’dan katılan beyaz yakalı bir çift ile buluştuk. Ali Serdar Gültekin eşi ile Türkiye’den çıkıp Münih’te iş bulmuşlar, yerleşmişler. 

Festivali kendi gözü ile değerlendirmesini Engin’den ve Ali Serdar’dan da rica ettim. 

Engin Katrancı

“Biletimi festivalde olan hemen herkes gibi 3 yıl önce aldım. Salgın nedeniyle tüm festivaller gibi W:O:A’da 2022’ye ertelendi. Ancak yıllar sonra tekrar gitmenin verdiği haz tüm bu gecikmeyi aldı götürdü. 

Ulaşım / Konaklama:

Ben festivalin resmi ortakları aracılığıyla havaalanı – Wacken transferini sağladım. Her gidiş hem dönüş için toplam 30 EUR gibi bir tutar ödemiştim. Tabi 2023 için enflasyon etkisiyle bu rakam artacaktır. Türkiye’den gidecekler mutlak suretle Mondial ya da diğer partnerleri tercih etmeliler. Tüm tur otobüsleri kendileri için ayrılmış yoldan gittiği için trafiğe hiç takılmadan alanın girişine ulaştık. Havaalanında da çıkış terminalinin hemen yanından kalkıyor. Zaten bu dönemde kime sorsanız Wacken otobüsleri diye yerini gösteriyor. 

Kalma konusunda yine resmi partner olan MEIN-ZELT-STEHT-SCHON’dan çadır kiralamıştım. 2 odalı ayakta durulabilen yükseklikte çadır, 2 yatak ve 2 kamp sandalyesine, 3 yıl önce 350 EUR verdim. Ancak yüksek talep ve yine enflasyon gerekçe gösterilerek, fiyatlar anormal artmış durumda ve 2023 için aynı hizmet 550 EUR oldu. Bu noktada çadır götürmek artık daha mantıklı hale geldi diyebiliriz.

Kamp alanı, alana yakın ama geçişlerin az olduğu, belki de festivalin en ideal noktasındaydı. Yakında duş ve WC’ler bulunuyordu. Bu arada kamp alanlarında bulunan tuvaletler 90 bin kişinin katıldığı bir festivale göre çok temizdi. 

Festival Genel: 

2022 yılında headliner olan Lindemann ve üst grup segmentindeki Limp Bizkit’in iptalleri nedeniyle, Alman gruplar ile boşluklar doldurulmuş oldu. Powerwolf ve özellikle Hamatom festivalde önemli rol üstlendiler. Bu arada bir anda aplikasyona gelen mesajla Amon Amarth’ın gizli bir yerde konser vereceği haberi yayılınca ortalık yıkıldı. Perşembe günü Harder ve Faster sahnelerinin ortasında bulunan kale biçimindeki yapının tepesinde 5 şarkılık hem albüm tanıtımı belki de Viking temalı olacak 2023 konseptine uygun olarak konser verdiler. 

Gelen tüm gruplar, pandemi sürecinin bitmesiyle uzun zaman sonra tekrar Wacken’da olduklarından müthiş mutlu ve heyecanlı performans sergiledi diyebiliriz. Her çıkan ne kadar özlediklerini sürekli söyledi. 

Yeme / İçme

Festival alanında 2 tür yeme içme var diyebiliriz. Birincisi malum festival içecekleri ve yiyeceklerinden oluşan 90%’lık kısım, ikincisi ise bu yıl Farmer’s Market olarak belirtilen (2019’da bildiğimiz dev bir süpermarket vardı) alanda bulunan yiyecekler. Bira festivalde 5 € iken, Farmer’s Market’tan Wacken temalı kutu birayı 1,60 €’ya alabiliyorsunuz. Sandviç / hamburger 7-8 € civarında iken, Farmer’s market’tan 1,5 EUR’ya tost ekmeği ve 4 €’ya peynir / sosis alarak 3 günlük yiyeceğinizi kendiniz yapabilirsiniz. 

Dışarıdan yiyecek içecek getirmek konusunda herhangi bir sınır olmadığı için, köyde bulunan süpermarket de çok uygun fiyata istediğiniz ürünü temin edebildiğiniz bir diğer nokta. 

İzlediğim grupların bazıları:

Avantasia: İlk gün görebildiğim tek gruptu. Almanya’da sevilen birisi olduğundan kendi evinde müthiş bir konser verdi. 

Tarja: Çok heyecanlı gibiydi. Tabi ortamda çok seviliyor ve güzel bir performans gösterdi. Ancak kalabalık biraz sönük olarak dinledi. 

Hypocrisy: Yıllar önce “Hypocrisy destroys wacken” konseptli bir konser vermiş olan grup, bu yıl “Hypocrisy destroys wacken again” adı altında çıktılar. Çok güzel çalmalarına rağmen biraz daha heyecan vermesini beklerdim. Belki de beklentimi yükseltmiştim. 

Behemoth: Muhteşem bir performans sergilediler. 

Hamatom: Wacken ile reklam ve partnerlik anlaşması olan bir grup. Onlar da oldukça eğlenceli ve Alman dinleyicilerine yönelik harika bir konser verdiler. 

Arch Enemy: Uzun zamandır çalmadıklarını ve çok özlediklerini dile getirdiler. Alicia White-Cruz muhteşem sesiyle herkesi tekrar büyüledi. 

Powerwolf: Yukarıda da belirttiğim gibi, Lindemann’ın iptali ile festivale dahil oldu. Oldukça sevilen ve son gün grubu olması nedeniyle sahne şovu yüksek bir konser oldu. İlginç anlarından birisi, konser boyunca durmaksızın crowdsurfing yapıldı. Onlarca kişi arkadan öne gelirken artık sıkılan ön taraf, gelenleri geri gönderdiği zamanda ilginç anlar oluştu.”

 

Ali Serdar Gültekin

“Biz, Wacken 2022’ye, bu sıralar yaşadığımız Münih’ten gittik. Yolculuk, Wacken’ın ayarladığı otobüs hariç oldukça sorunsuzdu. Ne yazık ki bu otobüsü en az dört saat bekledik, ardından da trafik tıkandığı için son 3,5 km’yi çantalarımızla yürümek zorunda kaldık. Çadır kurduktan sonra festival bilekliklerimizi almamız da ne yazık ki bir 3 saat daha sürdü. İşin aslı, ilk gün biraz hüsran ve hemen hemen tüm günün gruplarını kaçırmakla geçmiş oldu. Bu noktada, madem bütün günümüz bu işe gidecekti, neden bir gün önceden gelmemizi festival tavsiye etmedi ve üstüne bilet sattı diye kızdık. Bir de bu, festivalden bir gün önce yapılan, normalde festival programına dahil olmayan Wacken Wednesday içindi. Yani daha az insan, daha az kalabalık. Ancak yapacak bir şey kalmamıştı artık ve ertesi günkü esas festivale hazırdık. İlk günün dinlendirici aktivitesi, Avantasia’yı dinlemek oldu.

Esas festivalin ilk gün, gündüz grupları bize biraz yavan geldi diyebilirim. Bizim, o gün için hedefimiz Overkill, Rotting Christ, Judas Priest ve belki az biraz Gwar dinlemekti. Bunu bence festival organizasyonu da fark etmiş olacak ki, birkaç şarkılık bir Amon Amarth sürprizi hazırlamışlardı. Bizim için o günün tatsızlığı, Rotting Christ dinlerken artık Judas Priest sahnesine geçmeye karar verdiğimiz anda gerçekleşti. Ana sahnenin izleyici alanını festival alanının tamamından ayıran kapıları artık kapamışlardı. Açıkçası, bunun sebebini anladığımı düşünmüyorum zira ana sahnenin önünü görebiliyorduk ve dışarıda bırakılan herkesi almaya yetebilecek boş yer mevcuttu. Problem şu ki, kapıların kapandığını bilmeyen biz dahil birçok insan ilerlemeye başlayınca, işin doğrusu sıkışıp

kaldık. Ne ileriye gidip Judas Priest dinleyebildik, ne de o kalabalıktan çıkabildik. Sahneye en uzak, bize en yakın ses sisteminde ise ses bir yükseliyor bir alçalıyordu. Özetle, Judas Priest bize yar olmadığı gibi, potansiyel olarak dinleyebileceğimiz Gwar’ı da kaçırmış olduk.

İlk günün bu hazin sonu hariç istediğimiz diğer tüm grupları dinleyebildiğimizi düşünüyorum. Slipknot’ın sahne gösterisi ve Corey Taylor’un performansı muhteşemdi. Ancak izlemesi en keyifli sahne gösterisini In Extremo’nun yaptığını düşünüyorum.

Ek olarak, festivalin çok iyi organize edildiği konusunda övgümü paylaşmalıyım. Her yerde sonsuzluğa uzanan sıralar aslında göz korkutsa da, bir kez sıraya adım atınca ne kadar hızla ilerlediğini görmek şaşırtıyordu. Tuvaletler, duşlar oldukça temizdi. Duşu çoğunlukla soğuk suyla aldık ama zaten bunca insan için sıcak su sağlamak çok zor olsa gerek. Festival alanından ayrılmak da tahmin ettiğimizden kat be kat kolay gerçekleşti.

Peki eleştirdiğimiz başka bir şeyler var mı, ne yazık ki var aslında. Genel olarak fiyatlar. Günlerce çadırda kalacak insanlar için bizce fiyatlar birazcık tuzluydu. Gözlemlediğimiz kadarıyla da bizim gibi düşünen insan çok olacak ki, yakınlardaki bir market metalcilerle dolup dolup taştı.

Son olarak, keşke bir arabamız olsa ve daha hazırlıklı gidebilseydik dedik kendimize. Sırtımızda getirebildiğimiz ekipman, ne yazık ki son iki gece aşırı seviyelerde üşümemize sebep oldu.

Festival biterken, yorgunluktan olsa gerek artık, bir daha gelir miyiz diye çok sorduk kendimize. Bunun cevabı kesinlikle evet, ancak bir sonraki sefer mutlaka bir arabayla olur. Bu muhteşem müzik ve muhteşem organizasyon, daha iyi ekipmanlarla bambaşka bir tecrübeye dönüşebilir.”

Kahrolsun “Zombiler”- W.O.A. 2022, Yaşasın “Vikingler” – W.O.A. 2023

Festival bittikten sonraki gün, bir sonraki senenin biletleri satışa konuldu. Bir rekor kırılarak, 6 saat içerisinde 80 bin biletin tamamı satıldı. Bu süre, W.O.A. bilet satış tarihinin en hızlı bilet satılan süresi oldu. Buradan çıkarılan en kestirme sonuç insanlar hala metale Aç Aç!

Not: Tüm fotoğraflar yazara aittir, izinsiz kullanılamaz.

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.