PJ Harvey Modeli Üzerinden Kişisel Bir “Cazibe” Tanımı ve Miley Cyrus Eleştirisi

1387
0
Paylaş:
pj harvey - paslanmaz kalem

Geçtiğimiz iki ay boyunca İnternet’te nereye baksam, Miley Cyrus ve MTV Video Müzik Ödülleri’ndeki o meşhur sahne performansını görüyordum. Cyrus’ın “We Can’t Stop” isimli, Rihanna’nınkileri andıran, sıkıcı midtempo pop şarkısını, Robin Thicke’in en iyi ihtimalle “vasat” diye nitelendirebileceğim, Justin Timberlake’inkileri andıran “Blurred Lines”ı ile birlikte icra ettiği gecedeki seksi dansları, “twerking” isimli dans figürü ve sürekli dışarı çıkardığı dili her yerde tartışılıyor ve izleyenleri birbirine düşürüyordu. Yani Miley Cyrus tongayı çok güzel düzenlemiş, amacına ulaşmıştı. O, yapımcıları ve yapımcıların hissedarları da tabii ki… Az önce kontrol ettim; “We Can’t Stop” single olarak iki milyonun üzerinde satmış.

Miley Cyrus ve “twerking figürü”

Bu esnada benimse, gördüğüm o videoda adeta gözüme sokulan cinsellik çağrışımlarından içim bayılıyordu. Pardon, daha doğru bir şekilde ifade etmeliyim: cinsellik çağrışımlarının ucuzluğundan ve zeka parıltısı yoksunluğundan içim bayılıyordu. Kendi sevdiğim kadın müzisyenleri düşünüyor, hangilerini “seksi” bulduğumu kafamda bir mantık temeline oturtmaya çalışıyordum.

Özünde bir medeni cesaret, yetenek ve sağlıklı bir beden isteyen şarkıcılığın, cinsiyetten bağımsız olarak herkese cazibeli/çekici gelmesi anlaşılabilir ve bilindik bir durumdur. Ama galiba “seksi” sıfatı sarf edilirken biraz daha ihtimam gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü bu sözcük, doğası gereği, büyük bir öznellik içermekte. Dile getirdiğim performans bunun güzel bir kanıtı: Benim çapsız bulduğum ve beni heyecanlandırmayı bırakın, içimi bayan bu performans birçokları tarafından “seksi” olarak nitelendiriliyordu. Bir de yapımcılar dahil Miley Cyrus da şarkıların vasatlığının farkında sanırım. O yüzden de bu yaratıcılık yoksunu, abartılı cinsel şovlara daha çok vurgu yapılıyor diye düşünüyorum.

Ben de seviyorum tabii ki

Bu yüzden kendime soruyorum: Emre, bir kadını senin gözünde seksi yapan şey ne? Cevap, zihnimin su yüzeyine hızla çıkıyor: zekâ. Jartiyerler, dekolteler, zevkle kesilmiş yırtmaçlar, topuklu ayakkabılar, baby dolllar, ipek gecelikler, anlamlı ve derin bakışlar, bacak bacak üstüne atmalar, saçla oynamalar vs. gibi genelgeçer kıyafet, nesne ve detayları ben de seviyorum, tabii ki gözümü alıyorlar. Ama tek başlarına ucuzluktan başka bir çağrışımları yok bende maalesef. Dimağımda zekâ belirtisi olarak gördüğüm cesaret, içtenlik, incelik, (İngilizcedeki “playfuness”ın karşılığı olan) oyunculuk, mizah ve hepsinden önemlisi tutku gibi özelliklerin varlığı olmadan o detayların içi boş geliyor. Bu yüzden, benim nezdimde, o MTV performansında zekâdan eser yok ve dolayısıyla da Miley Cyrus tarzı “seksiliğin” beni seksten soğutmaktan başka bir sonucu da olmuyor.

Ama neyse ki bir kadının zekâsını ve dolayısıyla cezbediciliğini bana hemen hatırlatacak model halihazırda bulunuyor: PJ Harvey ve müziği. Kariyerindeki en iyi iş olduğunu düşündüğüm, favori Harvey albümüm olan, 2000 yılına ait “Stories from the City, Stories from the Sea” albümündeki “This is Love” isimli parça ve klibi buna güzel bir örnek.

“Benim tek yapmak istediğim, burada oturup senin soyunmanı izlemek”

Klibinde, Harvey distortion pedalına basar ve power chordlarda çaldığı gitarının sesine ritim tutan, parıltılı ayakkabısını görürüz. Kamera yukarı çıktığında da çıplak bedeninin üzerine giydiği, cowgirl kıyafetlerini andıran (ki Harvey aslen İngilizdir), püsküllü, beyaz ve aslında maskülen imalı blazer ve pantolonu içinde PJ Harvey bütün ihtişamı ve dişiliğiyle karşımızdadır. Kameraya bakarak şarkısını söylemeye başlar:

Hayatın bu kadar karmaşık olabileceğine inanamıyorum

Benim tek yapmak istediğim burada oturup senin soyunmanı izlemek iken

Bu, aşk!

Bu, aşk!

Bu hissettiğim, aşk!

Nakaratın ardından Harvey, sevgilisiyle yapmak istediklerini ve ona dair duygularını sıralamaya devam eder:

Korku dolu bir hayat mı olmak zorunda?

Seni masanın etrafında kovalayıp, kafana dokunmak istiyorum

Eksenin acı ile döndüğüne inanamıyorum

Senin tadın bu kadar güzelken

Eksenin acı ile döndüğüne inanamıyorum

Başım yanarken

Yazın da, baharda da

Güzel bir şey asla fazla gelmez

Sen benim anlatmadığım tek hikâyesin

Sen benim küçük, kirli sırrımsın; hep öyle kalmanı isterim

 

“Hayatta güvenebileceğimiz iki şey olduğundan eminim: bedenin zevkleri ve edebiyatın zevkleri. İkisini de eşit derecede tadacak kadar şanslıydım”

İngiliz yönetmen Peter Greenaway’in ’96 seneli “The Pillow Book” isimli filmindeki kadın karakterlerden Nagiko’nun bir sözünü hatırlıyorum ister istemez: “Hayatta güvenebileceğimiz iki şey olduğundan eminim: bedenin zevkleri ve edebiyatın zevkleri. İkisini de eşit derecede tadacak kadar şanslıydım.” Yazdığı sözlere bakarak Harvey’nin de bu hayatta Nagiko kadar kısmetli olduğuna kanaat getiriyorum. İşte, aşkını sevgilisinin gözlerine bakarak böyle edebi bir şekilde, cesur ve utanmadan söyleyebilen bir kadın bana son derece seksi geliyor. Çok sevdiğim bir başka müzisyen, Nick Cave’i de kendine aşık eden yönü bu muydu acaba? 90’lı yılların ortasında Harvey ve Cave’in kısa bir birliktelikleri olmuştu ve sıkça yinelenen bir rivayete göre Cave, 1997 yılında yayımladığı şaheseri “The Boatman’s Call”u ona adamıştı. Bunun yanında, albümdeki “West Country Girl“, “Black Hair” ve “Green Eyes” isimli parçaları Harvey için yazdığı ise daha çok dillerde dolaşmaktadır. “West Country Girl”ün sözleri, yazıma konu olan cazibeye güzel bir örnektir:

Kuşların bas sesle şarkı söylediği West Country’den

Çarpık bir gülümseme ve kalp şekilli yüzüyle bir kız gelmekte

İçinde hepimizin yaşadığı, yalvardığı, toplandığı ve affettiği

Bir ev büyüklüğünde bir kalbi var

Alnının üstündeki ‘V’yi, dudaklarını öptüm

Bileğindeki kemikli eldiveni

Spanish fly’ iksirini, ‘monkey gland’ kokteylini

Tanrısal vücudunu ve on dört noktasını kucakladım

Çarpıntılarını, doğmamış bebeğinin ‘anne’ diye bağırmasını

Vücudunun molozları arasında

Güzel kapaklı gözlerini yudumladım

Tırnakları, pembe ve ucu kırık

“Geniş” olduğu söylenen ve duyduğum aksanını

Kalbime döküldü ve ağzıma kadar doldurdu

Ve öldürdü beni

Ve beni dört gözle bekletecek bir şeyle

Yeniden inşa etti

Kim bundan daha fazlasını isteyebilir?

Yeşil gözlerine bakıp miyavlayan,

‘O seni seviyor,’ diyen ve yine miyavlayan

Şişman bir kediye sahip West Country kızı

Harvey ve Cave

Erkeklerin abartılı maskülen tavırlarından, yani maçoluktan nefret ederim. Bu tavırların zaten çoğu zaman sahte gözükmelerinin yanında, o erkeğin kendinde barışık olmadığı bazı özellikler için bir paravan olduğunu, etrafından bir şeyleri saklamak için bu abartılara başvurduğunu düşünürüm. Benim için, bu sahteliğin kadın cinsiyetindeki karşılığı da poz kesen, soğuk tavırlar oluyor. Yanlış anlaşılmasın, bir kadının kendini beğenmesi ile bir derdim yok; hatta kendini beğenen ve seven bir kadın gözümde çok daha çekicidir. Ama bu kendini beğenmişlik sahte tavırlara, bir özgüvensizliği maskelemek için takınan soğuk bir edaya sebep olduğu zaman kadının cazibesi gözümde yitip gidiyor. Bunun aksine, kendiyle ve hepimizin sahip olduğu insansı kusurlarıyla barışık, sahteliğin yerine sahiciliği ve açıksözlülüğü benimseniş bir kadın, seksapelin vücut bulmuş hali oluyor. Harvey’nin “Stories from the City, Stories from the Sea” albümüne döndüğümde, bir kadının cazibesine dair aradığım bu detayı başka şarkılarda bulabiliyorum. “We Float”ta:

Yardıma ihtiyacım vardı

Bilincimi kaybetmeye doğru gidiyordum

Birisi gelip bana şöyle diyene kadar,

‘Yoluna devam et, tatlım,

Birisi gelip beynini dağıtmadan önce’

Bende manken gülümsemesi vardı

Sen bütün umutlarımı taşıdın

İçeride bir şey kopana kadar

Ama şimdi süzülüyoruz

Hayatı geldiği gibi kabul ediyoruz

Veya “Good Fortune”da… Ki bu şarkının klibindeki yarı-deli hareketlerine ve tahmin edilemezliğine de ayrı tutkunum:

Kötü talihimi

Yüksek bir binanın tepesinden attım

Ama bunu senle yapmayı tercih ederdim

Senin o çocuksu gülümsemen

Sabahın beşinde

Gözlerine baktım

Ve gerçekten aşıktım

Little Italy’de yürürken

Yüzünde yansımamı gördüm

Hatırlamak için resimler yapıyorum

Sözlerle anlatılamayacak kadar güzelsin

Ve bütün bunların üzerine bir de “şefkat”i koymayı da biliyor, Harvey. Cinsellik üzerine düşüncelerde nedense hep atlanır bu. “This is Love” klibinde gördüğüm o güçlü, ne istediği bilen ve bunu çatır çatır söylemekten bir saniye çekinmeyen bir kadının, hiçbir sahteliğe başvurmadan içindekileri dökmesi, bunu yaparken bir de “şefkat” göstermesi bana son derece seksi geliyor. “Güç”ün onun elinde bir oyuncak olduğunu, istediği zaman kenara koyup kalbini açabileceğini düşünüyorum. Cave’in de “West Country Girl”de dediği gibi, Harvey’nin bir ev büyüklüğünde bir kalbi var ve bu evde herkesi ağırlamaktan mutluluk duyuyor adeta. Tori Amos’un “2005” yılına ait albümü “The Beekeeper”da yer alan “Jamaica Inn”in, “En seksi şey güvendir,” dizesini hatırlatırcasına, Harvey, “A Place Called Home”da şöyle diyor:

Bir gün

Biliyorum

Umut dolu bir yer bulacağız

Sadece bana tutun

Yürüyorum

Topraklarda yalnız başıma ilerliyorum

Ve tökezliyorum

Seninle yeniden doğmayı bekliyorum

Sadece bana tutun

Ayn Rand

Bu kadar duyguyu aynı anda barındırabilen Harvey, bir yandan da bütün bestelerini kendi yapıyor, bütün sözlerini kendi yazıyor ve albümlerindeki birçok enstrümanı kendisi çalıyor. Bu da beni bir kadının çekiciliğindeki en can alıcı özelliğe, yani tutkuya getiriyor. Hayatım boyunca, benim ufkumu açacak, bana bir bakış açısı getirecek, bana yeni bir şeyler gösterip öğretebilecek, herhangi bir konuya tutkuyla bağlı kadınlara yöneldim. O tutkuyu duyan insanın icra ettiği şeyde iyi olmamasına zaten imkân yok… Dolayısıyla iyi araba kullanan bir kadın, iyi yazı yazan, kendini güzel ifade edebilen bir kadın ya da daha basit bir örnek vermek gerekirse, bir tuval önünde kendini kaybederek resim yapan bir kadın, ağzını yarım aralamış, pahalı iç çamaşırlarla poz veren, makyajlı bir kadından çok daha seksi geldi bana her zaman. Hep duyduğum bu hissi de Amerikalı yazar Ayn Rand’ın düşüncelerinde anlamlandırabildim: “‘Aşk kördür, cinsellik mantıkla açıklanamaz ve bütün felsefecilerin gücüyle dalga geçer,’ derler. Ama aslında bir insanın cinsel tercihi, esas kanaatlerinin bir toplamı ve sonucudur. Bana bir kişiyi cinsel olarak neyin heyecanlandırdığını söyleyin, ben de size o kişinin bütün hayat felsefesini anlatayım. Bana seviştikleri kişiyi gösterin, ben de size kendisine verdiği değeri anlatayım… Cinsellik, kişiyi hem bedenen, hem de ruhen çırılçıplak bırakan, onu, egosunu standart değer olarak kabul etmeye zorlayan bir eylemdir.” Cinselliğin aslında son derece bencil ve kişinin kendi benliğine yönelik bir eylem olduğunu, dolayısıyla da kişinin kendisine verdiği değerin bir göstergesi olduğunu ifade eden Rand’ın bu sözü bana her zaman çok anlamlı gelmiştir.

miley-sinead - Paslanmaz Kalem

Cyrus, O’Connor’ın “Nothing Compares 2 U” klibinin, üzerinde büyük etkisi olduğunu söylemişti

Bu yazıdaki söylemimde ahlakçı bir imanın asla olmadığını dürüstçe ifade edebilirim; lütfen bana inanın. Buna istinaden, örneğin, Miley Cyrus yeni şarkısı “Wrecking Ball”un klibinin Sinead O’Connor’dan etkilendiğini söylediği zaman O’Connor’ın Cyrus’a yazdığı mektupta ortaya koyduğu her düşüncesine katılmadığımı eklemek isterim. O’Connor’ın iyi niyetle yaptığı uyarılarda bazı şeyleri ıskaladığını düşünüyorum: Cyrus istediği şekilde davranabilir; sahne şovunda istediklerini giyip, kendine ve sanatına yakıştırdığı istediği performansı sunabilir. (Hatta içimden bir ses, çoğu şeye -herkesin iddia ettiği gibi yapımcılarının değil de- bizzat Cyrus’ın kendisinin karar verdiğini söylüyor.) Dolayısıyla aslında bu yazı Miley Cyrus’a yönelik değildi; daha çok, onun performansını değerlendirirken “seksi” gibi öznel anlamla yüklü bir sıfatı çok ucuz bir şekilde harcayanlaraydı. Seks beyinle ilgili bir eylemdir; bunun unutulmamasından yanayım.

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.