Saints ‘N’ Sinners ‘Sonunda istediğimizi yapabildik’

1080
0
Paylaş:
Saints 'n' Sinners

Saints ‘N’ Sinners, grupla aynı ismi taşıyan albümlerini nihayet geçtiğimiz hafta yayınlayarak şimdiden 2013’ün en iyi yerli heavy metal kayıtlarından birine imza attı. Biz de grupla sıcağı sıcağına röportaj yapmaya karar verdik. Yazarlarımızdan Burak Gülgüler albümle ilgili merak edilen her şeyi sordu, grup elemanlarından Deniz Tuncer ve Egemen Doğruöz ise sorulara yanıt verirken laflarını esirgemedi.

PASLANMAZ KALEM

Beyler, albüm şahane olmuş tebrikler. İlk sorum, bu albüm neden bu kadar gecikti ve albüm yurtdışında bir plak firmasından yayınlanacak mı?

Deniz: Türkiye’de yapılan enternasyonel işleri dinlediğinizde isterseniz grubu bilmeyin, “Kesin Türktür” diyorsunuz ve bu lafı herhangi bir olumlu görüş bildirmek için kullanmıyorsunuz. Bunun biz de farkındaydık ve bu sorunu çözmeden albümü kesinlikle yayımlamamaya karar verdik. Nasıl ki kötü bir üründen bahsederken “Kesin Çin malıdır” diyoruz ya, Türk soundu da işte bizim için metal müzikte Çin malına tekabül ediyor. Bu albüm bizim uzun yıllarımıza, emeklerimize, bir çok elemana mal oldu ama sonunda istediğimizi yapabildik. Bu uzun dönemi deneyimlerimizi pekiştirdiğimiz bir yol olarak görüyoruz. İkinci albüm için neyi nasıl yapabileceğimizin artık bilincinde olduğumuzdan, emin olun harcadığımız zamanın dörtte birini bile harcamayacağız bu sefer.

Egemen: Albümdeki hemen hemen her detay istediğimiz gibi olana kadar beklemek zorunda kaldık,
kayıttan mixe, kapaktan klibe, her şey için hazır olmak istedik. Bunların dışında kadroda da değişiklikler
oldu. Açıkçası 3-4 tane amatör albüm yapıp pişmektense ilk albümümüzde istediğimizi yapmak daha
cazip geldi. Bu albümü yapmamızdaki en büyük amaç yurtdışında dağıtımın yapılması. Yayınlanması
için elimizden geleni yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz.

Albümün kayıt sürecinden ve kayıtta kullandığınız ekipmanlardan bahsedebilir misiniz?

Egemen: Albümün yapımındaki en sancılı süreç kayıt aşamasıydı. İstediğimizi bulana kadar bir
çok kişiyle çalıştık, derdimizi anlayan insanlarla karşılaştık, imkanlar yetmedi; imkanlar vardı, aynı dili
konuşamıyorduk derken Deniz home stüdyosunu kurdu ki şimdiye kadar yaptığı en hayırlı iş diyebilirim
:) ve o ana kadar yapılmış bütün kayıtları çöpe atıp herşeyi yeniden kaydettik. Mix ve mastering süreci
Max Morton’a aitti. Max, albümü old school bir tarzla gayet modern bir hale getirdi.

Deniz: Albüm kaydının davullar hariç tamamı benim home stüdyomda gerçekleşti. Çok da iyi oldu. Her
bir detayın üzerinde uzun uzun durmamızı sağladı. Davulları ise Deneyevi stüdyolarında kaydettik
ki davul soundundan anlaşılacağı üzere inanılmaz memnun kaldık. Gitarların DI kanallarını Max’in
stüdyosunda, reamping yöntemiyle Marshall JCM800 amfilerden geçirdik. Aslında çok basit bir
setup’ımız var: Gitar (Fender Stratocaster ve Gibson Les Paul) -> Maxon overdrive pedalı –> Marshall
JCM 800 kafa -> Mesa standart 4×12 kabin. Gitarlar üzerinde post EQ yok denecek kadar az. Bir
dahaki albümde bunların hiç birini değiştirmeyi düşünmüyoruz.

Max Morton ile çalışmanız nasıl gerçekleşti? Aklınızda başka isimler var mıydı?

Egemen: Öncelikle doğal olarak Türkiye’de bu işi yapabilecek kişileri denedik. Kimiyle denedik, olmadı;
kimine mailler mesajlar atmamıza rağmen geri dönüş olmadı, bu işi yapabilecek bırak egosu düşük
birini, normal seviyede olanını bile bulamadık. Aynı zamanda Sascha Paeth gibi adamlarla yazışıp
sample’lar göndererek fikirler aldık. (Evet, Sascha mailimize 2 gün içinde şarkıları dinleyip geri döndü).
Çok doğru şekilde yönlendirildik. Sonunda da Deniz, Max ile irtibata geçti ve olması gerekeni yaptık.

saints-n-sinnersDeniz: Albümü yaparken kafamızda 3 isim vardı. Sascha Paeth, Dennis Ward ya da Fredrik
Nördström. Hepsinin tarzları farklı olmasına rağmen istediğimizi alabileceğimizi düşünüyorduk. Bir
gece Doğan, Egemen ve ben barda içerken bu işin böyle olmayacağını ve radikal bir adım atmamız
gerektiğini söyledik. Sascha Paeth’i aradık. Sascha telefonda bize nelerin eksik olduğundan, şarkıların
nelere ihtiyacı olduğuna kadar her şeyi tek tek anlattı. O gece sonunda bütün kayıtları çöpe attık.
Yurtdışından bir kaç vokalist ile görüşme yaptık, ki bence Türkiye’deki en önemli eksiklerden biri hala
ve hala vokaldir. Derken Mehmet’e teklif götürme fikri çıktı ortaya. Sonuç olarak Mehmet geldikten
sonra bütün kayıtları tek tek baştan aldık. O sıralar ben To Heaven Through Hell isimli bir Dio tribute
albümünde 1-2 şarkıda beraber çalışma şansı yakaladığım Max Morton ile tanıştım. Kendisi inanılmaz
derecede ayakları yere basan ve bizim ne istdiğimizi bilen biriydi. Kaydın tüm aşamalarında başında
bulunduğum için mix ve masterı dışarıdan birinin yapması baştan beri istediğim(iz) bir şeydi. Sonuç
olarak Max ile konuştum, şarkıları yolladım. Gerisini albümde duyuyorsunuz zaten :)

Yurtiçi ve yurtdışı tura çıkma gibi planlarınız var mı?

Egemen: Olmaz mı, ilk sorunun cevabında dediğim gibi albümü çıkarma amacımız bu.

Deniz: Tur biraz maliyetli bir iş. Ama tek tük konserlerle de olsa buna başlama niyetindeyiz.

Albümün lansman konseri ne zaman olacak ve bu kadar az konser verme sebebiniz nedir?

Egemen: Albümün lansman konseri için hazırlıklarımız devam ediyor. Laf olsun diye bir lansman
partisi yapmak istemiyoruz. O yüzden ince eleyip sık dokuyoruz. Az konsere çıkma nedenlerimizin başında sahne alacak çok fazla mekan olmaması geliyor. 6 kişilik bir grubuz ve bizi izleyenler bilir, sahnede çok da yerinde duramayan tipleriz. Bunun dışında son 1 senedir tamamen albüme odaklanmıştık, açıkçası konser varmış yokmuş çok takip bile edemedik.

Deniz: Dinleyici albümdeki sound kalitesinin altında bir konser soundu duyarsa bu hayal kırıklığı
yaratabilir. Bir grubun prodüksiyon şişirmesi olup olmadığı konserlerinde belli olur. O yüzden bunun
için en uygun şartlara sahip bir konser organizasyonu yapmak istiyoruz. Gerisi zaten gelir.

İlk single’ınız olan Seven Years in Hell şarkısının ve klibinin hikayesinden biraz bahsedebilir misiniz? Yönetmeni kim? Nerede çekildi?

Egemen: Klip Yedikule Gazhane’de, yönetmen Kıvanç Dönmez tarafından çekildi. İşlerinden fazlasıyla
anlayan çok iyi bir ekiple çalıştık. Klip tamamen performans klibi olarak düşünüldü ve çekildi.

Deniz: Şarkının hikayesi benim üniversitedeki 7 senemi anlatıyor. Sözlerini 2007 yılında Avcılar’dan
Şişli’ye dönerken İETT otobüsünde yazmıştım. Okul sanki hiç bitmeyecekmiş gibi geliyordu ama bitti
ve şimdi sayesinde çok güzel bir şarkı yazdım ve klip çekip ünlü oldum ve jakuzimde kızlarla parti
yapıyorum. ARO İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ.

[youtube id=”7q6yaO5_IM4″ width=”620″ height=”360″]

Çıkış şarkısı olarak Seven Years in Hell’i seçme sebebiniz nedir? Plak firması mı ısrar etti ve albüme ikinci bir video gelecek mi?

Egemen: Müzikal olarak bizi en iyi anlatan şarkılardan bir tanesi olduğunu düşünüyorum. İkinci video
gelme ihtimali yüksek ama zamanını ve hangi şarkı olacağını şu an için söyleyemiyoruz.

Deniz: Artı, hem Egemen hem de ben klipte solo atarken görünmek istiyorduk, bunu da en iyi
karşılayacak şarkı Seven Years in Hell’di. (GÜLÜŞMELER…yani mail röportajı değil de gerçek röportaj
olsaydı burada gülerdik:)

Albümün iTunes versiyonu için özel bir mastering yapıldı mı ve albümü plak olarak basacak mısınız?

Egemen: Yapılmadı, plak olarak bastırma konusu şu an için gündemimizde olan bir konu değil.

Deniz: iTunes önce bizim tag’leri düzeltsin, mastering’e de sıra gelir. iTunes’a göre Temmuz 1966’da
albümünü çıkarmış world müzik icra eden bir grubuz.

Neredeyse tüm yerli grupların yaptığı gibi bir sonraki albüm için 5 sene bekletecek misiniz? Cevap “hayır” ise yeni albüm çalışmalarına başladınız mı?

Egemen: Bekletmeyeceğiz. İlk adım en zor adımdı ve bunu altın değerinde tecrübelerle atlattık.
Bundan sonrası daha kolay. İkinci albüm için kafamızda fikirler oluşmaya başladı bile, çok uzak değil
yakında müjdeyi veririz.

Deniz: Bir gece ansızın 1. As Above So Below 2. Sign of things to Come…

Klip çektiniz, albümü yurtdışına mix/mastering’e yolladınız. Alın teri mi yoksa baba parası mı yiyorsunuz?

Egemen: Ara ara banka soyuyoruz.

Deniz: Ben 6 yaşındaki kızım Alara Nazlı’nın kreş parasını albüme yatırdım. Yetmedi, böbreği satıp bütün parayı Barça’ya bastım.

“Memleketteki tüm metal grupları desteklensin” durumu ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Körü körüne her grubun albümü alınmalı ve gruplar desteklenmeli mi?

Egemen: Önyargılarından arınmış bir dinleyicinin beğenmediği gruba ana avrat küfür etmesi
tercihimdir. Bana kimse beğenmediğim grubun albümünü zorla aldıramaz. Kimse kulağıma tecavüz
etme hakkına sahip değil.

Deniz: İnsanlar paralarını zor kazanıyor. Kimseye sevmediği bir albümü zorla aldıramazsınız. Bizim
için de aynısı geçerli. 20 senedir “Türk gruplarına destek olmazsak bu piyasa ölecek” diyorlar. Bir
kişi de demiyor “sen önce düzgün bir prodüksiyon yap, piyasaya da sıra gelir” diye. Geçen gün Cem
Yılmaz “STAND UP şovumu SİNEMADA izlemeyip korsan alanlar yüzünden TÜRK SİNEMASI
gelişmiyor.” dedi. Yahu ne sineması. Tek sahne, tek adam ile sinema salonlarına girip KEMİKSİZ
para kazanıyorsun, hala üçün beşin derdindesin. Biz zar zor albüm çıkardık, korsan indirenlere zerre
gücenmedim. Kim nasıl istiyorsa öyle temin etsin. Ama ben olsam CD alırdım, EVLADİYELİK bir eser
zira :)

Saints 'n' Sinners promo

Kendi stüdyonuzda (Beef Sound) kayıt yapmanın avantaj ve dezavantajları neler?

Egemen: Zaman konusunda inanılmaz esnektik, açıkçası bu bazen dezavantaja bile dönüştü. Kayıt
masasının başındaki adamla grupta beraber çaldığınız adam aynı olduğu zaman konsantrasyon çok
daha kuvvetli oluyor ve verimlilik inanılmaz artıyor. Dezavantajına gelirsek; hatırlayabildiğim kadarıyla
sarhoş olup çok kayıt yarım bırakmışlığımız var. Bir keresinde gitarımı takside unutup eve gitmişim,
ertesi gün öğrendim. Başımıza büyük işler açabilirdim.

Deniz: Bunlar için konuşması kolay, işleri bitince gidiyorlar. Bir de beni düşün, basçısıyla uğraş,
vokalistiyle uğraş (GÜLÜŞMELER…sadece ben güldüm) En önemli avantaj, Egemen’in dediği gibi
zaman esnekliği ve deneme yanılma yöntemiyle en iyisini elde etmemizin önünde hiç bir engel
olmaması.

Deniz, Beef Sound’da birçok yerli gruba prodüksiyon yaptı? Yerli gruplarda gördüğü en büyük eksik nedir?

Deniz: Bunu söylemek bana düşmez aslında. Ben sadece onlara kendi bakış açımdan fikirler
veriyorum. Ama benim asla kullanmayacağım bir yöntemi neredeyse çalıştığım bütün gruplarda
gördüm. Gitaristin rifleri yan yana getirip bir şarkı yazması ve sonra da vokaliste “al bunun üzerine söz
ve vokal melodisi yaz” demesi. Bütün olarak düşünülmüyor genelde. Ben şarkı yazarken önce vokal
melodisini düşünerek hareket etmeyi tercih ederim.

Bildiğim kadarıyla Deniz şu anda Murat İlkan’ın albümünü kaydediyor. O albümle ilgili biraz detay öğrenebilir miyiz?

Deniz: Konuşursam, Murat Bey kafamda 70’lik viski şişesi patlatabilir. Tek vereceğim detay, progresif
metal albümü olduğu ve şarkıların Pentagram’ın aksine Avrupai bir soundda olduğudur.

Röportaj için teşekkürler. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Egemen: Tabii, albüme olan ilgilerinden dolayı destekçilerimize çok teşekkür ederiz. Umarım en kısa
zamanda konserlerde buluşur, birlikte eğleniriz.

Deniz: Beef Sound’a gelin. Sadece kayıt stüdyosu değil, aynı zamanda bir alışveriş ve yaşam
merkezi. Beef Sound Gold, Şişli’de yükseliyor.

 

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.