SARINVOMIT! Malignant Thermonuclear Supremacy! 2018!

1105
0
Paylaş:

Kadıköy’den aykırı sesler yükseliyor sayın okurlar. Şunu bilmelisiniz ki sular yükselmeden, şehirler batmadan önce yapılmış son röportajlardan biri bu. Heavy metal’in ekstrem kollarından black metal’in, death metal’in en güzel icra edildiği yerlerden biri olan Kadıköy’den geliyor bu röportaj. SARINVOMIT, 2018 tarihli yeni albümü “Malignant Thermonuclear Supremacy” çıkar çıkmaz en önemli, en detaylı, en esktrem müzik aşkı ile dolu röportajlarından birini sunuyor size. Şimdi, güzel bir Sodom ya da Slayer albümü koyun fona ve okuyun;

– Sarinvomit’e girmeden önce biraz Godslayer ve Tyrannic Profanatör’ün müzikal geçmişine bakmak istiyorum. İkinizin 2010’larda başlayan Kadıköy’deki yeni nesil uç heavy metal grupları arasındaki profilinize bakınca Deggial, Godslaying Hellblast, Impuration gibi bu dönemin ilk örneklerinden sayabileceğimiz gruplar ile Persecutory ve Horrocious gibi sonraki dönemde gelen projeler dikkati çekiyor. Metal dinlemeye başladığınız ilk yıllardan bugünlere uzanarak, bu yolculuğa nasıl çıktınız, black metal ve death metal üretme aşamasına nasıl geldiniz?

T.Profanator: Bir lise çocuğunu 1997’de etkisi altına alan ağır sanayi hamlesi farklı tarzlarda cadaloz, pislik ve habis gürültüleri ruhuna aşılamaya başlamıştı. Enjekte edildi bir kere, geri dönüşü yok, hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır. Daha o yaşta portakal gazı, şizofreni, şeytanın numarası, cehenneme hoşgeldin, kuzey gökyüzünde bir alev derken liseli çocuk iyice yoldan çıkar. Ama vokal yapma süreci maksimum 9 senelik, onun 20 senesi tabii ki yok. Üretkenlik 9 senede benim bile beklediğimden fazla oldu, büyük sebebi zaten kafadan 15 yıldır kendini bu işlere adayan Godslayer ile 2007’de tanışmamız, ama asıl 2012’den itibaren tüm nefretini iyice mitralyoz gibi beste ateşlemeye vermesiyle ortaya Sarinvomit ve Horrocious’u da çıkarmış olmamızdı. Bir nevi Aberrant ile 2010’da kurduğumuz Impuration’ın küllerinden ortaya çıktı (of ne havalı tanımlama yaptım). Bu süreçte diğer arkadaşlarımla da başka bir çılgınlık Persecutory geldi. Bütün bunlara black metal’in gerek kuzey avrupa tarzı, gerekse bestial olarak son 10-15 senede inanılmaz bir çıkışa geçmesi, veya bir sürü black-thrash ve osdm grubunun ortaya çıkmasının etkileri de eklendi. Her ne kadar grubun ana tarzını artık black metal olarak tanımlayıp bıraksak da farklı varyasyonlar her zaman hayatımızda vardı. Çünkü black, thrash, death, speed ve nwobhm gibi türler yanında grindcore, hardcore, crust ve powerviolence gibi farklı ekstrem punk tarzları da bizleri her zaman etkilemiştir, tabii ki bunların hepsi Sarinvomit’e yansıyor dersek saçma olur çünkü grubun şu son albüm ile oturduğu yolda çok da varyasyon aramaya gerek duyulmayacak şekilde.

– 90’lardan beri süregelen ama 2010’lara kadar yok sayılan bir gerçek var ki, klasik heavy metal’in devleri üretim açısından çoraklaştıkça ve alternatif rock’ın farklı kolları piyasada daha baskın hale gelmesine rağmen heavy metalin ekstrem türlerinde yeraltı kültürü hep canlı kaldı ve yaşamaya devam etti. Bu doğrultuda, sizleri – klasik ilk primitif örnekler dışında – 90’lardan itibaren etkileyen, hayatınıza yön veren grup, fanzin ve oluşumlar hangileri?

T.Profanator: Dürüst olmak gerekirse bugün böyle Iron Maiden ya da Accept taklidi yeni bir grubun çıkması çok kabul edilebilir durmuyorum. Heavy metal (sadece heavy metal türevi için konuşuyorum) 80’lerde altın çağını yaşamış bir tarz. İngiltere’de NWOBHM gibi mükemmel bir sahne patlıyor ve Avrupa da Fransa, Avusturya, İsveç gibi ülkelerde bu NWOBHM gruplarından etkilenen başka güzel gruplar çıkıyor, (NWOBHM neticede tanımı gibi sadece Ada’yı kapsayan bir olay değil) ve Almanya ve ABD’de Speed/Heavy metal sahnesi inanılmaz bir yol katediyor. Son 20-25 yılda ise power metal diye birşey var, bu türden aynıyı çoktan geçtim, orijinal heavy metal’in %20’si bir keyif bile alınabiliyor mu mesela? 2-3 istisna hariç sanmam. Ama bunun haricinde son 7-8 yılda 70’ler ve 80’ler gibi çok iyi heavy metal yapan istisna gruplarda çıkmadı desek büyük yalan olur. Ekstrem metal ise her zaman ayakta kalmaya uygun, yapısı yinelemeler için kabul göstermeye çok daha müsait. Bir ara 2000’ler başında çok fazla senfonik, melodik metal mevzuları patladı ama o süreç tekrar sona erdi ve ekstrem metal bir deri gibi kendini yenileyerek yine olması gereken gerçek formunu buldu. Bugün en basit örnek; Bathory’nin yaptığından etkilenip çöp olmayan bir prodüksiyon ile önümüze koyarsan ne kadar “daha önce 100 kere yapıldı” denilse de, insanlar bir şekilde hak ettiği ilgiyi gösteriyorlar. Black, death, thrash metal daha kabul edilebilir yapıya sahipler bu konuda. Sorundaki gibi her zaman olması gereken eskileri geçiyorum, 90’lardan itibaren hem yeraltının zirvesinde gördüğümüz hem de bize yön veren grupları ele alırsak tabii ki Mayhem, Darkthrone, Blasphemy, Impaled Nazarene, Marduk, Bestial Mockery, Witchmaster, Dead Congregation, Toxic Holocaust, Teitanblood, Ampütator, Black Witchery, Antaeus, Thunderbolt, Urgehal, Deathspell Omega, Pseudogod, Necrophagia, Baphomet’s Blood vs. vs. diye uzun bir liste gider. Ancak tabii ki grup olarak ayrı bir konu; Lemmy’nin çekiç gibi rock’n roll üstünden neredeyse metal ve punk’ın her tarzına yön vermesi, hem çılgınca yaşayışı hem de söylemleriyle gerçek tanrının kendisinin olduğunu göstermesi, Cronos ve Angelripper şeytani ruhu ve sapkınlığı ekstrem metale enjekte eden baş adamlar olmaları ve Reifert ile Killjoy’un ölüm metali üzerinden yarattıkları korku konsepti, Euronymous ve Dead ile tanık olduğumuz en derin karanlık ve ölüme tapan ekstrem yaklaşımları sadece ben değil, grup olarak hayatlarımıza yön veren A takımı olmalarını sağladı. Sadece bir label değil, festivali de olduğu için bir oluşum olarak Nuclear War Now, bunun haricinde hepsi ekip işi olduğu için yine oluşum olarak bakarsak Killtown Deathfest, NRW Deathfest, Heavy Stage, Maryland Deathfest ve yine onların aksiyonu olan Netherlands Death Fest takdir ettiğim işler. Yalan yok 90’lar sonunda Şebek Köprüaltı, Non Serviam sayesinde çok bilgiler depoladık, katkıları büyüktür, her ne kadar kişisel olarak eleştirdiğim konular olsa da. Mesela ne bileyim internet doğru dürüst yok, dolayısıyla Youtube yok ama Rock Market vardı, bunun bile etkisi çok oldu.

– Yine yukarıdaki soruyla doğru orantılı olarak bugün bir “BigFour” sarmalından çıkıp yeraltını keşfetmek isteyen genç dinleyicilere önereceğiniz altı albüm hangileri olurdu?

T.Profanator:
* Sodom – Tapping The Vein (Agent Orange ve Persecution Mania yedekte)
* Dark Angel – Darkness Descends
* Morbid Saint – Spectrum of Death
* Demolition Hammer – Epidemic of Violence
* Kreator – Endless Pain (benim için Pleasure To Kill’den önce geliyor)
* Exodus – Bonded By Blood (yeniden kaydedilen hali asla değil, ilk hali)

– Yeni albüm “Malignant Thermonuclear Supremacy” Deathrune Records’dan yayınlanıyor, albümde ilk dikkati çeken 4 dakikalık şarkı uzunluğu ortalamasının 5 dakikaya çıkmış olması ve eski ürünlere göre çok daha varyasyonlu, kaotik ve cinnet dolu vokallerin şarkıları kaplamış olması. Albümdeki şarkıları yaparken ve kaydederken sizi motive eden neydi, lirikler ve müzikal anlamdaki yönelimlerinizde neleri dışa vurmak istediniz?

T.Profanator: Habis hislerin topyekün yıkım ve sonrasında yok oluş arzuları ile birleşmesinin sonuçları bu oldu. İnsanlığın hak ettiği tek sonuç kimyasal kıyameti birinci saniyeden son saniyeye kadar yansıtmaktı. Mantar bulutları arasında erimenin, mutasyona uğramanın, şok dalgalarına, sinir gazı tacizlerine maruz kalmanın ya da radyoaktif serpintilerin en şiddetli kasırgalarla yayılarak bize haz verici bir ölüm sunmasının kıyametidir bu. Aciz insan ırkının ölümle dansıdır. Son darbe devasa güneş patlamasının gezegeni karanlığa gömmesiyle gelir. Karanlık bir toplu mezar gezegeni. Gürültü tarafında ise bir nevi Sarinvomit’in tarzındaki ağırlıklı bestial sound’u tamamen yok etmeden değiştirerek süratli ve saf Avrupa black metal’ine doğru kayması denilebilir. Buna isterseniz 90’lar Marduk veya Impaled Nazarene etkisi deyin, isterseniz başka birşeyin etkisi. Ama bunların etkileriyle kendi beslendiğimiz ürkütücü yıkım seslerini de intro kısımlarında yansıttık diyelim. Sırf Avrupa black metali’nin etkisi dersek yalan olur. Misal bazı yerlerdeki arkadan gelen can cekişir gibi madness vokaller, veya “sonumuz geldi galiba” karamsarlığına bağlayan karakterdeki ecnebilerin deyimiyle daha “catchy” (akla takılan) rifler ve yine bazı bunalımlı yavaş kısımlarla kendi içimizde düşündüğümüz zenginlikte bir albüm oldu. Godslayer albüm daha ortada yokken kafasında yapboz parçalarının çoğunu zaten birleştirmiştir. Tabii ki her şarkının son yapısını belirlerken diğer grup elemanları olarak bizden de gelen öneriler de oldu. Grup olarak ürkütücü düşünceler tam olarak albümün her rifine tek tek saldırganlık ve akılda kalıcı olarak yansıdı.  

– Albüm grubun ilk komple albümü olarak hangi formatlarda yayınlanacak ve bu albümle birlikte özellikle global anlamda ulaşmak istediğiniz ülkeler nereler. Festivallerde yer alacak mısınız, en önemlisi bir turne hazırlığı var mı?

T.Profanator: İspanyol Deathrune Records tarafından digipak CD, jewelcase CD ve 12″ plak ve tişört olarak yayınlanıyor. Kaset için başka firmayla anlaşırız belki. Daha çok Avrupa’da yayılması tarafı bizim için ağır basıyor dersek yalan olmaz. Sebebi ise Amerika kıtasında ağırlıklı yayılması için farklı ürünler ve farklı anlaşmalar olabilir. Çıkış sürecinde 1 ay kadar gecikme oldu, ve albüm resmi olarak 13 Nisan 2018 tarihinde çıkmıştır. İlk planlanan Mart ortasıydı ama sık sık yaşanıyor bu tarz olaylar. Şu an bir turne hazırlığımız yok. Avrupa’da en son Almanya ve Romanya’da çaldık ama şu an görünürde bir yurtdışı planımız da yok. Albümün çıkışı ve gerekli yerlere ulaşması önceliğimiz. Sonrasında değerlendireceğiz, bu planlar da 2019’da olur sanıyorum.

– Sarinvomit bir gün Amerika kıtasına gidebilseydi nerelerde ve kimlerle çalmak isterdi, sizin ekolünüzde en iyi dönüşün Güney Amerika’nın Şili gibi çiğ heavy metal ile deliren ülkelerinde olacağını düşünüyorum ne dersiniz?

T.Profanator: ABD’de Maryland Deathfest, California Deathfest, ve Destroying Texas Fest başlıcaları olabilirdi. Şili’de inanılmaz bir piyasa var, hatta bana göre Güney Amerika’da metal’in kalesi görülen Brezilya’yı falan çoktan geçti, mini festival tadında konserler de var, bazen takip ediyorum ama önceliğimize alacak kadar olur mu bilmem. Santiago’da metal sahnesi bayağı iyi, orada çalmak tabii ki keyifli olabilirdi. Meksika’da çalmak ayrı bir keyif olabilirdi.

– Kadıköy’den son onbeş sene içerisinde çıkan grupların en farklı özelliği icra ettiği türe bağlı olmalarına rağmen tür fanatizmi içermeyen bir açık görüşlülüğe sahip olmaları ve belki de bu yüzden farklı türleri dinleyen uç müzik dinleyicilerinden de pozitif dönüş almaları. Mesela No Clean Singing’de bir yazar sizi Amen Ra ile aynı makale içinde o ay en sevdiği gruplardan biri olarak anıyor. Mesela bir Hellsodomy elemanı ile oturup Japon punk efsanesi GISM’i konuşabiliyorsunuz, bu ortam ve tayfa nasıl oluştu?

T.Profanator: Bireysel tecrübeleri ve birikimleri olan insanların yollarının sokaklarda kesişmesi demek en doğrusu olur. İstanbul, Ankara, Eskişehir ve İzmir gibi önemli şehirlerde metal ve punk’ın farklı türlerini konuşabileceğimiz ve yıllardır karşılıklı fikir alışverişi yaptığımız çok insan var.

– 2017 Heavy Stage’de grubun iki as elemanı dışında iki yeni elemanla eskiye oranla çok daha dinamik ve teatral bir şov sergilediniz, grubun 80’lerdeki köklere bağlı kalan ve yeni neo distopik anlayıştan uzak, grubun liriklerindeki apokaliptik anlayışa uygun ve atmosferi tamamen grup elemanlarının sahne mimiklerine dayanan oldukça etkileyici bir şovdu Heavy Stage’deki. Bu anlamda yeni konserler için bu şova ekleyeceğiniz görsel anlamda birşeyler var mı? Bizi neler bekliyor Sarinvomit konserlerinde?

T.Profanator: Bu sorudan yola çıkarak zaten yaptığımız aksiyon “konser vermek” olarak tanımlansa da bu tanımı veya “şarkı söylemek”, “sanatçı”, “müzik yapmak” gibi tanımları hiç ama hiç sevmiyorum diyebilirim. Dolayısıyla ben yaptığımız mevzuya biraraya gelmiş ölüme tapan kişilerin sergilediği bir nefret ritüel’i ve çıkardıkları gürültü veya bir ölüm, insan ırkına karşı nefret ve topyekün yok oluş övgüsü yapan tiyatral şov (senin de dediğin gibi) diyeyim. “Şarkılarda kimyasal kıyamet övüyorsunuz ama etrafınıza hidrojen bombası atsalar görürüm o zaman” diyen de çıkabilir ve vereceğim tek cevap “buna maruz kaldıktan sonra zaten ölürüm, bir laf demeye vaktim bile olmaz” olacaktır. Yeni kadroyla beraber biraz daha farklı sahne konsepti belirlediğimiz doğrudur, bunu sahne imajı ve en son bazı şarkı aralarına koyduğumuz o şarkıların konusuyla ilgili uzun manifestolar ile devam ettiriyoruz. Ve tabii ki albümün iyice sindirilmesinden sonra bazı nükleer kıyamet görsellikleri üzerine eklemelerimiz de olabilir.

SARINVOMIT – Malignant Thermonuclear Supremacy LP (red, lim to 200)

– Heavy metal’in her türünün bilim kurgudan okültizme kadar edebiyatın her türü ile içli dışlı olduğunu biliyoruz. Fakat ortadoğu gruplarının okültizm ve bağlntılı izm’lerle ilgili şarkılarda simgeleri, isimleri, kültürel ikonları ilahlaştırıp şarkılarda övmek ve yüceltmek yerine, bu karakterlerin karşısında durdukları yaşam biçimine direkt kendi aksiyonlarıyla saldıran şarkı sözlerine sahip olduklarını görüyoruz. Buna katılıyor musunuz?

T.Profanator: Kısmen diyelim. Benim görüşüm Avrupa ve Amerika kıtasında hristiyanlık figürleri ve mitolojik tarih daha fazla ele alınarak bu durum gerçekleştiriliyor ama zira hristiyanlık tarihi de temelde çok daha iyi okunarak bunlar yapılıyor. Örneğin; adam hristiyanlığı yerin dibine sokmak için “God Of Love” kitabını okuyor. Kabala öğretisinin felsefesini idrak etmeye çalışıyor, ne kadar Tevrat’tan yola çıkan Kabala da dünya basamaklarını geçerek yine bir yaratıcıya ulaşma durumu, sonsuz tatminiyet durumu olsa da bunun üzerinden direkt saldırganlık yerine daha edebiyat yaklaşımına sahip bir albüm konsepti oluşturmayı veya Lucifer varlığını ele alırken, insanlara temelde anlatılmış olan Tanrı’nın hükmüne karşı gelen iblisi direkt övmek yerine kimisi Kerrub ile ilişkiye girmesi sonucu doğmasını, kimisi Babil kralıyla bağlantısından mitolojik bir anlatım oluşturmayı veya Meryem’in İsa’yı doğurmasının çelişkilerini ele alarak yine sonucunda kutsallık tarafına karşıt bir konsept yürütmeyi tercih ediyor. Zaten sayısı fazla da olmayan Ortadoğulu gruplarda, örneğin sallıyorum, Uhud savaşı veya Kerbela okuyup da buna direkt saldırmak daha tercih sebebi oluyor mu bilinmez. Evet, mesela bizden örnek verirsen “Declaring The Supreme Profanity” demosu ve “Baphopanzers Of The Demoniacal Brigade” EP’si direkt tüm dinlere ve bunların kutsal ikonlarına saldırı niteliğinde ürünler. İkonlara direkt olarak saldıran hristiyan gruplar da çok var; yani tam tamına bölgesel olarak değerlendirme yapamayacağım bir konu diyebilirim. Zaten hiçbir zaman biz şarkı sözlerimizde satanizm konseptine sahibiz gibi bir laf edemeyiz, bunun belirli ilkeleri yoktur. İnanç sistemlerine göre değişir, anlatılara göre değişir. Satanizm tanımı yapılamayabilir ama sadece “Hail Satan” diye bağırmanın da (ben de bağırırım, bunu eleştirmiyorum) kesinlikle satanizm olmadığının tanımı da net bir şekilde yapılabilir. Bu olsa olsa dinlerin korktuğu, varlıklaştırılan ve tanrıya karşı gelen figürü övmekten ibarettir. Bizler sonsuzluğun içindeyiz ve nereye gittiğimizi bilmiyoruz. Algılanan evren bile sınırlıyken ve tüm her şey kafamızda madde ve zaman olarak şekillenmişken “şeytan” kavramını ancak farklı farklı sunulan öğretilerden öğreniyoruz. Bunun sonucunda kati doğruluğu iddia etmek değil de amaç her zaman etkilenilen kaynaklara göre kendi çizilen aykırı anlayışı oluşturmaktır. Yoksa tüm anti hristiyan grupların da yaptığı zaten temelde din karşıtlığı ve sapkınlıktır. Örnek verirsek; Nunslaughter veya Black Witchery’nin anlayışı direkt olarak anti hristiyanlık iken Deathspell Omega veya Ascension’ın anlayışı direkt anti hristiyanlık değil.

Röportaj için ve bilhassa fazlasıyla özgün, klas sorular için hem sana hem de Paslanmaz Kalem’e çok teşekkür ederim.

Paylaş:

NELER OLUYOR?

PASLANMAZ KALEM
12 YAŞINDA!

Mart 2024'de 12 yaşına bastık! Yeni yaşımızda daha çok içerik üretmek için durmadan çalışıyoruz. Güncel içeriklerimizden anında haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz. Dilerseniz bizi Patreon'dan da destekleyebilirsiniz.